Sosyal medyanın heteronormatif dayatmaları ve Uraz Kaygılaroğlu'nun isyanı
Elif TÜRKÖLMEZ
Artı Gerçek - Oyuncu Uraz Kaygılaroğlu, geçen yaz Cem Yılmaz'ın teknesinde slip mayoyla görüntülenince, sosyal medyada müstehzi eleştirilerle başlayıp cüretini giderek artıran hafif çaplı bir lincin kurbanı olmuş, ardından rol gereği giydiği kilt sebebiyle hem sosyal hem geleneksel medyanın zorbalığına maruz kalmıştı.
O dönem gelen eleştirilerdeki, 'etek giyiyorsa eşcinseldir' gibi, mantık sınırlarını zorlayan argümanlara haklı olarak ya tamamen sessiz kalmayı tercih eden ya da köpekbalığı desenli slip mayosunun fotoğrafını Instagram'a, altına hiçbir şey yazmadan, koymak gibi yorumsuz protestolarla içini soğutan Kaygılaroğlu, son olarak tırnaklarına sürdüğü siyah oje yüzünden 'Türk aile yapısını tehdit etmek' ya da 'gençleri biseksüelliğe özendirmek' gibi izansız iddialarla itham edilince, bence hayranlık uyandırıcı bir soğukkanlılık içeren şu açıklamayı yaptı:
"Önce slip mayo, sonra İskoçya’nın yöresel eteğini giymişim, ara ara tırnaklarıma oje sürüyormuşum. Ne yapmaya çalışıyormuşum! İnsanlara kötü örnek oluyormuşum. 10 yaşımda saçımı oksijenli suyla da açardım, 13-15 yaşımda sanırım, kulağımı deldirmiştim, 16-17 yaşlarımda sonradan pişman olup üzerine başka dövme yaptırdığım dövmeler yaptırdım. Böyle biriyim ben. Ama bir altını çizelim abilerim ablalarım; kimsenin torpillisi olmadım, bir dayım eniştem olmadı. Bir gün çalmadım çırpmadım, vergi kaçırmadım. Kimseyle kavga edip sövmedim, görüşüne ya da görünüşüne göre insan ayırmadım. Herkese saygılı olmak, anlamaya çalışmak, önceliğim oldu. Sadece ve sadece işimi yaptım, iyi yapmaya çalıştım, çok çalıştım, daha da çok çalışacağım. Öncelikle tarzımı tavrımı değil, işimi beğeninize sunuyorum. Tabii bunların hepsi göreceli şeyler, beğenip beğenmemek çok kişisel, saygı duyarım ama hakaret kabul edilemez. Kızdım ve kırıldım açıkçası. Ben bir kanaat önderi ya da bilirkişi değilim."
HAZIR, KİTLELER GÖZÜNÜN İÇİNE BAKARKEN...
"Sosyal medya böyle bir yer, ünlü-ünsüz fark etmeden, burada var olmak isteyen kişi eleştiriye de açık olacak" gibi bir argümanı asla kabul etmiyor, Kaygılaroğlu'nun 'kızdım ve kırıldım'ındaki üzüntüyü kalpten hissediyorum.
Fakat son zamanlarda giderek artan LGBTİ bireylerin sansürden dışlanmaya, hakaretten açık hedef haline getirilmeye ve maalesef fiziksel şiddetten öldürülmeye varan türlü zorbalığa maruz kaldıkları bir ülkede, oje sürdüğü için eleştirilen birinin, bunca, belli ki üzerine düşünülmüş ve tane tane yazılmış lakırdının arasına, iki cümleyle de olsa dezavantajlı gruplara reva görülen hukuk dışı muameleyi eleştiren bir ifade de eklemesini beklerdim.
Uraz bey, hazır, kitleler onun gözünün içine bakarken, milyonlara ulaşan sosyal medya hesabındaki kalbi kadar temiz bir sayfayı, Ankara'da eniştesi olmadığı gibi, zaten bilinen ya da hiçbir zaman tersi iddia edilmemiş bir bilgiyi paylaşmak yerine, gençleri özendirdiği iddia edilen kimliklerin haklarını savunacak iki cümleyle doldursa ne iyi olurdu.
Elbette herkesin, tıpkı istediğini giymeye ve istediğini sürmeye hakkı olduğu gibi, sosyal medya sayfasını da istediği gibi kullanmaya hakkı var.
Ama ortalık yanarken elimizdeki bir kova suyu serinlemek için kafamızdan dökersek, keşke o suyu o yangına dökseydim diyeceğimiz günlerin eli kulağındadır maalesef.
Ben ojenin Uraz beye çok yakıştığını düşünüyor, bütün bu akıl almaz zorbalık karşısında el arttırarak 'nail art' filan yaptırmasını tavsiye ediyorum.
Bir de işte, o suyu o yangına dökmesini...