Haftanın yeni çıkanları

Haftanın yeni çıkanları
Bu hafta yeni çıkanlarda, Benim Bedenim: Efsanevi Feminist Yeraltı Kürtaj Servisi Jane’in Hikayesi, Nedim Gürsel'den Ölüm Aklımdasın başlıklı deneme, romanlar ve usta imzalardan kitapseverlere ulaşan birbirinden değerli eserler var...

Merve KÜÇÜKSARP


Artı Gerçek - Bu haftanın yeni çıkanları listesinde birbirinden özel eserler yer alıyor. 1970’li yılların Chicago’sunda bulunan kürtaj danışma servisi Jane’in üyelerinden, Laura Kaplan’ın kaleme aldığı Benim Bedenim adlı eser, "Benim Bedenim: Efsanevi Feminist Yeraltı Kürtaj Servisi Jane’in Hikayesi" alt başlığıyla okura sunulurken; Nedim Gürsel’in ölüm ve edebiyat ilişkisini deneme türü üzerinden kaleme aldığı yeni kitabı Momento Mori - Ölüm Aklımdasın; günümüz İtalyancanın babası olarak bilinen ünlü şair Dante Alighieri (1265-1315) tarafından 1295 yılında kaleme alınanYeni Hayat; İspanyol Edebiyatının en büyüklerinden kabul edilen Silvina Ocampo'dan Söz; Hasan Ünal Nalbantoğlu'ndan Politik İktisadın Klasik Teorileri; Dipnot Yayınları tarafından yayımlanan ve kolektif bir çalışma olan Başka Bir Dünyadan Şarkılar; Amerikalı drama hocası Viola Spolin'den Tiyatro İçin Doğaçlama ve Booker, Medicis Edebiyat Ödülleri gibi ödüllere aday gösterilirmiş olan ünlü Rus yazar Guzel Yahina'dan Çocuklarım adlı eserler yer alıyor.

Momento Mori –Ölüm Aklımdasın

22.jpg

Nedim Gürsel’in ölüm ve edebiyat ilişkisini deneme türü üzerinden kaleme aldığı yeni kitabı Ölüm Aklımdasın, Doğan Kitap etiketiyle okurlarla buluştu. Uzun zamandır romanlarında ve yazılarında ölüm izleğine yer veren Gürsel, bu kez hem dünya edebiyatının büyük ustalarının ölümle olan imtihanlarını ele alıyor, hem de kendi deneyimlerini anlatıyor.

Kitabının ön başlığı Momento Mori ise Eski Roma’da, zafer kazandıktan sonra bu işle görevlendirilen kölelerin imparatorlarının kulağına, kibirden uzak durmaları için fısıldadığı klasik bir deyiş… Momento Mori, “Öleceğini Anımsa” anlamına geliyor. Nitekim bu düsturdan yola çıkarak yazar başta Hidayet, Borges, Dostoyevski, Camus ve Kafka olmak üzere Ab-ı Hayat içmişçesine ölümsüz eserler yaratan ama ölümden kaçamayan yazarların ölüm karşısında takındıkları tavırları ve düşüncelerini anlatıyor. Bugün bile enikonu bilinmeyen kimi yazarların intihar hikayeleri de eserin muhtevasındaki ilginç bilgiler arasında yer alıyor.

Ölüm Aklımdasın’da Gürsel’in ele aldığı konulardan biri de ölüm cezası… Victor Hugo, Sartre ve Camus’nün eserlerinde ölüm cezasına olan yaklaşımlarından, idam cezasına çarptırılarak son ana kadar infazını bekleyen Dostoyevski’nin metinlerine yansıyan izlerine kadar ölüm cezasının dünya ve edebiyat tarihindeki yerini değerlendiriyor.

Gürsel kendi düşüncelerine de sıkça yer verdiği kitabında, ölüm korkusunun insanın görmezden geldiği ama asla kaybetmediği bir duygu olduğunu ileri sürüyor. Ölümün hayatı anlamsızlaştırdığını ileri süren Sartre’ın aksine hayatı yaşanabilir kılan şeyin ölüm olduğunu, söylüyor ve kitabını şu sözlerle nihayetlendiriyor:

“Evet her şey boş, her şey geçici; ölüm hariç! Ölüm her geçen gün daha yakınımızda. Akan kanımızda. Çıkacak canımızda. Varoluşu hem anlamlandıran hem sonlandıran ölüm!”

