'Nefret Yürüyüşü'ne karşı LGBTİ+ aileleri çocuklarının yanında: 'Hak ihlallerine karşı örgütlü mücadele'

'Nefret Yürüyüşü'ne karşı LGBTİ+ aileleri çocuklarının yanında: 'Hak ihlallerine karşı örgütlü mücadele'
LGBTİ+ aileleri, 'Büyük Aile Buluşması' adı altındaki nefret yürüyüşüne karşı çocuklarıyla örgütlü mücadeleye devam edeceklerini söyledi. SPoD avukatı Yıldırım ise eylemin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini belirtti.

Ezgi YILDIZ


İSTANBUL - Geçtiğimiz hafta Saraçhane’de yapılan ‘Büyük Aile Buluşması’ adlı LGBTİ+ karşıtı nefret yürüyüşünü, Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği’nden (GALADER) Nedime Erdoğan değerlendirdi. Erdoğan LGBTİ+ ailelerinin, yürüyüşün nefret suçlarına dayanak oluşturabileceği kaygısını taşıdıklarını ifade etti.

Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nden (SPoD) Avukat Umut Rojda Yıldırım da yürüyüşün ayrımcı ve nefret söylemi üreten bir karşılığı olduğundan hukuken ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğine dikkat çekti.

‘AİLE ÇEPERLERİMİZ ÇOK FAZLA ÇEŞİTLİLİK İÇERİYOR’

Ankara Gökkuşağı Aileleri Derneği’nden (GALADER) Nedime Erdoğan yürüyüşe dair LGBTİ+ ailelerinin toplumun bir parçası olduğuna vurgu yaptı. Erdoğan, “Aile çeperlerimiz çok fazla çeşitlilik içeriyor. Belki Saraçhane’deki kitleyle beraber yürüyen kişiler de var içimizde. LGBTİ+ olmanın ne demek olduğunu çocuklarında görerek tanışmış olan ailelerden söz ediyorum. Toplum baskısından kaynaklı nefret ve ayrımcı yaklaşımlarla kendilerini açıklayamasalar da bu çeşitliliği biliyor ve yaşıyoruz. Bu yüzden belli bir sınıf statü veya bir özelliğe sıkıştırılamayız, nitekim doğal bir varoluştan söz ediyoruz” dedi.

‘GİZLİ YAŞANMASINI İSTİYORLAR’

Nedime Erdoğan, nefret yürüyüşünde katılanların kendilerini ‘inançlı kişiler’ olarak nitelendirdiklerini ifade ederek, “Eğer öyleyse bu doğal varoluşa da karşı çıkmamaları gerekiyor. Sık sık şunu duyuyoruz ‘evlerinde istedikleri gibi yaşasınlar’ bu cümleden bile çevrelerinde LGBTİ+ varlığını gördükleri anlaşılıyor. Bu görünürlükten ve örgütlükten rahatsız olup, mücadele etmeye çalışıyorlar ve ‘gizli yaşasınlar’ diyorlar. Fakat bizim çocuklarımız dürüst davranıp aileleriyle sağlıklı ilişki kurarak kendileriyle de doğru ilişki kurmak istiyorlar. Bu nedenle çocuklarımızla birlikte yaşadıkları hak ihlallerine karşı örgütlü mücadele etmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, toplumda LGBTİ+’lara karşı yaygınlaşmış olumsuz bir kanının olduğunu ve bununla mücadele ettiklerini belirterek bu düşüncede olan kişilere şu sözlerle seslendi: “Özellikle nefretle ve ayrımcı yaklaşımlara sahip olan ailelere, LGBTİ+ olmanın ne demek olduğunu kendi çocuklarıyla da deneyimleyebilecekleri bir süreç olabileceğini hatırlatmak istiyoruz”

‘MUHALEFET GÜVENİMİZİ KAYBETTİ’

Nedime Erdoğan seçim sürecinde siyasetçilerin kendilerine olan yaklaşımlardaki samimiyetin şeffaflaştığını “çocuklarımızın gerçek dostların kimler olduğunu görmüş olduk” sözleriyle ifade etti.
GALADER’der Erdoğan, LGBTİ+’lar ve aileleri için örgütlü mücadelenin öneminden söz ederek şunları söyledi:

“Muhalefet, her konuda olduğu gibi iktidarın yarattığı çerçeveye uygun politika üretip onlardan bir saldırı görmemek için ortalama bir dil oluşturmaya çalışırken çok ciddi bir batağa battı ve güvenimizi de kaybetti. Dolayısıyla çocuklarımızın kendi içlerinde örgütlenmek dışında başka bir seçenekleri kalmadı. Biz aileler de çocuklarımıza kol kanat germek zorundayız. Çünkü seçim gibi sıcak bir sürecin içinden geçerken muhalefetin de bize dostça yaklaşmadığını görmüş olduk. Kendi içlerinde tek tek ılımlı diller oluştursalar da parti politikalarına yansımadığını da görmüş olduk ne yazık ki.”

