DEM Partili Cengiz Çiçek: Eskiden ‘kart kurt’tuk şimdi jeopolitik Kürt kartı olduk

DEM Partili Cengiz Çiçek: Eskiden ‘kart kurt’tuk şimdi jeopolitik Kürt kartı olduk
DEM Partili Cengiz Çiçek Meclis'teki bütçe görüşmelerinde konuştu: Eskiden ‘kart kurt’tuk, şimdi jeopolitik Kürt kartı olduk birileri nezdinde. Biz bir halkız; dilimiz var, kültürümüz var. Varlığımızı herkes kabul ediyor.

Artı Gerçek - Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) İstanbul Milletvekili Cengiz Çiçek, 2025 Yılı Bütçe Kanun Teklifi görüşmeleri kapsamında Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği üzerine konuşma yaptı. “Eskiden ‘kart kurt’tuk biz, şimdi jeopolitik Kürt kartı olduk birileri nezdinde. Biz bir halkız; dilimiz var, kültürümüz var. Şimdi varlığımızı herkes kabul ediyor ama bugün bir jeopolitik kart olarak kullanılmak isteniyor Kürt halkı” diyen Çiçek, Kürt halkının hangi siyasal değerler etrafında yaşayacaklarına karışamayacaklarını söyledi

Politika kurumunun aynı zamanda bir çözüm kurumu olduğunu belirten Çiçek, “Aynı düşünmek zorunda değiliz ama bu farklı düşüncelerin bir şekilde çözüme dönük bir odak oluşturması gerekiyor” açıklamasında bulundu.

Çiçek, “millî güvenlik kavramından başlayalım; kavramları yerli yerine oturtmak zorundayız” diyen Çiçek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bizim inandığımız bir şey var: Bir coğrafyayı, kültürler mozaiği olan bir coğrafyayı ‘millîlik’ adı altında tekliğe hapsederseniz ve o millîliğin güvenliğinin arayışına yüzyıldır girerseniz ekonomik açıdan, kültürel açıdan hiçbir zaman iflah olmayız. İtirazımız tarihsel olgulardır; bir şeye kuru karşıtlık yapma gibi bir derdimiz yok, çözüm aklı mutlaka devreye girmelidir. Bakın, millî olan, içe kapanır; millî olan, yurdu sermayeye açar; millî olan, ayrıcalıklı bir sermaye ekibi çıkarır ve millî olan -ne yapar biliyor musunuz- ülkenin bütün kaynaklarını çarçur ettirir; aynı, mitolojide Prokrustes’in yatağı gibidir millî olan. Sizin “millî” tanımınıza uymayanlar uzunsa uzuvları kesilir, kısaysa yatağa bağlanır, çekilir. İşte, aslında, bu, aynı zamanda millîlik iddiasında olanların kendi millî değerlerine, kendi kültürlerine de en büyük hakaret olur.”

Son dönemlerde güncellemeyle ilgili epey tartışma olduğunu belirten Çiçek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bakın, biz söylemiyoruz arkadaşlar, söylediğimiz her şeyin tarihsel bir dayanağı var. Dönemin Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, bir Dersimliyim aynen şunu söylüyor: Dersim evvela koloni gibi nazarıitibara alınmalı; Türk camiası içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra da tedricen öz Türk hukukuna mazhar kılınmalıdır. ‘Koloni’ arkadaşlar; bakın, biz söylemiyoruz bunu, zamanında Millî Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı yapmış biri söylüyor, ‘Sömürge hukuku gibi ele alınmalıdır’ diyor. Biz burada kimseyi incitmemek için sömürge hukukundan bahsetmiyoruz. Bakın, o sömürge aklı ne yapıyor biliyor musunuz? Bakın, 1937 yılına ait vesika; Maliye Bakanlığının tam Dersim katliamı öncesi Başbakanlığa gönderdiği bir şey. 20 ton gaz bombalama işleminde kullanılmak için dönemin Nazi Almanya’sından 20 ton gaz alınıyor ve ne hikmettir, kimden ne saklanıyor bilinmiyor ama bu resmî evrakta aynen şu söyleniyor, diyor ki: ‘Almanya'dan gizli pazarlıkla satın alınması gerekiyor’.

