Hüseyin Çakır

Hüseyin Çakır

İttifakla güçlü lider ve güçlü iktidarın sonuna doğru

AKP yönetimi MHP-BBP ideolojik söylemiyle iç içe geçtikçe AKP’ye oy veren seküler ve radikal dilden rahatsızlık duyan muhafazakârlar ittifaka sıcak bakmıyor, geleceğe dair kuşkuları artıyor.

Cumhurbaşkanlığı sistemiyle "üçüncü adam" tek liderlik sistemi ve tek başına, güçlü AKP iktidarı hedefleniyordu. Bu sistem altında 2023, 2073 hayalinin hukuki başlangıcı 16 Nisan referandumun üstünden bir yıl geçmeden hayal Araf’ta kaldı. İttifakla Araf’tan geçmeyi amaçlayan Erdoğan ve AKP yönetimi, MHP tarafından mutasyona uğratılarak, çıkardıklarını söyledikleri Milli Görüş gömleği yerine ülkücü-milliyetçilik gömleğini giyiyorlar.

Bu ittifakın anlamını oy toplamını artırma taktiği ötesinde MHP ideolojisiyle stratejik nikâh kıymak olarak okumak gerekiyor. Bahçeli, bu ittifakın beka sorunu ile bağlı olarak zaman sınırı koymadan uzun erimli olacağı açıklamaları yapıyor.

MHP’nin "devletin başına devlet gelecek" sloganı başka bir anlamda muradına ermiş görünüyor.  Bu slogan "Devletin başını Devlet yönetiyor" olarak değiştirilebilir.

Kısa bir anımsatma için iki örnek vermek gerekirse:

Ergenekon-Balyoz davaları dolayısıyla devletin güvenlik, bürokratik stratejik yönetim kadrolarındaki MHP’lilerin önemli bölümü tasfiye edilmişti. Fetullahçılardan boşalan devlet kadrolarının ve atılan MHP’lilerin yerine ülkücüler yeniden yerleştiriliyor. En önemlisi, AKP’nin "alnı secdeye değenler ve kıblemiz aynı" olarak tanımladığı Fetullahçılarla ideolojik işbirliğinin yerini, MHP-Ülkücülerin "Kızıl Elma" ideolojisinin aldığı en yetkili ağızlardan ilan edildi.

Barış Süreci döneminde Türk milliyetçiliğinin Türk olmayanları rahatsız edici kabul edilen: Örneğin sabahları ilkokullarda söylenen Andımız, Türk başlıklı devlet kurum adlarının değiştirilmesi gibi adımlar atılmıştı. Erdoğan "her türlü milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık" diyordu. Ayrıca Bahçeli-Erdoğan, AKP’li-MHP’liler arasındaki atışmalar ve karşılıklı ağır ideolojik suçlamaları anımsatmakla geçelim. Bunlar ne kadar geride kaldı, unutuldu, üstü örtüldü, "dün dündür, bugün bugündür" mü oldu, bunları görmek için çok uzun yıllar beklemeyeceğimizi düşünüyorum.

Bugün gördüğümüz gerçeklik ittifakla AKP yönetiminin MHP’nin ideolojik çizgisini canla başla savunur noktasına geldiğidir. İktidarın özellikle güvenlik ve milliyetçilik söylemini Devlet Bahçeli yönetiyor görünüyor, iktidarın politikalarını fiilen etkiliyor.

İttifak merkez sağın inişte olduğunu gösteriyor

İttifakın oy hesabı ötesinde stratejik ideolojik ittifak olduğunu söylemiştim. AKP bu stratejiyi geleneksel muhafazakâr sağın % 65-70 oylarını hedefleyerek şimdiye kadar izlediği bloklaştırmayı sağ-sol, milli-gayri milli bloklaşmasına dönüştürmeye çalışıyor.

Bunun için muhafazakâr, mütedeyyin, sağ, milliyetçi ve radikalleri aynı çatı altında toplamayı amaçlıyor. Bu amacı gerçekleştirebilmek için iki yöntem uygulanıyor. Birincisi, iktidarı paylaşma, milletvekilliği ve devlet kadrolarında kontenjan ayrılması. İkincisi, ittifak içinde yer alan partilerin ideolojik, politik söyleminin iktidar söylemi olarak kullanılması.

