'Politik oturum hakkı' tanınan Yasemin Çakal: Kadın cinayetlerinin politik olduğu bir kez daha tescillendi

'Politik oturum hakkı' tanınan Yasemin Çakal: Kadın cinayetlerinin politik olduğu bir kez daha tescillendi
Yasemin sadece kendisi için değil, ‘öz savunma hakkı’nı kullanması nedeniyle Türkiye’de nefes alamayan diğer tüm kadınlar için çıktığı yolda 'politik oturum hakkı'nı kazandı.

Ayşegül BAŞAR


ARTI GERÇEK- İsviçre, Avrupa'da bir ilke imza atarak, 'öz savunma hakkı'nı kullanarak kendisine şiddet uygulayan eşini öldürmekten ‘adli suç’ kategorisinde yargılanan Yasemin Çakal'a ‘politik oturum hakkı’ tanıdı.

Bundan 7 yıl önce kendisine ve çocuğuna sistematik şiddet uygulayan erkek Özkan Kaymaklı'yı meşru müdafaa hakkını kullanarak öldüren Yasemin Çakal, bir süre ceza evinde kaldıktan sonra ‘korku ve heyecan altında işlediği suça ceza verilmesine yer olmadığı’ gerekçesiyle tahliye edilmişti. İstinaf Mahkemesi ise kadına 15 yıl hapis cezası vermişti. Tahliyesinin ardından hayatını normalleştiremediğini ve tehditler almaya devam ettiğini belirten Çakal, İsviçre Göç Bürosu'na sığınma talebinde bulunmuştu. Çakal, geçen hafta İsviçre'nin kendisine ‘politik oturum hakkı’ verdiğini sosyal medyadan duyurdu.

Feminist avukatlar, başvurunun olumlu sonuçlanmasının ardından "Avrupa ilk kez 'adli suç' olarak tanımlanan kategoride 'politik oturum hakkı' tanıdı" değerlendirmesinde bulundu.

İltica talebi İsviçre tarafından kabul edilen Yasemin Çakal İsviçre’deki mülteci kampından, başvurusu kabul edilene kadar Türkiye’de yaşadığı zorlukları ve olumlu sonuçlanan kararı Artı Gerçek’e değerlendirdi.

Sığınma evinden can güvenliği hiçe sayılarak akrabaları tarafından zorla alınan Çakal, "Yargılama sürecinde uzun yıllar maruz kaldığım sistematik şiddet göz önüne alınmadı. Defalarca ayrılmak istediğim ve her defasında şiddete maruz kalarak geri getirilmiş olmam, can güvenliğim kalmadığı noktada sığındığım, sığınma evine gelip beni zorla götürmeleri gibi, ekonomik ve psikolojik şiddet de görmezden gelindi. Senelerce maruz kaldığım şiddetten kaynaklı yaşadığım travma ve psikolojim hiç göz önünde bulundurulmadı" ifadeleriyle yaşadığı şiddeti aktardı.

‘HERHANGİ BİR DEVLET DESTEĞİ ALMADIM’

Tahliye edildikten sonra hayatının normalleşebilmesi açısından devletten herhangi bir koruma ya da destek almadığını belirten Çakal, "Cezaevinde ve yargılanma sürecinde feminist kadınların desteği ve dayanışması bana güç verdi iyi hissettirdi. Devlet ne koruma ne de hayatını kurabilmek için bana ve benim durumumdaki hiç bir kadına destek sunmadı" dedi.

‘KADIN MÜCADELESİNİN KUŞATICILIĞI BENİ GÜÇLENDİRDİ’

Çakal, yargılanma sürecinde ve sonrasında feminist avukatlar ve kadınların kendini desteklediğine ayrıca değinerek "Haklarım olduğunu, kadın olarak ayaklarımın üstünde durabileceğimi, dayanışma ile birçok zorluğu aşabileceğimi ben bu süreçte öğrendim. Yalnız olmadığımı benim gibi birçok kadın olduğunu birlikte mücadele edebileceğimizi, yan yana geldiğimizde haklarımızı ve hayatlarımızı savunabileceğimizi gördüm. Kadın mücadelesinin kuşatıcılığı beni güçlendirdi kendi ayaklarımın üstünde durabileceğimi yalnız olmadığımı bilmek kendimi güvende hissettirdi" ifadelerinde bulundu.

