DBP Eş Genel Başkanları: Türkiye’de rejim değişikliğini belirleyen Kürt sorunudur

DBP Eş Genel Başkanları: Türkiye’de rejim değişikliğini belirleyen Kürt sorunudur
Çiğdem Kılıçgün Uçar: "Türkiye’nin bütün politikalarını sosyal, siyasal, ekonomik temelini oluşturan bir Kürt sorunu gerçekliği var." Keskin Bayındır: "Kürt halkının siyasi iradesini gasp eden iktidar, kültürel asimilasyon uygulamaya çalışıyor."

Esra ÇİFTÇİ


Artı Gerçek - Demokratik Bölgeler Partisi’nin (DBP) 6’ıncı Olağanüstü Kongresinde yapılan seçimlerde, Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır yeni eş genel başkanlar olarak seçildi. Uçar ve Bayındır'a, yeni dönemde eskisinden farklı nasıl bir DBP göreceğimizi sorduk.

'EN ÖNEMLİ ÇALIŞMAMIZ ÖRGÜTLENME OLACAK'

İlk sözü, Çiğdem Kılıçgün Uçar’a veriyoruz. Uçar, Demokratik Bölgeler Partisi’nin, Kürdistan’da Kürt halkının 90’lı yıllardan bu yana kendi siyasi partilerini kurmalarından itibaren yol aldıklarını seslerini, sözlerini kendi değerleriyle, kendi diliyle yarattıkları mirası taşıdığını söyleyerek söze başlıyor.

Türkiye’de tekçi sistemin dayattığı bir siyaset yapma biçimi olduğunu, kurulan bütün partilerin bu tekçilik sınırlarının içerisinde kalarak devam ettiklerini belirten Uçar, Kürt halkının 90’lı yıllarda başlatmış olduğu mücadeleyle birlikte gerçek bir alternatif siyaset, çoğulcu bir siyaset yapma geleneğini oluşturduklarını ve halen bu geleneğin yürütücüsü olduklarını ifade ediyor. Uçar şunları söylüyor:

"2019 yılında biraz küçülmeye gitmişti DBP. 2022 yılındaki kongreyle birlikte Kürdistan’da tüm illerde örgütlenme, Kürt halkının taleplerinin sesi olma, özellikle Kürdistan coğrafyasında yaşanan her türlü haksızlık, hukuksuzluk, eşitsizlikle ilgili etkin mücadele yürütme konusunda önemli bir sorumluluk aldı. Geldiğimiz aşamada geçirdiğimiz bütün siyasal süreçler bağlamında da önümüze çıkan en büyük sorun halk örgütlülüğünün, kitle örgütlülüğünün zayıflamış olması. Bu bizim eksikliğimiz kadar devletin özellikle çöktürme planı sonrasında yürütmüş olduğu özel savaş politikalarının da özel etkisinin olduğunu söylemek lazım. Karşı karşıya olduğumuz en önemli mesele örgütsüz bırakılmak, bu halkın tekrar güçlü bir şekilde örgütlendirilmesi ki kongre ve konferansımızı da bu amaçla yaptık. Yani örgütlü bir toplumla özgür bir yaşamı kurma şiarıyla gerçekleştirdik. En önemli çalışmamız örgütlenme olacak."

'ULUSAL BİRLİĞE İHTİYAÇ VAR'

Çiğdem Kılıçgün Uçar, diğer Kürt partileriyle yeni döneme ilişkin nasıl bir politika izleyeceklerine de değiniyor.

