Âşıklık geleneğinin son temsilcilerinden Mehmet Oktay: 'Aşıklığın okulu olmalı, gençler de tanımalı'
Şenol BALI
ARDAHAN - Âşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden Âşık Mehmet Oktay, bu kadim geleneği Artı Gerçek’e anlattı. Aşık Mehmet, "Aşıkların her biri diplomasız profesördü. Âşığın her sözünde bir mana, bilim ve ilim var. Bir okul olursa gençler gelip bizi dinler ve bu geleneği tanır" dedi.
Kahramanlık, tarih, sevgi, ilahi aşk, ölümü sazlarıyla, şiir ve türküleriyle sözlü kültürü kuşaktan kuşağa aktaran halk ozanların sürdürdüğü âşıklık geleneği, Türkiye’nin birçok bölgesinde varlığını farklı anlayışlarla sürdürüyor.
ÂŞIKLAR DİYARI
Erzurum, Kars ve Ardahan bölgesi de bu geleneğin yoğunlaştığı ve büyük ozanların yetiştiği bölgelerden. Urfani Hoca, Âşık Elesker, Âşık Şenlik, Dertli Hasan, Narmanlı Summani bunlardan birkaçı. Urfanî Hoca ve onun takipçisi olan, 1913 yılında hayatını kaybeden Çıldırlı Âşık Şenlik, bu geleneğin köşe taşlarından.
Bu geleneğin hayat bulduğu önemli merkezlerden Ardahan'ın Çıldır ilçesine bağlı Yakınsu Köyü, uzun zaman önce Aşıkşenlik ismini aldı. Köyün girişinde Âşık Şenlik’in heykeli karşıladı bizi. Köyde hâlâ aşık atışmaları ve geceler düzenleniyor. Çıldır ilçesinde de her yıl 28-29 Temmuz'da Göl Festivali ve Âşık Anma Şenliği yapılıyor.
Sadece Aşıkşenlik Köyü'nde değil, Terekemelerin yaşadığı civardaki köylerde de bu gelenek hâlâ canlı. Aşıkşenlik’e komşu olan Güvenocak Köyü de bunlardan biri. Bu köyde yaşayan Aşık Mehmet Oktay ise bu geleneğin son temsilcilerinden.
USTA ÇIRAK İLİŞKİSİ DEVAM EDİYOR
Gelenek, usta-çırak ilişkisiyle nesilden nesile aktarılıyor. Aşık Mehmet de önceki kuşak aşıklardan Şeref Taşlıova, Murat Çobanoğlu, Âşık Şenlik’in torunu Âşık Yılmaz Çelik’ten feyz almış ve bu geleneği şu sıralar 87 yaşında olan ve hafızasını kaybeden Âşık Dursun’dan öğrenmiş. Geleneğin son dönemdeki temsilcileri olan Tunay Aksu, İsrafil Uzunkaya, Faruk Erdoğan veya Ömer Dumanoğlu ise Âşık Mehmet’in çıraklarından.
'AŞIKLARIN HER BİRİ DİPLOMASIZ PROFESÖRDÜ'
Uzun yıllardır Âşık Şenlik Kültür Derneği’nin yöneticiliğini yapan ve büyük emekler vererek bu geleneği yaşatmaya çalışan Aşık Mehmet,bu geleneğinin sadece saz çalıp türkü söylemek olmadığını dile getiriyor:
"Âşıklar, belgesiz tarihte bir tarihtir. Âşıkların her biri diplomasız profesördü. İnsan yetiştiriyorlardı. Bir toplumda halkı bilinçlendiriyorlardı. Âşık sadece saz çalıp türkü veya nanay söylemek değil. Dört beş türkü biliyorum, bu sazı alayım da şarkı söyleyeyim, hayır bu değil. Âşık ağzını açtı mı toplumda kaç kişi olursa olsun onu dinleyecek. Onların beynine ilim, bilim, terbiye ve ahlak aşılamaktır âşıklık. Bir hikâye anlattığımızda anlayan içinden söz seçer. Bu hikâyenin özü nedir, kahramanı kimdir veya niçin yazılmış diye sorarlar. Roman gibi. Âşığın her sözünde bir mana, bilim ve ilim var."
