Dicle Üniversitesi öğrencileri kadın cinayetlerini protesto etti: 'Ülke kadınlar için mezarlığa dönüştü'
Rojhat ABİ
DİYARBAKIR - Dicle Üniversitesi öğrencileri, erkek şiddetine karşı eylem yaptı. Öğrenci İşleri önünde toplanan öğrenciler, siyah kıyafetler giyerek katledilen kadınların fotoğraflarını taşıdı.
'SIRADAKİ SEN OLABİLİRSİN'
Eylemde, 'Hêza me ji yêkîtîta me, emê komkîya rawestînin' (gücümüz birliğimizdedir, katliamları durduracağız), 'jin, jyan, azadi' (kadın, yaşam, özgürlük), 'kadın cinayetleri politiktir', 'tacizin sebebi tacizci', 'dikkat sıra arkadaşınız katil çıkabilir', 'sıradaki sen olabilirsin', 'kızların diri diri gömüldüğü devirden ne farkı kaldı bu devrin?' yazılı dövizler taşındı.
'İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'NDEN ÇIKILMASI KADINA ŞİDDETLE MÜCADELEDEN GERİ ADIM ATILMASIDIR'
Açıklamayı Dicle Üniversitesi öğrencilerinden Rozerin Fidan okudu. Fidan, "Kadın cinayetleri toplumumuzun en derin yaralarından biri olmaya devam ediyor. Bu durum, sadece bireysel olaylar olarak değerlendirilemez. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin, ataerkil yapıların ve yetersiz politikaların bir sonucudur. Devletin asli görevi, vatandaşlarının güvenliğini sağlamak ve onların yaşam hakkını korumaktır. Ancak mevcut uygulamalara bakıldığında, kadın cinayetlerinin önlenmesi konusunda etkin bir politika izlenmediği açıktır. İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı, kadına yönelik şiddetle mücadelede önemli bir geri adımdır ve bu durum, kadınların yaşam hakkını korumaya yönelik devletin kararlılığını sorgulanır hale getirmektedir" dedi.
'CİNSİYET EŞİTLİĞİ SAĞLANMALI'
Kadın cinayetlerinin önlenebilmesi için devletin acilen etkili, kapsamlı ve uzun vadeli bir politika geliştirmesi gerektiğini dile getiren Fidan, "Kadına yönelik şiddetle mücadelede hem hukuki düzenlemelerin tam anlamıyla uygulanması hem de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik eğitim ve farkındalık çalışmalarının artırılması önemlidir. Ayrıca, şiddet vakalarına zamanında ve etkin müdahale edilmesi, mağdurların korunması ve faillerin caydırıcı cezalarla karşı karşıya kalması sağlanmalıdır. Kadın cinayetlerinin son bulması sadece bireysel cezalarla değil, bütüncül bir yaklaşımla mümkündür. Devlet, kadınların yaşam hakkını koruma konusundaki sorumluluğunu, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesine dayalı, kararlı ve etkin politikalarla yerine getirmelidir. Son olarak 4 Ekim 2024'de (Edirnekapı Surları'nda iki kadının katledilmesi) gerçekleşen olayları kınıyor, bir daha gerçekleşmemesi için önlemlerin alınmasını talep ediyoruz" diye konuştu.
Öğrenciler, açıklamanın ardından bir süre oturma eylemi yaptı.
'YAŞAMIN HER ALANINDA TACİZE UĞRUYORUZ'
Eylemin ardından Artı Gerçek'e konuşan öğrenciler, kadına yönelik artan şiddete dikkat çekti.
Sıla Güler, "Bizler toplumun her alanında hem sözlü hem fiziksel hem de psikolojik şiddete maruz kalıyoruz. Kadın öğrenci olarak biraz daha savunmasız olabiliyoruz. Çünkü hem maddi anlamda imkânlarımız kısıtlı olduğu için zor durumda kalıyoruz. Öğrenciler ailelerinden uzak yaşıyor ve sığınacak kimseleri çoğu zaman yok. Arkadaşlarımız her gece yurtlarına tedirgin dönüyor. Her gece mutlaka tacize uğruyorlar. Bu durumdan dolayı hükümetin önlem alması gerekiyor. Yoksa tacizciler pişkin bir şekilde ‘şikayet edersen et’ diyebiliyorlar. Sadece okullarda değil, kadınların ve çocukların yaşadığı her alanında bunlar yaşanıyor. Bizler bu duruma karşı sesimizi yükseltmek ve birbirimize destek olmak zorundayız. Sadece kadınların da değil erkeklerin de bu dav ranışları eleştirip özeleştiri vermesi gerekiyor” diye konuştu.
'TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ EĞİTİMİ VERİLMELİ'
İşletme bölümü öğrencisi Helin Alaş kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin önlenmesi için ilk önce cinsiyetçi dilin değiştirilmesi gerektiğini dile getirdi. Alaş, "Erkeklerin kadınlara olan yaklaşmasından rahatsız olmamızdan dolayı toplandık.Kadına yönelik şiddet en küçüklükten başlayan bir şey. Cinsiyetçi söylemler, kadına yönelik edilen küfürler, kadın organlarının şaka veya küfür unsuru olarak söylenmesi bunları doğuruyor. Toplumdan geliyor ve bu suçu işleyenlere caydırıcı cezalar da verilmiyor. En nihayetinde bugün ülkenin dört bir yanından kadın cinayeti haberleri alıyoruz. Bunun karşısında önlem alınmak isteniyorsa toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri ile güvenlik önlemlerinin verilmesi gerekiyor" dedi.
'ÜLKENİN HER YERİ KADINLAR İÇİN MEZARLIĞA DÖNÜŞTÜ'
Arkeoloji bölümünden Nurgül Deniz, 4 Ekim'de İstanbul'da iki kadının, ertesi gün de Diyarbakır'da bir kadın katledildiğini hatırlattı. Deniz, "Ülkenin her yeri kadınlar için cehenneme ve mezarlığa dönüşmüş durumda. Biz de buna tepki göstermek için bir araya geldik ve oturma eylemi gerçekleştirdik. Çünkü bu cinayetler bireysel, birer birer çıldırmış erkeklerin eseri değildir. 20 yıldır inşa edilen şiddet sarmalı bugün hepimizi çevreledi. İstanbul Sözleşmesi'nin tekrar yürürlüğe girmesini ve kadına şiddet faillerini etkili, caydırıcı bir şekilde cezalandırılmasını istiyoruz” dedi.
'KAMPÜSLERDE GÜVENDE HİSSETMİYORUZ'
Geçtiğimiz sene Dicle Üniversitesinde yurda gitmeye çalışan çok sayıda kadın öğrencini tacize uğradığını hatırlatan Deniz, kendilerini güvende hissetmediklerini aktardı. Deniz, "Biz Dicle Üniversitesi'ndeki kadın öğrenciler olarak yurtlarda güvende değiliz. Koruma mekanizmalarının bizi korumadığının bilincindeyiz. Üniversitemizin her yerinde polisleri var ama güvende hissetmiyoruz. Ne yeterli güvenlik kamerası var ne de yeterli ışıklandırma var. Bunların hızlıca sağlanması gerekiyor. Bunlar birbirinden ayrı münferit şiddet eylemleri değil. Bu kötülüğe karşı birleşik mücadelemiz, bir araya gelmemiz ve birlikte ses yükseltmemiz gerekiyor" diye konuştu.
Fatih'te vahşet: İki kadını katletti, kestiği kafayı surdan aşağı attı
Babası, iki kadını katleden Semih Çelik'i ve olay günü yaşananları anlattı