Meral Danış Beştaş: Filistin’e zeytin dalı uzatıyorsunuz, Kürtlere karşı bomba tutuyorsunuz
Artı Gerçek - Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Türkiye'nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik hava saldırıları konusunda "Filistin’e zeytin dalı uzatıyorsunuz, barış güvercini oluyorsunuz ama Kürtlere karşı bomba tutuyorsunuz" dedi.
'FİLİSTİN MESELESİ ARAÇSALLAŞTIRILDI'
Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Ortadoğu’da yaşanan savaş ve ölümler özel olarak da Kuzey ve Doğu Suriye’de yaşananları paylaşmak istediğini söyledi. Ortadoğu’nun hegemon güçlerin savaş merkezi olma özelliğini koruduğunu hatırlatan Beştaş, “Dış güçler, uluslararası mekanizmalar, devletler Ortadoğu’yu sürekli savaş haline getirdikleri için, Kuzey ve Doğu Suriye’de, Gazze’de insanlar ölmeye devam ediyor” dedi. Beştaş, Filistin meselesinin araçsallaştırıldığına da vurgu yaptı.
‘SAVAŞIN MERKEZİ KÜRDİSTAN COĞRAFYASIDIR’
Savaşın merkez üslerinden birinin de "bir bütün olarak Kürdistan coğrafyası" olduğunu söyleyen Beştaş, “Kuzey Doğu Suriye’de, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde ve Türkiye’de bu çatışmalar, bu ölümler, bu savaş hali devam ediyor. Maalesef bunun en büyük sıkıntısını Türkiye’de yaşayan insanlar çekiyor” diye konuştu.
'FİDAN MSB SIFATI İLE AÇIKLAMA YAPTI'
Beştaş, "Dünya tarihinde bir Dışişleri Bakanı’nın savaş ve operasyon çağrısı yapmadığını" belirtirken "Ancak Dışişleri Bakanı Hakan Fidan böylesi bir çağrı yaptı" dedi. "Peki bizde ne oluyor? Filistin ve Kuzey Doğu Suriye'ye ilişkin nedir tutumumuz?" diye soran Beştaş, şöyle devam etti:
"Belki dünya tarihinde ve Türkiye tarihinde bir Dışişleri Bakanının savaş ve operasyon çağrısı yaptığını çok duymadık. Bu görev Milli Savunma Bakanı’nındır, askeri güçlerindir. Politikalar böyle belirlenir. Ama Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, belki Milli Savunma Bakanı sıfatıyla belki MİT başkanı sıfatıyla şöyle bir açıklama yaptı: ‘Özellikle Irak ve Suriye’de PKK ve YPG’ye ait alt yapı üst yapı tesisleri, enerji tesisleri silahlı kuvvetlerimizin istihbarat örgütlerimizin topyekûn meşru hedefidir. 3’üncü taraflardan ve şahıslardan operasyon bölgelerinden uzaklaşmalarını tasfiye ederim’ dedi. Devamında Ankara’da gerçekleştirilen saldırıya dair saldırganların Kuzey Doğu Suriye’den geldiğini tespit ettiklerini ifade ediyor ama buna ilişkin somut bir veri ve kanıt sunmaya gerek duymuyorlar. ‘Biz meşrudur, şuradan geldi diyoruz, siz de kabul edin’ diyorlar, ‘buna itiraz edemezsiniz’ diyor. Halbuki bundan önce bunun aksini defalarca yaşadık. Ceylanpınar saldırısı buna en önemli örnektir. Çözüm sürecinin bitirilmesine gerekçe olarak gösterilen bu eylemde sonradan söylenenlerin tamamının yalan olduğunu veriler ve kanıtlarla ispat edildi.
