Dayanışmanın ötesinde (Yıkıntıların Arasında-3)
İlker Cihan BİNER
Artı Gerçek - Yaşanan deprem ya da başka olaylarda bir dayanışma çağrısı olarak ‘Siyasetin zamanı değil. Önemli olan milli birlik ve beraberlik.’ cümlesinin boş gösteren olduğu ortada.
Bu noktada iktidara angaje pozisyonlardan koparak alternatif siyasetlerin nasıl biçimleneceğine dair bir sorgulamaya ihtiyacımız var.
Nazan Üstündağ'ın Politik Art'ta kaleme aldığı ‘Dayanışmanın Sorunlarına Dair’ metni siyaset-dayanışma bağlantısıyla ilgili önemli meselelerin altını çiziyor.
Üstündağ ittifak sözcüğünü sahiplenilmesiyle beraber dayanışma kelimesinde eşitsizlik üreten mevkiler oluştuğunu ve çeşitli hiyerarşilerin ortaya çıktığının belirterek eleştirel bir bakış geliştiriyor.
Nazan Üstündağ'ın değerli tartışması genişletilebilir. Nitekim krizler, felaketler yaşamlarımızda olağanüstü durumlar olarak değil, parçamız olarak varlar.
Bir olayı arkamıza yaslanıp düşünmemize vakit bulamadan başka sorunlar gündeme gelirken risklerle nefes alıyoruz.
Tedirginlik, gerginlik ya da problemleri bekleyiş hayatlarımıza egemen olan duygulanım biçimleri. Kaotik mevzuların sürekli doğması, düzensizliğin kök salması örgütlenmelerin de önüne geçiyor. Bunlara panzehir olarak da güvenlik politikaları beliriyor. Paniğin, korkunun sınırındayken düzenin geri gelmesi arzusu ‘milli birlik ve beraberlik’ söylemlerine davetiye çıkartabiliyor.
Deprem bölgelerindeki sorunlar, seçimin yarattığı kaos ve toplumsal, ekonomik başka baskıların derinleştiği politik iklimde dayanışmayla ilişkili etik yaklaşımları nasıl oluşturacağımıza dair yollar bulmak şart.
İktidar pratiklerinin bedenlerimize farklı yönlerden çarpan şiddet biçimlerine çok çabuk uyumlanıyorsak ‘Ne yapmalı?’ sorusu hep aklımızda olmalı.
İTTİFAKLAR SAHASI
Üstündağ kaleme aldığı yazıda ittifak ile dayanışma pozisyonlarını birbirine zıt görmüyor ve şöyle yazıyor: "Her ittifak bir dayanışmadır. Ama her dayanışma ittifak biçiminde olmaz. İttifak kelimesini tercih etmemin sebebi dayanışma kelimesinde gizli bir eşitsizlik bulunması."
İfadelerde ittifak ve eşitlik sözcükleri özellikle ön planda.
Dayanışmada yuvalanan mikro iktidara dikkat çeken Nazan Üstündağ, aynı zamanda kelimedeki sınırı da ters yüz ediyor. İttifak ile eşitliğin iç içe geçişini ise derinleştirerek tartışmak mümkün.
Direnişin olduğu yerlerde sınır aşımlarının meydana gelmesi kaçınılmaz.
İktidar dinamiklerine karşı direnen farklı oluşumlarla bir araya gelmenin, bağlantı kurmanın anlamı olmalı. Çünkü ortak eylem içerisinde hareket etmek değişimi işaret eder. Yeğinlikler doğuran, yoldaşlığın çoğaldığı ilişkisel alanlar genişler.
Mücadelenin büyümesi manasında açıklığı dahil etmek şart.
Artık eşitliğin vuku bulması kaçınılmaz hâle gelir. Efendisiz, başsız eylemler özgürleşme pratiklerinden ayırt edilemez. Böylesi bir durumda eşitlik ideal ya da ulaşılacak bir amaç değildir. Alandaki dinamizme vurgu yapar.
Her eylemde sık sık duyulan ‘alandayız’, ‘alana indik’, ‘alanda mücadele’ ifadeleri dayanışmanın ötesinde ittifakın, eşitliğin beraberce konumlanışı olarak görülebilir.
Nazan Üstündağ'ın yazıdaki otonomi vurgusu tam da burada ortaya çıkıyor. Paramaz Kızılbaş'a gönderme yapışı ya da barış akademisyenlerine referans vermesi uyuşmazlık ilkesinin belirmesi ve örgütlenme tarzının özgürleştirici dalgası ile bağlantılı.
Üstelik dayanışmada sıkışan belli meseleler (barınma, sağlık, eğitim gibi) yerini daha geniş örgütlenme biçimlerine bırakır: Yeni fikirler üretme, eylemler geliştirme, var olma yolları yaratmak. Bir açıdan doğrudan demokrasinin hayata geçirilmesi de denilebilir.
Yaşadığımız neo-liberal düzende eşitsizliğin, sömürünün, baskının mantığı kol geziyorsa hayatı yeniden örgütlemeyi düşünmek, tartışmak aynı zamanda inşa etme fikrini de beraberinde getirir.
Deprem sonrası özellikle ilk 72 saatte insanların dayanışmanın ötesine geçip ağlar oluşturması Nazan Üstündağ'ın belirttiği ittifak siyasetinden uzak bir yerde değil.
Zaman kavrayışı da önemli. Tüm bu tartışma hattı ertelenmeyen, önceden verili olmayan bir şimdiye karşılık geliyor. İttifaklarla beraber neo-liberal eşitsizlik, adaletsizlik ve sınıf hiyerarşileri tarafından sarmalanan normali saptırma, yeni yollar ya da kurma geleceği imkanlara açmanın bir yolu değil mi?
*Nazan Üstündağ’ın Politik Art’ta kaleme aldığı ‘Dayanışmanın Bazı Sorunlarına Dair’ adlı yazıya şuradan ulaşabilirsiniz.