Ayla Akat Ata: Değişim ve dönüşüm zamanı gelmiştir

Ayla Akat Ata: Değişim ve dönüşüm zamanı gelmiştir
Kürt siyasetçilerden Ata, kadınların itirazlarını örgütleyerek hazırlandıkları bir seçim olduğunu belirterek, ‘Yaşanan her kriz, çözüm olanaklarını da içinde barındırır. Değişim ve dönüşüm zamanı gelmiştir’ dedi

Artı Gerçek-Kobanê’ye yönelik İŞİD saldırısını durdurmak için yapılan eylem ve etkinliklerin üzerinden 6 yıl geçtikten sonra 25 Eylül 2020 tarihinde aralarında Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş genel başkanları, parti yöneticileri ve seçilmişlerin de bulunduğu 21’i tutuklu toplam 108 siyasetçi hakkında başlatılan soruşturmanın yargılaması sürüyor.

Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam eden Kobanê Davası’ndan tutuklu Özgür Kadın Haraketi (Tevgera Jinên Azad -TJA) üyesi Ayla Akat Ata, Kobanê Davası ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

‘ADİL BİR YARGILANMA SÖZ KONUSU OLAYACAK’

2018 yılında soruşturma dosyası hakkında gizlilik kararının verilmesiyle hukuksuzlukların başladığını dile getiren Akat Ata, 3 bin 500 küsur sayfalık iddianameyi hukuken ele almanın mümkün olmadığına değindi. Akat Ata, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu iddianamenin 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından önemli bir başka dosyanın yargılanmasının yapıldığı günlerde bir hafta içinde değerlendirilerek kabul edilmiş olması da ayrı bir husus. Azmettirme başta olmak üzere TCK’da var olan bütün iştirak hükümlerinin sayıldığı, yanına üyelik ve yöneticilik konularak mahkeme heyetine sunulan bu iddianame ile 15 gün ara 15 gün yargılama şeklinde sürdürülen bir yargılamanın parçasıyız. Adil bir yargılanmanın söz konusu olamayacağı yönünde ısrarlı itirazlarımızın olduğu biliniyor ancak bir mesafe kat etmek bir yana mahkemenin özellikle savunma hakkını bir günle sınırlama kararı ve gizli tanıklardan üçünün biz yargılananlar ve müdafilerin yokluğunda dinlenmiş olması ile makasın daha da açıldığı söylenebilir.

‘ORTADA GERÇEK DEĞİL BİR KURGU VAR’

Mahkeme tutanaklarının bir sonraki duruşma periyodunun başlamasına iki gün kala yahut başladıktan sonra elimize ulaştığı bu yargılamanın, gizli tanık bayanları üzerine kurulu olması dahi hukuksuzluğu ortaya koymak için yeterli. Kaldı ki, birbirini tamamlayan bir beyan da söz konusu değil. Olamaz da. Çünkü ortada gerçek değil bir kurgu var. Bazen kurgu için lakin akla ihtiyaç olduğunu hatırlatıyoruz. Ama nafile tabii.”

‘ÜLKEYE YAPILAN EN BÜYÜK KÖTÜLÜK’

Hukuki değil siyasi bir yargılamanın söz konusu olduğu bir kumpasla karşı karşıya olduklarını vurgulayan Akat Ata, Kürt sorununun demokratik çözümünü merkeze alan siyasetin her zaman bir yargı tacizine maruz bırakıldığını ifade etti. Akat Ata, devamla şunları ifade etti: “Gözaltına alınan ve tutuklanan parti yöneticilerimiz ile kapatılan partilerimiz bunu bir gerçek olarak ortaya koyar. Siyasi iktidarlar değişse de çözümsüzlük siyasetinin bir parçası olarak mevcut hukuk mevzuatı ve yargı kurumunun katı yorumu, Kürt sorununun demokratik çözümü için düşünme ve ifade etmeyi, örgütlenme ve siyaset yapmayı ‘suç işlemeden’ imkansız kılmaktadır. Bunu bir hukukçu olarak bu ülkeye yapılan en büyük kötülüklerden biri olarak görüyorum.”

‘JİNA AMİNİ SEMBOL OLDU’

Ortadoğu’da yükselen kadın mücadelesini “heyecan ve umut verici” olarak ifade eden Akat Ata, İran’daki kadın direnişinin ilk olmadığına dikkati çekti. Akat Ata, konuya dair şöyle konuştu:

“43’üncü yılında olan İran Devrimi sonrası kadınların ilk direnişi, kaküllerini dışarıda bırakarak gelişmiş ama bugün saç yoksa günah da yok diyerek saçlarını kesen, sokaklarda dans ederek baş örtüsünü yakan İranlı kadınların çığlığı bölgesel ve küresel kadın hareketi tarafından da duyuluyor ve sahiplenilerek yükseliyor. Jîna Amini'nin katledilmesi İran da katı yönetime karşı halkın itirazının gelişmesinde bir sembol oldu. Eylemlerin katı ve onlarca ölümü beraberinde getiren sert müdahalelere rağmen yayılarak davam ediyor olması ise, iktidarı elinde tutan Molla rejimi için bugün olmasa bile yarın zamanın dolduğunu gösteriyor. Demokrasinin kurumsallaştığı ve içselleştirildiği bir alanda sokağa taşan ve ölümlerin yaşandığı, protestoların olmadığı bir gerçek. Çözüm için tam da buradan bakmak ve yola çıkmak gerekiyorken İran’daki rejimin olayları yatıştırmak bir yana, aldığı sert kararlarla körüklemesi bu süreci kısaltıyor.”

‘KADINLARI İŞİ HİÇBİR ZAMAN KOLAY OLMADI’

Dünyanın yarısı olan kadınların, değişim ve dönüşümün temel dinamiği olduklarını tarihe dönüp bakıldığında açık ve net bir şekilde görüleceğini dile getiren Akat Ata, sözlerini şöyle tamamladı:

“Fransız Devrimi, 1. ve 2. Dünya savaşlarına bakmak yeterli. Erkek egemen dünyanın aldığı savaş ve çatışma kararlarından en çok etkilenenin de kadın ve çocuklar olduğunu biliyoruz. Bugün kadınların Mezopotamya ve Ortadoğu’dan yükselen ‘kadın, yaşam, özgürlük’ diyerek, ortaya koydukları eşit, özgür yaşam iddiası bu gerçekten ve yaşanmışlıklardan bağımsız değildir. En çok etkilenen, en güçlü karşı koyuşu ve direnişi ortaya koymaktadır. Ve er ya da geç sonuç alacaktır. Türkiye açısından acı bir değerlendirme yapmak gerekiyor. Doğu’nun en uç sınırlarından Anadolu Yarımadası ve batının en uç sınırlarından Trakya, bir tarafı Avrupa, bir tarafı Asya, bir yanı Kafkasya, bir yanı Ortadoğu, tarihin başladığı Mezopotamya coğrafyası, yerin altı ve üstü ile zenginlikleri iştah kabartmış bir ülke…Üç kıtaya yayılan yüzlerce yıllık iktidarın sahibi bir imparatorluk geçmişi üzerine kurulan ‘demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti olma’ iddiasındaki Cumhuriyet Türkiye’si, son 40 yılına damgasını vuran şiddet gerçekliğiyle, darbe girişimleri ve darbeleriyle, demokrasisi tartışmalı bir ülke. Kadınlar ise her zaman ve her koşulda buluşmanın ve ortak kaygılar çerçevesinde söz söyleme zeminini yakalamış olmanın gerçekliğiyle var oldular Türkiye’de. Ancak ne yazık ki; milliyetçilik ve militarizmin Türkiye Kadın Hareketi’nin bileşenleri arasına ördüğü duvarlar aşılması kolay duvarlar değil. Ortak kaygılar arasına nasıl tanımlanırsa tanımlansın kamusal alanda yaşanan şiddeti koymak hiç de kolay değil. Ama biliyoruz ki; kadınları işi hiçbir zaman kolay olmadı. Hele ki 21. yüzyılın dünyasında çok daha zor.

‘DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM ZAMANI GELDİ’

Bugünün Türkiye’si hukukun üstünlüğünün rafa kaldırıldığı, demokrasisi can çekişen, yüzünü döndüğünü iddia ettiği Avrupa Birliği normlarını yok sayan -ki bu normlar acı yaşanmışlıklar sonrası kabul edilen insanlığa ait normlardır- Arap dünyası ile bağları zayıflamış, ekonomisi darda, yönünü Türk dünyasına çevirmiş ve orada nefes almaya çalışan bir Türkiye. Tabi ki itirazımız var. Ve kadınların itirazlarını örgütleyerek, hazırladıkları 2023 genel seçimleri var. Yaşanan her kriz, çözüm olanaklarını da içinde barındırır. Bu tespiti yapabiliyorsak yani farkındaysak değişim ve dönüşüm zamanı gelmiştir.”(MA)

Öne Çıkanlar