Seçim döneminde özgürlük ve demokrasi ittifakının kurulduğunu, bunun biraz seçim çerçevesinde bir araya gelme olduğunu söyleyen Uçar, Kürdistan’daki Kürdi partiler açısından ve kendileri açısından seçimi de aşan bir oluşuma ihtiyaç olduğunu belirtiyor. Bir mücadele birliğine ihtiyaç olduğunun altını çizen Uçar, bu kapsamda yeniden bir araya gelerek, yol haritalarını birlikte oluşturacaklarını ifade ediyor ve şöyle devam ediyor:

“Bu sadece bizim talebimiz değil çünkü Kürdistan üzerinden çok ağır politikalar yürütülüyor. Devletin şiddet politikalarının en derinleştiği yer Kürdistan ve neredeyse tüm Türkiye’yi bu politikalar üzerinden yönetmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla biz de mücadele alanlarımızı ortaklaştırdığımız daha güçlü bir araya geldiğimiz ortak sesimizi kurduğumuz alanlar yaratmaya çalışıyoruz. Kürt halkının da birçok talebi konusunda ortaklaşmalar var. En önemlisi de bir Kürt ulusal birliğine ihtiyaç var. Hem Kürdistan’daki Kürtler açısından hem de Orta Doğu’daki tüm Kürtler açısından bir ulusal birlik çalışması var. Bu konuda hem Kürdili partilerin hem de bizim sorumluluğumuz var."

'KENDİNİ İNKAR EDEN BİR TÜRKİYE GERÇEKLİĞİNDE KÜRT SORUNU VAR'

Uçar, Kürt sorunu ile Türkiye’nin kendi gerçekliğini, kendi kuruluş özünü inkâr ederek yeni bir hat çizdiğini, Türklüğün, Sünniliğin, milliyetçiliğin, cinsiyetçiliğin esas alındığı bir ulus devlet inşasının kurulduğunu ifade ediyor. Kürtlerin dışında birçok halkın, inancın ulus devletin kurulma aşamasında katliamlara maruz kaldığını ifade eden Uçar, geldiğimiz nokta ise tek ulus, tek kimlik, tek dil üzerinde bir devlet yapılanması oluştuğunu belirtiyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor.

"Dolayısıyla kendini inkâr eden bir Türkiye gerçekliğinde Kürt sorunu var. Kürt sorununun çözümü mümkün mü değil mi? Tartışmak çok önemli. 100 yıllık bir sorun. 1 Ekim’de meclis açılışında söz sadece Cumhurbaşkanına veriliyordu ve Cumhurbaşkanı sadece kendi cephesinden pembe bir Türkiye tablosu çizdi, öyle bir tablo yok oysa. Türkiye’de AKP’liler öyle görüyor çünkü sadece mutlu olanlar onlar. O tablonun dışında Türkiye’nin bütün politikalarını sosyal, siyasal, ekonomik temelini oluşturan bir Kürt sorunu gerçekliği var ve bu gerçekliğin karşısında sorumluluk almayan bir devlet var. O zaman biz sorumluluk alacağız, siyasi partilere, çözüm sürecinde yer almış akil insanlara, aydınlara, yazarlara, sivil toplum örgütlerine, sendikalara bir çağrımız oldu, bu gerçeklik karşısında sorumluluk almaya davet ettik. Bu sorununun çözümünde baş müzakereci olarak tarif edeceğimiz kişi İmralı’da 25 yıldır mutlak tecrit altında olan Sayın Abdullah Öcalan’dır. Dolayısıyla Kürt sorununun çözümünde öncelikli olarak yapılması gerekenlerden biri de bu tecrittin kaldırılarak, sayın Öcalan’ın görüşlerini, önerilerini, katkılarının alınabilmesi için koşulların yaratılması gerekiyor, bu koşulun kendisi de özgürlüğünün sağlanmasıdır."

'YEREL SEÇİMLERE İLİŞKİN SİYASAL STRATEJİMİZİ KAMUOYUYLA PAYLAŞTIK'

Çiğdem Uçar Kılıçgün’den sonra sözü Demokratik Bölgeler Partisi’nin diğer Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır’a veriyoruz. Keskin Bayındır ile ağırlıklı önümüzdeki yerel seçimleri konuştuk.

