Siyasi iktidar müzik emekçilerini görmüyor

Siyasi iktidar müzik emekçilerini görmüyor
Müzik emekçileri hükümetin gözünde ‘yok’ hükmünde. Sektörün açlıkla imtihan edilmeye çalışıldığı 24.00’de sonra gelen müzik yasağıyla iyice netlik kazandı.

Esra ÇİFTÇİ


ARTI GERÇEK- Salgın sürecinden en çok etkilenenlerin başında gelen müzik ve eğlence sektörü emekçileri, normalleşme döneminde ayakta kalabilmek için destek beklerken, müziğe saat sınırlaması getirilmesiyle umutlarını iyice kaybetti. Müzik sektörü bu yasakların kaynağının, iktidarın salgını fırsat bilerek farklı yaşam tarzlarına müdahale etme isteği olduğunu düşünüyor. Artıgerçek olarak müzik emekçilerine ayırdığımız dosyamızın ikinci bölümünde de sözü müzik emekçilerine verdik.

 Müzisyen Gizem Altınordu: Müzisyenlerin çoğu ek iş yapıyor

"Korkunç bir kriz yaşıyoruz, bunu uzun zamandır yaşıyorduk ama artık durumu kurtarmanın bir yolu kalmadı. Devletin varlığını şahsen çocukluğumdan beri sorgularım. Devletten yardım alamamak değil mesele, altın varaklı koltuklara oturacaklar diye bizi kırıntılara mahkûm etmeleri, asıl problem bu."

Altınordu, birçok ülkenin sanatçısına sahip çıktığını söylüyor. Türkiye’de ise görmezden gelindiklerini ifade ediyor. 

"Biz Türkiye ve Türkiyeliler için görünmez karakterleriz. Herkes müthiş bir müzik geleneğimiz olduğundan bahseder, bununla övünür. Ama sıra müzisyenlerin emeğinin karşılığını vermeye gelince, sizi olabildiğince ucuza mal etmeye çalışır. Korkunç şeyler bunlar. Zaten ekmek aslanın ağzında. Müzisyenlerin çoğu ek iş yapıyor. Ek iş yapması demek bu insanların enstrümanlarına vakit ayıramaması demek. Sıkıntı çok daha geride, devlet zaten ilginç bir ataletle hareket ediyor, müzisyenler intihar etmeye başladı, devlet 1000 TL yardımda bulundu. 1000 TL’ye bir aile iki hafta bile geçinemez."

Müzisyen Barış Yıldırım: Hayatı değil Covid’i bitirin

"Pandemi herkesi vurdu, milyonlarca işçi emekçi ekonominin çarkı dönsün diye balık istifi çalışmaya, işe gitmeye devam etti. Ama ‘eğlence sektörü’ denen ve 5 milyon kadar insanı doğrudan ve dolaylı olarak beslediği tahmin edilen sektör bir anda işsiz kaldı. Ben de müzisyen ve oyun yazarı olarak kendimi bu sektörün içinde sayıyorum. Bu dönemde kendilerine mutlaka -kibarca- ‘yan iş’, fakat aslında ‘gerçek bir iş’ bulmaları tavsiye edilenlerdenim. Ben bu aklıevvel öneriyi kendiliğinden uygulayanlardanım, çevirmenlik yapıyorum." 

Yıldırım, milyonlarca insanın ekmeğini bu sektörden kazandığını söylüyor, zenginler hariç herkes yoksullaştı diye de ekliyor. 

"Bu dönemde tiyatro ve müzik sektöründe birçok insan evini barkını kapatıp ailesinin yanına taşındı. Birçokları arkadaş ve komşu dayanışmasıyla hayatlarını idame etmek durumunda kaldılar. Ve istisnasız herkes yoksullaştı. İstisnasız yanlış oldu: Zenginler hariç herkes yoksullaştı. Eğlence sözcüğü Türkçede diğer dillere göre nedense daha bir küçümseniyor. Balon irtifa kaybedince önce eğlenceyi atabiliriz diye düşünüyoruz. Oysa eğlence diye tabir edilen kültürel ve sanatsal faaliyetler insan varoluşunun en vazgeçilmez parçalarından biri. İhtiyaçlar hiyerarşisinde sağlıktan, sudan, ekmekten sonra gelmesi onu önemsiz kılmıyor."

Birlik Sendikası Müzik Emekçileri örgütlenmesinden Kardelen Pınar: Müzik yasağının Covid ile ne ilgisi var

"Salgın sonrası alınan kafe/bar/restoran kapatma kararı, sokağa çıkma yasakları, konser yasakları biz müzik emekçilerini evlerimize hapsetti. Hem geçinme derdiyle baş başa kaldık hem de devlet tarafından tanınmadığımız için ‘biz var mıyız? Biz bu ülkenin vatandaşı mıyız?’ gibi sorular sormaya başladık. Bu yapısal bir sorun ve bu sorunun çözülmesi için sorunları net bir şekilde belirlemek ve örgütlenmek gerekiyor.  Zaten kültür-sanat alanına gerici bir bakış açısı olan iktidardan özel bir duyarlılık beklemek safdillik olur. Opera metinlerini ‘müstehcen’ olduğu iddiasıyla sansürleyen de aynı iktidar. Müzik emekçilerine yaptıkları yardımları ballandıra ballandıra anlatan AKP, en son alınan ‘normalleşme kararları’ ile canlı müziği gürültü olarak nitelendirip, müzik emekçilerinin emeklerini hiçe saydı. "