'AÇIKLAMA SAVAŞ HUKUKUNA AYKIRIDIR'
Dışişleri Bakanı’nın bu açıklaması; başlı başına taraf olduğumuz Cenevre Konvansiyonu’na, BM statüsüne ve savaş hukukuna aykırıdır. Hakan Fidan dünyaya ‘Ben bütün alt ve üst yapı tesislerini hedefliyorum’ derken aslında ‘yaşam alanları yok ediyorum’ diyor. Orada yaşayan Arap, Süryani, Kürt, Türkmen ve Ermeni halklarının oradan sürülmesini, susuz kalmalarının, elektriksiz kalmalarının emrini veriyor. Sonrasında 6 Ekim tarihinde kapsamlı bir operasyonun yapıldığını söylüyor.
'DIŞ POLİTİKANIN GÖREVİ NEDİR?'
Peki dış politikanın görevi nedir? Başka bir ülkeye saldırı emri vermek midir? Hayır değildir. Böyle bir siyaset yoktur. Bugün Hakan Fidan Meclis’e gelecek bunu onun yüzüne de ifade edeceğiz. Dış politikanın görevi ülkenin huzuru ve güvenini sağlamakla birlikte diplomatik ilişkiler geliştirmektir. Bu konuda her türlü yatırımdan tutalım, Türkiye’nin uluslararası arenada temsil edildiği makamdır dış işleri bakanı. Fakat maalesef böyle bir açıklama yaptı. Bu açıklamadan sonra ne oldu. Kuzey Doğru Suriye'de elektrik santrali, tuğla fabrikası, buğday depoları, gıda üretim tesisleri, baraj, köprü, yollar dahil çok sayıda yer hava saldırıları ile bombalandı. Burada bu saldırılarının adını koymak gerekiyor. Bir taraftan da İsrail’deki savaşı görüp, barış savunuculuğu yapıyorlar. İkiyüzlülüğün ve riyakarlığın dibini görüyoruz. Rojava’ya saldırılması ve bunun haklılığını savunulması kabulü bu iki açıklamayı yan yana koyduğumuzda resim çok net bir şekilde ortaya çıkıyor.
'FİDAN IRAK'A GİTTİKTEN SONRA NELER YAŞANDIĞINI BİLİYORUZ'
Açıkçası burada Hakan Fidan Irak’a gittikten sonra Federe Kürdistan Bölgesi’nde neler yaşandığını biliyoruz. Yine Hakan Fidan’ın ‘Gerekirse karşı taraftan dört füze attırırım, gerekçe yaratırız” sözleri, AKP’nin pragmatik iktidarının resimlerinden birini daha oluşturuyor. Burada bu çağrının ve yapılan saldırıların uluslararası sözleşmelerde savaş halinde sivil yerleşke ve tesislerin hedef alınması savaş suçu olduğu ve insancıl hukukla bağdaşmadığını açıkça bir kez daha ifade etmek istiyorum.
'EVET SAYIN ERDOĞAN, SAVAŞIN DA BİR AHLAKI VARDIR'
Burada bir de Cumhurbaşkanı’nın açıklaması var, Filistin ve İsrail meselesine ilişkin ne diyor; ‘bizim hem kendi terörle mücadelemizde hem de bölgemizde savaş ve çatışmalarda tavrımız gayet açıktır. Sivil yerleşim yerlerine yönelik hiçbir eylemi ve saldırıyı doğru bulmuyoruz, savaşın da bir ahlakı vardır.’ Evet Sayın Erdoğan savaşın da bir ahlakı vardır. Bu sözleri kamuoyunun takdirine sunuyorum. Başka bir tweetinde de ‘Gazze iki gündür ağır bir bombardımana maruz kalıyor, ateşe benzin dökmenin sivil yerleşim yerlerini bombalamanın kimseye bir faydası olmaz. Türkiye çatışmaların bir an önce durması ve gerilimin düşürülmesi için elinden geleni yapacaktır” diyor. Şu Gazze sözünü çıkaralım, bu sözlere imza atarım. Ama sadece Gazze için değil, bütün çatışmalı süreçler için Kuzey Doğu Suriye için de bu sözler kullanılırsa samimiyeti ve etkisi artar.
