Ruhi Su 32. ölüm yıldönümünde anıldı: ‘Bu dünyadan Ruhi Su geçti…’
Yalçın ERGÜNDOĞAN
Kendisine pasaport verilmediği için yurt dışında yapılması gereken tedaviyi yaptıramayarak 20 Eylül 1985 tarihinde aramızdan ayrılan usta sanatçı Ruhi Su (1912-Van, 20 Eylül 1985-İstanbul) ölümünün 32. Yıldönümünde bir dizi etkinlikle anıldı.
İlk anma, öğle saatlerinde, İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’ndaki Ruhi Su’nun mezarı başında yakınları ve sevenlerinin katılımıyla gerçekleşti.
Aydın ve sanatçı namusunu koruyan onurlu ve dik duruşlu bir yaşam sürdüren Ruhi Su için ikinci anma ise, İstanbul, Şişli Belediyesi Cemil Candaş Kent Kültür Merkezi'nde, Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği tarafından düzenlenen etkinlikle gerçekleşti. Ruhi Su’yu unutmayan kalabalık bir topluluk izdihama varan bir katılımla etkinliğe katılarak Kültür Merkezi salonunu doldurdu.
Etkinliğin açış konuşmasını Ruhi Su Kültür ve Sanat Derneği adına Sıdıka ve Ruhi Su’nun oğlu Ilgın Su yaptı.
Gecede Ruhi Su belgeseli gösteriminin ardından ‘Ruhi Su & Dostlar Korosu’, Ruhi Su türkülerinden oluşan bir konser verdi. Ruhi Su’nun öğrencisi ve Dostlar Korosu’nun ilk koristlerinden Emin İgüs de konsere türküleriyle katıldı.
BU DÜNYADAN RUHİ SU GEÇTİ!..
Ağaç demiş ki baltaya
Sen beni kesemezdin ama
Ne yapayım ki sapın benden
Bak şu ağacın bilincine sen
Ölen ben, öldüren benden...
Bunca analar ağlayıp durur da
Akıp gider gelinciklerden
Kör müdür sağır mıdır bu ırmak
Ölen ben, öldüren benden...
Her yerde böyle olmuş bu
Önce dağa, taşa, ağaca söyletmiş halk
Sonunda sabahın bir yerinden
Uyanıp kalmış ayağa ırmak
Ölen ben, öldüren benden...
* * *
SANSARYAN HAN'DA İŞKENCE
1951 (tarihi) Türkiye Komünist Partisi (TKP) tevkifatı ile önce Sıdıka Su gözaltına alınır. Sonra Ruhi Su da yakalanır ve Sirkeci’de Sansaryan Han’ daki 1. Şubeye getirilirler.
4,5 ay burada tutulurlar. Ruhi Su burada ağır işkencelerden geçirilir.
"Bu nasıl İstanbul zindan içinde , Sansaryan Hanı’nda tabutluklarda, Kayboldu gündüzüm gecem" türküsünü Ruhi Su işkence gördüğü işte o karanlık dönemde yazar.
BU NASIL İSTANBUL ZİNDAN İÇİNDE
Bu nasıl İstanbul zindan içinde
Kayboluverdi gecem gündüzüm
Bu nasıl İstanbul zindan içinde
Bavo bave...
Yattığımız yerde güller bitecek
Gün ışıyıp gelir sabret, bu bizim
Yattığımız yerde güller bitecek
Bavo bave...
RUHİ SU MÜZİĞE NASIL BAŞLADI?
Ruhi Su'nun ölene kadar sürecek müzik yaşamı Adana Öksüzler Yurdu’nda başladı. Sesinin güzelliği okulda fark edildi.
O günleri Ruhi Su şöyle anlatır:
"…On yaşından itibaren, okullardaki yatılı yaşamım başladı, önce çocukluğumu yaşamaya başladım öksüzler yurdunda. Aynı zamanda müzik yaşamım da başlamış oluyordu. Mahallede olduğu gibi burada da sesimin farkına vardılar. Türküler, marşlar söylettiler bana. Sonra da taburun önünde yürüyen gruba aldılar. Yaşım büyük olduğu için sınıf atlatıp, 3. sınıfa kabul ettiler. Bir yıl sonra öksüzler yurdunun müzik öğretmeni Mehmet Tahir, yurda bir keman aldırtıp, beni kemana başlattı. Dördüncü sınıfta kemana başlayarak, klasik müziğe de ilk adımını atmış oldum…"
Ruhi Su’nun müzikal yolculuğu kolay olmaz.
Ankara’da 1925’te kurulan Müzik Öğretmen Okulu’na girmek ister. Çeşitli nedenlerle o yıl olmaz. İstanbul, Halıcıoğlu Askeri Lisesi’ ne gitmek zorunda kalır. Askeri okuldan kaçar, Ankara’ya müzik okuluna gider, iki gün sonra iki jandarmayla okula geri getirilir. İki gün hapis cezası verilir.
