Bîraxane filmi beyaz perdede: 15 metrekarede Arjen Ari'nin Kürdistan'ı
Metin YOKSU
BATMAN - Gençliği İstanbul ve Mardin'de geçen Kürt yönetmen Bilal Korkut'un, Bîraxane filminin ilk gösterimi geçen haftalarda 9. Duhok Film Festivali'nde izleyici ile buluştu. Kendisi de aynı zamanda Arjen Ari hayranı olan yönetmenin ilk uzun metraj filmi olan Bîraxane, Arjen Ari'nin şiirlerini konu ediniyor.
Korkut sırasıyla Ez Tusubasa Me(Ben Tsubasayım), Li Pey Nanê Xwe(Ekmeğimi Kazanırken), Çi Bikim(Nasıl Yapmalı) kısa filmlerinin ardından ilk uzun metraj olan 76 dakikalık Bîraxane'yi izleyici ile buluşturdu ve tam not aldı.
ÜNLÜ KÜRT OYUNCU VE YÖNETMENLERİ BULUŞTURDU
Güçlü oyuncu kadrosunu ile dikkat çeken film Diyarbakır'dan Erbil'e Kürt kentlerinin ünlü oyuncu ve yönetmenleri Mardin'deki çekimlerde buluşturdu.
Diyarbakır'dan tanıdığımız ünlü yönetmen Yavuz Akkuzu, Kemal Ulusoy, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde yaşayan Hussein Hassan, Hilmi Demirer, Rowai Navgundi, Selam Salar Çakay, Sidar Özmen ve Nicholas Christopher filmde rol aldı. Film Nicholas Christopher'in can verdiği antropolog olan Amerikalı David karakterinin Arjen Ari'nin şiirleri ile tanışması ve onun yaşadığı şehir Mardin'e gelmesi ve şairlerin buluştuğu bir birahane de geçiyor.
Dar kurmaca bir mekanda geçen hikayenin karakterleri arasında Kürt, Ezidi ve Süryani'nin bulunması Arjen Ari şiirlerinin ana temalarından Kürdistan'ın adeta 15 metrekarelik bir alanda kameraya kaydının alınması gibi...
Arjen Ari'nin şiirleri ile dolu filmin bütçesi de filmin mekânı gibi mütevazi bir bütçe ile çekildi. Filmin serüvenini ve merak edilenleri Artı Gerçek okurları için yönetmen Bilal Korkut ile konuştuk.
'BİZİM SİNEMALARIMIZ YOK'
Dicle Üniversitesi Türkçe Öğretmenliği Bölümünden mezun olmasının ardından Artuklu Üniversitesi Kürdoloji Enstitüsünde yüksek lisans yapan Korkut, sinema dışında Kadın Masalları ve Nene ile Tilki tiyatro oyunlarının yönetmenliğini de yaptı. Mimar Sinan Üniversitesinde Sinema TV Bölümünde okumasının ardından sinema serüveni başlayan Korkut, Mardin'de yaşarken bir yandan da kentte getirdikleri Kürtçe filmler ile kentte yönetmenler ve izleyici de buluşturan çalışmalar düzenliyor. Türkiye'de yaşanan ekonomik kriz ve özellikle de döviz kurlarındaki artış nedeniyle yapılan her işin maliyeti arttığı süreçte film yapan Korkut, filmin post prodüksiyon aşamasında izleyici yönünü dönerek kitlesel fonlanma ile eserini bitirdi.
Mütevazi küçük bir bütçe ile filmi bitiren Korkut, "Yapım aşamasında hedeflediğimiz rakam 180 bin TL idi. Bu rakama da kısa sürede ulaştık. Bizim sinemalarımız yok. O yüzden filmleri izletip oradan bir bütçe çıkarmak çok zor. Ben bunu deneyeceğim. Bunun yolunu arıyoruz. Biz henüz izleyicinin izlemediği filmin bilet parasını istedik. Çok insan az az para vererek desteklemesini istiyorduk. Ama bunu başaramadık. Az insan çok fazla para vererek destek oldu. Bu çok önemli. Küçük büyük demeden bu tarz girişimler çok önemlidir. Eser üreten kişilere bu şekilde destekler çok önemli biz de bu şekilde bir destek aldık" diyerek dayanışmanın önemine vurgu yaptı.
'İLK AİLEM İZLESİN İSTEDİM'
Güneyli ve Kuzeyli Kürtlerin bir arada buluştuğu filmde oyuncu seçimlerini nasıl yaptığımızı sorduğumuz zaman Korkut, "Rowai Navgundi ile geçtiğimiz yıl Duhok festivalinde tanışmıştık. Hussein Hassan ile de o şekilde tanıştık. Aramızda her ne kadar bir sınır da olsa kendi ailemden insanlar olarak görüyorum onları. Bu nedenle de filmi özellikle ilk kez kendi evimizde, ilk kez kendi ailemiz izlesin istedim. Bu benim için çok özeldi" dedi.
Korkut şöyle devam etti: "Filmin izlemesi biraz zor. Seyrini kolaylaştırmak için şiir sevmeniz lazım. Ben de kendimi ikna edebilmek için nasıl tepkiler alırım bunu ölçmek adına ilk kez kendi aileme, kendi evimde gösterilmesini istedim."
Kürt filmlerinin izleyici ile buluşması son yıllarda daha da güçleştiğine de dikkat çeken Korkut, "Mardin'de film etkinlikleri ile düzenli olarak filmler gösterdik. Sinemalarımız olsa yönetmenler filmlerini gösterebilecek. Oradan ufak da bir bütçe sağlanacak ve yeni filmlerin çekilmesi sağlanacak. Bir şekilde bu dağıtım ağı da kurulmalı. Bizler de Mardin'de kendi imkanlarımız ile filmleri gösteriyoruz veya imkanlar ölçüsünde yönetmenler ile izleyici buluşturmaya çalışıyoruz" dedi.
'SİDİK VE BİRA KOKUSU'
Film boyunca dar bir mekânda sadece içki içiliyor ve mekanda tuvalet dahi bulunmuyor. Film boyunca içeride sidik ve ter kokusunun olduğunu hissedebiliyorsunuz. İçeride bunlar yaşanırken kameranın gösterdiği bozuk, durmuş saat görüntüsü izleyiciye Arjen Ari'nin ölüm saati olduğu hissettirirken diğer yandan da zamanın içeride durduğunu fazlasıyla hissettiriyor. Film boyunca zamanı size iki şey hatırlatıyor. Bunlardan biri dışarıdaki silah sesleri, diğeri de bir şekilde içeri girmeye çalışan kişiler...
Mekânın yapay olduğunu ama çocukluğunda ciddi izler olduğunu ve gerçek mekanlar olduğunu dile getiren Korkut, "Mardin'de Diyarbakır'da aynı mekânı çok fazla gördüm. Bu gerçek mekân sürekli hafızamdaydı. O mekanla ilgili hafızamda kalan şey oranın kokusuydu. Sidik ve bira kokusunun karışımı insanın beynine çakılan bir kokuydu. Hafızamda kalan o koku bana 2014'de bir öykü yazdırdı. Neden bu kadar kötü kokan bir yerde bu kadar güzel insan saatlerce oturabiliyordu. Mekânın büyüsü nedir sorusu benim yapmak istediği işlerden de birinin cevabı olmalıydı. Filmde bir nevi bu cevapları da aramaya başladık. Çocukluğumda kalan mekânın bire bir kopyasını bu yüzden kendi ellerimiz ile yaptık. Kamera 15 metre karelik bir alanda dar lensler ile çekildi" dedi.
'RAHAT BİR ORTAM KURMAYA ÖZEN GÖSTERDİM'
Karakterlerin ve mekânın ortak paydası olan şiir etrafında dolanan hikâye içinde Arjen Ari'nin Eroûtîka şiirine filmde oynanan oyun ile gönderme yapılıyor. Günümüzde özellikle kelimeler içine hapsolduğumuzu söyleyen Korkut, "Politik söylemler daha anlamlarını bilmeden hayatımızın çok hızlı dahil olan sözcükleri hayatımızdan çıkarınca ne konuşabiliriz? Ve bu sahnenin geçtiği bölüm benim için de çok eğlenceliydi, çok düşündürücüydü umarım izleyici içinde öyle olur" diye konuştu.
Arjen Ari'nin bilinç altını ararken kendine birahane mekanını seçtiğini ve rahat bir ortam kurmaya özen gösterdiğini vurgulayan Korkut, "Bunu yaparken de istemediğimiz parayı düşünen tüccarı, başka dilde konuşanları ne de orayı rahatsız eden polisleri göstermedim. Sadece seslerini gösterdim" diyerek izleyici merakını öldürmeden anlatmaya çalıştı.
Son olarak filmin önümüzdeki süreçte festivallerde sadece izlenebileceğini dile getiren Korkut, ardından da filmi izleyici ile buluşturmak için ayrıca turne organizasyonları olabileceğini söyledi.
Kürt sinemasının, belgesel fotoğrafın, sanatının kültürünün temel kodları içinde bulunan kelimelerin söylendiği anlarda mekânda bulunan yaşlı amca adeta Kürt coğrafyasını işaret ediyor. İzlemesi keyifli bir o kadar da düşündürücü filmde kelimelerin anlamlarının çok ötesinde Kürt dilinin edebi içeriğinin beyaz perdeye adeta yansıması olarak karşımıza çıkıyor...