Sanatçının gerçek yüzü: 'Resimdeki Söz'
Abdullah EZİK
Küratörlüğünü Gülfem Dedeoğlu’nun üstlendiği “Resimdeki Söz: Balkan Naci İslimyeli” sergisi geçtiğimiz günlerde Aynalı Geçit’te açıldı. Nedret Öztokat Kılıçeri’nin sergiye eşlik eden Resimdeki Söz başlıklı kitabına (2024, Sanat Kritik Yayınları) paralel bir şekilde hazırlanan sergi, İslimyeli’nin farklı dönemlerden üretimlerini bir araya getiriyor.
2022 yılında aramızdan ayrılan Balkan Naci İslimyeli anısına düzenlenen sergi, Avrupa Pasajı’nda bulunan Aynalı Geçit’te ziyarete açıldı. Küratörlüğünü Gülfem Dedeoğlu’nun, projenin ise Nedret Öztokat Kılıçeri tarafından yürütüldüğü sergi, sanatçının edebiyatı ile geçmişten günümüze uzanan çizgide ortaya koyduğu farklı türlerdeki eserlerine odaklanıyor. Bu kapsamda İslimyeli’nin farklı dönem ve üslupla yorumladığı işleri bir araya getiren sergi, izleyicilere imgelerle yüklü engin bir dünya vadediyor.
Gerek bir sanatçı gerekse bir şair ve akademisyen olarak 70’li yıllardan itibaren Türkiye sanat tarihinin önemli isimlerinden biri olan Balkan Naci İslimyeli, üretimleri, düşünceleri, kolektif düşünceye olan inancı ve edimleriyle özel bir şahsiyet olarak düşünülebilir. Birçok farklı disiplin etrafında üretim gerçekleştiren, hemen her işinde farklı bir tarihsel olaya, hikâye, mesel ve sorunsala gönderme yapan, referans veren İslimyeli, çok katmanlı üretimleriyle dikkat çeken bir sanatçı. Söz konusu tüm bu meselelerin izlerini ise sanatçı adına Aynalı Geçit’te gerçekleşen “Resimdeki Söz” sergisinde görmek mümkün.
Balkan Naci İslimyeli’nin Suret, Suç, Kara Yazı, Gölgeler Kenti gibi farklı dönemlerde farklı iş pratiği ve düşüncelerle ürettiği çalışmalarını bir araya getiren “Resimdeki Söz”, sanatçıya dair bütünlüklü bir bakış sunması bakımından özel bir sergi olarak görülebilir. 90’lı yıllardan 2000’lere uzanan çizgide İslimyeli’nin edebiyatla, teknoloji, küreselleşme ve bir parçası olduğu çağ ile nasıl bir ilişki kurduğunu açıkça görünür kılan sergi, sanatçının aynı zamanda nasıl bir düşünce ile hareket ettiğini de ortaya koyar. Hemen her işinde/sergisinde farklı bir düşüncenin peşinden giden İslimyeli, bu anlamda kendisini sürekli yenilemesi, malzeme ve üretimini çeşitlendirmesiyle çarpıcı bir sanatçı olarak görülebilir.
Serginin hemen girişinde izleyicileri karşılayan Suret serisi, İslimyeli’nin 1990’lı yıllarda nasıl bir eğilim ile hareket ettiğini görünür kılar. Söz konusu resim serisinde özellikle tasavvuf ile sıkı bağlar kurmaya özen gösteren, her bir işinde farklı bir olay, mesel ve hikâyeye referans veren sanatçı, nihayetinde ortaya çok katmanlı bir yapı çıkarır. Sanatın sanatçının gerçek yüzü olduğunun resmidir’de İsa’nın kefene sinen yüz hatlarına, Sanatçının 300 yıllık uykusunun resmidir’de Ashab-ı Kehf’in hikâyesine (Yedi Uyurlar), İnsanın kendi ölümünü taşıdığının resmidir’de ise Ali’nin gördüğü bir rüyaya atıf yapan Suret serisi, aynı zamand bir hikâye anlatıcısı olarak İslimyeli’nin düşünme pratiğini gözler önüne serer. Bir parçası olduğu kültür ve toplumu yakından tanıyan, asırlardır anlatıla anlatıla kendi içerisinde büyük bir anlamsal zincir barındıran hikâyelerin peşinden giden sanatçı, nihayetinde tüm bu meseleleri işlerine de taşır.
Kara Yazı serisinde özellikle geleneksel sanatlarla resmi birleştiren, hat ile günümüz sanat pratikleri arasında çeşitli örüntüler geliştiren Balkan Naci İslimyeli, dün ile bugünü birleştirdiği yeni bir yolun atılımları içerisindedir. Sanatçının 2009 yılında ürettiği özel bir seri olan Kara Yazı, yazmaya, bakmaya ve görmeye dair yeni bir düşünme ve düşünce alanı olarak yorumlanabilir.
Gölgeler Kenti, İslimyeli sanatında yeni bir merhale olarak görülebilir. Sanatçının farklı türden uzuvları/organları farklı objelerle birleştirdiği ve böylelikle yeni bir imgelem arayışının peşinden gittiği işler, hayatın hiçbir zaman tekdüze ve tek katmanlı olamayacağını, imgenin sanatçı/şair tarafından sürekli çoğaltılması gereken bir unsur olduğunu vurgular. Bu yönüyle Gölgeler Kenti’nin ne siyah ne beyaz, tam olarak gri bir dünyayı imlediği, varlığını belli belirsiz, katmanlı ve yoğun objeler üzerine kurduğu ifade edilebilir.
“Resimdeki Söz” ile uzun bir aranın ardından yeniden gün yüzüne çıkan Suç, bir sanatçının topluma dair nasıl bir sorumluluk üstlenmesi gerektiğine işaret eder. Söz konusu bu işinde soykırım meselesini merkezine alan ve insanlık tarihinin en karanlık dönemlerinden biri üzerinden hareket eden sanatçı, unutamayışa, hatırlamaya, günaha, arınmaya ve bağışlanma isteğine dair bir ân tahayyül eder. Suç Çekmeceleri’nin her birinde daha da katı bir şekilde dışa vuran ve izleyiciyi bir şok ânıyla karşı karşıya getiren seri, nihayetinde kimi zaman kimi bağışlanamayacak günahların da olabileceğini kişiye hatırlatır. İnsan, hayatı boyuna günah işler, bağışlanmak ister ve suçundan arınmaya çalışır. Bu kimi durumda mümkün kimi durumda ise nâmümkündür. İslimyeli işte bu nâmümkün ân ve dönemlerden hareketle bugünün insanına geçmişe dair bir panorama sunar ve aynı hataların tekrarlanmaması gerektiğini hatırlatır. Özellikle de içerisinden geçilen süreçte bu iş anlamını daha da katmanlaştırır, derinleştirir.
Balkan Naci İslimyeli’nin farklı dönemlerde ürettiği işleri bir araya getiren Resimdeki Söz başlıklı sergi, Aynalı Geçit’te görülebilir.