Hey! Çocuk
Belkıs ÖNAL PİṢMİṢLER
Birṣeyin baṣladığı bir an değil, sanki yatılı öğretmen okullarının nöbetҫi türkülerinden. Demin yukarı geҫen adam geri dönmüṣ, seslenip inṣaata; hiҫbir ithamda bulunmadan yardımı borҫ bilmiṣti.
Hey ҫocuk, deme öylesinden.. Cemse geҫiyor..
Bir sendeleme hali, Necdet Adalı asılmıṣ yeni. Setbaṣından aṣağı yürüyorum, neredeyse kırk yıl önce,… oysa daha bilmiyoruz artık hiҫbiri aramızda olmayan annem, Ṣerif Or, Perihan Erturan, ṣafak sökmeden ne ҫok ҫıkacaklardı bu yoldan cezaevi görüṣlerine , Bursa garajında görüṣҫü babaların belki de en kral delikanlılarından Hilmi Sürül de katılırdı kafileye…Daha Metin de annesi de hayatta o vakitler, yeni doğmuṣ yeğeninin fotoğrafını göstermiṣti ҫok sonra, annesine benzediğini söyleyip, elinde el aҫması börek tepsisiyle ziyarete gelirken kazada kaybetti Metin Türker annesini.. Hastalandığında da Can; arkadaṣlığın ne büyük örneğini göstermiṣti.
39 yıl önce gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren´in kimliğinde, yaṣadıkları Hasköy´ün ülkenin tarihsel ҫatıṣma buluṣma devinim ve dönüṣümünün eṣliğinde sol muhalif ve devasa değiṣim fırtınasının bir ülkeye ṣehre mahalleye eve bir insana Cumartesi Annelerine yayılan akıṣını yazdığı Kayıp Bir Devrimin Hikayesi'nde kayda geҫirmiṣ Faruk Eren.
Tüm parҫacıklar ve ҫentikler o hatta yer almıṣlarda kaҫınılımaz anımsayıṣları canlandırıyor. Elmas gözlü Elmas Eren oğlunu "böyle puslu bir gündü" diye baba Kamil Eren ile ömrününün sonuna dek aramaya baṣladığı zamanlarda, türkücü oğlanın ordan yokuṣ aṣağı gitmiṣliğim gelmiṣ aklıma.
Bir yelteniṣ, bak bakalım demiṣtir, ṣurda siyah beyaz hatıra ve ele alınacak olağanüstü güzellikler vardır.
Ağzımdan tek kelime alamazsınız diyen kocaman gözlü, mini etegiyle genҫ bir kız, Ulaṣ Bardakҫı´nın öldürülüṣünü haber eden Hayat mecmuasından gelmiṣ aklıma, o kızı da hep Sumru'ya benzetmiṣim. Eṣber Yağmurdereli´yi her ziyaretten döndügünde babası Sumru´yu o sandelyede bekler olurmuṣ, bunu konuṣtuğumuz o sesi İkbal ve Cemile Eren´in yıkılamayan güzelliğine eklenmiṣ. Ali yer sofrasında yemek yerken eli ayak baṣparmağında, yazmıṣ Sevgi Soysal , mükemmel devrimci figüründen kaҫındığını söylemiṣti, belki de bizim de kırılacak bir kalbimiz olduğunu bildiği iҫin iyi bir yazar olduğunu anlamıṣız.
Fakat bu bir roman değil.
Bir zamanlar Hasköy´de, kopkoyu mürekkep gibi yayılan zamanları, kötü gerҫeklerin ve güҫlü zalimliğin baṣvurduğu yegane fetih alanını; unutmayı reddetmeyi hatırlatıyor.
Okuyun bizi ṣaṣırın / üzülün bizim zamanımızda yaṣamadınız diye yazan Ehrenburg´un tutkuyla sakındığı, bildikҫe sanki büyüyecek ṣaṣkınlık ve anlayıṣ vaad eden ve hayatı, insana refakat eden bir tanıdığa götürmeye aday.
Hasköy´ün Hayri Hocası, genҫ bir oğlan. Evde ve mahallede ideallerine hayallerine, kurulacak hayallerin büyüklüğüne, coṣku ve değerliliğine oluṣan ilgi ve merağın odağı. Kızkardeṣleriyle evle olan iliṣkisi müthiṣ gerҫeklikler ve tadımlık ṣefkat sevgi katmanlarıyla güҫlü. Eren'in ağbisine iliṣkin değinileriyse hem dünün akıṣ ve günlük pratikleri hem de genelden ayrı olmayan aksaklıkları pek bir tanıdık .
Mahalle, hak edilen güzellikleri sağlayan bir rönesans ressamına atıfta bulunur gibi saymıṣ O'nu.
O da ne yalan söyleyelim hani, tüm köyü mutlu etmeye yemin etmiṣ ṣart etmiṣ.
Hayrettin Eren´in solculuğunda tarife girecek nice güzel daha baharında rönesans ressamı kiṣiliklerin her anlamda kaybı asıl tasa nedeni aslında.
Bülent Uluer´in yazabileydi önsözünde ölmeden bir süre önce sabaha karṣı anlattıklarına yer vermesini beklerdik belki, belki de sosyalistlerin olma hamlesindeki aydınlığı okur muyduk?
Sorular kendi cevabını yaratacak, peki. Ölürse ten ölür.
Ahir insan mekanlarına, evlerden vicdanlardan, saҫ, gözlük, pantolon plak ve danslardan genҫliğin soğuğa diṣ geҫiren hayal ve mücadele tutkularından bileṣiğimize ne kalmıṣ? Birdenbire zalimlerce imhasına giriṣilmiṣ , özlemle ve fakat piṣmanlık duymadan kabullerimize sunulan herṣey.
Nasıl baṣedileceğine karar verilmeden ve hiҫbir ṣeyi eskisi gibi bırakmayan hatıralar.
Kimler ilk sömürgeleṣtirme iṣlerine ne yaparak katıldı, tam hangi gün nerede oldu bunlar bilmiyoruz. Gerilim alanlarının ana bölgelerinden olan geҫmiṣi her zaman zaten ertesi gün anlatamamıṣ kimse grup veya toplumlar. O nedenle kimi yerlede geҫ kaldığına değinen Faruk Eren´e ziyanı yok demek diyebiliriz. Asıl cenk hikayesi menkıbe indirgemesine, geҫmiṣi taṣ tabletlere kazınma muamelesinden ҫıkarıp , yerel dilinin henüz aṣılamamıṣ referanslarına tevazuyu anımsatması ne iyi olmuṣ.
Sen yenisin galiba, diyalektigi ve aṣkı ṣaka sanıyorsun´u yazan Sezai Sarıoğlu boṣuna o derde deva aramadı.
Ṣimdi Hayrettin Eren, aynı diğer aramızda olmayan arkadaṣlar gibi bizden genҫ.
Hey ҫocuk, dediniz diyeceğinizi.
Buralar da böyleyken böyle.