Biz Zaman Sinekleri

Biz Zaman Sinekleri
Albümün genelinde, “Yanlış” şarkısında belirtildiği gibi, yanlış sorulara yanlış cevaplar verilmesiyle oluşan bir yapının bizi ele geçirmesine karşı geliştirilen mücadelenin izini sürüyoruz. Buna, yanlışın esaretinden kurtulma çağrısı da denilebilir

Çağrı Sinci ve Farazi’nin ortak çalışması olan “Zaman Sinekleri” geçtiğimiz ay çıktı. Sözlerde Çağrı Sinci’nin, müzikte Farazi’nin imzası olan bu on iki şarkılık çalışmada zaman izleği öne çıkıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Zaman Kırıntıları” şiirinden ilhamla yola çıkan Çağrı Sinci, albümün adını “Zaman Sinekleri” koymakla, daha en başından niyetini belli ediyor. Zaman kavramında sonsuzluğu öne çıkaran Sinci, insanın hakikat arayışını da zaman mefhumu içersinde veriyor. Zamanla ilişki kurabileceğimiz farklı izlekleri de; mesela hem bireysel hem toplumsal sorunları, yokluk, yoksulluk çerçevesinde ele alıyor. Bu açıdan bakıldığında, zaman aşımına uğramayacak bir mesele bu.

Albümün açılış şarkısı olan “Tuhaf Hikâye”de, Tanpınar’ın zaman ve varlık sorunsalını merkeze aldığı şiiri “Zaman Kırıntıları”ndan alıntılanmış dizeler ya da o şiire yapılan göndermeler var. Çağrı Sinci “Tuhaf Hikâye”de zaman ve varlık sorunsalını neoliberalist politikaların insan üzerindeki yıkımı üzerinden ele alıyor, dönüştürüyor. Tanpınar’ın şiirinde geçen “zaman sinekleri/ tozlu camlarında günlerin sessiz kanat çırpanlar…” dizesine karşılık “Tuhaf Hikâye”de “ zaman sinekleri/ haşere ilacı kutusu üzeri yerimiz…” olarak değişiyor. Tanpınar, bu dizede zamanın hükümranlığına, varlığın zaman karşısında aciz kalmasına, değersizleşmesine vurgu yapar. Şiirin tamamındaysa Tanpınar, zaman sorunsalını sonsuzluk kavramı ekseninde ele alır. “Tuhaf Hikâye”de ise, insanın sistem karşısında değersizleşmesine vurgu yapılıyor. Çağrı Sinci’nin “tozlu camların” yerine “haşere ilacı kutusu”nu koyması, şimdiki zamanda insanın böcek gibi ezilmesine, varlığın yok hükmünde olmasına yönelik sert bir ifade. Böcek ilacı vurgusunu, gerçekliğin zehri olarak da okumak mümkün.

Şimdiki zamanın gerçekliği üzerine kurulan şarkıda, gerçekliğin ne olduğu, çağın ya da zamanın ne olduğuna bağlı gibi duruyor. “Mesele biziz sandık, ayıkmadık çağın farkını” ve şarkının devamında yer alan “son otobüsün en arkasında usturuplu, yoksun” sözleri, çemberin dışında kalma meselesine gönderme olarak okunabilir. Yeni düzenin yarattığı sisteme uymayanların konumunu sembolik biçimde anlatıyor Sinci. Haşere ilacı kutusu, son otobüsün en arka sırası, gibi ifadeler, sistemin seni nasıl gördüğüne dair. Ya ezileceksin ya da en arkada usturuplu, yok hükmünde oturacaksın. Şarkının devamındaki “Genel nizamdan bi’günde nefret etmedik ki…” sözleri de bu anlamda önemli. Çağrı Sinci’nin genel nizama yönelik nefretinin ardında bir birikim olduğunu anlıyoruz. Hiçbir şey aniden olmuyor, birbirine bağlı olaylarla gelişen bir sürecin içindeyiz hepimiz.

