'Deprem vergilerini nerelere harcadınız' diye soran Buldan: Bunlar tefeci!
HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Meclis'te depremle ilgili hemen bir görüşme açılması çağrısında bulunarak, fay kanunu olmak üzere gerekli yasaların acilen çıkartılması gerektiğini belirtti.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin haftalık Meclis grup toplantısında konuştu. Konuşmasında İzmir depremine dikkat çekerek deprem vergilerinin nereye harcandığı soran Buldan, AKP hükümetine yönelik 'Bunlar tefeci' ifadesini kullandı.
Halkın ekonomik kriz sonrası büyük bir sağlık kriziyle de karşı karşıya bırakıldığını belirten Buldan’ın grup konuşması şöyle:
"2020 yılı ne yazık ki felaketler yılı olmaya devam ediyor. Elazığ’ın ardından bu kez İzmir depremiyle sarsıldık. Hepimizi derinden üzen İzmir depreminde kaybettiğimiz tüm canlara Allah’tan rahmet, bütün İzmirlilere başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Enkaz altındaki insanlarımızın bir an önce sağ salim kurtarılmasını diliyorum.
İzmir depremi, bu ülkenin deprem gerçeğini bir kez daha bizlere acı bir biçimde göstermiştir. İnsanların ölümüne neden olan, her zaman söylediğimiz gibi afetler değildir, gerekli tedbirlerin zamanında alınmayışıdır, denetimsizliktir, yaşamın değil rantın esas alınmasıdır. İmar affıyla kaçak yapılaşmanın önünü açan rantçı zihniyet, depremi daha yıkıcı hale getirmektedir."
‘SANIRSINIZ 18 YILDIR İKTİDARDA OLAN AKP DEĞİL’
Sanırsınız 18 yıldır iktidarda olan AKP değil
18 yıldır iktidarda olan AKP’nin rantçı politikaları toplumu büyük felaketler ve yıkımlarla baş başa bırakmaktadır. AKP Genel Başkanı Erdoğan, kendi sorumluluklarını bir kenara bırakarak afetlere dayanıksız yapılardan vesayetçi zihniyeti sorumlu tutmaktadır. Sanırsınız 18 yıldır iktidarda olan AKP değil!
'DEPREM VERGİLERİNİ NEREYE HARCADINIZ?'
Buradan soruyoruz: Depreme hazırlık için bugüne değin ne yaptınız? Hangi önlemleri aldınız? Deprem vergilerini nerelere harcadınız? Kanal İstanbul’a ayıracak paranız varsa, deprem için neden kullanmıyorsunuz? Bu hayati soruların cevabını duymak istiyoruz.
Olası bir İstanbul depremi en büyük tehlike olarak karşımızda durmaktadır. Allah korusun, yaşanacak bir felaketin sonuçlarını düşünmek dahi istemiyoruz. Bir kez daha soruyoruz: İstanbul için ne yaptınız? Bunların cevabını vermek zorundasınız. 18 yıldır bu ülkeyi yöneten bir iktidar olarak bu soruları cevaplamak zorundasınız. İktidar halka hesap verir. Sorumluluğu başka yerlere atamayacaksınız.
ilgili]
İNSANLAR ENKAZ ALTINDA CAN DERDİNDE, BAKAN ŞOV PEŞİNDE
Deprem öncesi, yandaşların, müteahhitlerin yanında olan bu iktidarın yıkımla sonuçlanan felaketler sonrası "halkın yanındayız" demesinin bir samimiyeti ve inandırıcılığı yoktur.
İnsanlar enkaz altında kurtarılmayı beklerken, AKP’nin bir bakanı enkaz üzerine çıkmış, enkaz altındaki yurttaşımızla telefonla kameralar önünde konuşuyor. Bu elbette şovdur. Enkaz altındaki insanlarla alay etmektedir. Bakanın derdi siyasi şov yapmaktır. İnsanlar can derdinde bunlar şov peşinde. Bunların derdi imanı şov yapmak, algı yönetmek!