‘KİMDEN NEYİ SAKLIYORSUNUZ, DURUP DURURKEN EKONOMİK KRİZ OLMAZ’

Kimden, neyi saklıyorsunuz? Bir başka vesika, tarihî vesika, araştırın, bulun değerli arkadaşlar; Amerika'dan alınan bombardıman uçakları için bir yıllık malzeme ihtiyacı hasıl olmuş, 200 bin Amerikan dolarına bir yıllık bir uçağın maliyeti alınıyor ve acil alınması gerekiyor çünkü onların kalkış yapması gerekiyor. Nereye? Dersim coğrafyasına. Bakın, bu tarihî vesikalar şunu gösteriyor: İşte ‘dışa bağımlılık’ dediğimiz şey bu tür şeylerle oluşur, durup dururken ekonomik kriz olmaz. Bugün ne oldu? Güncelleyelim bugüne; dün sınırların içerisinde bombalamalar bugün sınırın ötesine gitti. İşte, yüzyıllık ulus devletçi sistem militarist akılla, askerî akılla sorunlara çözüm üretmeye çalışırsa çözümsüzlük girdabında boğulur değerli arkadaşlar, bunu bu şekilde de ele almamız gerekiyor.”

'KÜRT HALKININ HANGİ SİYASAL DEĞERLER ETRAFINDA YAŞAYACAĞINA KARIŞAMAZSINIZ'

“Eskiden ‘kart kurt’tuk biz, şimdi jeopolitik Kürt kartı olduk birileri nezdinde. Biz bir halkız; dilimiz var, kültürümüz var. Şimdi varlığımızı herkes kabul ediyor ama bugün bir jeopolitik kart olarak kullanılmak isteniyor Kürt halkı” diyen Çiçek, Kürt halkının hangi siyasal değerler etrafında yaşayacaklarına karışamayacaklarını söyledi. Çiçek, şöyle devam etti:

“Bizim nasıl yaşayacağımıza, Kürt halkının hangi siyasal değerler etrafında yaşayacağına karışamazsınız. Bugün söz konusu olan Rojava'da saldırı altında olan sadece Kürt varlığı değildir, aynı zamanda Kürt'ün yaşam biçimine, yaşamını nasıl örgütleyeceğine dair bir saldırı vardır. Bakın hep hamaset yapılıyor, Rojava Toplu Sözleşmesi'nden 3 örnek vereyim, Anayasası'ndan madde 3: ‘Suriye özgür, demokratik ve bağımsız bir devlettir.’ Burada ne dönüyor? ‘Kürtler bölücü, Suriye'yi bölmek istiyor.’ Başından beri yazılı metinlerinde Suriye'nin devlet bütünlüğüne, ülke bütünlüğüne saygı var, aynen burada olduğu gibi. Madde 23: ‘Herkes ekolojik toplum esaslarına göre yaşama hakkına sahiptir.’ diyor.

‘ÜLKENİN DÖRT TARAFI TALANLA KARŞI KARŞIYA’

Neyin tehlikesi bu? Ülkenin dört bir tarafı Akbelen'den Cudi'ye ekolojik talanla karşı karşıya, sizin sorunlarınızı aynı zamanda bir çözüm önerisidir bu. Bir başka madde, madde 42, alın ekonomik krize çözüm reçetesi Rojava Toplu Sözleşmesi'nden: ‘İnsan ihtiyaçlarına ve insan emeğine göre onurlu bir yaşamı tesis üzerine kurulur ekonomik sistemler ve tek elde toplamayı, toplum aleyhine birikimi ve stoku reddediyoruz’ diyor. Ama burada 5'li çete başta olmak üzere ülkenin bütün kaynakları yandaşlara peşkeş çekiliyor ve toplum düşmanlığının adı budur. Toplum karşıtlığının adı budur değerli arkadaşlar. O yüzden çözümü ısrarla ve inatla savunacağız.”

‘ARADAN GEÇEN 36 YILDA BU FIRSATLAR KİM ADINA KAÇIRILMIŞTIR?’