Tarihteki sağ-sol, muhafazakâr-mütedeyyin-milliyetçi kutuplaşmasını büyük ittifak çatısı altında toplamak gerçekçi görünmediği gibi, göle maya çalma hayali gibi görünüyor.

Demokrat Parti sonrası muhafazakâr sağ hep çok parçalı, çok ideolojili oldu. Merkezde ana akım partiler, AP, ANAP, DYP ve AKP gibi partiler oldu. Ana akım toplumsal değişimi doğru okuyamadığı veya devlet eksenine girdiğinde erimeye başladı, erimeyi durdurmak için her seferinde merkez sağın daha sağında yer alan daha ideolojik partilerle erime durdurulmaya çalışıldı.

Bu girişimlerin hiç birisi sürdürülebilir olmadı, dağılma durdurulamadı ve yeni bir söylemle muhafazakâr merkez kendini yeniden inşaa etti.

AKP iktidarı da aynı akıbete doğru gidiyor.

Güçlü tek başına iktidar döneminin sonuna gelindiğinin göstergesi ittifak arayışıdır. Bu durumda tek parti iktidarı zamanında yapılan büyük projelerin ihalesinin eşe dosta verilmesi, AB süreci ve Kürt meselesi gibi kadim sorunların çözümü ortaklar dolayısıyla kolay olmayacak.

Ve tek lider dönemi, liderlik paylaşımı ile eskisi gibi olamayacak. Karşılıklı esnemenin sınırı ve eğer geri adım atılacaksa bu nereye kadar olacak? Bunun gibi yumuşak sorunlar "tek parti istikrarı" sözünü ittifak istikrarsızlığına dönüştürmeye başladığında bu durumdan zararlı çıkacak olan AKP olacaktır.

AKP’nin kurucu ilkelerine yabancılaşma süreci…

AKP’nin kurucu ayarları, o zaman savunduğu değerler, savunduğu çoğulculuk, anti militarist ve toplumsal kapsayıcı dili dolayısıyla bu güne kadar birinci parti olarak muhafazakâr merkezde yer alabildi. AKP seçmeni kurucu değerler ve ilkelerle, ittifakla gelinen merkez sağ, milliyetçi-muhafazakâr AKP arasında seçime zorlanıyor. AKP’nin "Dava" partisi söyleminin içi de boşalıyor. Özellikle Milli Görüş duygusunu taşıyan partililer ve seçmenleri rahatsız eden önemli nedenlerden birisi de bu.

Muhafazakâr-mütedeyyin seçmen merkezin sağında yer alan, milliyetçi, İslamcı veya bazı cemaatleri temsil eden partilere hoş görüyle yaklaşıyor. Onlara iyi komşu, kardeş olarak yaklaşıyor. Ancak pılısını pırtısını toplayıp evine taşınınca veya her işine karışmaya başlayınca sırtını dönüyor. Bu sosyolojik gerçeklik ve siyasal davranış bir kenara not düşüldüğünde AKP’ye oy verenlerin kararsızlığı, yeni arayışı ve geldiği boyut anlaşılabilir.

AKP yöneticileri % 51 artı bire ulaşmak için AKP seçmenlerinin ittifak veya başka nedenlerle onaylamayanların yerini MHP-BBP ile doldurma hesabını yaptılar ve AKP’nin kurucu ilkelerine yabancılaşma sürecini radikal milliyetçilik peşine takmış durumdalar. İki yanı keskin kılıç gibi bir durum bu. İttifakla Erdoğan’ın başkan seçilme hesabı adına AKP yönetimi MHP-BBP ideolojik söylemiyle iç içe geçtikçe AKP’ye oy veren seküler ve radikal dilden rahatsızlık duyan muhafazakâr, mütedeyyinler ittifaka sıcak bakmıyor, geleceğe dair kuşkular artıyor.

Aynı durumun MHP tabanında da olduğuna dair yazılıp çiziliyor. Fakat MHP için öncelik ideolojik ilkeleri, oy çokluğu sonra geliyor.

Geleneksel merkez sağ oyları kazanmak ve büyük ittifak için, kâh soğuk savaş antikomünist söylemi, Camileri dam yapma hikâyesi, Kızı Elma hayali, Osmanlı ve İslam güzellemesi, İslam birliği, İslam ahlakı-haram helal gibi muhafazakârların ve milliyetçilerin değer verdikleri her şeyi aynı çuvala dolduruyorlar.

