Cumhuriyet’in ilk yüzyılı ve Kemal H. Karpat

Cumhuriyet’in ilk yüzyılı ve Kemal H. Karpat
Karpat’ın kaleme aldığı çeşitli metinlerini bir araya getiren Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı, yazarın salt bir tarihçi olmadığını, onun aynı zamanda bir sosyal bilimci gibi hareket eden özel bir entelektüel olduğunu da açıkça ortaya koyuyor.

Abdullah EZİK


Kaleme aldığı metinler Cambridge, Oxford, Princeton, Brill gibi birçok önemli kurum ve üniversite tarafından yayımlanan Kemal H. Karpat’ın çeşitli makaleleri Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı’nda bir araya getirildi. 2023 itibariyle yüzüncü yılı ardında bırakan Cumhuriyet’e dair farklı türden panoramalar sunan kitap, bu süreçte neler yaşandığına da bir sosyal bilimcinin gözünden ışık tutuyor.

Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı’nda 1960 ile 2005 yılları arasında kaleme aldığı çeşitli makalelerini bir araya getiren Kemal H. Karpat (yayına hazırlayan Kaan Durukan), monarşi ile cumhuriyet, Doğu ile Batı, geçmiş ile bugünü farklı perspektiflerden ele alarak ortaya çok yönlü, çok başlı, eleştirel ve ele aldığı meselelere farklı noktalardan yaklaşan bir yapı çıkarır. Makalelerinde öncelikle monarşi ile cumhuriyet rejimi arasındaki temel ayrımlardan yola çıkan Karpat, tarihin, kültürün, politik atmosferin de bu süreçte farklı şekillerde geliştiğini ifade eder: “Saltanat ve cumhuriyet rejimleri arasındaki temel farkın, ulus-devlet olmanın gerektirdiği yeni politik bağlılıklardan ve tabiiyetlerden kaynaklandığı söylenebilir. Cumhuriyet rejimi, bu yeni politik bağlılıklara ve tabiiyetlere neden olmaktan ziyade bunların sonucunda ortaya çıktı.” Bu yeni rejim, beraberinde yeni bir tarih, dil ve politik anlayış geliştirirken büyük bir toplumu da peşinden sürükler.

Siyaset, toplum, uluslararası ilişkiler, kültür, dil ve edebiyat, Kemal H. Karpat’ın Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı’nda üzerinde durduğu büyük ölçekli başlıklar arasında yer alır. Hemen hemen bütün sosyal bilimleri tek bir potada eriten ve onlar üzerinden cumhuriyete, tarihe ve yeni medeniyet anlayışına dair ayrıksı bir bakış geliştiren Karpat, nihayetinde ortaya eleştirel bir yapı çıkarır. Öyle ki tarihten edebiyata, sosyal dönüşümden uluslararası politikaya kadar hemen bütün başlıklar ortak bir “cumhuriyet”, “demokrasi”, “özgürlük” sarmalında değerlendirilir. Söz konusu bu değerler, Karpat’ın meselelere yaklaşımını belirleyen temel dürtülerden biri olarak ön plana çıkarken hatlarını da giderek genişletir.

Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı’nın ana hattı, Karpat’ın politika ve uluslararası ilişkiler üzerine kaleme aldığı metinlerden oluşur. Bu noktada Türk-Sovyet ilişkilerinden Kıbrıs sorununa, Türkiye’de ordu ile siyaset arasındaki çekişmeden yapısal değişimlere kadar birçok farklı soruna değinen yazar, aslında bütün bir sistemin işleyişine ışık tutar. Kimi sorunları Osmanlı’dan devralan, kimi sorunları ise yolculuğu sırasında gün yüzüne çıkan cumhuriyet ve rejim, yolda birçok badire atlatmaktan da geri durmaz. Uzun yıllar devam eden tek parti yılları, Cumhuriyet Halk Fırkası’nın baskın yapısı, darbeler, darbe girişimleri ülkeyi 100 yıllık süreçte birçok kez derinden sarsar. Bir fikir olarak demokrasi, özgürlük, kişisel haklar ve adalet, bu serüven boyunca birçok kez tartışmaya açılır; ancak hiçbir zaman tam anlamıyla kendisine derin bir karşılık bulmaz. Bu mesele, kitap boyunca devam eden ve birçok noktada Türkiye’nin uluslararası ilişkileri ve yerel siyaset anlayışını da ortaya koyan bir yapı olarak belirir.

Türkiye, salt uluslararası ilişkiler çerçevesinde değil, kendi sınırları içerisinde birçok farklı türden olay, propaganda, isyan, darbe, ayaklanma, akım ile de yüzleşmek zorunda olan bir ülke olarak değerlendirilebilir. Karpat, bu noktada Türkiye’ye dair farklı türden bir panorama çizmeye çalışırken bir yandan Türk solunun macerasına ışık tutar; öte yandan Türkiye İşçi Partisi’ne, komünist harekete, sosyalizme dair yeni bir bakış geliştirmeye özen gösterir. Onun bu çok yönlü tavrı bir yandan kitapta yer alan makaleleri bütünlüklü bir şekilde birbirlerine bağlarken öte yandan ortaya sürerliliği olan bir tarihsel anlatı da çıkarır. Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı inşa edilirken uğranacak birçok yer, soluklanacak birçok durak söz konusu olur.

Kültür, dil ve edebiyat, Kemal H. Karpat’ın geniş ilgi ve çalışma alanının bir diğer kolunu temsil eder. Bu anlamda kitapta yer alan “Çağdaş Türk Edebiyatı”, “Türk Sosyal Edebiyatının Gelişimi”, “Ulus Arayışı İçinde Bir Dil: Ulus-Devlette Türkçe” gibi metinler, Karpat’ın cumhuriyetin dil, kültür ve edebiyat politikasına dair tavrını değerlendirdiği çalışmalar olarak dikkat çeker. Başlangıcından itibaren keskin bir şekilde hemen her alanda bir politikaya sahip olan cumhuriyet (kimi hedefine ulaşırken kimi erkenden yürürlükten kaldırılır şüphesiz), dil, kültür ve edebiyat ile ilgilenmekten de geri durmaz. Maarif Vekâleti, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi birçok yapı, bu anlamda cumhuriyetin kurucu değerlerini ve hedeflerini gerçekleştirmek için bir araç olarak kullanılır. Hükûmetin benimsediği politika, bu yapılar üzerinden kendisine kültürel ortamda karşılık bulur. Dolayısıyla dil ve edebiyat ile birlikte bütün bir kültür de ilgili kurumlar üzerinden geliştirilmeye çalışılır. Karpat, ilgili metinlerinde cumhuriyetin uzun yıllar bu türden politikalar geliştirdiğini ifade ederken söz konusu bu meselelerin kendisine edebî ve kültürel ortamda nasıl bir karşılık bulduğunu da irdeler.

1923 doğumlu Kemal H. Karpat, Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı’nı ilmek ilmek işlerken farklı zamanlarda, farklı şart ve iklimlerde kaleme aldığı metinlerinde cumhuriyete, cumhuriyetin dil, edebiyat, siyaset, politika, uluslararası ilişkiler gibi alanlarda yürüttüğü faaliyetlere dair farklı bakışlar geliştirmeye özen gösterir. Karpat’ın 1960 ile 2005 yılları arasında kaleme aldığı çeşitli metinlerini bir araya getiren Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı, yazarın salt bir tarihçi olmadığını, onun aynı zamanda bir sosyal bilimci gibi hareket eden özel bir entelektüel olduğunu da açıkça ortaya koyar.

Öne Çıkanlar