Son dönemde yaşanan tartışmalara ilişkin de açıklama yapan Çiçek, Öcalan’ın avukatlığını yapmış biri olduğunu belirtti. Çiçek, “Bakın arkadaşlar, 1988 yılında müteveffa Mehmet Ali Birand'la yaptığı röportajda şunu söylüyor: ‘Baskı, ima, eritme politikasından vazgeçmeliler. Bunun yerine daha uygar bir tartışma, politikadan çözüm bekleyen ve buna inanan önderler, partiler ortaya çıkarsa, onlar çözümleri bu temelde en azından tartışmak isterlerse biz buna büyük bir memnuniyetle karşılık veririz. Yıl 1988. Yıl 2024 ve milletvekili arkadaşımız Sayın Ömer Öcalan'a söylediği sözler: ‘Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim’ diyor. Aradan geçen otuz altı yılda bu fırsatlar kim adına, ne adına, hangi çıkarlar adına kaçırılmıştır? Bunun sorusunu toplumumuza, toplumumuzun vicdanına danışarak soruyoruz.”

‘SİVRİSİNEKLE UĞRAŞMAYIN BATAKLIĞI KURUTUN’

“Kürt sorunu ve bütün toplumsal sorunlar sistemsel sorunlardır ve üç beş oy uğruna, iktidarda kalma uğruna heba edilecek şeyler değildir” diyen Çiçek, “Toplum Türkiye'de bütün farklı kimlikleriyle, inançlarıyla bizden bir çözüm bekliyor. Bir söz var, o veciz söz der ki, ‘Kendi yarattığı problemleri çözmekten aciz olduğu ortaya çıkmış bir medeniyet çökmüş bir medeniyettir:’ Toplumsal sorunların yaratıcısı bu sistemin kendisidir; sivrisineklerle uğraşmayın, bataklığı kurutun. Bataklığı kurutmak için siyaset kurumu görev başına gelmelidir, gerçek rolünü oynamalıdır. Ve şu klişe değil, tam da hayatın gerçeğidir; biz bunu bedellerle ödedik” dedi.

Çiçek, “Tam da çökmüş bir medeniyet tehlikesiyle karşı karşıyayız; neyin millîliğinden, yerliliğinden bahsediyorsunuz?” diye sordu. Çiçek, “Onur eğer varsa bir kutsal, hayattır; varsa bir onur, eğitimde fırsat eşitliğidir, sağlıkta fırsat eşitliğidir. Neyin onurundan bahsediyoruz? Bu toprakların kendisi bir göç toprağı oldu. Gençlerimiz yurt dışında geleceklerini arıyorlar. O nedenle ciddi işlerdir, ciddi olmak lazım, ciddi yoğunlaşmak lazım ve gerçekten bu toplumun iradesine layık olma gibi bir sorumluluk almak lazım.” Dedi. Çiçek, sözlerini şöyle tamamladı:

‘DEMOKRASİ MÜCADELESİNİ AMED’DEN İSTANBULA BAŞLATILAN YÜRÜYÜŞ BELİRLEYECEK’

Son olarak şunları söylemek isterim: Arkadaşlar, bu çöküş nasıl engellenir? Şu anda şu zaman diliminde iki yürüyüş var. Birinci yürüyüş demokratik Kürt kurumlarının Amed'den başlattığı yürüyüş. Kürt sorununa demokratik çözüm talebiyle bugün arkadaşlarımız yürüyüş hâlinde. Bir diğer yürüyüş İstanbul'da Polonez işçilerinin başlattığı yürüyüş. Türkiye'de demokrasi ve özgürlük mücadelesini gerçek anlamda Amed'den ve İstanbul'dan başlatılan bu yürüyüşler belirleyecektir ve bu iki kol, Türkiye emekçi halklarının ve Kürt halkının özgürlük mücadelesinin yürüttüğü bu tarihsel iki kol demokrasi ve özgürlük mücadelesini taçlandıracaktır diyoruz. Son olarak, sömürgeciliğe karşı, eşitsizliğe karşı, adaletsizliğe karşı sadece bir söz kurmuyoruz. Yüz yıl önce Emiliano Zapata da bu sözü kurmuş, ‘Dizlerimizin üzerinde yaşamaktansa ayaklarımızın üzerinde ölmek daha iyidir’ demiş ve biz coğrafyanın ezilenler olarak diz çökmeyeceğiz, demokratik çözümü sağlayacağız diyoruz.”

Öne Çıkanlar