İktidarın evlilik teşvik paketleri sonuçsuz: Boşanmalar artıyor
AKP iktidarının 'aile' vurguları ve 'evlilik teşvik paketlerine' rağmen boşanmaların sayısı artıyor. TÜİK verilerine göre boşanmalar 2024 yılında arttı. İktidarın 'aile' politikalarına karşın kadın örgütlerinin 'kadına yönelik suçların önemli bir kısmı aile içinde yaşanıyor' vurgusu dikkat çekiyor.

Artı Gerçek - Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2024 yılı evlenme ve boşanma istatistiklerini yayımladı. Buna göre, 2024 yılında 568 bin 395 çift evlendi, 187 bin 343 çift ise boşandı. Boşanan çiftlerin sayısı 2023 yılında 173 bin 342 olarak belirlenmişti.
20224 yılına ait veriler şöyle:
Ortalama ilk evlenme yaşı erkeklerde 28,3 iken kadınlarda 25,8 oldu.
Evlenme hızının en yüksek olduğu il, binde 7,76 ile Adıyaman oldu. Bu ili binde 7,68 ile Antep, binde 7,66 ile Kilis izledi.
Evlenme hızının en düşük olduğu il ise binde 4,01 ile Dersim oldu. Bu ili binde 4,30 ile Gümüşhane, binde 4,89 ile Bayburt izledi.
Boşanma hızının en yüksek olduğu iller binde 3,29 Antalya, binde 3,09 ile İzmir, binde 3,04 ile Karaman.
Boşanma hızının en düşük olduğu iller ise 0,45 ile Hakkari, binde 0,55 ile Şırnak, binde 0,60 ile Siirt ve Muş.
Boşanmaların yüzde 33,7'si evliliğin ilk 5 yılı, yüzde 21,3'ü ise evliliğin 6-10 yılı içinde gerçekleşti.
AKP'NİN TEŞVİK PAKETLERİ VE 'AİLE YILI'
Boşanma verilerinde artış yaşanırken, AKP iktidarı da uzun bir süredir, evlilikleri ve 'doğurganlığı' teşvik eden politikaları gündemde tutuyor.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ocak ayında Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen Aile Yılı Tanıtım Programı'nda 2025'i "Aile Yılı" ilan etmişti.
Evliliği ve kadınların doğum yapmasını teşvik açıklamaları sık sık dile getiren Erdoğan, yeni evlenecek gençlere faizsiz kredi desteği sunacaklarını belirterek, "Yeni evlenecek gençlerimize Aile ve Gençlik Fonu dahilinde verdiğimiz faizsiz kredi desteğini 81 ilimizin tamamında uygulamaya alıyoruz" dedi.
Erdoğan şunları söyledi: "Aile yılı içinde icra edeceğimiz çalışmaları etkin nüfus politikalarıyla destekleyip, uzun vadede uygun zemine taşımak önceliklerimizden biridir. Aile bizim en kadim, en köklü müesseselerimizden biridir. Aile yapımızı korumak, tahkim etmek ve bizden sonraki kuşaklara zengin miras bırakmak hepimizin görevidir. İlk anne olma yaşı geçmişte görülmemiş biçimde 29'u açmış vaziyette. Türkiye, Genç ve nitelikli nüfus bakımından kan kaybetmektedir. Nikah merasimlerinin sade ve gösterişsiz olmasını tavsiye ediyoruz. Sosyal medyada gösteriş yapacağız diye ağır faturaların altına girmeyin. Boşanmalar işte bu masraflardan dolayı yaşanmaktadır. Yeni evlenecek gençlerin evliliğini kim zorlaştırıyorsa o büyük bir vebal altındadır."
'KADINA YÖNELİK SUÇLARIN ÖNEMLİ BİR KISMI AİLE İÇİNDE YAŞANIYOR'
Erdoğan'ın açıklamaları sonrası özellikle kadın örgütlerinden 'Aile Yılı' ilanına tepkiler de geldi. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP), ocak ayı raporunda Erdoğan'ın 'Aile Yılı' ilanı açıklamasına şu ifadelerle tepki göstermişti:
"Siyasi iktidar, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan etti. 2024 yılı ise en yüksek kadın cinayeti verisinin kaydedildiği yıldı. 2025 yılının "Aile Yılı" ilan edilmesi, kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığın yoğun olduğu bir ülkede oldukça tartışmalı bir yaklaşımdır. Kadınlara yönelik işlenen suçların önemli bir kısmının aile içinde gerçekleştiği bilinirken, aile kurumunu öncelemek yerine kadınları ve çocukları güçlendirmek öncelikli hedef olmalıdır. 2024 yılında 226 kadın, evli oldukları erkekler, babaları veya oğulları tarafından öldürülmüştür. Aile, bir sosyal destek mekanizması olarak önemli bir rol oynasa da, sağlıksız aile yapıları birçok sorunun da temel kaynağıdır. Kadınları şiddetin ve istismarın olduğu aile ortamlarında zorla tutmaya yönelik politikalar, bireysel hak ve özgürlükleri tehdit etmektedir. Yargı paketi kapsamında getirilmek istenen aile arabuluculuğu ve süreli nafaka gibi uygulamalar, kadınların şiddet gördükleri evlilikleri sürdürmelerini zorunlu kılacak düzenlemelerdir. Bu tür uygulamalar, kadınların bireysel özgürlüklerine ve güvenliklerine zarar vermekte, şiddet döngüsünü pekiştirmektedir. Henüz yaşayan bireylerin temel insan haklarını koruyamazken, nüfusun niteliğine değil niceliğine odaklanmak ve bunu bir demografi sorunu olarak görmek yanlıştır. Türkiye'de her gün en az bir kadın, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık nedeniyle öldürülmektedir. Bu gerçeklik karşısında öncelikli sorunun doğurganlık oranları olarak yansıtılması büyük bir yanılgıdır. Toplumun öncelikli sorunu, temel insan haklarına erişemeyen yurttaşlardır. Siyasi iktidarın öncelikli konusu doğum oranları ve ailenin korunması değil; her gün yaşam mücadelesi veren kadınlar ve çocuklar olmalıdır." (HABER MERKEZİ)