'On Bin Varlık': Gerçeğin gerçeküstü kurgusu

'On Bin Varlık': Gerçeğin gerçeküstü kurgusu
Aslı Solakoğlu spekülatif bir yolculuğa yer açarken yeryüzü ile gökyüzünü birbirine dikmekte sakınca görmüyor. Yaşadığımız gezegeni batı-merkezci bir konumdan görmek yerine metnin bedenini açılan, genişleyen, derinleşen bir pozisyona doğru çekiyor.

İlker Cihan BİNER


Aslı Solakoğlu'nun “On Bin Varlık” kitabı şiirsel göstergelerle donatılmış bir dünya sunuyor.

Sahneleme mantığıyla vuku bulan, konumunu sömürgeci bakışlarla ele almayan,yer yer fotoğraf ve kimi zaman da film sahnelerine dönüşen anlatıda birbirinden farklı estetik yüzeyler var: Suyun akışı, solucanların hareketi, gölgelerin hızı...

Yazarın perspektifinde idealize edilmiş fantezilerin ötesinde canlı-cansız varlıkların dolaşık hâlde hareket ettiği mekân tasavvurlarının oluştuğu görülüyor.

Sayfalar boyunca simgesel diyebileceğimiz babanın yasası tepetaklak olurken gerçeklik fikrinin boyutu değişerek bizlere çıplak bir dünyanın erotizmi aktarılıyor.

O halde insanın soyunduğu ve hatta başka canlı türlerine dönüştüğü, ışığın her fırsatta yer değiştirdiği, suyun moleküler konumunun şeffaflaştığı saydam görüntü ağında neler oluyor?

Aslı Solakoğlu spekülatif bir yolculuğa yer açarken yeryüzü ile gökyüzünü olması gerektiği gibi birbirine dikmekte sakınca görmüyor. Yazarken coğrafi çerçeveyi de değiştirerek Çin'e doğru hareket edip oraların düşünsel hattında konumlanıyor.Yaşadığımız gezegeni batı-merkezci, yapılı katedrallerle görmek yerine metnin bedenini açılan, genişleyen, derinleşen, erk olmayan bir pozisyona doğru çekiyor. Böylelikle Çin diyârının ekolojisini anlatıya katarken okucuya işitsel, görsel, kalbe dokunan dönüştürücü etkileri vermiş oluyor.

On Bin Varlık, Aslı Solakoğlu, 104 syf., nota bene Yayınları, 2023.

NEDEN SPEKÜLATİF BİR KURGU?

Tek perdelik anlatı olan “On Bin Varlık” “nüshu” dilinden izler içeriyor. Düzenleme denilebilecek bu biçim dünyada kadınlara ait olan tek yazı yüzeyi.

Eserde iki kadının nüshu dili ile yazıştığı fark ediliyor. Ortaya çıkan manzara tutkulu dayanışma ağlarının altını çiziyor.

Kitabın böyle bir perspektifte işlenmesi ise onun teatral olduğunun kanıtı. Çünkü işlenen dil aktif duygu biçimi olarak tezahür ederken katı yapılara dönüşmüyor.

Ayrıca “On Bin Varlık” Çince'de her şey/tüm manasına gelmiş olsa da eserde insan-merkezci aklın ötesine geçerek, canlı/cansız varlıkların birbirine dolandığı, ötekiyi sabitlemeden ve hatta bolluk olarak ele alan, evren tasavvurunu skolastik görüşlerden uzaklaştıran bir anlam dünyası yaratıyor.

Nitekim Daoizmin demokratik dinamikleri ile ilişki kuran Aslı Solakoğlu zaman/mekan dolaşıklığını kapsayan biçimde anlatı kurgusunu oluşturuyor. Andaki hareketlerin/jestlerin, bakışların, temasın ön planda olduğu “On Bin Varlık” yaşamı anti-otoriter yerlerden görerek, çoğulcu radikal konumlarla beraber estetik bir kurgu politikasını dışa vuruyor.

O halde “On Bin Varlık” başka bir dünyanın ihtimalini düşünüyor, tartışıyor diyebilir miyiz?

Bu soruya şöyle bir yanıt verilebilir: Kitapta nüshu dilinin konumu ve yaratılan dayanışma ağları okundukça kıvrılmaya, bükülmeye ya da hareket etmeye devam edecek.

* Kitap kapağındaki kaligrafi Aslı Solakoğlu'na aittir.

Öne Çıkanlar