'SEN ANLAMAZSIN, ÇOK BEYAZSIN'

“Zaman Sinekleri”nde çokça geçen sahte, orijinal sözcükleri hakikat arayışının temsili olarak yer alıyor. Sahte olanla orijinal olanın ayrımını zaman ve mekân kavramı üzerinden yaparken, niyeti, içinde bulunduğu hiphop camiasının da eleştirisidir. “Sağlam” şarkısında “akıp gider zaman ve or’jinaller hep çalar, çalar, çalar, çalar/ tükenmez anladın mı?... dışarda ve dijitalde, ah, dimdik hâlde”, “Deniz Fenerleri” şarkısında “hile yok bu oyunda, maksat hakikat” derken, hem dijital mecrayla değişen mekân algımıza değiniyor hem de fiziki zamana vurgu yaparak, “saatin çalması” metaforuyla hakikatin ortaya çıkma zamanının geldiğini gösteriyor. “Çal” vurgusu intihalin, çalmanın eleştirisi olarak da yer alıyor şarkıda. Bilmek ile görmek arasında bir bağlantı kuruluyor. Yine “Tuhaf Hikâye”ye dönersek, şarkıdaki “öyle boynu bükük durmak alışkanlığı, kimsenin görmediğini görme lanetidir” sözlerindeki boynu bükük durma alışkanlığının hem kabullenmeyi hem de bilmenin ağırlığını yansıttığı söyleyebiliriz. Boynu bükük durma, ölümlü olma gerçeğinin kabullenilişi, kimsenin görmediğini görme ise karşı durduğu düzenin işleyişiyle ilgili farkındalıktır. Dolayısıyla bu, şarkıdaki öznenin laneti olarak yansır. Lanet kavramı uyumsuzluk olarak da değerlendirilebilir. Bu uyumsuzluk “Deniz Fenerleri”nde söylediği gibi ruhun vebasıdır. Kimsenin görmemesi ya da görmek istememesi, gördüğünle baş başa kalmayı dolayısıyla da yalnızlığı beraberinde getirir. “Deniz Fenerleri” şarkısında “sen anlamazsın çok beyazsın” demesi de ayrıcalıklı sınıfı işaret eder. Oyunun içinde olanlarla olmayanların, boyun eğenlerle eğmeyenlerin, sahteyle orijinalin çatışmasıdır bu.

Yine “Tuhaf Hikâye’deki “bugünün adına ömür dedik bi’kez/ alnımızda gölgelerden çelenk” sözlerinde, ömrün kısalığı “an” üzerinden verilirken, ölümün simgesi de gölge olur. İnsanın hep peşinde olan gölgesidir ölüm. “Alın” ve “çelenk” ise, bu gerçeğin değişmeyeceğini, ölümün engellenemeyeceğini gösteren semboller. Sonsuzluk ve ölümsüzlük fikrinin, sanatsal yaratıcılık sayesinde gerçekleşebileceği düşüncesi hâkimdir şarkıda. Bu yüzden, “İstanbul Finet’s” şarkısında “Çağrı Sinci ölümsüz… Satırlarım, zamandan ve mekândan münezzeh”, “Melekler”de “Var olacağım asırlarca” ya da “Plasebo” şarkısında “sonsuzluğa mesaj iletiyorum ” demesi, kalıcılığın, ancak yapılan üretimin tüm zamanları kapsayacak şekilde “zamansız” olmasıyla mümkün olabileceğini düşünmesinden kaynaklanıyor.

Çağrı Sinci’nin bu albümdeki şarkı sözlerini yazarken, A. H. Tanpınar’ın zaman sorunsalının izini sürdüğünü, içselleştirdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Muhtemelen bu içselleştirme, Sinci’nin kendi zaman algısının Tanpınar’daki zaman olgusuyla örtüşmesinin sonucu. İyi bir edebiyat okuru olduğunu bildiğimiz Çağrı Sinci, belli ki Ahmet Hamdi Tanpınar’a dair yakın bir okuma yapmış. Dil açısından, hem rap müziğin kendi içindeki dili, jargonu, ritmi gözetilmiş hem de şiirsel bir dil kurulmuş. Mesela “suretinde saklı nergis alınganlığı”, “turkuaz sabahların karanlığında”, “begonviller solmuş belli ki yaz bitmiş” gibi sözlerin yanı sıra ay, ayna gibi imgelerle Tanpınar şiirine yapılan göndermeler, bu albümü iki yönlü değerlendirmeye olanak sağlıyor.