UZMAN KURULUŞLAR YILLARDIR UYARIYOR, AKP NE YAPIYOR?
Bakınız, Mimar Mühendisler Odaları Birliği gibi uzman kuruluşlar, bilim insanları yıllardır herkesi, tüm Türkiye toplumunu uyarıyor. İktidar ne yapıyor? Bu uyarıları dikkate almak yerine meslek odalarını, bilim insanlarını hedef alıyor; odaları kapatmanın, susturmanın arayışı içerisine giriyor.
İmar affıyla kaçak yapıların önünü açan, dere yataklarına bina yapılmasına izin veren bu iktidardır. Denetim yollarını kapatan bu rantçı anlayış depremden, afetlerden daha tehlikelidir.
‘AFETLER KADERİMİZ DEĞİL’
Evet, binalar çürüktür. Ama asıl çürük olan; yıllardır fay yasasını çıkarmayan, depremde mezara dönüşecek olan yapılara göz yuman bu rantçı sistemdir. Bunun bedelini de ne yazık ki Van’da, Elazığ’da, İzmir’de, Erzincan’da, Bingöl’de, Gölcük’te, İstanbul’da yoksul halk ödemektedir. Afetler kaderimiz değildir. Bu çürük düzen de kaderimiz değildir. Değiştirmek elimizdedir.
‘MADENCİ KARDEŞLERİMİZE SELAM OLSUN’
Bu ülkeyi, insanlara mezar inşa eden müteahhitlerin değil insanları kurtarmak için canla başla çalışan madencilerin ülkesi yapmayı başarırsak eğer inanın ki çok mesafe almış oluruz. Buradan madenci işçi kardeşlerimize sevgilerimizi, saygılarımızı gönderiyoruz.
‘ELİF VE AYDA BEBEK GİBİ YAŞAMA KENETLENMELİYİZ’
2011 Van depreminde kurtarılan bir insanımız kendisine gönderilen battaniyeyi 9 yıl sonra dayanışmak için İzmir’e gönderdi. İşte bizi kurtaracak olan bu dayanışma ve paylaşma duygusudur. Enkazın altından 65 saat sonra sağ kurtarılan 3 yaşındaki Elif ile 91 saat sonra hayatı gülerek karşılayan 4 yaşındaki Ayda bebek hepimize, tüm insanlığa büyük umut oldu. Onlar gibi yaşama sımsıkı sarılmalıyız, daha fazla kenetlenmeliyiz, daha fazla dayanışmalıyız ve üzerimizdeki tüm enkazlardan hep birlikte kurtulmalıyız. İnsanları beton yığını altında bırakan bu beton sisteme hep birlikte dur demeliyiz. Bir insanımızın hayatı her şeyden çok daha değerlidir. Bu yaşamı rant, rüşvet ve soygun düzenine feda edemeyiz.
‘İZMİR’DEKİ KOLEKTİF DURUŞU TÜM TÜRKİYE’YE YAYMALIYIZ’
İzmir’de sivil toplumun, demokratik kurumların, yerel yönetimlerin, demokratik siyasetin, madencilerin ortaya koyduğu anlamlı dayanışma iradesini ve kolektif duruşu tüm ülkeye yaymalıyız. Deprem anından itibaren kriz masası oluşturan partimiz İzmir halkının yanında oldu, dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz. Başta İzmir İl Örgütümüz olmak üzere tüm partimiz İzmir halkının yanında olmaya devam edecektir. Acıda biriz, sevinçte biriz, mücadelede de bir olacağız!