Momento Mori - Ölüm Aklımdasın, Nedim Gürsel, Doğan Kitap, sf. 160, 2022

Benim Bedenim: Efsanevi Feminist Yeraltı Kürtaj Servisi Jane’in Hikayesi

33.jpg

1970’li yılların Chicago’sunda bulunan kürtaj danışma servisi Jane’in üyelerinden, Laura Kaplan’ın kaleme aldığı Benim Bedenim geçtiğimiz günlerde Minotor Kitap tarafından “Efsanevi Feminist Yeraltı Kürtaj Servisi Jane’in Hikayesi” alt başlığıyla yayımlandı.

Chicago’daki Emma Goldman Kadın Sağlığı Merkezi kuruluşunda yer alan, bir dönem bakımevlerinde yaşayan kadınların hak savunuculuğu yapan, Citizen Action of New York örgütünde düzenli projeleri direktörü olarak çalışan ve hala Ulusal Kadın Sağlığı Ağı’nın yönetim kurulunda bulunan Laura Kaplan, Benim Bedenim’de, resmi olarak Kadın Kurtuluşu Kürtaj Danışma Servisi olarak bilinen Jane isimli ekipte görev yaptığı sırada edindiği deneyimleri ve gözlemleri anlatıyor.

1969 yılında faaliyete başlayan Jane, 1970lerin kürtaj yasakları ile boğuşan Amerika’sında çaresiz haldeki kadınlara kucak açan bir topluluktur. Öyle ki, hemen hemen her gün farklı sınıf, ırk ve etnik gruptan kadınlar Jane’e telefon edip, kürtaj konusunda yardım isterler. Aralarında doğum kontrol yöntemlerine ulaşamayanlar da vardır; korundukları halde hamile kalanlar da. Fiziki ve maddi yetersizlikleri sebebiyle çocuk dünyaya getiremeyecekler de vardır; çocuk istemeyenler de... Arayanların kimi kürtaj konusunda mütereddittir, kimi ise ne istediğinden gayet emindir.

Jane, önceleri kadınlara danışmanlık sunmak ve onları merdiven altı kürtajlara yönlendirmekle mükelleftir. Bu yüzden de Jane’deki kadınlar başlangıçta yasadışı kürtaj yapanları ve bunlardan hangilerinin yetkin ve güvenilir olduğunu tespit etmek üzerine mesai yaparlar. Ne var ki yasadışı kürtajcılara bağımlı oldukları sürece son kertede kadınların yine çaresizliğe mahkûm olacaklarını anlayınca, ekip kürtaj sürecini kontrol etmeye yeltenir. Bu saikle, bu merdiven altı kürtajları yapacak, kendileri ile sürekli temasta olacak bir doktorla anlaşırlar.

Ancak bu kişinin de gerçek doktor olmadığını öğrendiklerinde, olaya daha farklı bakmaya başlarlar. Keza eğer doktor olmayan biri başarıyla kürtaj yapabiliyorsa kendilerinin de bunu başarabileceğine kani olurlar. Kısa zamanda kürtaj yapmak için gerekli donanımı kazandıkları gibi, kürtaj yaptırmak isteyen kadınlara da her açıdan kol kanat gererler. Jane böyle gayretkeş bir ekiple yıllarca sayısız kadının penahı olur.

Laura Kaplan hemen hemen yolun başından itibaren bu ekibin içindedir. Kitabı yazarken hangi bilgilerden faydalandığını ise şöyle açıklar: “Bu kitap bir dönem Jane’in üyesi olmuş yüzü aşkın kadının üçte birinden fazla ama yarısından az sayıda kadınla yapılmış yüzlerce saat süren röportajlardan örülerek oluşturuldu. Ayrıca sosyolog Pauline Bart’ın sosyoloji dergilerinde yayımladığı pek çok çalışmasının temeli olan, 1970’lerin ortalarında örgüt üyeleriyle yaptığı röportajlardan ve 1973 yılının yaz ve sonbahar aylarında Chicago’da yerel bir gazetede yayımlanmış olan “Jane” imzalı bir dizi makaleden de faydalandım. Eski üyelerden biri kendi deneyimlerine dair yazdığı yayımlanmamış pasajları da kullanmama izin verdi. Ekipteki kadınların yanı sıra onlarla yaşayan bazı erkekler ve Jane’in destekçisi olan az sayıdaki doktorla da görüştüm. Tabii ayrıca Jane aracılığıyla kürtaj yaptıran kadınları da aradım.”