'İKİYÜZLÜLÜKTE SINIR TANIMAYAN BİR İKTİDAR PRATİĞİ'
Bir diğer tweetinde, şunu söylüyor; ‘Gazze’ye su verilmiyor, elektrik verilmiyor, hastaneler ne durumda çalışabiliyor mu bilmiyoruz. Maalesef hastaneler, okullar ibadet yerleri vuruluyor.’ Ben şimdi Kuzey Doğu Suriye'de bombalanan yerleri hatırlatarak bu soruyu aynen kendisine soruyorum; hani insan hakları? Derik’te hastane, Mahmur’da cami vuruldu. Yine, Eyn-İsa’da iki çocuk hayatını yitirdi. Kobanê ve diğer yerlerde korona hastanesi bombalandı. Qamişlo’da yaklaşık 2,5 milyon insana elektrik dağıtan yerin bombalanmasını nasıl izah edelim? Hani insan hakları diyoruz. Bu insanlar elektrik susuz nasıl yaşamını devam ettirecek. Bunu biz kendisine soruyoruz. Tarihte bunun çok örneğini görmeyiz, evrensel ölçülerde saldırılara rastlanmadı. Bunlar lanetlenir ve yaptırımlar uygulanır.
Bu ikiyüzlülüğü ve riyakarlığı açıkladıktan sonra şunu söylemek isterim; ölenlerin dili ve kimliği yoktur, hepsi insandır. Bizim yaklaşımımız budur. İnsanları ayrıştırmakta usta ulan bir iktidarla karşı karşıyayız. Canınız istediğinde ağzınızdan barışı eksik etmiyorsunuz. Bir elinizde zeytin dalı diğer elinizde bomba. Filistin’e zeytin dalı uzatıyorsunuz, barış güvercini oluyorsunuz ama Kürtlere karşı orada yaşayan halklara karşı bomba tutuyorsunuz. Dünya da biz de bu nedenle sizin samimiyetinize güvenmiyoruz. Kürtlere bomba, Filistin’e zeytin dalı uzattığınızı görüyoruz. İkiyüzlülükte sınır tanımayan bir iktidar pratiği ile karşı karşıyayız.
'DÜNYA DA İKİYÜZLÜ'
Peki bunu sadece AKP iktidarı mı yapıyor, hayır bu iki yüzlülüğü dünya da gösteriyor. Dünya kamuoyu şu anda suskun. Filistin ile ilgili yapılan tartışmalara bakıyoruz Kuzey Doğu Suriye’ye ilişkin bir tartışma göremiyoruz. ABD ve BM açıklama yaptı haklarını yemeyelim yine endişeliler maalesef, endişeyi aşamıyorlar. BM bu konuda rolünü oynamıyor. BM’ye çağrı yapıyoruz: Bir an önce bağlı olduğun ilkelere bağlı pratiklerini bekliyoruz.
'İSRAİL'DEN NE FARKINIZ VAR?'
Öte yandan YPG’yi ‘terör örgütü’ olarak ifade eden, orada yaşayanları da ‘terörist’ olarak gören bir zihniyet ile karşı karşıyayız. İsrail'den ne farkınız var? İsrail de Filistin’i ‘düzleştireceğim’ diyor. Böyle korkunç bir şey olabilir mi? Milyonlarca insanın yaşadığı yeri düzleştireceğim diyor. Burada da siz Kuzey Doğu Suriye’de yaşayan yaklaşık 5 milyon insanı terörist ilan ediyorsunuz. Sizin dışınızda bir tek Katar terörist ilan ediyor. ‘Ben kimi terörist ilan etsem siz de terörist ilan diyeceksiniz’ dayatması var. Aksini söylediğimizde vekillerimize fezlekeler ve soruşturmalar geliyor. Biz sizin terörist dediğinize terörist demek zorunda değiliz. Biz bir halkı ‘terörist’ olarak görmüyoruz. Sizin bu yaptığınız Kürt düşmanlığıdır. Biz Yeşil Sol Parti olarak savaşa karşı barış ve demokrasi mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.