MECLİS’TE DEPREMLE İLGİLİ GENEL GÖRÜŞME ÖNERİSİ
Buradan iktidara da çağrı yapıyorum: Bugün hemen Meclis’te depremle ilgili bir genel görüşme açalım. Türkiye’nin deprem gerçeğini acil olarak masaya yatıralım. Parlamento hızlı bir biçimde çalışma yürütmeli, gerekli araştırmaları yapmalıdır. Fay kanunu başta olmak üzere gerekli yasaları acil olarak çıkartalım. Bir kez daha İzmir halkına başsağlığı ve sabırlar diliyor. Acılarını yürekten paylaşıyorum.
‘4 KASIM SİYASİ DARBESİNİN YIL DÖNÜMÜ’
Yarın, 4 Kasım, partimize yönelik siyasi darbenin 4’üncü yıl dönümü. Bu vesileyle önceki dönem eş genel başkanlarımız Sevgili Selahattin Demirtaş ve Sevgili Figen Yüksekdağ başta olmak üzere onların şahsında tutuklu tüm arkadaşlarımıza kucak dolusu selam ve sevgilerimizi iletiyorum.
4 Kasım’a neden siyasi darbe diyoruz? Çünkü bu hukuk dışı rehin alma operasyonu demokratik siyasete, demokrasiye karşı yapılmıştır. Parlamentonun iradesine karşı, halka karşı yapılmıştır. 15 Temmuz’daki darbe girişiminin AKP iktidarı eliyle siyasi darbeye dönüştürüldüğü tarihtir aynı zamanda 4 Kasım.
4 YILDA 20 BİN GÖZALTI, 10 BİN TUTUKLAMA
4 Kasım’dan bu yana son 4 yılda eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye eş başkanlarımız, yöneticilerimiz, üyelerimiz dâhil 20 bine aşkın kişi gözaltına alındı, 10 bine yakını hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Belediyelerimiz birer birer bu iktidar tarafından gasp edildi. Bunlar da yetmiyor, her sabah yeni bir operasyona gözümüzü açıyoruz.
En son Diyarbakır İl Eş başkanlarımız Hülya Alökmen ve Zeyyat Ceylan hukuksuzca gözaltına alındılar ve tutuklandılar. Bu tutuklama Amed halkının iradesine bir saldırı ve saygısızlıktır, hakarettir. Amed çok zulüm gördü, çok zalim gördü. Diz çökmedi, teslim olmadı ama zalimler de Amed halkının onurlu direnişini gördü, görüyor ve görmeye devam edecektir. Amed bir kaledir teslim olmaz, teslim alınamaz! Bunu bu iktidara bir kez daha hatırlatıyorum.
‘ÇÖKTÜRME PLANI’
Bu siyasi darbe süreci 30 Ekim 2014’te MGK’da kararlaştırılan çöktürme planıyla başlatıldı. Bu plan; AKP-MHP iktidarının güncellediği İkinci Şark Islahat Planı’dır. Faşizmi kurumsallaştırma, tekçilik rejimini inşa etme planıdır. 6 yıldır Türkiye’de bu plan uygulanıyor. Sadece HDP’ye yönelik değil, tüm demokrasi güçlerine, sivil demokratik topluma yönelik bir darbe kuşatması söz konusudur. Aynı zamanda tüm toplumu hedef alan bir planla karşı karşıyayız.
Van’da iki insanımızın işkence yapılarak helikopterden atılmasının ardından bu kez 29 Ekim günü, Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Esendere Beldesi Awyan köyünde 61 yaşındaki Şerali Dereli, askerlerin açtığı ateş sonucu katledildi. Kınıyorum, lanetliyorum! Kendisine Allah’tan rahmet, ailesi, yakınları ve Hakkâri halkına başsağlığı diliyorum.
Cumhuriyetin 97’inci yıldönümünde sivil, savunmasız bir insanımız devletin resmi kurşunuyla öldürülüyorsa bu devletin baştan aşağı sorgulanması gerekiyor. Yurttaşa silah çeken bir devlet olmaz, olamaz!
