Pandemi sürecinde popüler kültür ve Leninist şeyler

Pandemi sürecinde popüler kültür ve Leninist şeyler
Bu sürecin iletişim üzerindeki en büyük etkisi, bireyin kendisi ile olan iletişiminin bile uzun yıllar sürecek sarsıntı derecesinde kesintiye uğratmasıdır.

Mehmet ELMA


Doğalında bir şey gelişti, bir kavram bir model bir kültür, belkide ‘neopopüler’ kültür. Eski diyebileceğimiz bir dünya, kâbusla hatırlayacağımız bir 2020. Kapitalizmle birlikte hayatımıza giren her şeye kendi başına meydan okuyan bir pandemi felaketi ile maalesef karşı karşıya kaldık. Ben buna her zaman ‘‘doğanın insana karşı, bütün gücüyle son bir defa intikam alma girişimi’’ olarak baktım. Dönüp bir özeleştiri yaptığımızda ekolojiye ve bizden olmayan canlılara, hatta bizden olana da verdiğimiz tarifsiz acıların bir bedeli olsa gerek. Tabi bütün komplo teorilerinin boş olduğunu düşünecek olursak. Biyolojik bir silah mı, ekonomik güçleri değiştiren bir güç mü, dünyanın yeni süper güçlerini belirleyecek olan etken mi?

Bütün bunları bir kenara bıraktığımızda gerçekten çaresizce karanlığa gömülen ülkeler ve insanlar bize çok şey öğretmiş olmalı. Kardeşimin bu süreçte Covid-19 testlerinin pozitif çıkması böylesi bir konuda akademik bir tartışma, bilimsel bir-iki cümle yazmamı şiddetle engelliyor. Çok şey öğretildi. Acımadan her gün kirlettiğimiz denizlerden ellerimizi çektiğimiz de yeniden yuvalarına dönen yunus balıklarını görebildik, atmosferdeki ozon tabakası hafifledi, İstanbul gibi bir kentin hava kirliliği yarı yarıya kadar düştü. Yarattığımız tahribatın farkında mıyız?

 

Bu süreci tam olarak bilmenin, yaşamadan mümkün olmayacağını biliyorum, kimsenin yaşamamasını da temenni ediyorum. Ancak birkaç gerçekten bahsetmek gerekir. Pandemi sürecinin etkilerinden bahsedeceksek bütün etkilerinden bahsetmek, etik olandır. Dünya pandemi gündemini çok takip edemedik. Zamansız gelen sokağa çıkma yasakları, günde 2.3 milyar vergi aldığı halde bu süreçte halktan dilenen bir iktidar patavatsızlığı, bu süreci bilim insanlarından çok siyasilerin yönetmesi, Rasim Ozan Kütahyalı gibi insanların bu konu ile ilgili tv kanallarına çıkarılıp maske takalım mı takmayalım mı safsatalarının ondan duyurulması. Önce PTT sonra E-Devlet daha sonra eczanelerden dağıtılacak denildiği halde bir türlü dağıtılmasını beceremediği bir maske süreci, yerel yönetimlerin yardımlarını kesen, ama halktan dilenmekten de geri durmayan bir zihniyet. Fabrikaların açık olduğu meclisin kapandığı, kreşlerin açık olduğu ama 18 yaş altı sokağa çıkmanın yasak olduğu, kendi sağlık çalışanlarına ekipman veremeyen ama Cumhurbaşkanı’nın 104 dediği Hazine Bakanı’nın 134 dediği, İçişler bakanının 146 dediği A Haberin uzayda şuan keşif için bulunan astronotlar dahil olmak üzere 236 ülkeye (BM’ye göre 192 ülke var) yardım yapıldığı Türkiye’nin ekipman yolladığı ama bizim bir türlü bilmediğimiz miktarda ülkeye ekipman yardımının yapıldığı iddia edildiği bir gündemde bizler maalesef yukarıda saydığım nedenlerden dolayı sadece ülkemizin pandemi sürecinin siyasete bulaştığı kadarını takip ettik. Çünkü böylesi bir süreçte bile insan sağlığından daha önemli bir şey vardı. Taraflar için muhalefet iktidarı eksik olduğu için eleştirecek sanki hiçbir şey kalmamış gibi bu süreci kullanırken, iktidarda yeni Fetih sevdasıyla dünyaya Robin Hood’luk yapmaya devam ediyor. Pandemi medyada ancak bu tartışmalardan dolayı yer aldı. Ortadoğu’da yaşamanın dezavantajları. 

