'Bu milliyetçi dil herhangi bir ülke sorununa çözüm üretemez'
Meclis aritmetiği ve Oğan’ın ikinci tura etkisi aşırı sağ ve milliyetçilik tartışmalarını beraberinde getirdi. Prof.Dr. Kaynar: "Ne Oğan ne Bahçeli'nin dili hiçbir soruna çözüm getiremez." Ferda Koç: "Neo-faşist uç mülteci düşmanlığı temelinde gelişiyor."

Oğulcan ÖZGENÇ
ANKARA - 14 Mayıs seçim sonuçlarına göre mevcut meclis aritmetiği, “Türkiye’de milliyetçilik ve aşırı sağ yükseliyor mu?” tartışmasını beraberinde getirdi. Zafer Partisi’nin seçim sonuçları, MHP’nin aldığı oy oranı ve Ata İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Sinan Oğan’ın cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turundaki etkisi söz konusu tartışmanın boyutlarını oluşturuyor.
Türkiye’deki aşırı sağı ve artan milliyetçiliği Siyaset Bilimci Prof. Dr. Mete Kaan Kaynar ve yazar Ferda Koç ile konuştuk.
‘MHP’NİN VARLIK NEDENİ KÜRT NEFRETİNE DAYANAN MİLLİYETÇİLİK’
Siyaset Bilimci Mete Kaan Kaynar, Türkiye’de milliyetçiliğin yükseldiğini anlamak için partilerin oy oranlarına bakmak gerekmediği görüşünde. Türkiye’de milliyetçi hassasiyetlerin ciddi biçimde yükseldiğini ve yükseltildiğini vurgulayan Kaynar, ekonomik kriz arttıkça insanların mağduriyetlerini birtakım bağlılıklarıyla ve milliyetçilikleriyle göstermeyi tercih ettiğini belirtti.
Kaynar, Türkiye’deki sığınmacı sayısına dikkat çekerek, “Bunun sosyal, siyasal birçok nedeni olabilir ama sonuçta sığınan insanlar bundan ciddi bir tedirginlik duydu. Siyasiler de bunu milliyetçi reflekslerle gıdıklamaya çalıştılar. Bu da insanlarda milliyetçi hassasiyetlerin artmasına neden oldu. Milliyetçi hassasiyetleri arttıran bir diğer sebep de Cumhur İttifakı’nın siyasi pazarlıklarda HDP’yi ötekileştirmenin dili olarak milliyetçiliği kullanması oldu. ‘Terörle işbirliği yapıyorsunuz’ söylemlerinin karşılığı milliyetçi reflekslerle ortaya kondu” tespitinde bulundu.
İttifakların milliyetçi reflekslerin artmasına olan etkisini de değerlendiren Kaynar, AKP’nin kendisini ayakta tutabilmek için HDP’yi terörist, kendisini ise milliyetçi olarak gösterdiğini ifade etti. Kaynar, MHP’nin de varlık nedeninin Kürt nefretine dayanan bir milliyetçilik düşüncesi olduğunu vurgulayarak, “Erken cumhuriyet döneminde her ne kadar eleştirirsek eleştirelim pozitif bir milliyetçilik var. Bir şey yapmaya dönük bir milliyetçilik var. Şimdi ise bir şeylerden nefret ederek ya da ettirerek ya da onlara tepki göstererek yükseltilen bir milliyetçilik düşüncesi var. Bu son zamanlarda iyice artmaya başladı. Örneğin MHP’nin varlık nedeni, ötekine duyduğu nefreti milliyetçi bir dille ortaya koymasında gizli. Bu dil, 2015 sonrasında AKP tarafından da şiddetle kullanılmaya başlandı. Bu da milliyetçi hassasiyetleri körükledi” yorumunu yaptı.
‘BU FAŞİZAN DİL BÜTÜN KÜRTLERİ TERÖR ÖRGÜTÜ ÜYESİ OLARAK GÖRÜYOR'
İkinci tur seçimlerine kısa bir zaman kala Sinan Oğan’ın da bir pazarlık unsuru olarak ortaya konduğunu belirten Kaynar, bu zaman diliminde Kılıçdaroğlu’nun dilinin Bahçeli’yi aratacağı fikrinde. Kaynar, Oğan’ın adaylığının artan milliyetçi reflekslere olan etkisini farklı boyutlarıyla ele aldı. Anayasadaki Türklük ibaresi korunması şartının Oğan’ı Cumhur İttifakı’ndan uzaklaştırdığını ifade eden Kaynar, “Oğan’ın ‘Anayasanın ilk dört maddesinin değiştirilmesi tartışılmasın’ söylemi onu biraz daha Millet İttifakı’na yaklaştırıyordu. Çünkü orada laik, sosyal, hukuk devleti gibi bir tanım var. Oğan’ın şartlarından bir diğeri de terör örgütleri ve terör örgütleriyle iltisaklı olan siyasi partilerle araya mesafe konulması. Millet İttifakı’nda en fazla sorunu yaratacak olan bu. Bu faşizan dil, bütün Kürtleri terör örgütü üyesi ya da şiddetle bağlantılı olarak görüyor. Onlar için HDP ile PKK arasında bir fark yok ve bütün Kürtleri homojen olarak görmek gibi bir eğilimleri var. Ama şu an öyle bir iklimdeyiz ki bunu CHP’nin dile getirmesi mümkün değil” dedi.