Jane ekibi zamanla yalnızca kadınların beklentilerini karşılayan bir hizmet sunucu değil aynı zamanda kız kardeşlik ruhuyla hareket eden, kadınlara destek olan bir topluluk olmayı başarır. Jane ekibinin sıra dışı yaklaşımları yasadışı kürtajı tehlikeli ve tahammülfersa bir operasyon olmaktan ziyade kadınların hayatta güçlü hissetmelerini sağlayan bir deneyim haline getirir. Ekiptekiler, kadınları dönüştürüp onların hayatını değiştirirken, sıra dışı deneyimler edinirler. Benim Bedenim işte bu ekibin, bir şeyler yapılması gerektiğini görüp eyleme geçmesinin hikâyesidir. “Bir dönem efsane haline gelmiş” Jane’in hikâyesidir…

Benim Bedenim: Efsanevi Feminist Yeraltı Kürtaj Servisi Jane’in Hikayesi, Laura Kaplan, çev. Gül Korkmaz, Minotor Kitap, sf.403, 2022

Yeni Hayat

88.jpg

Yeni Hayat, bugün İtalyancanın babası olarak bilinen ünlü şair Dante Alighieri (1265-1315) tarafından 1295 yılında kaleme alınan, kimi yerde anlatıların süslediği bir şiir kitabıdır. Şair Dante, aşkına karşılık vermeyen ve genç yaşta ölen Beatrice isimli kadına duyduğu hislerden ilham alarak eserini oluşturur. Yeni Hayat, Dante’nin 30 yaşındayken yayımlanan ilk kitabı olmanın yanı sıra Cehennem, Araf ve Cennet isimli üç bölümden oluşan dev yapıtı İlahi Komedya’nın da erken dönem habercisi sayılır. Nitekim Yeni Hayat’ın sonunda yazdığı şu cümleler bu savı ve Dante’nin duyduğu ilahi aşkı doğrular niteliktedir:

“Bu soneyi de yazdıktan sonra gözüme mucizevi bir hülya göründü ve o asil kadın hakkında, ondan daha liyakatle bahsedebileceğim gün gelene dek bana yazmayı bıraktıran şeyler gösterdi. Bu seviyeye nail olmak için ne kadar gayret gösterdiğimi sevdiğim kadın da biliyor. Hakikaten, her şeyi yaratan ve yaşatan Rabbim murad eder de bana birkaç sene daha yaşamayı bahşederse, bugüne kadar hiçbir kadın hakkında yazılmamış şeyleri sevdiğim kadın için yazmayı niyet ediyorum…”

Yeni Hayat, Fatih Demirci’nin çevirisiyle ve Can Yayınları etiketiyle yeniden okurla buluşuyor.

Dante Alighieri, Yeni Hayat, çev. Fatih Demirci, Can Yayınları, sf. 82, 2022

Başka Bir Dünyadan Şakılar –Sinema ve Türkiye Sosyolojisi

11.jpg

Türkiye’de üniversiteler düzeyinde sinema eğitimi denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Nilgün Abisel’in anısına hazırlanan, Hayatın Taklidi Dünyanın Derdi isimli kitaptan sonra serinin ikinci kitabı olan Başka Bir Dünyadan Şarkılar da geçtiğimiz günlerde Dipnot Yayınları tarafından yayımlanarak raflardaki yerini aldı. Başta Nejat Ulusay, Umut Tümay Arslan, Ali Karadoğan, Pembe Behçetoğulları olmak üzere sinema üzerine çalışmalarıyla tanınan isimler tarafından hazırlanan çalışmanın bu cildinde sinema tarihi, üniversitedeki sinema disiplini üzerine düşünceler, Türkiye sinemasındaki filmlere, oyuncu ve yönetmenlere dair değerlendirmeler gibi sinemaya ilgi duyan herkesin keyifle okuyacağı yazılar yer alıyor

Başka Bir Dünyadan Şarkılar’ın içindeki kimi yazılar, sinemayı politik bir sanat olarak ele alıyor. Toplumsal cinsiyet, sınıf eşitsizliği, ekoloji, demokrasi, ırkçılık ve her nevi ayrımcılık açısından filmleri ve yönetmenleri değerlendiriyor ve Türkiye sinema tarihinin karnesini ortaya çıkarıyor.