Tüm bu saldırıların, yönelimlerin amacı halkı sindirmek, korkutmaktır. Sanıyorlar ki bu baskılar karşısında HDP susacak, HDP diz çökecek; halk bunlara boyun eğecek. Onların darbelerine karşı 6 yıldır direnen, 6 yıldır dimdik ayakta duran, onların barajlarını, seçim hilelerini boşa çıkaran, oyunlarını bozan bir HDP var karşılarında. Bir gidip, bin gelen, cezaevlerine sığmayan bir HDP ve halk gerçeği var karşılarında. Ve bu gerçeği asla yok edemeyecekler. Siyasi darbeleri bizim mücadelemizi değil, bizim mücadelemiz onların darbelerini kırıma uğratmaya devam edecektir.
CİZRE’DE 2 BİN KİŞİYE ‘NEDEN HDP’YE GİDİYORSUNUZ? SORGUSU
Bu gafiller, şimdi neye başladılar biliyor musunuz? Cizre’de 2 binden fazla insanı telefonla arayarak niye HDP’desiniz diye soruyorlarmış. İşte bu soru; başarısızlıklarının itirafıdır. Size her türlü zulmü yapıyoruz niye halen HDP’desiniz diyorlar aslında. HDP’de olmak bir onurdur, HDP’de olmak hakikatin yanında olmaktır, HDP’de olmak insanlığın yanında olmaktır, barışa inanmaktır!
Buradan tekrarlıyoruz: Demokratik siyaseti tasfiye etmeye gücünüz yetmeyecek! Çökertme planlarınız, kayyım gasplarınız, rehine operasyonlarınız asla sonuç vermeyecek. Bu planlarınızla sizin iktidarınız, faşizminiz çökecektir. Buna hazır olun!
‘AKP İKTİDARINA BİR TAVSİYE’
Buradan bir tavsiyede bulunmak isteriz AKP iktidarına: Biraz siyasal tarih okuyun. Kimler nasıl çökmüş ve şu an nerededir iyi kavramaları için tarihe geri dönüş yapmaya ihtiyaç var. Çünkü aynı yerde buluşacak olan bir iktidar partisi var. Siyasi mazi olmaktan kurtulamayacak bir AKP iktidarı var.
HDP ise dün olduğu gibi bugün de yarın da tarih yazmaya devam edecektir. HDP’siz, halksız demokrasi olmaz, olmayacaktır. AKP’siz bir Türkiye mutlaka ama mutlaka gelecektir. 4 Kasım darbeleriniz, çökertme planlarınız karşısında bizim de 7 Haziranlarımız var, 31 Martlarımız var. Kasımlar elbette Haziranlara dönüşecektir! Büyüyen demokrasi ittifakımız var. Faşizme güçlenen demokratik mücadelemiz var. Toplumsal ittifakımız var. Ezilenlerle, kadınlarla ittifakımız var. İnancımız var, kararlılığımız var, cesaretimiz var.
İnadına başaracağız, inadına umudu dimdik ayakta tutacağız. Çünkü her birimiz Selahattin Demirtaş olacağız, Figen Yüksekdağ olacağız, İdris Baluken olacağız. Bu meydanı faşizminize asla bırakmayacağız!
‘KRİZ VE SAVAŞ ORTAKLIĞI İKTİDARI’
AKP-MHP iktidarı kriz ve savaş ortaklığına dayanan bir ittifaktır. Bunların fikri iktidarı tekçilik ve vesayet üzerine kuruludur. Tekçilik, vesayetçilik ve savaş politikaları yaşadığımız bütün krizlerin en büyük nedeni olmaya devam etmektedir. Hal böyleyken AKP Genel Başkanı Erdoğan şöyle diyor: "Refah ve güvenliklerinin tehdit edildiğini düşünenlerin nasıl faşizm bataklığına savrulduğunu görüyorsunuz." Sanırsınız Norveç Başbakanı konuşuyor. Sanki bu ülke demokrasi içinde yüzüyor ama bütün dünya faşizme kayıyor! Faşizmi dışarıda aramayın Sayın Erdoğan, faşizm içeride ve politikalarınızın tam da merkezindedir.