Kaynar, Oğan’ın mevcut durumda isteklerini dayatma noktasında olduğunu belirterek, “Bu durum da milliyetçi dili körükleyecektir ama ister Erdoğan kazansın ister Kılıçdaroğlu kazansın seçimden sonra bu milliyetçi dil yerle yeksan olacaktır. Çünkü ne MHP’nin ne de Oğan’ın milliyetçi dili herhangi bir ülke sorununa çözüm üretebilecek bir dil değil” değerlendirmesinde bulundu.
‘NEO-FAŞİST UÇ ZAFER PARTİSİ'NDE ÖRGÜTLENİYOR’
Yazar Ferda Koç, “aşırı sağın yükselişi” kavramının olguyu tanımlamak için uygun olmadığı görüşünde. Türkiye’de aşırı sağın siyasi islam ve ırkçı faşist hareket olarak iki bileşeni olduğunu ifade eden Koç, “Bu akımlar Türkiye'nin, ırkçılık, dinci gericilik ve devletçilikten oluşan “siyasi gericilik” havuzunun merkezine oturmuş iki faşist kümesini oluşturuyor. Irkçı faşist hareket içerisinden, Avrupa'da ve sanayileşmiş üçüncü dünya ülkelerinde gelişen neo-faşist hareketlere benzeyen yeni uçlar gelişiyor. Bu neo-faşist uç mülteci düşmanlığı temelinde gelişiyor ve Zafer Partisi'nde siyasi olarak örgütleniyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de Sinan Oğan'ın adaylığında siyasi temsilcisini buluyor” tespitini yaptı.
Koç, mülteci düşmanlığının CHP’deki sosyal demokrat ve Atatürkçü kanat içinde de etkili olduğunu, Muharrem İnce’nin ve Memleket Partisi’nin söylemlerinin de neo-faşist yaklaşımla şekillendiğini söyledi.
Karşı karşıya olduğumuz gerçeğin, siyasi gericiliğin ırkçı mecralarını çeşitlendirerek geliştiği ve güçlendiği gerçeği olduğunu ifade eden Koç, Türkiye’deki neo-faşist hareketin yükselişinde nüfusun yüzde 10’una ulaşan mülteci dalgasının etkili olduğunu vurguladı.
'TEK BİR SİYASİ ÖZNENİN ESERİ DEĞİL'
Bu durumun tek bir siyasi öznenin eseri olmadığını belirten Koç, “Bu yönüyle karşımızdaki, bir toplumsal tepkinin dar anlamıyla gerici, reaksiyoner bir hatta siyasallaştırılmasıdır. Ama hızlı ve kitlesel göçün yarattığı “toplumsal rahatsızlığın” yabancı düşmanlığı temelindeki siyasallaştırılması tek bir siyasi öznenin eseri değil. Bu tepkiyi siyasi temeli haline getiren neo-faşist Zafer Partisi, sağın parçalanması sürecinin bir ürünü olarak MHP içerisinden çıktı. Zafer Partisi'nin Türkiye'nin kontrgerilla sisteminde özel konuma sahip kadrolar tarafından geliştirildiğini de görmemiz gerekiyor” dedi.
‘NEO-FAŞİZME KARŞI MÜCADELE BİR ALT BAŞLIK’
Koç, Türkiye özelinde neo-faşist hareketin karşısına koyulabilecek alternatif için şunları söyledi:
“Neo-faşist akımın yükselişine karşı mücadeleyi AKP-MHP iktidarına karşı mücadelede somutlaşan faşizme ve neoliberalizme karşı mücadeleye bağlı olarak ele almak gerekir. Neo-faşizme karşı mücadele, iktidardaki faşizme karşı mücadelenin bir alt başlığıdır. AKP’nin Suriye politikasının sosyalist eleştirisi, mülteci sorununun sosyalist çözümünün içine yerleştirileceği doğru çerçevenin de önemli bir bileşenini oluşturur ve neo-faşist hareketin iktidarla bütünleşen özünü ortaya çıkarır.
Anketler yanıldı: Göçmen karşıtlığı milliyetçiliği büyüttü
14 Mayıs 2023 seçimleri: Anketler seçim sonuçlarını nasıl görmüştü?