Şenol Yorozlu ve Kaftanlar sergisi üzerine...Nilgün Yüksel: Yorozlu, bakmanın sadece “seyir” olmadığını hatırlattı
Abdullah EZİK
Geçen yıl vefat eden Türk çağdaş sanatının usta isimlerinden Yorozlu’nun kaftan biçimi vererek üzerlerinde farklı imgeler olan kağıt parçalarından ürettiği eserlerinin yer aldığı “Kaftanlar” sergisi, sanatçının geçmiş ile bugünü buluşturduğu, kendi sanat pratiğinden hareketle evrensel bir meselenin peşinden gittiği özel bir sergi olarak ön plana çıktı.
“Kaftan” imgesini ele alma biçimi ve bu imge üzerinden ortaya koyduğu eserlerle önemli bir kırılma gerçekleştiren Şenol Yorozlu hakkında kaleme alınan metin ve makaleler de bu bağlamda sanatçının çağdaş Türk sanatında nasıl bir etki uyandırdığını açıkça ortaya koyuyor. Bu noktada Nilgün Yüksel’in Kaftanlar kitabı/katalog metni için kaleme aldığı metin, sanatçı ve onun yakın çevresine dair işaret ettiği konu ve bağlamlarla dikkat çekiyor. Yüksel’in, Yorozlu’nun sanatını farklı açılardan tartışmaya açtığı metni, aynı zamanda sanatçının geçmişten bugüne uzanan çizgisindeki temel eğilimleri de görünür kılıyor.
Şenol Yorozlu ve “Kaftanlar” sergisini ve Yorozlu'nun sanatını Nilgün Yüksel ile konuştuk.
'OLGULARIN KENDİSİNİ DEĞİL ARDINDAKİLERİ GÖSTERDİ'
Brieflyart’ta gerçekleşen “Kaftanlar” sergisi, Şenol Yorozlu’nun en önemli çalışmaları arasında gösterilen aynı isimli seriye odaklanır. Öncelikle 20. yüzyılın kendisine özgü sanatçılarından biri olarak Şenol Yorozlu’yu nasıl tanımlamak/görmek gerekir? Yorozlu’nun sanat pratiğini nasıl okursunuz?
N.Y: Yorozlu için çağını tanımlayan sanatçı demek gerek. 20. yüzyılın o baş döndüren hızında çağdaş sanat pratiklerinin edindiği deneyimi ve birikimi içselleştirmiş, hem bu birikimin hem ülke gerçeklerinin farkındalığıyla üreten bir sanatçı. Türkiye’nin en güçlü yanlarından biri olan mizah dilini çağdaş sanatın verileriyle harmanlaması, politik bakışını tuvalin, boyanın, rengin, formun, malzemenin olanaklarıyla göstermesi onu ayrıcalıklı bir alana yerleştirdi. Yorozlu kendi sanat pratiğinde uzunca bir süre kavramlarla uğraştı, yerleşmiş düşünce kalıplarının dışında bir bakıştı onunki. Koşullanmışlıkların ve öğretilerin dışına çıkması için izleyiciyi zorladı. Olguların kendisini değil ardındakileri gösterdi. Belki de en önemlisi sanat üretiminin zihinsel bir süreç olduğunu, bakmanın sadece bir “seyir” olmadığını bize her seferinde hatırlattı.
Şenol Yorozlu’nun son kişisel sergisi Ocak 2023’te Brieflyart’ta gerçekleşmişti. 1 yıl sonra bu kez aynı mekânda bir anma sergisi gerçekleşiyor. Söz konusu bu son sergi ve anma sergisi üzerinden Yorozlu’ya dair neler söylenebilir?
N.Y: Geçtiğimiz yıl gerçekleştirilen sergi Yorozlu’nun farklı zamanlarda ürettiği daha önce izleyici ile buluşmamış yapıtlarından oluşuyordu. Çok uzun bir aradan sonra açtığı bu sergide onun atölyesine kapandığında uğraştığı meselelere tanıklık etme şansımız oldu. Kaftanlar ise sanatçının bir dönemini anlatması açısından önemliydi. Yirmi yıldan uzun bir aradan sonra yeniden sergilenmeleri hafızamızı tazelediği gibi onun bu çalışmalarıyla daha önce karşılaşmamış genç kuşak için bir sanatçıyı tanımaları adına önemli oldu. Her iki sergiyi göz önünde bulundurduğumuzda belki en net göreceğimiz şey Yorozlu’nun dağarcığının ne kadar geniş olduğuydu. Dünyanın içinden geçerken onu sürekli izliyordu. Romantize etmeden dünyayı kendi hafızasında biriktiriyordu.
'YOROZLU SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA BİR İMGE DAĞARCIĞINDAN SÖZ ETMEK GEREKİR'
İmge, Şenol Yorozlu bağlamında üzerinde özellikle durulması gereken başat konulardan biri olarak değerlendirilebilir. Yeni imgeler üretmek veya mevcut imgelere yeni anlam ve açılımlar yüklemek Yorozlu bağlamında özel bir anlama/değere sahiptir. Yorozlu’nun imgeye yaklaşımını nasıl değerlendirmek gerekir? Yorozlu ne tür imgelerin peşinden gider?