‘HEP GEÇMİŞİM HATIRLATILDI’

Cezaevinden çıktıktan sonra yaşadığı zorlu süreci paylaşan Çakal, "Yeni bir hayat kurmak kolay değil; her şeyden önce bir cezaevi geçmişin var, çocuklu kadın olmak iş bulmak ev tutmak hiç kolay olmadı. İnsanların bakışı, yaklaşımı farklı oluyor ve bu çok rahatsız edici bir durum. Kimse ne yaşadığını bilmeden yargılıyor seni. Bir müddet sonra ise girdim çalışma ortamım da sürekli geçmişim üzerinden mobinge maruz kaldım, herhangi bir tartışma ortamında hep geçmişim hatırlatıldı" sözleriyle yaşadığı mobingi dile getirdi.

‘ÇOCUĞUM KREŞTE DİĞER ÇOCUKLARDAN FARKLI MUAMELE GÖRÜYORDU’

İltica başvurusuna kadar Türkiye’de karşılaştığı zorlukları anlatan Çakal, "Kendi ailem hayatım üzerinde denetim kurmaya çalıştı, çocuğum kreşte diğer çocuklardan farklı muamele görüyordu. Tüm bunlar benim için katlanılması zor süreçlerdi. Kendimi yaşadığım evde ve iş yerinde güvende hissetmiyordum. Üstüne birde bölge adliye Mahkemesi’nin yeniden ceza istemesi benim için Türkiye’de hayat kurma imkânı olmadığını göstermiş oldu. Ben cezaevine gidersem oğlum elimden alınırdı. Ve ben bunu kabul etmek istemedim bu yüzden de iltica etmek zorunda kaldım" diyerek iltica başvurusunun gerekçelerini paylaştı.

‘ÖRNEK BİR KARAR’

Kararın sadece kendisi için değil, benzer bir şekilde öz savunma hakkını kullanmış diğer tüm kadınlar için de örnek bir karar olduğunu belirten Çakal, şöyle devam etti: "İltica başvurusu benim için hiç kolay bir süreç olmadı. Bilmediğiniz bir ülke dili, kültürü her şeyi size yabancı bir yere geliyorsunuz. Sıfırdan başlıyorsun her şeye ama yeni bir hayat kurmak ve çocuğumun geleceği içinde buna mecburdum. Her şeyi göze alarak İsviçre ye geldim. Kamplarda zor koşullarda kaldım. Ama kararlıydım başaracaktım. Sadece kendim içinde değil benim gibi kadınlar için de örnek teşkil edecek bir süreç olmalıydı diye düşünüyordum".

‘KADIN CİNAYETLERİNİN POLİTİK OLDUĞUNU TESCİLLEMİŞ OLDU’

İltica başvurusunun olumlu sonuçlanmasını değerlendiren Çakal, "Burada da feminist kadınlar ve Türkiye’den daha önce iltica etmek zorunda kalan insanlarla ilişki kurdum. Burada ki dayanışma da benim zorlukları aşmam konusunda destek oldu. Ben her duruşmada Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, sistemik şiddet karşısında Türkiye’nin yapmış olduğu politikanın erkek şiddetini destekleyen politikalar olduğunu, devlet eliyle erkek şiddetinin meşrulaştırılması gibi ikincil bir etkinin tehlike olarak ortada durduğunu söyledim sürekli. Bu kararla kadın cinayetlerinin politik olduğu bir kez daha tescillenmiş oldu" dedi.

‘TEK DERDİM OĞLUMUN DERSLERİ OLSUN’

Son olarak tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin yürütülen mücadelenin bir parçası olmaya çağıran Yasemin, "Bundan sonra burada yeni bir hayat kuracağım tek derdim oğlumun dersleri olsun istiyorum, beni hayata döndüren güçlendiren feminist mücadeleme burada devam edeceğim. Benimle dayanışma içerisinde olan destek veren kadınlar gibi ben de burada feminist mücadelenin aktif öznesi olacağım. Kadınlara çağırımdır hayatlarına sahip çıksınlar, yalnız olmadıklarını bilsinler binlerce kadın bugün Türkiye’de İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin mücadele yürütüyor, tüm kadınları bu mücadelenin bir parçası olmaya çağırıyorum" ifadeleriyle sözlerini tamamladı.

Öne Çıkanlar