Yatar, çıkar ama aklı fikri Ankara’ da, müzik okulundadır. Bir türlü olmaz. Sonunda çürük raporu alır ve askeri okulla ilişkisi kesilir. Adana Öksüzler Yurdu’na geri döner. Adana Öğretmen Okulu’ na girer.
"…Çürüğe çıktığım için, Askeri Okul ile ilişkim kesildi ve Adana Öksüzler Yurduna geri gönderildim. Adana Lisesi parasız bir okuldu. Önce oraya girdim, sonra da Öğretmen Okuluna geçtim. Okulda teneffüslerde keman çalmaya devam ettim. O sıralarda Adana’da, bir sinemada sessiz filmler oynatılmaktaydı.
Bu sinemada, küçük birde orkestra vardı. Filmdeki sahnelere göre, bu orkestra müzik yapıyordu. Orkestradaki Avusturyalı Ervix Adana Öğretmen Okulunun da keman hocasıydı. İlk klasik batı müziği parçalarını ondan öğrendim…"
İlk evliliğini de o dönemde yapar. O yıl eylül ayında Ankara Müzik Öğretmen Okulu’ nun açtığı sınava girer ve kazanır. Adını da Mehmet Ruhi Su olarak değiştirir.
"… Böylece, Müzik Öğretmen Okulu’na girdim. Gündüzlü olarak başarılı olursam, bir sene sonra yatılı olabilmek koşuluyla... O ilk yılı başarı ile bitirerek yatılı okumayı hak ettim. O sene, tek hece olduğu ve kolay söylendiği için Susoyadını aldım ve adım Mehmet Ruhi Su oldu.
Müzik Öğretmen Okulundan, Ankara Riyaseti Cumhur Orkestrasına seçilerek orada çalışmaya başladım. Aynı zamanda müzik öğretmeni olarak da, İkinci Ortaokul ve Hasanoğlan Köy Enstitüsü’nde çalışıyordum.
Konservatuvarın opera bölümü öğrenciliğini sürdürürken, bir hocam keman çalışmasının ses tellerine zarar vereceğini, sesinin zayıf çıkacağını söyleyerek, bir tercih yapmamı istedi. Bunun üzerine, kemanı bırakmak zorunda kaldım…"
Bir ses sanatçısı olarak müzik yaşamına devam eder. Opera sanatçısı olarak birçok operada rol alır. İlk eşiyle bu dönemde ayrılırlar.
Çocukluğunda başladığı türkü söyleme işine Öksüzler Yurdu’nda, Öğretmen Okulu’nda, Müzik Öğretmen Okulu’nda, Askeri Lise’ de, Konservatuvarda ve Operadayken de hep devam eder. Operayı çok sever ama türkü söylemekten de hiçbir zaman vazgeçmez.
Operadan arta kalan zamanlarında türküler derler ve söyler. Konservatuvarda hocası olan Markovich’in önerisiyle Ankara Radyosu’ nda on beş günde bir Pazar günleri saat 10.00’da "Bas bariton Ruhi Su Türküler Söylüyor" anonsuyla sunulan radyo programı yapar. Program 1943–45 yılları arasında çok ilgi görerek devam eder.
Söylediği türkülerin çoğu, Alevi deyişleri ve Alevi nefesleri'ydi. Ali İzzet’ten ; ‘Bir Allah’ı Tanıyalım Ayrı Gayrı Bu Din Nedir’, Pir Sultan Abdal’dan; ‘Gelin Canlar Bir Olalım’, Muhyi’ den ‘Zahit Bizi Tan Eyleme’ gibi nefesler söylerken, "alevi türküleri söylüyor, komünizm propagandası yapıyor" diye sustururlar Ruhi Su’ yu.
OPERA'YA DEVAM EDERKEN SIDIKA SU İLE TANIŞMA...
1945’ te daha sonra hayat arkadaşı, yoldaşı olan Sıdıka Su ile tanışır. Sıdıka Su o yıllarda Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF)’nde okumakta ve Ruhi Su’ nun fakültede kurduğu koroya devam etmektedir. Aralarındaki temel olgu başlangıçta türküler olur. Sık sık buluşurlar ve arkadaşlık ilişkisi sevgiye dönüşür. Bu arada siyasi olgularda da ortaklaşırlar. Gizlilik koşullarında birbirlerinden bağımsız ve habersiz olarak illegal faaliyet gösteren (tarihi) TKP’nin de üyesidirler. 1950’de bu sevgi aşka dönüşür...
* * *
Sabahın Sahibi Var "Ellerinde Pankartlar" (Ruhi Su & Dostlar Korosu):