YANLIŞ SORULARA YANLIŞ CEVAPLAR

Albümün en dikkat çekici şarkılarından bir olan ve Çağrı Sinci’yi çağdaş bir hikâye anlatıcısı olarak da değerlendirebilmemize olanak sağlayan “Beslenme Çantası”nda, feat’de Sorgun kendisine eşlik ediyor. Aynı zamanda şarkının ikinci kısmını da Sorgun yazmış. “Beslenme Çantası” ilkokul öğrencisi Ahmet’in hikâyesini anlatıyor. Ahmet, “bakışları cin, konuşması akışkan, hayalleri dipdiri, sınıfın birincisi ve babasının tek tesellisi. Abileri gayri meşru, biri de cezaevinde. Zaten bu işler, yani kanuna mukavemet olağanüstü normal onların muhitinde. Eşyanın kıyağı vardır mahallenin kahvesinde ama bütün yetişkinler polisin gözetiminde. Büyük şehrin mahrumiyet bölgesi; usanmış herkes sivilinden, özel timinden.” Ve ortanca abisi Ahmet’in, takılır gözü beslenme çantasına, kurar kafasında şeytani bir plan. Ve mırıldanır “bur’da ayıp denen bi şey yok, çünkü bur ’da fakir olan kişi çok” diye. Bu sözler, şarkının özünü, hikâyenin ayrıntılarını açık biçimde anlatıyor bize. Yoksulluğun hem davranış hem de düşünce biçimini değiştirmesine, ekonomik durumun yarattığı şiddete dikkat çekiyor. Zaten yoksulluk, gelir dağılımındaki adaletsizlik her zaman Çağrı Sinci’nin önemli izleklerinden olmuştur. Aslında, albümün genelinde, “Yanlış” şarkısında belirtildiği gibi, yanlış sorulara yanlış cevaplar verilmesi nedeniyle oluşan bir yapının bizi ele geçirmesine karşı geliştirilen mücadelenin izini sürüyoruz. Buna, yanlışın esaretinden kurtulma çağrısı da denilebilir.

Albümde “Tuhaf Hikâye”, “Beslenme Çantası” dışında “Melekler”, “Sağlam”, “Bazen”, “Deniz Fenerleri “, “Yanlış” şarkıları öne çıkıyor. Çağrı Sinci bu albümle başka bir yola giriyor ve çıtayı yükseltiyor. Müzikteki ve hayattaki duruşunu bozmadan, rap müzikteki dilin olanaklarını genişleten bir çalışmaya imza atıyor. Sinci’nin, rap müziğin usta beatmakerler’ından olan Farazi ile çalışması, Zaman Sinekleri’ne çok şey katmış. Farazi’nin yarattığı müzikal atmosfer hayli etkileyici. Aynı zamanda “Deniz Fenerleri” şarkısında elektro gitarda Cem İnce’nin, synth’de Faruk Demir Tugayoğlu’nun, “Bazen” şarkısında gitarda Tuncel Eyik’in, “Yanlış” şarkısında trompette Barış Demirel’in olması albümü daha da yukarıya taşıyor.

Albümde bazı şarkılarda Çağrı Sinci’ye eşlik eden Sansar Salvo, Şam, Sorgun, Afel, Raziel Nisroc gibi müzisyenlerin yanı sıra albümün kapanış şarkısı olan “Düzensiz”de dinlediğimiz Dipnot, Sürveyan, Barış Baran, Kodes Kahra, Gxblin, SvA gibi isimler bize bir rap şöleni sunuyor. “Düzensiz” bu anlamda tam da rap müziğin ruhunun, tavrının korunacağı anlamında bir bitiş sunuyor.

Öne Çıkanlar