Kadın Hikayeleri-3: 14 yaşımda 10 koyun parasına satıldım

‘Kucağımda çocuğum vardı ama gözüm dışarıda oynayan çocuklardaydı. Babam 12 yaşına gelen her kız çocuğunu ‘satılacak mal’ olarak görüyordu.’

Kadın Hikayeleri-3: 14 yaşımda 10 koyun parasına satıldım

Seda TAŞKIN

ARTI GERÇEK- Türkiye'nin dört bir yanında kadınlar hemen her gün eşleri, sevgilileri, babaları, en yakınlarındaki erkekler tarafından şiddete uğruyor, öldürülüyor, öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor. Boşanma davası açan ya da boşanmak isteyen kadınlar, şiddete en çok maruz kalan grubun içinde yer alıyor. Güneş Özcan o kadınlardan sadece biri…

Güneş, 7 çocuklu Iğdırlı bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Sadece ilkokul üçüncü sınıfa kadar okuyabildi. 14 yaşında kendisinden 4 yaş büyük birisiyle zorla evlendirildi.

‘ANNEMİN KANAYAN YARASINA ŞEKER KOYARDIK’

Annesi ve diğer kardeşleri gibi yıllarca babasının şiddetine maruz kalan Güneş, yaşadıklarını "Daha küçükken babam hepimize şiddet uygulardı. Annemi defalarca kanlar içinde gördük. Bütün kardeşler şiddete uğrayan annemin başında bekler, çocuk aklımızla onu iyileştirmeye çalışırdık. Annemin kanayan başına şeker koyardık… Ama daha yaraları iyeleşmeden babam annemi yeniden döverdi. Bütün hayatımız korku içinde geçti. Her an ensemize ya da yüzümüze nereden tokat geleceğini bilmezdik. Hep kendimizi korumaya çalıştırdık" sözleriyle anlatıyor.

‘ÇOCUK YAŞTA HİZMETÇİ OLARAK ÇALIŞTIRILDIM’

Ailesi tarafından çok küçük yaşta engelli bir ailenin yanına bırakılarak, hasta bakım işi yaptırılan Güneş, para karşılığında çalıştırıldığını çok sonraları öğrendi. Yani daha ilkokul çağındayken, bir eve ‘hizmetçi’ olarak gönderildi.

‘BABAM BİZLERE SATILACAK ‘MAL’ GÖZÜYLE BAKIYORDU’

14 yaşına geldiğinde ise zorla evlendirildi. Kimse ona fikrini ve ne istediğini sormadı. Annesine defalarca evlenmek istemediğini söyledi, "Ben senin yaşadığın hayatı yaşamak istemiyorum, korkuyorum" dedi. Annesi, "Gideceğin yerde seni dövmezler. Buradan daha iyi bir yerde olursun" dese de öyle olmadı. Yine kendisi gibi çocuk yaşta evlendirildiği erkek tarafından sürekli şiddet gördü.

‘BENİ 10 KOYUN PARASINA VERDİLER’

Güneş, kız kardeşlerinin de kendisiyle aynı "kaderi" paylaştığını anlatıyor: "Bizim evde kız çocukları 13 yaşına geldi mi evlendirilirdi. Babam bizlere ‘satılacak mal’ gözüyle bakıyordu. Hepimizi erken yaşta evlendirip karşılığında başlık parası aldı. Öyle ki bir ablam henüz 12 yaşındayken gözleri görmeyen ve sağır bir adamla evlendirildi. Yine bir kız kardeşim çocukken berdel olarak evlendirildi. O da sürekli eşi tarafından şiddete uğruyor. Beni ise 10 koyun karşılığında verdiler. Annemin söyledikleri maalesef olmadı evdeki şiddet bekçiliğini bu defa da evlendirildiğim adam almıştı…"

‘EVLİLİĞİN NE DEMEK OLDUĞUNU BİLE BİLMİYORDUM’

Güneş, 14 yaşında ‘gelin’ olarak gönderildiği eve "yine şiddete uğrar mıyım" korkusuyla gittiğini, evlendiği ilk gün korkudan bacaklarının titrediğini anlatıyor:

"Evlendiğim adamın ailesinin evine yerleşmiştik. Evliliğin ne demek olduğunu bile bilmiyordum. Eşime ilk gün ben nerede uyuyacağım diye sormuştum. Ama bana çok kaba davrandı. İlk günler geçtikten sonra da bana şiddet uygulamaya başladı. Her seferinde ‘baban seni bana sattı’ diyerek beni aşağılıyordu. Bana, ‘ben sana üzüldüm de seni aldım’ diyordu. Hayatım bu evde de şiddet ve aşağılama ile geçti. Kâbusum hiç bitmeyecek gibi geliyordu."

