Merkez Bankası eski Başkanı Yılmaz: Vatandaşın bankadaki parasına el konursa felaket olur

Merkez Bankası eski Başkanı Yılmaz: Vatandaşın bankadaki parasına el konursa felaket olur
Ekonomideki kötü gidişatı değerlendiren Yılmaz, ‘Daha fazla hayat pahalılığı, fakirlik, ödenemeyen faturalar ve sefalet… Bu kış zor geçecek’ uyarısı yaptı.

‘Vatandaşın bankadaki parasına el konabilir mi?’ sorusunu cevaplayan İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı, Merkez Bankası eski Başkanı Durmuş Yılmaz, ‘Aklıselim yapılmamasını söylüyor, yapılırsa felaket olur’ dedi.

Ekonominin giderek daha fazla bozulması, döviz kurlarındaki hızlı yükselişin durmaması ve TL'nin dolar karşısında dünyada en çok değer kaybeden para birimi olması, hayat pahalılığının buna bağlı olarak artması Türkiye'nin en büyük sorunlarının başında geliyor. Bu konuda Merkez Bankası'ndan yapılan açıklamaları, bu gidişe rağmen birkaç maaş alan bürokratları, Millet İttifakı'nda tezkere için farklı oy kullanılmasını, ittifakta çatlak mı var sorusunu İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Yılmaz'a Sözcü’den Ruhat Mengi’ye yanıtladı.

‘ŞEFFAFLIK KAYBOLDU’

Dolar 10 TL'ye dayanmasını ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun "Ters dolarizasyon gerçekleşiyor, şu ana kadar döviz tevdiat hesaplarında 40 milyar dolara yakın çözülme var" sözlerini değerlendiren Yılmaz, "Merkez Bankası'nın (MB) bilançosu son derece şeffaftı, tabiri caizse bu bilançoya bakan MB'nın ince bağırsaklarını bile görebilirdi. Bu şeffaflık zarar gördü, kayboldu.

Ne oldu; mesela dövize doğrudan müdahalelerle ilgili bilgiler paylaşılmadı. Birçok konu karanlıkta kalıyor. 128 milyar doların nasıl satıldığıyla ilgili herhangi bir kayıt yok. Sayın Başkan'ın dediği gibi bir çözülme varsa bunu biz bankaların bilançolarından, BDDK'nın istatistiklerinden görebiliriz. Bir miktar çözülme var ama 40 milyarlık çözülme söz konusu değil, o dönemde 11 milyar dolarlık bir artış var. Eğer gerçekten 40 milyar dolar çözülme olduysa o zaman bu kurun çok daha aşağı seviyeleri görmesi lazım, kaldı ki Başkan'ın konuşmasından sonra kur tekrar yönünü yukarı çevirdi, Türk Lirası değer kaybetmeye başladı" yorumunda bulundu.

‘BİLİNÇLİ BİR TERCİH’

‘Şu anda siz Merkez Bankası Başkanı olsaydınız çözümü ne olurdu?’ sorusunu yanıtlayan Yılmaz, "2001 krizinden sonra bir program yapıldı, ülkede bir kur istikrarından ziyade enflasyonun kontrol altına alınması hedeflendi. MB'nın enflasyonu kontrol altına alması işin başlangıcı. Bunu yaptığınız zaman kur da kendiliğinden aşağı inmeye, TL değerlenmeye başlayacaktır, dolayısıyla faiz oranları da ona göre aşağıya gelecektir. Buradaki anahtar cümle "Türk Lirası'nın itibarını korumak ve enflasyonu kontrol altına almak".

Yani yapılabilecek olanlar belli, yapıldı, denendi ve belli ölçüde de bunun sonucu alındı ama şu anda bu politika özellikle son iki aydır fazla itibar görmüyor, MB açıktan söylemiyor ama enflasyon hedeflemesini herhalde bıraktı, onun yerine cari açık hedeflemesine geçti. Önce "faiz sebep, enflasyon sonuç" idi, şimdi "cari açık sebep, enflasyon sonuç" diyorlar. Doların artması ile elektrikten doğalgaza, akaryakıta ve gıda maddeleri dahil birçok ürüne zam geleceğini düşünemeyen bazı vatandaşlar "Beni ilgilendirmez, dolarla işim yok" diyorlar. Gerçek hâlâ toplumun bir kesiminde anlaşılamadı mı? İçtiği koladan yediği ete, giydiği ayakkabıya kadar her şeyin fiyatı ona bağlı ama dediğim gibi; şu anda yönetim, iktidar Türk Lirası'nın bu kadar değer kaybetmesinden rahatsız değil, bunu kendisini fiyat istikrarına götürecek bir araç olarak görüyor. Bu yapılan bilinçli bir tercih!" ifadelerini kulladı.

‘TL DEĞER KAYBEDECEK’

Ülkedeki yoksulluğu değerlendiren Yılmaz, "Bu para politikası tercihi ve fiyatlara yapılan zamlar vs. dikkate alındığında, kim ne derse desin senenin son iki ayı kaldı, enflasyonun aşağı geleceği söyleniyordu, Merkez Bankası Başkanı bütün ülkeler tedbirler aldı. Türkiye'de de bu tür tedbirler alınabilir ama dediğim gibi hükümet tercihini başka yerde kullanıyor. Bu bir siyasi tercih, onlar ülkenin kaynaklarını kendi siyasi tercihleri doğrultusunda yönetiyor, yönlendiriyorlar. Tezkereyle verilen 2 yıllık yetki seçimi ertelemek amacıyla kullanılabilir" dedi.

‘TOPLUM BUNA İZİN VERMEZ’

Sınır ötesi harekat izni ile ilgili tezkereye İYİ Parti’nin "Evet" demesine ilişkin konuşan Yılmaz, "Şimdi, 2 yıllık bir süre bir kere çok uzun, benim şahsen buna itirazım var, İYİ Parti de bu tezkerenin artılarını ve eksilerini dikkate alarak eylemde bulundu. Fakat ben 2 yıllık bir sürede bir askeri harekatta bulunup ulusal coşkuyu harekete geçirip buradan siyasi çıkar devşirilmek istenebilir, böyle bir şeyin olma ihtimali sıfır değil, onu söyleyeyim. Ama şuna inanıyorum, darbe dönemlerinde bile Türkiye seçim yapmaktan vazgeçmedi, bu 2 yıllık sürenin belki böyle bir amacı olabilir, ben toplumun bugün geldiği nokta itibarıyla seçimleri ertelemeyi göze alacaklarını düşünmüyorum. Seçimler mutlaka yapılacak, demokrasi deneyimimiz bunu gösteriyor, toplum buna izin vermez. Niyetleri uzun bir süre alıp seçimi ertelemek ise bile!" ifadelerini kullandı.

‘İTTİFAKTA ÇATLAK YOK’

Millet İttifakı içinde CHP ve İYİ Parti tezkere için farklı oy kullanmasına ilişkin "çatlak var" iddialarını yanıtlayan Yılmaz, Ne İYİ Parti, ne de Millet İttifakı içinde çatlak yok, merak etmesinler. Partiler ve insanlar farklı görüşe sahip olabilir, son derece demokratik bir durum. O çatlak, istedikleri bir şey ama yok!" dedi.

Öne Çıkanlar