Bu sürecin iletişim üzerindeki en büyük etkisi, bireyin kendisi ile olan iletişiminin bile uzun yıllar sürecek sarsıntı derecesinde kesintiye uğratmasıdır. Çünkü 'Biz Bize Yeteriz Türkiye' kampanyası sadece ekonomik bir kampanyaydı. Ama her gün evde mobbinge fiziki ve psikolojik şiddete maruz kalan kadınlar için psikolojik bir online destek hattı bile açılmadı. Aile içi şiddet hızla büyüdü, sosyal mesafe bir noktadan sonra zengin ve zengin olmayan (orta, fakir, yoksul) kesimler arasında sınıfsal bir mesafeye evrildi. Ciddi bir iletişimsizliği kendimizde içselleştirdik, şimdi normalleşme süreci sonrası bunu pratiğe dökeceğiz. Popüler kültüre alternatif bir kültür doğdu. Başta da belirttiğim gibi kavramsal olarak ‘’neopopüler’’ diyebileceğimiz ama sokakta bunun adının artık ‘’hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’’ olduğu bir kültür gelişti. Eski selamlaşmalarının olmayacağı, metrobüslerde ki gibi tıka basa kalabalıkları göremeyeceğimiz, düşük seviyede olan eğitimin bu süreçle daha da düşeceği yeni bir süreç. Jean Modasının Amerika sinemasına girip dünyaya dağılma sürecini anımsıyorum. Kovboylara Jean pantolonlar giydirilirdi, çok şükür Game of Thrones’u kıskandıran bir dizimiz, 'Arka Sokakla'r bu süreçte maskeyle çekimlere ara vermeden devam etti. 'Evde kal' diyen yetkililer nasıl oldu da set arkasında çalışan yüzlerce kişiye sokağa çıkma yasağında bile görevlendirme yazısı ile özel izin verdi?  Çünkü yüz kişinin ölümü 83 milyonun uyanması kadar önemli değildi. Bir zamanlar Gezi Direnişi'nde bile halay vermekten kaçınmayan Flaş TV gibi, bir an olsun pandemi gündemi ile ilgili yayın yapmayıp bütün insanları Survivor yarışmasıyla ekranlarda uyutan TV8 ve Acun Medyaya da hakkını vermek gerekiyor.

Dağlarımız eski heybetine kavuşana, ırmaklarımız aynı ritimde akışlarını yakalayana, yeşilin insandan korkmamaya başladığı ana, doğanın kendi içinde bütünlüğünü yakalayacağı ana dek insanoğlu bu süreçte evde kalsa her şey için en güzeli bu olacak.

Tarih boyunca birçok büyük felaketle karşı karşıya kaldı insanoğlu. Hepsini bir şekilde atlattı. Bu güç doğanın insana verdiği bir güçtü. Artık maalesef bu gücü alacağımız bir doğa bırakmadık.

Bu nedenle biraz durulmak, iletişimin, kültürün ve yaşamın özüne inmek, güzellikleri öz derecesinde yaşamak belki de olması gerekendir. Sessiz sedasız toprağa gömdüğümüz canlar bunun mesajıdır belki de. Atlatılmaya çalışılan bu süreçten bir ders çıkarmak, bundan sonraki hayatı her yıl böyle bir şey yaşanacakmış gibi düşünmek, tedbirli yaşamak ve her zaman için dayanışma içinde olmak elzemdir!

Kirletmeden, kişisel hırs ve çıkarlara kapılmadan doğanın verdiği/vereceği son bir şansı iyi değerlendirmek ve gelecek kuşaklara güzel bir dünya bırakmak hepimizin boynunda duran ağır bir yüktür/borçtur.

Bitirirken kısa kısa;

-Hayat eve herkes için sığmayabilir!

-Herkes Evde Kalamayabilir!

Öne Çıkanlar