‘LGBTİ+’LARA YÖNELİK NEFRET SUÇLARI ARTABİLİR’

Nedime Erdoğan son olarak Saraçhane’deki yürüyüşün LGBTİ+’lara karşı nefret suçlarına bir dayanak olarak kullanılabileceğinden kaygı duyduklarını ifade ederek, “Çocuklarımızın varoluşuna yönelik tehdit oluşturan herkese karşı biz ebeveynler olarak desteğimizi görünür kılmak zorundayız. Bizi en çok kaygılandıran da bunu kendine görev edinenlerin çocuklarımızın hakkını arayamayacak duruma getiren tehditlerin devam ediyor olması. Çocuklarımız zaten bir şiddetle karşı karşıyaydılar. Bundan sonra ‘zaten devlet de size karşı’ diyerek kendi haksızlıklarını şiddet yoluyla bastırmak isteyerek gideren bir sürü insan çıkabilir” dedi.

AVUKAT YILDIRIM: İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEZ

Sosyal Politika Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği’nden (SPoD) Avukat Umut Rojda Yıldırım “Büyük Aile Yürüyüşleri” adı altında düzenlenen LGBTİ+ nefret mitinglerine yaptığı hukuki değerlendirmeye “ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez” diyerek başladı.
Avukat Yıldırım ifadelerine nefret söylemini “din, mezhep, ten rengi, dil, ulusal veya etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği ve benzeri özelliklerden bahisle, bir kişi veya grup aleyhine nefrete veya düşmanlığa tahrik eden, abartma, çarpıtma ya da iftirada bulunma suretiyle hoşgörüsüzlüğü yayan, aşağılayan veya doğal bir kimlik öğesini aşağılama unsuru olarak simgeleştiren yahut belirli grupların zarar gördüğü tarihsel olayları reddeden, basitleştiren veya meşru gösteren ifadeler” şeklinde tanımlayarak devam etti.

Yıldırım, Pazar günü gerçekleştirilen yürüyüşün somut tahlilinin yapılması gerektiğini de ifade ederek “Somut duruma baktığımızda geçtiğimiz Pazar günü gerçekleştirilen mitingdeki sloganların, pankartların, açıklamaların ve mitingin kendisinin LGBTİ+’lara karşı nefret söylemleriyle dolu olduğu ortadadır. Bu bakımdan da nefret mitinglerinin ifade özgürlüğü altında desteklenmesinin ve meşrulaştırılmasının insan hakları hukuku bakımından imkanı yoktur” dedi.

‘RTÜK SUÇ İŞLİYOR’

Umut Rojda Yıldırım, iç hukukta ve uluslararası sözleşmelere aykırı olduğuna dikkat çekti. Yıldırım RTÜK’te yayınlanan ‘kamu spotu’nu ise ‘halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik’ olarak değerlendirdi. Yıldırım özetle şunları söyledi:

“AİHM’in de istikrarlı içtihatı bize bunu söyler. Öte yandan 2015 yılından beri yasaklanan, 2022 yılında 550’den fazla kişinin gözaltına alındığı, pikniklerin ve film gösterimlerinin polis tarafından basıldığı LGBTİ+ etkinliklerini göz önüne aldığımızda aslında bu nefret mitingilerinin önemi bir kez daha ortaya çıkıyor. Devlet, Anayasa’nın 10.maddesiyle düzenlenen ayrımcılık yasağına aykırı bir şekilde LGBTİ+’ların ifade özgürlüğünün sistematik olarak hedefe alırken diğer yandan nefret mitinglerine destek çıkıyor. LGBTİ+’ların da vergisini verdiği bu devletin bir kamu kurumu olan RTÜK, nefret çağrısının kamu spotu olarak yayımlanması kararını alarak aslında açıkça ve alenen halkı kin ve düşmanlığa tahrik suçunu da işliyor. LGBTİ+’ları hukuk önünde persona-non-grata (devletler arası ilişkilerde bir ülkeye girmesi veya o ülkede kalması ülkenin merkezi hükümeti tarafından yasaklanan yabancı kişi) ilan etmeye çalışanlara inat Türkiye halen taraf olduğu anlaşmalar gereği AİHM kararlarına, Avrupa Konseyine ve Anayasasına uymakla ve LGBTİ+'ların haklarını korumakla yükümlüdür.”

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar