Bakırhan PM toplantısı öncesi konuştu: Bu savaş AKP-MHP iktidarının savaşıdır

DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, iktidarın Kürdistan bölgesinde çatışma ve savaş peşinde koştuğunu söyledi. Bakırhan, "Bu savaş AKP-MHP iktidarının savaşıdır. Muhalefet de bu oyuna gelmemeli" dedi.

Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Parti Meclisi (PM) üyeleri, yeni dönem mücadele hattını belirlemek ve planlama yapmak üzere partinin genel merkezinde toplandı.

DEM Parti Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan, toplantı öncesi açıklama yaptı. Suruç'taki bombalı saldırıda katledilen 33 kişiyi anarak başlayan Bakırhan, "Barış, demokrasi, özgürlük ve dayanışma köprüsünü büyüterek devam ettireceğimizin sözünü arkadaşlarımıza veriyoruz. Bu katliamı yapanlar, katliamın alt yapısını oluşturanları da buradan kınadığımızı belirtmek istiyorum" dedi.

'İKTİDARINI DEVAM ETTİRMEK İÇİN SAVAŞ ARIYOR'

Türkiye'nin de savaş politikalarında ısrar ettiğini vurgulayan Bakırhan, şöyle konuştu:

"Kendi iktidarını devam ettirmek için savaş ve çatışma arıyor. Tam da 2015’ten sonra yaşanan bir durumla karşı karşıyayız. Üçüncü dünya savaşı diyorlar, güvenlik meselesi diyorlar, Rojava’da halkların demokratik bir şekilde yaşamasını tehdit olarak görüyorlar.

Ne alakaları ve işleri varsa Federe Kürdistan Bölgesi'nde? Amêdiye'deki dağlarda, kırlarda, ovalarda üsler ve kalekollar kurmaya devam ediyorlar. Belli ki bunu belli bir süre daha devam ettirmeye çalışacak bu iktidar.

Halk açlık ve sefalet içinde. Emekliler geçim derdindeyken, ülkede büyük bir yoksulluk yaşanırken iktidar dün Rojava'da bugün Federe Kürdistan Bölgesi'nde bir çatışma ve bir savaş peşinde koşuyor. Buna itiraz ediyoruz, kabul etmiyoruz. Bu savaş ve çatışmalı anlayışa muhalefetin de destek olmaması ve bu oyuna gelmemesi gerektiğini buradan belirtmek istiyorum. Çünkü savaş AKP-MHP iktidarının savaşıdır. Türkiye halklarının savaşı değil. Kürtler tehdit değil, Federe Kürdistan Bölgesi'nde yaşayan insanlar Türkiye’nin güvenliği için tehdit değil.

Sadece bir şey var. İktidarın kendisini devam ettirmesi için orada bir düşman yaratmaya ve orayı bir savaş alanı haline getirmesi var. Dolayısıyla biz, bizim olmayan bu savaş karşısında dün olduğu gibi bugün de karşı durmaya devam edeceğiz."

'BU İKTİDAR ESMANUR'UN KATİLİDİR'

"Derin bir yoksulluk var. Ama Türkiye'nin ana gündemi savaş ve çatışmadır. Siz de dün izlediniz. Aslında cumhuriyet tarihinde olmadığı kadar büyük bir yoksulluk, derin bir kiriz var. Darbe dönemlerinde bile böylesine derin bir ekonomik kriz yaşanmamıştır. İnsanlar, topraklarını ekemedikleri ve biçemedikleri için mevsimlik işçi olup yollara düşüyorlar. En son dün Viranşehir'den Bursa'ya giden tarım işçilerinin traktörü devrildi. Traktörün altında 15 yaşındaki Esmanur ve ablası kaldı. Lanet olsun işte bu savaş ve çatışmayı isteyenlere. Türkiye’nin ekonomisini, Kürtler demokratik özgürlüklerine ve statüye kavuşmasın diye Rojava ve Federe Kürdistan Bölgesi'ne döken bu iktidar Esmanur’un katilidir.

'BU İKTİDAR BÜTÜN GÖZÜNÜ KÜRT KAZANIMLARINA DİKTİ'

"Bu iktidarın tek bir derdi var; Türkiye halklarını aç bırakmak, yoksul bırakmak, sermayeyi daha fazla güçlendirmek ve sermayenin karnını arşa çıkarmaktır. Artık bu çok iyi biliniyor. Bu iktidar bütün gözünü Kürt kazanımlarına dikmiş durumdadır. Kürt anasını görmesin diye yapmadıkları şey yok. Söylemedikleri bir şey yok. Emin olun üçüncü dünya savaşı 10 defa da çıksa bu iktidarın tüfeği Kürtlere dönük, elleri emekçilerin ve yoksulların cebinde olmaya devam edecektir. Bunların amacı da siyaseti de budur."

