Çağan Irmak: 50 lirayla haftalık sebzemi alabiliyorum
Senaryosunu yazdığı ve yönettiği 'Bizi Hatırla' adlı filmi 23 Kasım'da vizyona giren Çağan Irmak, yeni filmi ve gündelik hayatıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Üç yıldır Gümüşlük’teki taş evinde üç kedisiyle yaşayan Irmak, ‘Bizi Hatırla’nın kendisi için yaptığı filmlerden olduğunu söyledi. İç huzura kavuştuğunu belirten Irmak, "Ben paradan korkan bir insanım. Bu aptal, pembe, romantik bir tavır değil. Reklam tekliflerini reddediyorum. En sevdiğim şey, üç pazarım var. Salı, Dereköy Pazarı, çarşamba, Gümüşlük Pazarı, cuma da Büyük Bodrum Pazarı. Motosikletle hepsine gidiyorum. Bak 50 lirayla, bir haftalık sebzemi alabiliyorum" dedi.
Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuşan Çağan Irmak'ın açıklamaları şöyle:
EKSENİNDE YİNE BİR BABA-OĞUL VAR
Evet. ‘Babam ve Oğlum’da da vardı. Ama o 1980-81 döneminde geçiyordu ve 2005 yapımıydı. Bu ise, bugünün filmi. Bugünün değişen ilişkileri... Kendimi tekrar etmedim yani. Bu, kendim için yaptığım filmlerden. İçim pır pır anlayacağın. Bakalım nasıl tepkiler alacağız?
KADINLAR DAHA ÖNYARGISIZ SEYREDİYOR
- Erkekler mi daha çok yakalanıyor, kadınlar mı?
Aslında bir erkek hikâyesi ama kadınlar daha önyargısız seyrediyor böyle şeyleri.
- ‘Modern hayat’ dediğimiz şey, bizi gebertiyor mu?
-Evet, bunu diyorum bu filmde. Üstelik bu, hepimizin sıkıntısı. Ama tekrar ediyorum, ben çözümsüz bir mesele olarak görmüyorum.
BU YAŞIMDA İÇ HUZURUMA KAVUŞTUM
Bu yaşımda iç huzuruma kavuştum. Kendini doğaya, kadere, Allah’a bırakmak mıdır bilmiyorum bunun adı ama, "Olmuyorsa olmasın Çağan, üzme kendini!" demeyi öğrendim artık. Dingin, huzurlu bir hayatım var. Ama maalesef şöyle de bir gerçek var: Bunların hepsi ekonomik özgürlüğünü sağladıktan sonra gerçekleşebiliyor.
50 LİRAYA BİR HAFTALIK SEBZEMİ ALABİLİYORUM
- Gümüşlük’teki hayatını anlatsana...
Çok parayla yaşamıyorum. Ben paradan korkan bir insanım. Bu aptal, pembe, romantik bir tavır değil. Çünkü para yüzünden hayatım elimden kayıp gidecek, bunu biliyorum. Orada bir yıl oturuyorum, bana gelen reklam tekliflerini kabul etsem, servetime servet katarım ama hayır, çekmek istemiyorum. Reddediyorum. Hem ne yapacağım o kadar parayı? Durmayı da bilmek lazım.
- Orada meşhur insan muamelesi görmüyor musun?
Hiç. En sevdiğim şey, üç pazarım var. Salı, Dereköy Pazarı, çarşamba, Gümüşlük Pazarı, cuma da Büyük Bodrum Pazarı. Motosikletle hepsine gidiyorum. Bak 50 lirayla, bir haftalık sebzemi alabiliyorum. Yalan söylemiyorum, herkes bilir bunu. Orada köylü ablalarla konuşuyorum. Onlar, yerel brokoli falan yetiştiriyor. Brokoli diktim. Heyecanla mahsulü bekliyorum. Ama şu anda Gümüşlük’teyim, üç yıl sonra bambaşka bir yerde devam edebilirim hayatıma.
AİLE BAZEN CEHENNEMDİR
- Filmde, üvey baba aracılığıyla aile içi cinsel şiddet meselesine değinmişsin... Sen nasıl değerlendiriyorsun? Ne kadar büyük bir sorun bu?
En büyük sorunlarımızdan biri! Ülkenin her yerinden fışkırıyor. Başına gelenleri anlatan bütün insanlara teşekkür ediyorum. Evet, çok büyük bir travmayla yüzleşiyorlar ama kaçmak asla çözüm değil... Aile olmak güzel bir şey. Ama cehennem yaşanan aileler de var. İlle de o aile olmak geleneği uğruna, bu cehennemi çekmek gerekmiyor! Ben bunu ‘Karanlıktakiler’de anlatmak istedim. Ama seyirci, "Aile, cehennem de olabilir" fikrini görmek, duymak istemiyor. Oysa, kocası bir kadını dövüyorsa orada durması için bir sebebi kalmamıştır. Orada aile de yoktur. Ama işte ne oluyor, gidecek bir yeri olmadığı için o cehennemde kalmaya devam ediyor. Sonunda da bazen felaketler yaşanıyor. Gerçekten hâlâ caydırıcı kanunlarımız yok. Artık şu şapkayı önümüze koymanın zamanı geldi. Aile her zaman, tozpembe bir şey değildir. Bazen cehennemdir. Lütfen bu cehennem azabında yaşayanlara yardım elimizi uzatalım.
ÇOK VARLIKLI BİRİ OLMAK İSTEMEM
Ben han, hamam, servet sahibi, çok varlık biri olmak istemem. O başka türlü bir dert kardeşim! Paranoyak olursun bir yerden sonra. O parayı korumak için, bir adım daha ileri gitmek için sürekli çalışacaksın… Ölümüne çalışacaksın! Kendime niye bu kötülüğü yapayım? Nedir benim için ‘iyi yaşamak’? Karnım doysun, ayaklarımı uzatayım, kitabımı okuyayım… Küçük lüksler... Benim için hayatın kendisi de zaten bunlardan ibaret."