Montag Rezidans: Deprem bölgesinden sanatçılarla dayanışma
İlker Cihan BİNER
Bir Avrupa Birliği projesi olan Culture Civic: Kültür Sanat Destek programı ile hayata geçen Montag Rezidans, 11 Mayıs-31 Mayıs tarihlerinde Balıkesir'in Gönen ilçesinin Ekşidere köyünde gerçekleşiyor.
Önce bu programın tarihinden söz etmek gerek. Montag Rezidans 6 Şubat Maraş merkezli depremi yaşamış sanat yazarları ve sanatçılara açık bir çağrı yaptı. 6 misafirin davet edileceği ifade edildikten sonra 5 sanatçı ve (benim olduğum) bir sanat yazarı seçildi. Seçimlerde 2 kişi davet yoluyla, 4 katılımcı cinsiyet eşitliği ön planda tutularak ve eserlerin yaratım süreçlerindeki çeşitlilikler baz alınarak seçildi.
Proje yöneticisi, sanatçı Eda Emirdağ iken sanatçıların tam listesi ise şöyle: Rozelin Akgün, Oya Ekmekci, Onur Fendoğlu, Ekin Keser, Döndü Tülay Özkul.
Montag Rezidans'ın sonunda yapılacak bir kamusal sergi var. Katılımcıların kaldıkları köyde bir kıraathane olan Ekşidere Köy Kahvesinde yapacakları serginin adı “Birinci Edisyon”. Bu ismin sebebi projenin ilk etkinliği olması.
Sanatçılar iki haftalık sürede birbirinden farklı estetik pratiklere imza atarken eserlerdeki malzemelerin çok boyutluluğu dikkat çekici. Çalışmaların zenginliğini daha detaylı incelemek için ikiye ayırabiliriz.
Toplumsal meselelerden insan merkezci uygarlığın eleştirisine
Sergideki bir bölüm yaşadığımız toplumsal meselelerin altını çiziyor. Akademisyen, sanatçı Döndü Tülay Özkul'un eserinin adı “Kağıt Kürek İşleri”. Bu seri sanatçının sanat hayatı, akademik mücadelesi boyunca üzerinde çalıştığı ve kadının gündelik hayattaki konumunu sorgulayan “Mutfak, Salon, Atölye İşleri” ismindeki çalışmalarıyla bağ kurar konumda.
Yeni bir kalıp alma yöntemi geliştiren Özkul, eserini oasis (bir sünger formu) ile negatif kalıplara dönüştürüyor. “Kağıt, Kürek İşleri” böyle bir çalışma ritmiyle ortaya çıkarken sanatçı eril söylem biçimiyle gelişen güncel yaşam pratiklerini dişi formlarda bırakarak mimari öğelerle sorgular pozisyonda.
Özkul’un bakışından farklı olarak Sanatçı Onur Fendoğlu’nun “Al Karası” adlı eserlerinde kadınların duyulmayan, görülmeyen hikayeleriyle ilişkili anlatılar söz konusu. Fendoğlu atıl duruma geçmiş kadın el işlerini kullanıyor. Kanaviçeler, danteller, örgüler, dokumalar sanatçının ilham aldığı malzemeler. Özellikle bu materyaller kırsalda ya da kasabalarda, köylerde yaşamış kadınların kendilerini ifade etmelerinde bir araç niteliğinde. Eserlerin yüzeyinde Anadolu Mitolojisinde yer alan albastı, karabasan gibi mevzular var.
Sergide deprem felaketini işleyen bir çalışmayla karşılaşıyoruz. Sanatçı Ekin Keser 2016'dan bu yana buluntu fotoğrafların birikimini yapıyor. Sebebi yaşadığımız coğrafyadaki toplumsal hafızayı sorgulaması.
Ekin Keser buluntu fotoğraflarla seyirciye kayıp giden yaşamları sunma gayretinde. “Birinci Edisyon" sergisindeki çalışmasının adı "Beni de Unutacağından Korkuyorum”.
Eser yine buluntu fotoğraflarla gramajlı kağıt üzerinde biçimlenirken deprem öncesi ve sonrası göçüklerden toplanan görsellerle beraber kayıplara odaklanıyor.
Serginin diğer kısmına geldiğimizde; mimar, sanatçı, araştırmacı Oya Ekmekci’nin eserlerindeki çok boyutluluk göze çarpıyor. Ekmekci mimarlık eğitimi öncesi bir ressamın atölyesinde sekiz yıl resim yapmış. Sanatçı ardından üniversite sürecinde perspektif anlamında deneysel değişimler, dönüşümler yaşadığını ifade ediyor. Resimle bağlantısını rezidans boyunca yeniden kuran Ekmekci teknik çizim malzemeleriyle “Fosiller” adlı eserini yaratıyor. Çalışmanın kalkış noktası sanatçının fosiller üzerine yaptığı araştırmalar. Farklı yaşam formlarına bakmanın derin felsefesinin izlerini süren Ekmekci çizimlerinde rastlantıyla biçimlenen, hayat oluşumlarına dair meditatif bir katmanlaşmaya göz kırpıyor.
Öte yandan peyzaj mimarı, araştırmacı, sanatçı Rozelin Akgün çalışmalarında biyo malzeme araştırmalarına girişirken bunlarla ilgili çeşitli arşivler oluşturuyor. Sanatçının sergideki eserlerinin ortaya çıktığı yer kısmi laboratuvar ortamına benzeyen bir mutfak. Akgün hassas ölçü aletleriyle tarifler geliştirip çalışmalarını oluşturuyor. Üretim süreci kalıplama, eritme, yeniden yapılandırma biçiminde. Sanatçının “Metamorfoz” ismindeki eserleri için matematiksel ilerleyen, belli oranları olan, organik malzemeleri değiştirmeye ya da yeniden biçimlendirmeye yönelik,sorgulatan yaratıcı enstalasyonlar denilebilir.
Son olarak Montag Rezidans’ın ve beraberinde yaratılan serginin kapsamıyla ilgili proje yöneticisi, sanatçı Eda Emirdağ’ın cümleleriyle bitirmek gerek: “Kısa sürede, köy şartlarında yaşanan kısıtlı imkânlarla ve ilk tecrübenin getirdiği eksikliklerle sanatçılar üretimlerine başladı. Hepsine özverileri için tekrar teşekkür ederim.
Sanatçılar, Gönen Belediyesi’nin sağladığı mekan yerine ortak kararla köy kahvesinde sergi yapmayı tercih etti. Sanatçıların sezgilerine, fikirlerine güvenerek ve saygı duyarak bu kararı yeni bir deneyim imkânı sunduğu için de seve seve kabul ettim. Ayrıca Montag Rezidans sürecinde gönüllü olarak destek veren Keziban, İhsan, Hikmet Selvi’ye teşekkürler. Belki de Montag Residency’nin kalıcı sergileme alanı köy kahvesi olur. İkinci edisyonda göreceğiz.”