'TARİH BİLMEYEN ÂŞIK OLAMAZ'
Tarihi bilmeyenin âşık olamayacağını söyleyen Aşık Mehmet, şöyle devam ediyor:
“Tarihi bilmeyen âşık, âşık olamaz. Ben tarihi veya coğrafyayı bilmezsem size neyi anlatacağım. Âşık Şenlik, rüyasında anlatmış tarihi. O zaman teknoloji yok, doğru dürüst gezmemiş hatta Kars’ı da geçmemiş." Aşık Mehmet, bu geleneğin köşe taşlarından olan Aşık Şenlik’in İstanbul’a gitmeden sanatıyla İstanbul’u tarif ettiğini söyledi ve şu dizelerine yer verdi: "Düvellerden gemi işler sağ ve sol, bütün dar boğazlardan gelir yol, Fars-ı Lügat söyler 72 dil, çarşı pazarında her millet gördüm."
'OKULLARDA OKUTULMALI'
Geleneğin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu dile getiren Âşık Mehmet, bu sanatın okullarda üniversitelerde okutulması gerektiğini dile getiriyor:
"Âşıklık bitmez ama yeni zamanda âşık olmak zor. Âşık deyip geçmemek lazım. Yeni nesil bilmiyor, dinlememiş. Âşıklığın ne bir okulu var ne de üniversitesi. Bir dernek kurduk onu da sürdüremedik. Yok olma tehlikesi var. Biz sanatımızı anlatamazsak gençler ilgi duymaz ve benimsemez. Batmaması için bir an evvel el atılması lazım. Bu sanatı kaybetmemek lazım. Usta çırak irtibatımız devam ediyor. Boş zamanlarda kahvelerde veya festivallerde icra ediyoruz. Kendimiz özel geceler yapıyoruz. Âşıkların âşık olması için üniversitelerde usta bir âşığa yer verilmesi lazım. Bir okul olursa gençler gelip bizi dinler ve bu geleneği tanır. Genç, âşığı dinlememiş, ne olduğunu bilmiyor. Bu yüzden eline almış sazı türkü söylüyor diyorlar. Ama dinleyenler çok ilgi duyuyor. İlgi olması için âşıklığın okulu olması lazım. Âşık vatanın, halkın bülbülüdür çünkü. Birlik ve beraberlik veya sevgi için çalar söyler."
'DİNLEYİCİLER OZANI DENETLERDİ'
Aşık Mehmet, bu gelenekte dinleyicinin de oldukça önemli olduğuna dikkat çekiyor: "Biz çaldığımızda, okur yazarlığı olmayan dinleyenler senin burada vezne veya hecen yanlış oldu, mantığı olmadı diye sorarlardı. Dinleyiciler ozanı denetlerdi. Öyle yetiştik."
'KÜRT DENGBEJLİĞİ, LAZ HORONU, AYDIN ZEYBEĞİ KORUNMALI'
Âşık geleneğinin toplumun hafızası olduğunu söyleyen Âşık Mehmet, kültürlerin korunması gerektiğini vurguluyor:
"Âşıklık toplumun hafızasıdır. Kürtlerde de dengbejlik var. Osmanlı milletinde Alevisi, Kürdü, Çerkezi veya Lazı hepimiz bir milletiz. Her milletin kendi has kültürü var. Herkesin öz bölgesinin öyküsünü yaşatması lazım. Bir Kürt, dengbêjliği veya halayını kendi bölgesinde söylemesi lazım. Bir Alevi, Alevi ağzını söylemesi lazım. Bir Laz, horonunu çalması lazım, Çerkez yine öyle. Ankaralı fidaydasını, Aydınlı zeybeğini yaşatması lazım. Ben Kürtçe ne kadar hava çalsam onlar kadar çalamam. Aynı şekilde zeybeği Aydınlı gibi çalamam. Bunların değerlendirmek, destek vermek lazım. Her etnik kökenin yöresel lehçesini kaybetmemesi lazım. Özün korunması gerekiyor." (ARTI GERÇEK)