Altın Portakal'ın ön jüri üyesi Arslan'ın 'LGBTİ+ filmleri' açıklaması tepki aldı
Artı Gerçek - 61'inci Altın Portakal Film Festivali ön juri üyelerinden Tunca Arslan festivalde yer alan filmleri Ulusal Kanal’a değerlendirdi.
Arslan'ın konuşmasında, geçen yıl sansür nedeniyle iptal edilen ve bu sene yeniden düzenlenen festival seçkisinin niteliğini değerlendirirken sarf ettiği "Yurt dışı festivallere ve fonlara bağlı filmler... Ülkeye haddinden fazla eleştirel bakan filmler... LGBTİ+ temalı filmler yoktu" ifadesi sosyal medyada birçok sinemacıdan tepki aldı.
Geçmiş senelerde festivallerde 'Yeni Türkiye Sineması' olarak adlandırılan Yeşilçam sonrası bağımsız filmleri "fonlara bağlı filmler" olarak niteleyen Arslan, şöyle dedi:
"Ayakları daha çok Türkiye’ye basan ama kendi yolunda giden bağımsız sinema koşullarını yerine getiren tabii halka yönelik filmler yapan yönetmenlerin dönemi başlayacak gibi görünüyor. Daha güçlü bir ulusal sinemamızın olmamasının sebebi bütün bu ilşkilerin yeterince devlet politikasıyla belirlenmemiş olması. Her şey bırakıldığı zamanda da çok olumlu şeyler çıkmıyor ortaya."
'BUGÜNE KADARKİ EN KÖTÜ SEÇKİYE SAHİPTİ'
Arslan'ın açıklamasına sinemacılardan gelen tepkiler şöyle:
'FESTİVAL KOMİTESİNDEKİ BİRİNİN BÖYLE AÇIKLAMALAR YAPMASI UTANÇ VERİCİ'
'O FESTİVAL SENİN DEĞİL, SEN GİDERSİN BİZİM HİKAYELERİMİZ KALIR'
Bu açıklamalarının gündem olmasının ardından X üzerinden yaptığı paylaşımla eleştirilere yanıt veren Arslan şöyle yazdı:
“Şu LGBT meselesi: "Bu yıl Altın Portakal'a başvuran 45 film içinde LGBT teması yoktu" demek bir yorum değil tespittir, nesnel gerçektir. Bundan hareketle, sanki varmış da biz engellemişiz gibi yorumlar yapmak, festival yönetimini ve beni ve (ön jüriyi) sansürle vs. suçlamak abesle iştigal ve kötü niyettir. Seyrettiğin-dinlediğin bir şeyi doğru anlamaya çaba göstermek, sinemayla uğraşanların temel hedefi olmalıdır”
Şu LGBT meselesi: "Bu yıl Altın Portakal'a başvuran 45 film içinde LGBT teması yoktu" demek bir yorum değil tespittir, nesnel gerçektir. Bundan hareketle, sanki varmış da biz engellemişiz gibi yorumlar yapmak, festival yönetimini ve beni ve (ön jüriyi) sansürle vs. suçlamak +
— Tunca Arslan (@TuncaArslan) October 13, 2024
Tunca Arslan'ın Ulusal Kanal'a yaptığı değerlendirme:
45 film içinde genel olarak baktığımızda da genç kuşak sinemanın geldiğini söyleyebiliriz. Yeni Türkiye sineması denilen kendi çağpında bir akım çıkmıştı ortaya yani Yeşilçam sinemasıyla bağları olmayan yurt dışı festivallere ve fonlara bağlı filmlerdi. Bunların öyküleri de böyleydi yani Türkiye’den uzak, ülkeye haddinden fazla eleştirel bakan, genel anlamda yurt dışına göz kırpan filmler yapan bir grup sinemacı vardı. Aslında biraz bu yıl onların döneminin kapandığını söyleyebiliriz. LGBT temalı filmler yoktu bu yıl. Bu aslında yeni bir şey demek. Genç bir sinema geliyor.
Ayakları daha çok Türkiye’ye basan ama kendi yolunda giden bağımsız sinema koşullarını yerine getiren tabii halka yönelik filmler yapan yönetmenlerin dönemi başlayacak gibi görünüyor. Daha güçlü bir ulusal sinemamızın olmamasının sebebi bütün bu ilşkilerin yeterinde devlet politikasıyla belirlenmemiş olması. Her şey bırakıldığı zamanda da çok olumlu şeyler çıkmıyor ortaya. Devlet Opera Balesi var, Devlet Tiyatroları var, Devlet Senfoni Orkestrası var ama devlet ve sinema arasında böyle organik bir ilişki yok. Bu boşluğu muhakkak dolduruyorlar işte.
Fonlar giriyor araya, birilerinin verdiği ödülleri görüyoruz sinemamızda. Kültür sanat politikasının daha devrimci ve cumhuriyetçi bir devlet politikası gerektiriyor. Dijital platformların şu andaki filmleri belirlemeleri ya da başından yapılan anlaşmalarla doğrudan dijital platformalara çekilen filmler sinemanın ruhunu ve özünü yok edemez. Yani dijital platformlar sinema kültüründen uzan yapılar. Beni de seyirciyi de çok fazla tatmin etmiyor. O nedenle dijital yapıların çok ciddi bir tehdit oluşturacağı kanısında değilim.” (KÜLTÜR SANAT)