Türkiye’nin IŞİD’e karşı izlediği politika hem laçka hem de kayırmacı

Türkiye’nin IŞİD’e karşı izlediği politika hem laçka hem de kayırmacı
Irak ve Suriye’yi çevreleyen hiçbir ülke sınırı Türkiye kadar IŞİD üyelerine hareket serbestisi tanımıyor. Bu yüzden Haseke baskını tartışılmıyor.

+Gerçek Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan ve gazeteci Fehim Taştekin #OrtaDoğu programında, Suriye'de IŞİD'in hareketlenmesini değerlendirdi.

IŞİD’in Haseke baskınından sonra bu yapının neden ve nasıl toparlanıp saldırılar düzenleyebildiğine dair ciddi bir tartışma yürütülmesi gerekiyor. Fakat özellikle Türkiye’de bu konu geçiştiriliyor. Nedeni basit: Bu meseleler konuşulduğu takdirde Türkiye’nin IŞİD’le sözde mücadelesindeki tutarsızlıklar ve kara delikler de açığa çıkacaktır.

KARA DELİKLERİ AMERİKALILAR DA BİLİYOR

Türkiye’nin IŞİD’e karşı izlediği politika bir yanıyla laçka diğer yanıyla toleranslı hatta kayırmacı. Irak ve Suriye’yi çevreleyen hiçbir ülke sınırı Türkiye kadar IŞİD üyelerine hareket serbestisi tanımıyor. Bu yüzden Haseke baskını tartışılmıyor. Sözünü ettiğim kara delikleri Amerikalılar da biliyor. Haseke baskınından sonra bu konuların gündeme getirilmesi kaçırılmaz gözüküyor.
*
ABD’nin İngiltere ile birlikte Ukrayna gerilimini kışkırtmasının altındaki temel motivasyon, Avrupa’da yaşanan çatlaklar ve Biden yönetiminin farklı ülkelerle yürüttüğü temaslar dikkate alındığında daha bariz hale geliyor. Evvela ABD’nin NATO çerçevesinde Avrupa’yı yeniden hizalamaya çalıştığı çok net. Washington’ın Ukrayna’da Rus tehdidini kullanarak Amerikan politikalarına karşı mesafeli ya da ayrıksı duran ortaklara operasyon çekildiğini düşünenlerin sayısı artıyor. 

Bu baskının ana muhatapları Kuzey Akım 2 doğalgaz boru hattı projesiyle Rusya ile ilişkileri ileri bir noktaya taşıyan Almanlar ile Avusturalya’ya satılacak denizaltılarla ilgili anlaşmayı iptal ettiren İngilizler ve Amerikalılardan yediği kazıktan sonra Avrupa’nın ABD’nin gölgesinden çıkıp kendi savunma şemsiyesini kurması gerektiğini savunan Fransızlar. 

Amerikalılar bu gerilimle Rusya’ya yarayan doğalgaz dengesini de kendi lehlerine çevirmeye çalışıyor. Bu krizi Biden yönetiminin gaz diplomasisinden bağımsız ele alamayız. Katar doğalgazının LNG olarak Avrupa’ya taşınması konusunda Biden’ın Şeyh Temim ile yaptığı pazarlık işin bir boyutu. 

Diğer tarafında ABD’nin artan kaya gazı arzını Avrupa’ya taşıma hesapları var. 2016’dan bu yana ABD’nin kaya gazı ihracatında Avrupa’nın payı yüzde 36’nın üzerinde. Bu hem pazara girme hem Rusya’yı kuşatma stratejisinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. 
*
ABD’nin bütün hamlelere karşın Avrupa’yı istediği kıvama getiremedi. Almanya Başbakanı Scholz, Biden’a randevu vermedi mesela. Erdoğan da "Karadeniz havzası ve Asya’da istediğini yaparım" diyen bir pozisyonla Biden yönetimiyle ilişkileri yoluna koymayı umurken Rusya karşısında frene basmak zorunda kaldı. 

Buna karşın Putin Avrupa’daki çatlakları çok iyi kullanıyor. Macron’la kısa sürede iki görüşme yaptıktan sonra yüz yüze görüşme konusunda da prensipte anlaştı. Bugün Macaristan Başbakanı Orban ile Amerikan-İngiliz odaklı cepheye karşı Avrupa içinden bir ortaklık görüntüsü verdi. İtalya Başbakanı ile de görüştü. Putin Erdoğan’ın davetine prensipte evet dedi ama bir takvim koymadı. Teklifi belirsizliğe bırakarak arabuluculuk teklifine de burun kıvırmış oldu. 
*
Erdoğan Doğu Akdeniz ve Ege’de güç gösterisine dayalı politikada yelkenleri suya indirdikten sonra durumu toparlamak için kavga ettiği tüm taraflarla normalleşme arayışına girdi. Bu minvalde şubat ayında önemli temaslar olacak. Erdoğan BAE ve Suudi Arabistan’ı ziyaret edecek ve İsrail Cumhurbaşkanı’nı ağırlayacak. Bölgedeki dinamizm çok değişti ve Erdoğan’ın çaresizce elini uzattığı ülkeler ya koşullar ileri sürüyor ya da nazlanıyor. Normalleşme konusunda kimsenin acelesi yok.

Öne Çıkanlar