Vapur müzisyeni Simge Azade: Günde 4 saat çalışabildik

"Üç dört sene şehir hatları vapurunda müzik yaptım. Vapur gerçekten çok güzel, boğaz hattında havaya, güneşe, bütün İstanbul’a su üstünden şarkı söylemek ve insanların yolculuğuna iştirak etmek muazzam. Genelde başka bir organizasyon olmadıkça, yolcuların şapkaya bıraktığı neyse o günlük kazancımız odur. Kışın soğuk ve lodosu bazen sert olsa da herkes için, vapur bir nefestir, keşmekeşten kaçıp maviliklere daldığımız yerdir. Bir günbatımında siluete bakınca unutturur sırtındaki yükü; anlarsın neden taşımışsın gitarı, amfiyi, o kadar ekipmanı. Düzenleme öncesi günde 9-10 saat vapur üstünde kaldığım olurdu, düzenlemeyle günde 4 saat olarak değiştirildi."

HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan: "Parlamento müzik emekçilerinin haklarını gözetmeli

HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan, müzik emekçilerinin sorunlarını Meclis’e taşıyan milletvekillerinden. Turan şöyle konuşuyor:

"Pandemiden olumsuz etkilenen kesimlerin ilk sıralarında müzik emekçileri yer almaktadır. Özellikle pandemi sonrası sosyal mesafe zorunluluğu, müzik emekçileri açısından önemli ölçüde geçim sıkıntısına neden oldu. Konser ve kültürel-sanatsal etkinlik yasakları devreye girince müzisyenlerin iş yerlerindeki çalışmaları durma noktasına geldi. Salgından kaynaklı işsiz kalan ve geçinemeyen müzik emekçilerinden çok sayıda intihar vakaları görüldü. Ancak alanın kayıt dışı istihdam özelliği nedeniyle yaşanan ölümlere dair bir veri de bulunmuyor. Salgın dönemi çoğunlukla yevmiye ile çalışan müzik emekçileri için çok büyük yıkımlara sebep oldu. Bu kapsamda Parlamentonun yevmiye ile çalışan müzik emekçilerinin sosyal haklarını düzenleyen çalışmalara bir an evvel başlaması gerekiyor. Bu kapsamda verilmiş onlarca soru ve araştırma önergesi söz konusu, ancak iktidar birçok kesime olduğu gibi müzisyenlerin taleplerine de kulağını tıkamış durumda. Sanattan anlamayan, sanatçıların sorunlarına çözüm üretmek istemeyen, devletin bütün imkanlarını yandaşlara sunan bir iktidar var ne yazık kı."

Müzik emekçileri kaderlerine terk ediliyor

Müzik yasağının yirmi dört olarak belirlenmesi yalnızca eğlence ve müzik sektörünün sorunlarını değiştirmekle kalmıyor, aynı zamanda iktidarın kültür ve sanat faaliyetlerinin toplumu dönüştürücü etkisinden ne denli endişe ettiğini açıkta ortaya koyuyor. Yüzün üzerinde müzisyenin intihar etmesinin sebebi birdenbire düştükleri yoksulluk ve sefalet. Bu insanlar hiçbir sosyal yardıma erişemediler. En son ünlü keman virtüözü İlyas Tetik yaşamına son verdi. Müzik sektörünün sorunlarına çözüm bulunması için Meclis’te verilen önergeler, AKP ve MHP oylarıyla reddedildi. İktidarın bu yaklaşımını DEVA Partisi Kültür Sanat Politikaları Başkanı Helün Fırat değerlendirdi.

Helün Fırat: Sanatçılar yok hükmünde

"Pandemi sürecinde pek çok sektör gibi kültür ve sanat sektörü de ekonomik darboğazla baş edemez hale geldi. Her gün bu umutsuzluk iklimi daha baskın hale geldi. Ağır geçim şartlarına dayanamayan sanat emekçilerinden bazıları intihar etti. Bu çok üzücü ve endişe verici bir tablo. Kültür endüstrisi emekçilerinin hükümetin gözünde ‘yok’ hükmünde olduğu çok açık. Sektörün açlıkla imtihan edildiği, geç ve yetersiz sunulan desteklerle ortaya konmuşmuş durumda. Kontrollü normalleşme sürecinde kamu ve iş dünyasının ihtiyaç ve öncelikleri gözetilerek yumuşatılan tedbirler müzik ve sahne sanatları için geçerli olmadı."

Fırat, müzik emekçilerinin tekrar işe dönebilecekleri imkanların her geçen gün yok edildiğini, yeniden inşası yıllar sürecek hasarlar bıraktığını ifade ediyor. 

"Yoksulluk sınırının altında geçim mücadelesi veren müzik emekçileri ve sanatçılarına asgari geçim şartlarının sağlanması devletin yükümlülüğü altındadır. Müzik yalnızca bir eğlence aracı değildir, kültürün taşıyıcısı olduğu gibi insanların üreterek ve erişerek kendini gerçekleştirebildiği, nefes alabildiği, duygularını ifade edebildiği’ bir sanat formudur. Müziğin rahatsızlık yaratan bir unsur olarak değerlendirilmesi müzisyenlerimizi en basit tabirle rencide etmiş, müziğin iyileştirici gücüne inanan kamuoyunun vicdanını yaralamıştır. Amacın koronavirüs ile mücadele değil, fırsatı değerlendirip ideolojik uygulamaları hayata geçirmek olduğu ‘kusura bakmasınlar’ ifadesiyle açıkça ortaya konmuştur."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar