Marquez'in son eseri: Ağustosta Görüşürüz

Marquez'in son eseri: Ağustosta Görüşürüz
Merve Küçüksarp, Gabriel García Márquez'in, vefatından yıllar sonra gün yüzüne çıkan ve Türkçede Can Yayınları etiketiyle yayımlanan son romanı Ağustosta Görüşürüz üzerine yazdı.

Merve KÜÇÜKSARP


2014 yılında hayata veda eden Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez'in kaleme alıp yayımlatmadığı, vefatından sonra ise arşivlenen kimi not ve bölümlerinin çocukları ve editörü tarafından bir araya getirilmesiyle yayıma hazırlanan “Ağustosta Görüşürüz” geçtiğimiz günlerde Can Yayınları etiketi ve Emrah İmre çevirisi ile yayımlandı.

Altı bölümden oluşan roman, Ana Magdalena isimli başkarakterin her sene Ağustos ayında annesinin mezarının bulunduğu adayı ziyareti sırasında yaşadıklarını ele alıyor, dışarıdan kusursuz gibi görünen bir orta sınıf hayatının sahip olabileceği marazlara dair okuru düşündürüyor.

Ana Magdalena Bach kırk altı yaşında, görünürde kusursuz evliliği olan bir kadındır. Annesinin mezarını ziyaret etmek için her Ağustos ayında Karayiplerdeki bir adaya feribotla seyahat eder. Bir seferinde ziyareti sırasında, o sıra anlamına varamadığı sıra dışı bir dürtü ile, -ki özgürlük istencidir bu- bir maceraya atılarak, kocasını aldatır. Bu, ilk ihanetidir. Yaşadığı şeyin salt cinsellik olduğunu bilse de, -ki hayatında ilişkiye girdiği ikinci erkek olduğu düşünülürse ne kadar ayırt ettiği muammadır- yine de deneyimine romantizm ve tutku gibi anlamlar yüklemekten geri durmaz. Ancak olaylar hiç beklemediği gibi gelişir. Sabah uyandığında birlikte olduğu adamın gitmiş olduğunu, üstelik kendisine bir kitap arasında yirmi dolar bıraktığını görür ve dünyası başına yıkılır. Yaptığı şeyin para ile ölçülmesi, üstelik adamın biçtiği pahanın bu denli az oluşu hissettiği değersizliği körükler. Yalnızca üzüntü değildir yaşadığı, aynı zamanda sarsılmış, gözünün önündeki perde yok olmuştur.

Ana Magdalena, evine ve kocasına döner dönmesine ancak yaşadığı olay bir türlü aklından çıkmaz. Gözünün önündeki huzur perdesi kalkmıştır ya bir kere, artık etrafındaki her şeyi daha farklı bir nazarla görür. Gerçekçilik ve farkındalık halinde… Nitekim ilk defa kocasının da kendisini aldatıp aldatmadığını merak eder ve kuşku ilk defa içinde filizlenir. Ve bir seferinde bu bahsi açtığında kocasının da ona daha önce ihanet etmiş olduğunu öğrenir ve şaşırır. Onu daha da şaşırtan şey ise, bu gerçeği daha önce öğrenmek istememiş, hatta gerçeği istemediğini kocasına da söylemiş olmasıdır.

Diğer yandan anlatı seyir aldıkça Ana Magdalena fark eder ki, aslında mesele birbirlerine ihanet etmeleri değildir. Aralarındaki anlaşmazlıkları halı altına itmiş olmaları ve bunca zaman bunun üzerine düşünmemiş, bir şeyleri anlamamayı danışıklı dövüş halinde tercih etmiş olmalarıdır. Mutluluklarının gerçek anahtarı farkında olmamaktır. Oysa yaşadığı olaydan sonra bu artık mümkün değildir. O, artık etrafındaki her şeye ve herkese karşı bir yabancılık çekmektedir.

Ana Magdalena bu duygu ve düşünceler içinde ve yaşadığı olayın tesirinde çevresine tuhaf davranmaktadır. Yeniden sigaraya başlar, dalgın ve endişeli görünür, uykusuzluk musallat olur. Bu hali kocasının nazarından kaçmaz, adada neler yaşadığını ve neden böyle olduğunu sorar ancak doğru bir yanıt alamaz. Ana Magdalena, çocuklara kafayı taktığını söylese de, kocası adadan sonra böyle olduğunu iddia eder. Kocası, ondaki bu değişikliğin izini süredursun, Ana Magdalena da otel odasında yaşadığı nahoş hatıraya takılıp kalmıştır. Kendi kendine sürekli gördüğü muameleyi sorgular. Hatta kocasına bir kadınla ilişkiye girdikten sonra para verilmesi hakkında ne düşündüğünü, kendisi verecek olsa ne kadar vereceğini de sorar. Yaşadıklarını anlamlandırma çabası onda yeniden aynı adamla karşılaşma arzusunu uyandırır.

Ana Magdalena, bu ilk deneyimin yıkıcılığına rağmen, evliliğindeki özgürlük duygusunun tadını yeniden hissetmek için adaya bir sonraki gidişinde yine bir maceraya atılır. Ve bunu her ağustos ayında yaşadığı tek gecelik ilişkiler takip eder. Adaya yaptığı her ziyaretinde bir erkeği fethetmeye, baştan çıkarmaya ve onunla birlikte olmaya çalışır. Ama içinde bulunduğu ruh hali oldukça marazi ve ikirciklidir de. Zira bir yandan ona yakınlık gösteren erkekleri reddetme arzusu duymaktadır. Aslında arzuladığı arzulanmaktır. Son kertede dürtülerine gem vuramadığından bu kişilerle ilişkiye girer ve her seferinde nedamet getirir. Ve her macerasında bir parçası ona 20 dolar bırakan adamın izini sürer. Onunla er ya da geç karşılaşacaktır; işte o vakit, ya onunla hesaplaşacak ya da tekrar birlikte olacaktır.

Hikaye ilerledikçe, okur Ana Magdalena'nın kişiliğinin karanlık dehlizlerinde dolaşır ve onun kendini yeniden keşfetmesini, içgüdülerinin peşinde savruluşunu da izler.

Marquez’in diğer romanlarına göre zayıf kalan, ancak yine de tatmin edici bir okuma deneyimi yaşatan “Ağustosta Görüşürüz”, orta sınıf bir kadının kusursuz evliliği ekseninde evlilik kavramının çelişkilerini ele alırken, bilgi ağacı söylencesini anımsatırcasına insanın farkındalık ile imtihanını sorguluyor. Özgürlük, yaşlılık, yalnızlık ve ölüm gibi kavramlar ise romanın irdelediği diğer meselelerin başında geliyor.

Öne Çıkanlar