ÇÖZÜM NİYE KÜRTLER İÇİN YOK?

Dün birlikte izledik. Erdoğan, Kıbrıs’ta bir konuşmada "Müzakereye, görüşmeye Kıbrıs’ta kalıcı barışı ve çözümü sağlamaya hazırız” diyor. "Çözüm yolunda uzatılan hiçbir eli bugüne kadar boş çevirmedik" diyor. Peki Şam’a çözüm eli, Irak ve İran’a çözüm eli, Yunanistan'a çözüm eli... Olsun tabi her yerde olsun ama Kürt'e gelince tank top niye? Çözüm niye Kürtler için yok. Uzatılan çözüm eli neden Kürtlerin elini tutmuyor. Kürtler o kadar mı düşman?

Malazgirt’ten bugüne kadar ortak bir kader birliği yapmış, en zor günlerde birlikte durmuş, yüz yıllardır birlikte yaşayan Kürtlere çözüm eli yok. Müzakere yok. El uzatmak yok, elini tutmak yok. Dünyanın her yerindeki kendisine karşıt belirlediği güçlerle çözüm arayan bu mantığı biz eleştiriyoruz. Bu mantık bir yere gitmez.

'ESAD İLE BARIŞABİLİRSİNİZ AMA AFRİN'DEKİ KÜRT'ÜN NE SUÇU VAR?'

İşte tam da değerli arkadaşlar bu politikayı teşhir etmek lazım. Esad’la barışabilirsiniz, çözüm eli uzatabilirsiniz. Ama Efrîn'deki Kürt'ün ne suçu var? Amêdiyê'de yaşayanların ne suçu var? Daha bir kaç gün önce İsrail’in Gazze'ye attığı bombaların on misli büyüklüğündeki bombalar Amêdiye köylerinin ve çevresine düştü. Ormanlar yakılıyor. Doğa tahrip ediliyor. İnsanlar katlediliyor. 90'larda olduğu gibi Kürdistan’da boşaltılan köylerin aynısı bugün Federe Kurdistan Bölgesi'nde yapılıyor. Sen kimsin ne arıyorsun hangi hakla? Senin sınırların içinde olmayan bir coğrafyada Kürt köylerini boşaltmaya, orada kalekol yapma hakkını sana kim verdi?

KDP'YE ÇAĞRI: BİR ZAHMET SORSUNLAR

Tam da bu noktada Federe Kurdistan Bölgesi yöneticilerine de çağrı yapmak istiyoruz. Allah aşkına bir yönetim mi var orada? Böyle bir yönetim mi olur? Başka bir ülke, kendisinin olmayan sınırlarının ötesindeki bir bölgede 80 tane üst kuruyor. Amerika’nın Suriye’de kurduğu üstlerden daha fazla. Onlarca kalekol kuruyor. Oradaki yönetim 'Bu üstler, bu tanklar, bu toplar ne için? Kimin için?' sorusunu ne zaman soracak? Bir zahmet sorsunlar. Biz o üstlerin oradaki askeri güçlerin neden olduğunu çok iyi biliyoruz. Türkiye emekçileri ve ezilenleri de bunu çok iyi biliyor. Bunu sadece Federe Kurdistan Bölgesi yönetimi bilmiyor. Onlara çağrımızdır. Lütfen bu işgal politikalarına alet olmayın. Lütfen bu işgalin orada derinleşmesi, burada olduğu gibi Kürt'ün evini, köyünü, yaylasını yakmasını, köyleri boşaltmasını, orada yaşayan insanları perişan etmesine alet olmayın. Kürtlerin bu yaklaşımdan dolayı vicdanları sızlıyor. Buruk bir şekilde izliyorlar. Kürtler kendi aralarında ne zaman diyalog kurduysa, ne zaman konuştuysa, birlikte hareket ettiyse kazanımlarını büyüttüler. Rojava’da olduğu gibi. İŞİD saldırılarında gibi bir çok yerde ortak mücadele ettikleri gibi. Şimdi Kürtleri 70’lerde, 90’larda, 2000’lerde yaşanan kardeş kavgası yerine, acıların tekrar etmesi yerine, diyalogla kendi aralarında müzakereye bu işgalci politikalara karşı durmaya çağırıyoruz." (MA)

Öne Çıkanlar