Büyük ittifakı birarada tutmak için  "bölücü, gayri milli" ve "yedi düvel bize düşman"  merkezli milliyetçilik propagandasını tutkal olarak kullanıyorlar.  

Kullanıyorlar da tutuyor mu? Kamuoyuna yansıyan anket sonuçları ittifak oylarının toplamının matematiksel doğrusallığının olmadığı yönünde.  

Matematiksek hesaplama yapmak gerekirse:

16 Nisan referandumuna katılan toplam seçmen 55.319.222

Katılanların sayısı 48.374.576,

Geçerli oy sayısı 47.528.949 katılım oranı % 85,32.

Hayır, 23.203.316, % 48,82

Evet, 24.325.633, % 51,18

Kullanılan oy sayısına göre cumhurbaşkanı seçilebilmek için yani  % 50+1 için 23.687.288 artı bir oy gerekiyor.

Bu duruma göre cumhur ittifakı içinde yer alacak partilerin matematiksel oy toplamı şöyle:

İttifakın 1 Kasım 2015 seçimlerinde aldıkları oylar:  

AKP, 23.673.541,

MHP, 5.691.737,

BBP, 259.572

TOPLAM: 29.624.850.

Matematiksel hesaba göre cumhur ittifakının güle oynaya başkanını seçtirebilmesi gerekiyor. Ama işler matematiksel hesapta olduğu gibi olmuyor, "evdeki hesap çarşıya uymuyor."  Sosyal ve ideolojik ilişkiler ve çelişkiler, siyasal kurgularla yapılan, matematik dengesi AKP aleyhine bozuluyor.

İttifakın ideolojik ve maddi kazananı MHP ve BBP oluyor.

Saadet Partisi'ni kilit veya kritik parti yapan iki boyut var. Birincisi AKP’nin kuruluşu sonrası Milli Görüş ilkelerini ve değerlerini savunmaya devam ediyor olması. Çekirdek parti oyları, 2007 seçimleri 820.299, 7 Haziran, 949.636, 1 Kasım 2015, 325.947. Temel Karamollaoğlu’nun ittifak çağrılarına karşı, "ittifak içinde yer almamız halinde AKP’nin başta demokrasi olmak üzere temel politikalarında değişiklik yapması gerekiyor" sözü Saadet Partisi'ni memnuniyetsiz AKP seçmenlerinin çekim merkezi yapıyor. Sık sık Abdullah Gül ve Saadet Partisi'nin yan yana getirilmesi AKP dışında muhafazakâr merkez arayışı. Öte yandan İslami demokrat, entelektüel, aydın ve sivil alanda yer alanlar, demokratik yeni bir siyasal merkez oluşturulması çalışmaları, memnuniyetsiz AKP’liler tarafından dikkatle izleniyor.

Sonuç olarak ittifak arayışı Türkiye’de Sistem değişikliğine gidilirken siyasetin yeniden yapılanmasını gündeme getiriyor. Siyasetin muhafazakâr sağında yeni arayış, sistem değişikliğini Araf’ta bırakıyor. Bu durum merkez sağı dil ve politik olarak radikalleştiriyor. Bu durumu dengeleyecek ve siyasal alanın normalleşmeye dönmesini sağlayacak ana muhalefet maalesef yetersiz. Hatta Suriye müdahalesiyle milliyetçilik yarışmasına giriyor, MHP’den kaçacak oyların İyi Parti yerine CHP’ye gelmesi için, şoven, milliyetçi dil dozajı artırılıyor.
Öte yandan CHP bir türlü geleneksel seçmen sosyolojisini kapsayacak ve muhafazakâr kesimi de etkileyen hikâye oluşturamıyor. Bu nedenle muhalefet muhafazakâr merkez kesimin içinden çıkıyor.

Ana muhalefetin referandum sonucu ortaya çıkan Hayır oylarını alma iyimserliği, yeni bir hikâye ortaya koyamadığı sürece yalnızca iyimserlik olarak kalabilir.

AKP’nin Araf’ta kalma durumu, CHP içinde geçerli. Bir türlü, ilkeli demokrasi savunucusu olamaması, HDP’yi ve Kürt siyasetçilere karşı yapılan adaletsizlikleri açık açık savunamaması CHP’yi Araf’ta kalmaya mahkûm ediyor.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hüseyin Çakır Arşivi