Suriyeli kadın işçiler: '6 bin liraya kayıt dışı çalışmak zorundayız'
Artı Gerçek - Türkiye'de göçmenler özellikle kayıt dışı istihdamın yoğun olduğu inşaat, tarım, tekstil gibi sektörlerde çalışıyor. Kayıt dışı çalışmak kadın göçmenleri pek çok açıdan daha dezavantajlı hale getiriyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın 2021 yılına ilişkin en güncel verilerine göre, Türkiye’de 168 bin103 yabancının çalışma izni bulunuyor. Bunların 91 bin 500'ünü Suriyeliler oluştururken, içlerinden yalnızca 5 bin 335'i kadın.
PATRONLAR DÜŞÜK ÜCRETLE SİGORTASIZ VE GÜVENCESİZ ÇALIŞTIRIYOR
BBC Türkçe'den Fundanur Öztürk'ün haberine göre, kayıt dışı çalıştığı tahmin edilen 1 milyona yakın Suriyeli sigortasız ve çoğu zaman asgari ücretin çok altında maaşlarla çalışmak zorunda kalıyor. Mevzuata göre bir Suriyelinin çalışma izni alabilmesi için Türk işverenin başvuru yapması gerekiyor, göçmen kendisi için çalışma iznine başvuramıyor. Göçmen iş gücünün yoğun olduğu sektörlerde ise patronlar ekseriyetle düşük ücret ile sigortasız ve güvencesiz çalıştırma yöntemini tercih ediyor.
'MERDİVEN ALTI' TEKSTİL ATÖLYELERİNDE KADIN GÖÇMENLER YOĞUNLUKTA
Afgan Mülteciler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği (ARSA) Başkanı Zakira Hekmat, "Bir işveren eğer bir yabancıyı çalıştırmak istiyorsa, asgari ücretin üç katını ödemek zorunda. İşverenler bunu çoğu zaman kabul etmiyor, çalışma izni için uğraşmıyor" diyor. Kadın göçmenlerin yoğun olarak çalıştığı sektörler içinde 'merdiven altı' diye tabir edilen tekstil atölyeleri başı çekiyor.
Ekonomik kriz ve artan göçmen karşıtlığıyla birlikte Türkiye'de yaşamanın imkânsız hale geldiğini söyleyen göçmen kadınlar, iş yerinde türlü taciz ve baskıya maruz kaldıklarını anlatıyor. Rana bir tekstil atölyesine kayıt dışı çalışarak 8 bin lira maaş alırken, Yousra ise evde kalıp, dört çocuk ve bir yaşlı annenin bakımını üstleniyor. Hem Rana hem de Yousra'nın kocası son birkaç yıl içinde ikinci eşleriyle birlikte Suriye'ye dönmüş, bu genç kadınlar ise kalıp çocuklarının eğitimini sürdürmeye çalışıyor. 3 bin lira ev kirası ve diğer tüm masrafları Rana'nın 8 bin TL maaşı ve 1.800 TL Kızılay yardımıyla karşılıyorlar.
'İŞVEREN BASKISIYLA 6 BİN LİRAYA ÇALIŞMAK ZORUNDA KALIYORUZ'
İşveren çalışma izni verirse Kızılay yardımı kesilecek ama Rana, "Eğer çalışma iznim olursa bana asgari ücret ödemek zorundalar. Bu Kızılay karttan çok daha iyi" diyor. Hatay'daki evi depremde yıkıldıktan sonra 21 yaşındaki talasemi hastası oğluyla birlikte Ankara'ya taşınan Sara ise, bir atölyede terzilik yaparak oğluna bakıyor. Çalıştığı atölyede 20'den fazla göçmen kadının 6-8 bin TL arası maaşla sigortasız ve izinsiz çalıştığını anlatan Sara, yalnızca üç Türkiyeli çalışanın sigortası olduğunu anlatıyor:
"Hepimiz çalışma izni istiyoruz ama müdür kabul etmiyor. Çünkü hem asgari ücret verecek hem de daha fazla vergi ödemek zorunda kalacak. Birçok Türk işletme bunu reddediyor, göçmenleri bu şekilde çalıştırıyor."
İşverenlerin baskısıyla 6 bin liraya çalışmak zorunda kaldıklarını anlatan Sara, "Maaş verdiklerinde sanki sadaka veriyor gibi davranıyorlar. Kovulmak istemiyorsak sürekli daha çok çalışmamız gerektiğini söylüyorlar" ifadeleriyle durumu özetliyor.
'ERKEKLER BU ŞARTLARDA YAŞAMAYA DAYANAMADI'
Açlık, parasızlık, güvencesiz çalışma ve toplumsal dışlanma, göçmen kadınların ortak dertleri arasında yer alıyor. Kocalarının bu şartlara dayanamadığını ve 'kaçtığını' söylüyorlar. Türkiye'de yaşamak zorlaştıkça sürekli dayak yediklerini, kısıtlandıklarını, cinsel birlikteliğe zorlandıklarını ve çocuklarının bile acı çektiğini anlatıyorlar.
Erkeklerin Türkiye'deki açlığa, dışlanmaya ve hor görmeye dayanamadığını anlatan İngilizce öğretmeni Tulane, "Türkiye’de yaşayamadılar ama biz onlardan daha güçlüyüz. Biz çocuklarımızın geleceği için savaşıyoruz ama onlar savaşamıyorlar. Zaten ikinci eşleriyle ikinci bir hayatları var" diye konuştu. Lamya da "Babası kızlarımın okula gitmesine izin vermiyordu. Boşandıktan sonra üç kızımı da okula yazdırdım. Hiç pişman değilim" diyor.
MAHALLEDEKİ 'ERKEKSİZ' EV
Kira krizi tüm yoksullar gibi göçmen aileleri de sokakta kalmak tehlikesiyle karşı karşıya getirmiş durumda. Ankara Pursaklar'da Lamya'nın oturduğu metruk binanın merdivenlerini çıkarken ortalığı ağır bir lağım kokusu sarıyor. Lamya, 700 lira olan kirasının 10 bin liraya çıktığını, her gün ev sahibinden tehdit mesajları aldığını söylüyor.
Kocasından gördüğü şiddete dayanamayarak beş çocuğuyla birlikte evden ayrılan Lamya, bugüne dek pek çok işte çalıştığını ancak hiçbir zaman çalışma izni alamadığını "Oturmak bilmeden çalışıyorum ama yetmiyor. En ağır işe ben koşuyorum ama ne zaman çalışma izni ya da asgari ücret istesem, 'daha fazla çalış, sabret' diyorlar. Şimdi 8 bin lira maaşla bir temizlik şirketindeyim" sözleriyle anlattı. Pirinç, makarna, çay ve şeker gibi zaruri gıdalardan başka bir şey alamadığını dile getiren Lamya, "Bu yaz eve karpuz hiç girmedi. Yumurta, yoğurt, et, tavuk, bunları zaten unuttuk. Ekmek bizim için en önemli yemek ama artık o da çok pahalı" dedi.
Bir önceki evinin bir süre sonra mahallede 'erkeksiz ev' olarak bilindiğini ve defalarca 'hırsız' dadandığını ağlayarak anlatan Lamya, "Yalnız bir anne olmak, hele ki mülteci olarak çok zor. Erkeksiz bir ev olduğu duyulunca evimize hırsız dadandı. Kızlarımın başında beklemekten geceleri hiç uyumadım. Ne zaman ki sabah ezanı okundu, öyle uyudum. En sonuna o evden taşınmak zorunda kaldım" diye konuştu. Lamya şu ifadeleri kullandı:
"Suriye'den onurumuz ve güvenliğimiz için kaçtık. Çünkü her an bir asker beni ya da kızlarımı kaçırabilirdi. Bunu anlayamadılar. Biraz yemek ya da para yardımı için kendimizi satabileceğimizi düşündüler. Aylardır et yemedim ama kendimi satmayacağım."
'ARTIK TÜRKİYE'DE YAŞAMAK ÇOK ZOR, TEK HAYALİM GİTMEK'
Suriye iç savaşının akabindeki birkaç yıl Türkiye, çoğu göçmen için sıfırdan bir hayat kurmanın anahtarı olarak görülüyordu. Ekonomik kriz ve yükselen göçmen karşıtlığı artık bu evlerde hiç olmadığı kadar fazla konuşuluyor. Göçmen kadınlar artık Türkiye'de bir gelecek görmediklerini, Türkiye'de yaşamanın son birkaç yıldır giderek zorlaştığını düşünüyor. Hepsi geçmişte Türkiye'de bir hayat kurmak istediğini ama artık tek hayalinin yurtdışına gitmek olduğunu söylüyor.
Rana, durumu "Çocuklarımın Türkiye’de bir geleceği olduğunu artık düşünmüyorum. Kazandığımız her lira kiraya ve faturalara gidiyor ve yine de borcumuz var. Sokaktaki herkes bizden nefret ediyor" ifadeleriyle özetliyor. 10 yıldır Türkiye'de yaşayan Lamya ise "Son iki senedir her şey çok zor. Yemek, kira, fatura, göçmen nefreti… Tek rüyamız yurtdışına gitmek. Yatıp kalkıp bunu düşünüyorum” dedi. Tulane eğer parası olsa aynı gün kaçakçılara vereceğini söylerken, Sara ise bir Avrupa ülkesinde kendi tekstil atölyesini kurmayı hayal ediyor. (Kaynak)