DBP olarak bileşeni oldukları HEDEP ile yerel seçimlere gireceklerini söyleyen Bayındır, HEDEP’in bölgede çok güçlü bir sonuç alması için DBP olarak ellerinden geleni yapacaklarını vurguluyor. Bayındır, yerel seçimlere ilişkin de siyasal stratejilerini kamuoyuyla paylaştıklarını ifade ediyor ve şöyle devam ediyor:

"Yerel seçimlere ilişkin arkadaşlarımız illerde ilçelerde sahada aktif bir şekilde çalışıyor. Bizler açısından son aşamalar kaldı, muhtemelen onlarda önümüzdeki ay başı itibariyle aday adayların belirlenme süreci ve yöntemlerini halkımızla açık bir şekilde paylaşacağız. Geçen hafta Ankara’da yerel yönetimler konferansı gerçekleştirdik, orada çerçeve itibariyle bir yol haritası ortaya çıktı. Aralık ayı itibarıyla yerel seçimlere hem örgütlenme faaliyetleri hem aday adayların nasıl seçileceği, hangi yöntemlerle seçileceğini kamuoyuyla paylaşacağız."

'KAYYIMLAR BÖLGEDE ÇOK CİDDİ HASARLAR BIRAKTI'

Kayyımların bölgede çok ciddi hasarlar bıraktığını söyleyen Bayındır, özellikle gasp edilen belediyelerin maddi imkanları üzerinden talan, yolsuzluk, hırsızlıkların yansıdığını belirtiyor ve şöyle devam ediyor.

“Esas olarak AKP-MHP iktidarının Kürt halkının siyasi iradesini ve toplumsal iradesini gasp etmenin arkasında çok tarihsel bir gerçeklik yatıyor. Bu da özellikle yerel yönetimler deneyimleri üzerinden Kürt halkının elde etmiş olduğu kültürel, politik ve demokratik bilinç zihniyeti söz konusu. Bu anlamıyla tarihsel olarak geçmişten bu yana, asimilasyon ve kültürel soykırım hedeflerini gerçekleştirmek isteyen AKP-MHP iktidarı bu anlamıyla Kürt halkının yerellerde açığa çıkan siyasi iradesini gasp ederek aslında Kürdistan’da çok yaygın bir şekilde kültürel asimilasyonu uygulamaya çalışıyor. Kadınların kazanımlarını, gençlik merkezlerinin, kurumlarının, kendilerini ifade edebilecekleri zeminlerin ve mekanların kapatılması, yine Kürt diline ve kültürüne yönelik adeta savaşırcasına ortadan kaldırmaya dönük belediyelere atadıkları kayyımlar üzerinden kapsamlı bir saldırı söz konusu, bu da Kürt toplumunun Kürt kültüründe elde etmiş olduğu kazanımlar açısından ciddi tahribatlar yarattı."

'GASP EDİLEN BELEDİYELERİMİZİ ALACAĞIZ'

Keskin Bayındır, önümüzdeki yerel seçimlerde gasp edilen belediyeleri almayı hedeflediklerini söylüyor. “Fakat yarattıkları kültürel tahribatın yansımalarına baktığımızda elbette ki yeniden toparlamak kolay olmayacak” diyen Bayındır, belediyelerin olması gereken bir zemine ulaşmasının zaman alacağının altını çiziyor ve şöyle devam ediyor:

“AKP-MHP iktidarının Kürt halkının siyasi iradesine ipotek ve gasp etme yöneliminin arkasında Kürt halkının kazanımlarını, Kürt kültürünü, Kürt dilini, demokrasi bilincini ve örgütlenme sistemini tamamıyla dağıtarak bunun yerine Kürdistan’da özel savaş yöntemleri olarak ifade ettiğimiz uyuşturucu, fuhşu, toplum içerisinde meydana gelen olumsuz olayları yaygınlaştırma hedefleri söz konusu. Bu anlamıyla gücümüzün ve irademizin uzandığı her yere partimizin politik programını toplumla, halkla buluşturmak, aynı zamanda bu politik program etrafında mücadele eden bir toplum gerçeğini de açığa çıkarmak var. Tabii hala yetersiz olduğumuz birçok nokta var, gün geçtikçe arkadaşlarımızla birlikte hem DBP’yi büyüten hem de DBP’nin politik programını halkla buluşturan bir mücadele stratejisini hedeflediğimizi ifade edebilirim."

Öne Çıkanlar