N.Y: Ceplerinde o imgelerle dolaştığını söyleyebilirim hatta buna sıklıkla tanık oldum. Yorozlu söz konusu olduğunda bir imge dağarcığından söz etmemiz gerekir sanırım. Bu yüzden imgelerin peşinden gitmekten çok onları seçer. Bir taş onun için bir heykelin temsiline dönüşebilir. Eğretiliği tuvalin üzerine zımbaladığı kubbe formları ile gösterebilir ya da bu sergisinde olduğu gibi bir formu tüm bilindik görünümlerinden sıyırıp bakışı altüst edebilir. Diyalektik bir ilişki kurabileceği imgeleri yıllarca zihninde dolaştırabilir. Onun yapıtlarına baktığımda zaman zaman aklıma Zizek’in “Yamuk Bakmak” kitabı gelir. Bazen olguları apaçık görebilmek için yamuk bakmak gerekir önerisi ile gelir Zizek. Yorozlu’nun yaptığı kristalleştirebilmek için tam anlamıyla yamuk bakmaktır.
Serginin merkezinde Yorozlu’nun başyapıtlarından biri olarak gösterilen Kaftanlar serisi yer alıyor. Bu seri gerek sanatçının yeni bir dil keşfetmesi gerekse kendi belleğindeki meseleleri dışa vururken bir imge üzerinden hareket etmesi bakımından oldukça önemli. Yorozlu bağlamında Kaftanlar serisi neyi vurguluyor? Bu serinin kendi dönemi içerisinde nasıl bir anlamı var?
N.Y: Kaftanlar serisini tam anlamıyla politik bir bakışla okumak gerek sanırım. Kaftan iktidarın tahakküm alanlarını simgeleyen aynı zamanda bizim iktidara bakışımızı gösteren bir simge. Bir başka açıdan politik bir bakışla okumak derken genişletilmiş bir iktidar kavramından söz etmemiz gerekiyor. Foucault’cu bir bakış açısıyla bunun güç ilişkileri açısından izlemek serinin vurgusunu daha anlamlı kılar, çünkü Yorozlu, siyasi bir güce işaret eden bir imgeyi bulunduğu yerden söküp günümüz güç ilişkileri içine yerleştirmiştir. Bizim atıflarımız imgenin üzerindeki imgelerde belirir. Bazen bir yazışma, bazen modern sanatın ya da popüler kültürün göstergesi farklı alanlardaki güç ilişkilerini ve seçimlerimizi yeniden düşünmeye zorlar. Bu yüzden bu seriyi kendi dönemi içinde okuyamıyorum, çünkü bir döneme sabitlenmiş bir seri değil, her izlendiğinde hep günün içinden parçaları taşıyan bir seri. Aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen onları dün yapılmış gibi taze gösteren de bu olmalı.
'NESNE, ONUN İÇİN DOĞRUDAN ÖZNEYİ/ÖZNELERİ İŞARET EDİYORDU'
Nesne ile özne arasındaki ilişki, sizin de katalog metninde vurguladığınız gibi Yorozlu’nun Kaftanlar serisini ilk oluşturduğu yıllarda sıklıkla üzerinde durduğu bir konu. Zamanla bu soruya kendi içerisinde farklı cevaplar da üretir Yorozlu. Peki bugünün bakışı ile Yorozlu, nesne ile özne arasında ne tür bağ/ilişki geliştiriyor? Onun sanat anlayışı nesne ile özne arasında nasıl şekilleniyor?
N.Y: Bu soruyu kaftanlar özelinden yola çıkarak cevaplamak istiyorum. Yorozlu bu sergiyi ilk açtığında “Kaftan Kim?” sorusunu sormuştu. Sergiden sonra seri üzerine sohbet ederken bu meseleyi anlattığını hatırlıyorum. Nesne, onun için doğrudan özneyi/özneleri işaret ediyordu. Kaftan siyasi erkten başlayarak bizi kuşatan her şeye ve herkese uyarlanabilirdi. Daha önce Galeri Apel’de açtığı “Ğadada” sergisinde dağ ve ada imgelerinden yola çıkarken onun ardında olanları sorgulaması gibi. Bu yüzden onun seçtiği imgeler ya da nesneler aynı zamanda birer kavram, kendilerini değil öznenin benliğini, oluşunu gösteren birer kavram.
'SANATIN MUHALİF DOĞASI ONUN SANATÇI KİMLİĞİNİN BİR PARÇASINA DÖNÜŞMÜŞTÜR'
Şenol Yorozlu’nun işlerinde bugün ile geçmişin iç içe geçip ortaya yeni bir bütünlük çıkardığı, kendisinin de bu tür bir anlayış ile hareket ettiği ifade edilebilir. Kaftanlar bu anlamda ikonik bir değer taşır. Yorozlu bunu yaparken nasıl bir bütünlük/ortaklık arayışının peşinden gider?
N.Y: Yorozlu, işlerini oluştururken ele aldığı temel başlıklar vardır. Tarihsel birikim, sanat tarihinin verileri, ortak bellek, günün meseleleri. Bunların tümü onun dağarcığındaki potada bir araya gelir ve karışır. Bizi biz yapanın ve seçimlerimizin arka planını gösterir, ama bu hiçbir zaman bir güzelleme değildir. Sanatın muhalif doğası onun sanatçı kimliğinin bir parçasına dönüşmüştür. Sonuçta onun gösterdiği tüm bu imgelerin içinden geçen, onu sahiplenen ya da parçasına dönüşen bir toplumsal organizmayız. Elbette ki bu göründüğü kadar homojen bir yapı değil ama çok farklı bakış açılarını içinde barındıran ortak bir payda. Şimdi hemen gözümüzün önünde olduğu için kaftanlara tekrar döneceğim. Kaftan, tarihsele gönderilmiş bir gösterge, bir hayranlık, bizi rahatsız eden bir tahakküm ilişkisi olabilir ya da ona yüklediğimiz başka anlamlarla yeniden belirebilir ama ortak hafızamızdan çıkarmamız hangi koşulda olursa olsun mümkün değildir.