'BİR ÇİFT SÖZÜM DE MUHALEFETE'
Bir çift sözüm de muhalefete var. Bugün Filistin sorunu ile ilgili konuşacağız. Kapalı oturum yapılacak. Bu anlattığım saldırılara ilişkin muhalefetten çıt çıkmadı! Çünkü iktidar yolu çiziyor sırat köprüsü gibi onlar da oradan geçiyor. Hiçbir şekilde muhalefet edemiyorsunuz. Haftaya da Irak Suriye tezkeresi gelecek. Orada da muhalefetin tutumunu göreceğiz.
'UZAĞA GİTMENİZE GEREK YOK, İMRALI’YA GİDİN'
Son olarak şunu söylemek istiyorum; biz Yeşil Sol Parti olarak savaşın, şiddet yöntemlerinin demokratik siyaseti engellediğini savunduk. Biz Kürt meselesinin kesinlikle diyalog ve barış müzakereleri ile çözülebileceğini savunduk ki hala o noktayız. Çok uzağa gitmenize gerek yok. Bu kadar para harcamanıza gerek yok. Bu kadar insanın yaşam alanlarını hedef almanıza gerek yok. Yapacağınız iş Bursa Gemlik’e, İmralı Adası’na gideceksiniz. Orada barışı isteyen ve yapabilecek kudrette olduğunu ispatlayan Abdullah Öcalan duruyor. Kendisinin çağrısı ile PKK’liler sınır dışına çıktı. Bir çözüm süreci yaşadık. Herkes nefes aldı. Hepimiz nefes aldık ve geleceğe daha umutla baktık ama bu yapılanlarla Sayın Öcalan'ın barış çağrısını görünmez kılmak için tecrit uyguluyorlar. Hiç kimseyle görüştürmüyorlar. Ne ailesi ne milletvekilleri ne de basınla.
'KÜRTLER HANGİSİNE İNANACAK?'
Tecridi kaldırın. Bu mesele sadece diyalog ile çözülür. Milyonlarca Türkiye yurttaşı sadece Kürtlerin değil ekmeğin, suyundan, yağından, ısınmasından kesip bombalara harcıyorsunuz, gerek var mı buna? Bir yandan Kürtlerle, şimdi bugün söyleyecekler kardeşiz diyecekler. Bir yandan gidip hastane bombalanacak, diğer yandan Mahmur’da cami bombalanacak. Kürtler hangisine inanacak? Yaptığınıza mı söylediklerinize mi? Tabi ki yaptıklarınıza, yaptıklarınızı yaşıyor iliklerine kadar.
'ÇÖZÜMSÜZLÜK DİLİNDEN VAZGEÇİN'
Bu çağrıyı tekrar tekrar yapıyorum. Kuzey ve Doğu Suriye’de de ve Türkiye’de de Kürt meselesinin çözümü kesinlikle barıştır, diyalogdur, çatışmasızlıktır. Orada 5 milyon Kürt yaşıyor, Türkiye’de 20 milyonu aşkın Kürt yurttaş yaşıyor. Onlar bizim kardeşlerimiz, yeğenlerimiz, teyzelerimiz, amcalarımız, dayılarımız. Biz bunu söylediğimizde; sizin terörü retoriğiniz devreye giriyor. Herkesi olduğu gibi bizleri de terörist ilan ediyorsunuz. Bu ülkede AKP politikasına göre milyonlarca terörist yaşıyor. Bu çözümsüzlük dilinden vazgeçin. Çağrımızı bir kez daha Meclis’ten yapıyorum. Tecridi kaldırın! Sayın Öcalan devreye girsin. Muhatap olarak bu işi çözebileceğini bir kez daha buradan ifade ediyorum.” (MA)