Başka Bir Dünyadan Şarkılar, Kolektif, Dipnot Yayınları, sf. 248, 2022

Söz

99.jpg

Borges’in, hakkında, “İster okyanusun bu tarafında, ister diğer tarafında olsun, İspanyol dilindeki en büyük şairlerden biri,” diye nitelendirdiği ve ismi İspanyolcanın dünya devlerinden Marquez ve Borges’in yanında anılan yazar, şair ve sanatçı Silvina Ocampo (1903-1993), Sonsuz Kule isimli romanından sonra Türkçeye çevrilen bu ikinci eserinde, yine fantastik ve gerçeküstü edebiyattan esinlenerek oluşturuyor metnini. Ocampo okurlarının iyi bildiği özgün üslubuyla, kimi zaman taşlaşmış sosyal kalıplara ve inançlara saldırıyor.

Yazmaya 1960lı yıllarda başladığı, 1988 ile 1989 yılları arasında ölümcül bir hastalıkla boğuştuğu sırada tamamladığı, üzerinde hemen hemen yirmi beş yıl çalıştığı bir roman Söz. Başkarakter ile aynı akıbete doğru yürüyen bir yazarın ölümün nefesini duyarken kaleme aldığı sıra dışı bir anlatı aynı zamanda…

-Arka kapaktan-

Seyahat ettiği gemiden okyanusa düşen bir kadın akıntıya kapılmış sürüklenirken “çaresizlerin koruyucusu” Azize Rita’ya bir söz verir: Okyanustan sağ kurtulmayı başarırsa hayat hikâyesini yazacaktır.

Dışındaki deniz ona türlü tehlikeler sunarken zihninde de kişiler ve mekânlar fırtınalı bir şekilde dolaşmaya başlar. Hayatı boyunca tanıdığı insanlar hafızasının sahnesinde düzensiz biçimde boy gösterir. Pek çoğu kendi içinde bütünlüğe sahip kısa birer biyografiyle anılırken kimileri de dalları neredeyse romanın tamamına uzanan tek bir hikâyeye aittir. Böylece bir “kişiler sözlüğü” şekillenir ve hayal gücü yavaş yavaş anılarını ele geçirerek onu gerçekliğin zincirlerinden kurtarmaya başlar.

Silvina Ocampo’nun üzerinde yaklaşık yirmi beş yıl boyunca çalıştığı fantasmagorik romanı Söz, yazarın deyişiyle “yazdıklarının en iyisi” ve kuşkusuz onun en yoğun kurmaca eseri.”

Söz, Silvina Ocampo, çev. Çiğdem Öztürk, Notos Yayınları, sf. 126, 2022

Politik İktisadın Klasik Teoriler

66.jpg

Uzun yıllar Orta Doğu Teknik Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde öğretim üyeliği yapan, bunun yanı sıra Hacettepe, Durham, Berkley gibi üniversitelerde de dersler veren Prof. Dr. Hasan Ünal Nalbantoğlu anısına hazırlanan Politik İktisadın Klasik Teorileri isimli eser, Prof. Dr. Kokut Boratav’ın değerli sunumuyla Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlandı.

Güçlü Ateşoğlu ve Ceyhun Gürkan’ın yayıma hazırladıkları eser, verdiği dersler ve getirdiği farklı yaklaşımlarla sosyal bilimlere hatırı sayılır katkıda bulunmuş ve nice değerli akademisyen yetiştirmiş Hasan Ünal Nalbantoğlu’nun 1990 yıllında Berkeley’de “ekonomi politik” isimli konu üzerine verdiği derslerin notlarından meydana geliyor. On bölümden oluşan bu derlemede, Nalbantoğlu “ekonomi politik” disiplinin antropolojik kökenine iniyor, günümüze kadar süregelen tarihçesini anlatıyor, ekonomi ile felsefeyi harmanladığı yaklaşımıyla ekonomi politik alanında uzmanlaşmak isteyenlere veya sadece konunun ilgililerine başvurabilecekleri önemli bir kaynak bırakıyor.

Politik İktisadın Klasik Teorileri, Hasan Ünal Nalbantoğlu, Ayrıntı Yayınları, sf. 128, 2022

Tiyatro İçin Doğaçlama

55.jpg

Amerikalı oyuncu, drama hocası Viola Spolin (1906-1994), tüm dünyada, oyuncuların sahnedeyken kendi nefeslerine ve yaşadıkları ana dikkatlerini vererek içlerinden geldiği gibi doğal bir oyunculuk sergiledikleri doğaçlama tiyatrosunun kurucu annesi olarak bilinir. Geliştirdiği oyun tekniği ve doğaçlama egzersizleri yalnızca tiyatro sahnesinde değil, sinema ve televizyon dünyasında da pek çok oyuncu ve yönetmene yol göstermiştir. Bill Murray, Mike Nichols, Tina Fey ve David Mamet bunlardan bazılarıdır.

Spolin’in tüm dünyada ilgi gören tekniğini ve bu bağlamda geliştirdiği doğaçlama egzersizlerini anlattığı, yayımlandığı günden bugüne yüzbinlerce okura ulaşan kitabı Improvisation for the Theatre, Spolin’in doğaçlama metodunun ülkemizde uygulayıcılarından biri olan Ege Maltepe’nin çevirisiyle dilimize kazandırıldı. Kitapta Spolin’in tiyatro ve oyunculuk üzerine düşünceleri ve geliştirdiği felsefe yer alıyor.

Tiyatro İçin Doğaçlama, yalnızca tiyatro severlere değil, iş hayatından psikoloji bilimine kadar pek çok konuda yol gösterecek klasikleşen bir eser aynı zamanda…

Tiyatro İçin Doğaçlama, Viola Spolin, çev. Ege Maltepe, Alfa Yayınları, sf. 512, 2022

Çocuklarım

44.jpg

Booker Ödülü ve Medicis Yabancı Roman Ödülü’ne aday gösterilen Rus yazar Guzel Yahina, Türkiyeli okurların Züheyla Gözlerini Açıyor (2020) isimli romanıyla tanıdığı bir yazar. Yazarlık kariyerine çeşitli dergilerde yazılar ve senaryolar kaleme alarak başlamış. 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı istilasına itiraz eden ve savaş karşıtı bildiriye imza atan isimlerin başında yer alıyor. Çocuklarım ise onun Türkçeye çevrilen ikinci romanı...

Çocuklarım, 1920 ile 1930 yılları arasında Volga Nehri dolaylarında köy öğretmenliği yapan Yakob Bach isimli Alman asıllı bir Rus vatandaşının hikayesini konu alıyor. Yakob Bach gözlerden uzak bir çiftlikte hayatını sürdürmekte, bir yandan kızını büyütürken diğer yandan da müstearla yayımlattığı hikayeler yazmakta, bu gizli dünyasını herkesten saklamaktadır. Ancak Bach’ın bu dingin hayatı bir gün yazdığı hikayelerin gerçek olmasıyla değişmeye başlayacaktır. Kendini kelimelerden mürekkep bir dünyanın içinde bir kurgu karakter olarak bulunca, hayatı alt üst olacak, bu dünyanın içinde hiç tahmin etmediği duygularla tanışacaktır.

Çocuklarım’ın yaratım süreci hakkında “Bir zamanlar yabancı bir ülkeden gelenler tarafından yaratılan ve bugün geçmişte kaybolan o dünyayı; Volga Almanlarının parlak, özgün, canlı dünyasını anlatmak istedim,” diyor Guzel Yahina ve “Ama bu aynı zamanda yüreğimizdeki korkuların kaynağı olup, bir taraftan bu korkuları yenmenin çaresi olacak kadar büyük bir sevginin hikâyesidir” diye ekliyor.

Guzel Yahina, Çocuklarım, çev. Uğur Büke, Everest Yayınları, sf. 436, 2022

Öne Çıkanlar