‘GİDECEK YERİM YOKTU’

Güneş'in kocası evliliklerinin üçüncü ayında çalışmak için Ankara’ya gidiyor. Güneş ise kocasının ailesinin evinde adeta ‘hizmetçi’ gibi görülüyor:

"Ailesi zaten beni insan yerine koymuyordu. Onlar için bir hizmetçiden başka bir şey değildim. Onlar da aynı şekilde beni küçümserdi ve sürekli aşağılardı. Artık dayanamayacak gibi oluyordum ama gidecek bir yerim yoktu. Ankara’ya çalışmaya gittikten sonra eşim ara ara gelirdi ama yaptığı ilk şey bana şiddet uygulamak olurdu."

‘RESMİ NİKÂH OLMAMASINA RAĞMEN DOĞUM YAPTIM’

Güneş evliliğinin birinci ayında henüz 14 yaşını tamamlamamışken hamile kaldı. Öğrendiğinde korku nöbetleri geçirdi. Çünkü karnında bir çocuk taşıyabileceğini hayal bile edemiyordu. Üstelik doğum yaptığında resmi nikâhı yoktu. Hastane tarafından attırılan bir imza ile doğum yaptı.

"Günlerce ne yapacağımı bilemedim. Herkes bir şey söylüyordu ama benim korkum hiç geçmiyordu. Çok garip bir duyguydu. Ne olacaktım, annemi, abla mı yoksa arkadaş mı? Hamile olduğum süreç içinde hem bu korkuları yaşıyor aynı zamanda da evinde kaldığım kişiler tarafından sürekli örseleniyordum. Hamilelik sürecim de bütün yaşamım gibi zor geçti. Ama buna da alışmak zorunda kaldım. Çünkü yeter desem de sığınacak kimsem yoktu."

‘KORKUDAN ÇOCUĞU KUCAĞIMA ALMADIM’

Güneş 15 yaşında ‘anne’ olmuştu. Ama anneliğin ne olduğunu dahi bilmiyordu:

"Günlerce çocuğu kucağıma alamadım. Hem korkuyor hem de ne yapacağımı bilmiyordum. Ama zamanla bu korkumu yendim. Çocuğuma bakarken aklım hep dışarıda oynayan çocuklarda kalıyordu. Onlar oyun oynarken defalarca kez gitmek istedim ama 'sen gelinsin ayıptır' sözleri ile engellendim. Çocuk olarak bir çocuğa bakmak gerçekten çok zor oldu benim için. Kaldığım evin içinde bir mahkûm gibi yaşıyordum. Kim ne derse onu yapmak zorundaydım. Ve yıllarım bu şekilde geçti."

Güneş, bir gün eşyalarını toplayarak kocasının Ankara’da yaşadığı eve gitme kararı aldı. Ancak kocası bu durumu ‘hoş’ karşılamadı.

"Önce beni kabul etmedi. Ölsem de geri dönmeyeceğimi söyledim. Bu şekilde kabul etmek zorunda kaldı. Ama burada da yaşadığım şiddet devam ediyordu. Üstelik kaldığı bu eve sürekli farklı farklı kadınlar geliyor, evli olduğunu öğrendiğinde ise şaşırıyorlardı. Her şeyi kabul etmek zorunda kalıyordum."

‘ÇOCUĞUMU DA DÖVMEYE BAŞLADI’

Günleri şiddet ve çaresizlikle geçen Güneş, daha sonra çocuk bakım işine başladı. Ancak kazandığı bütün paraya kocası el koyuyordu. Evin kirasını dahi Güneş ödüyordu.

"Çalışmak en azından çocuğumun masraflarını ve eve yiyecek bir şeyler almak istiyordum. Burada bir süre çalıştıktan sonra bir otelde temizlik işi buldum. Çocuğumu kreşe vererek işe gitmeye başladım. Ama işten sonra yorgun geldiğim günlerde bile dayak yiyordum. Hatta sadece beni değil çocuğum 5 yaşına geldiğinde ona da şiddet uygulamaya başlamıştı. Minicik çocuğa vururken bile hiç acıması yoktu. Zaten bir gün olsun kucağına almamış, bir kez olsun çocuğumu parka götürmemişti…"

Hep gitmeyi düşünse de buna cesaret edemeyen Güneş, ancak ikinci çocuğu dünyaya geldikten sonra evi terk edebildi.

"Asla ikinci çocuğu düşünmedim. Zaten oğlum şiddete uğruyor, her gün bizim için zulüm oluyordu. Ancak onu istemediğim için bir gün benim ellerimi kollarımı bağlayarak bana tecavüz etti. Ve o tecavüzden sonra hamile kaldım. Çocuğu aldırmak istedimse de insanlar yine engel oldu. Oğlumdan sonra hayata gelecek kızım da aynı yaşamı yaşayacaktı. Sanki her şey benim için daha da zorlaşıyordu. Artık ikinci çocukla birlikte dayanamayacağımı anladım.

‘ELLERİMİ BAĞLAYIP BANA TECAVÜZ ETTİ’

"Artık yeter dedim ve otelde çalışan kadınların desteği ile kadın sığınma evine başvurdum. Sonra boşanma davası açtım. Uzaklaşma kararı çıkarttık. Boşanacağımı söylediğimde bunu asla kabul etmeyeceğini söylüyordu. Beni sürekli çocuklarımı benden almakla tehdit ediyordu. En son bana eğer çocukları bana verirsen senden boşanırım dedi. Çocukları asla yanına almayacağını bildiğimden kabul ettim ve bu şekilde boşandık. Boşandıktan sonra ise çocukları yanına almadı. Bundan zaten emindim. Aradan 6 ay geçtikten sonra da çocukların velayetini üzerime aldım. Bu süreç hepimiz için çok zordu ama sonunda kurtulmuştum."

‘AKLIM SÜREKLİ ÇOCUKLARIMDAYDI’

Güneş, sürecin yorucu olduğunu ama kocasından kurtulmanın kendisinde büyük huzur yarattığını söylüyor. Bir süre kadın sığınma evinde kaldıktan sonra kendine minik bir ev tutuyor.

"Kimseye muhtaç kalmamak için ve ayaklarımın üzerinde durmak için sürekli çalışıyordum. Çocuklarım küçüktü ve her sabah saat 5’te uyanır çocuklarımı ablama bırakır, sonra çalışmaya giderdim. Oğlum 8 yaşına geldiğinde artık evde kalıyor ve kardeşine bakıyordu. Aklım sürekli onlarda kalıyordu ama hepimiz payımıza düşeni alıyorduk. Çocuğum daha minicikti ama büyük bir adam gibi davranıyordu. Hayattaki en büyük şansım ise oğlumun bu kadar akıllı ve anlayışlı olmasıydı."

‘İKİ ÇOCUĞUMU DA TEMİZLİK YAPARAK OKUTTUM’

Güneş sürekli çocuklarının eğitimini düşünüyor. Bir gün temizliğe gittiği basketbol sahasında, antrenörün oğlunun da basketbol eğitimi almasını istediğini anlatıyor:

"Ben spor sahasını ücretsiz olarak temizlerdim, onlarda çocuğumu eğitimini üstlendiler. Şimdi çocuğum lisanslı bir basketbolcu oldu. Yine bir kreşin inşaat sürecinde temizliğini yaptım ve oradaki hocalara durumumuzu anlattım. Onlar da temizlik karşısında kızımın eğitimini üstlendiler. Şimdi kızım birkaç dil biliyor ve çok başarılı bir öğrenci oldu. Hayattaki en büyük mutluluğum onların kimseye muhtaç kalmadan başarılı bireyler olması. Bizi kimse yönlendirmedi ve sahip çıkmadı. Benim yaşadıklarımı onlar yaşamasınlar diye mücadele ediyorum."

Güneş, erken yaşta yapılan evliliklerin önüne geçilmesi gerektiğini söylüyor:

"Keşke yıllar önce kendime güvenebilseydim ve daha cesaretli hareket edebilseydim. Ama çocukken bunların ayrımına varamıyorsunuz. Ben ve çocuklarım yeni bir hayata adım attık. Tüm kadınlar kimseyi dinlemeden, kimseye bağlı kalmadan istediği hayatı yaşasınlar. Korkarak yaşadığımız korkunç anlara son vermenin yolu buradan geçiyor. Hiçbir kadın dayak yemeyi kabul etmesin. Ve aileler asla çocuklarını erken yaşta evlendirmesin. Benim yaşadığım bu korkunç anları kimse yaşamasın."

Karikatür: Angel Boligan

Ankara kadın çocuk 8 Mart kadına şiddet Dünya Emekçi Kadınlar Günü