‘İKTİDAR 18 YILDA 5 BİN İNSANIN İNTİHARINA NEDEN OLDU’
Bu ülkeyi yarı açık cezaevine siz çevirdiniz. Geleceksiz bir toplumu, istikrarsız bir ülkeyi siz yarattınız. Demokrasiyi, adalet duygusunu siz yok ettiniz. Bu ülkeyi kriz, savaş, faşizm sarmalına siz soktunuz. İnsanları işsizlik, açlık ve yoksulluk girdabına siz soktunuz. İnsanları askıda kuru ekmeğe siz muhtaç ettiniz. 18 yıllık iktidarınızda 5 bin insanın intiharına siz neden oldunuz. Yolsuzluğu, yoksulluğu siz büyüttünüz. Dönün önce kendinize bir bakın!
Barışın, demokrasinin, adaletin olmadığı bir düzende ekonomik adalet olabilir mi? HDP’ye, demokratik siyasete, toplumsal muhalefete karşı uyguladığınız çökertme planlarıyla toplumun gelecek umutlarını ve ekonomiyi çökerttiniz. Halkı yoksullaştırdınız. Faşizmin maliyeti daha fazla işsizlik, daha fazla yoksulluk, açlık ve intihardır.
‘İNSANLARI ASKIDA EKMEĞE MUHTAÇ HALE GETİREN SİSTEMİN ADI FAŞİZMDİR’
İnsanları askıda ekmeğe muhtaç hale getiren sistemin adıdır işte faşizm. Erdoğan, bütün bu gerçekleri bir kenara bırakmış, "Biz alan el değil, veren el olduk" diyor. Yapılan üç kuruşluk sosyal yardımları da insanların başına kakıyor.
Evet, siz veren elsiniz, bunu en iyi yanınızdakiler biliyor. Siz halka değil, yandaşlarınıza, Cengizlerinize, Limaklarınıza, Kalyonlarınıza el verdiniz. Siz halkın kaynaklarını müteahhitlerinize veren elsiniz. Siz, kamudan ihraç ettiğiniz yüzbinlerce KHK’linin maaşını Suriye’deki ÖSO çetelerine veren elsiniz. Siz, kendinize, Sarayınıza, trollerinize, yolsuzluk yapan kayyımlarınıza veren elsiniz. Siz, halkın belediyelerini çalan ve kayyımlara veren elsiniz.
‘SİZ ÇALAN ELSİNİZ, IBAN VEREREK HALKTAN YARDIM TOPLAYAN ELSİNİZ’
Halka sıra geldiğinde ise siz alan ve çalan elsiniz. Vergiyle, zamla, cezayla halkın cebindekini alan, çalan elsiniz. Geçilmeyen köprü ve yollardan vergi alan elsiniz. Pandemiyi bahane edip IBAN vererek insanlardan yardım toplayan elsiniz.
AKP SEÇMENİNE SESLENDİ: 24 HAZİRAN’DA YETKİYİ ALDILAR, İKİ YILDA ÜLKEYİ BATIRDILAR
Siz 18 yıldır hep aldınız, hep çaldınız, hep yediniz. Halka bir şey vermediniz. 24 Haziran’da "bu kardeşinize verin yetkiyi enflasyonla, faizle nasıl mücadele edilir görün" demişti, Recep Bey. Yetkiyi aldılar ve iki yılda ülkeyi batırdılar. Ben de buradan AKP’ye oy veren seçmenlere diyorum ki: Şu Recep Kardeşinize verdiğiniz yetkiyi geri alın ki bu ülke bir gün yüzü görsün, halk rahat bir nefes alsın.
‘HALKIN SOFRASINA DEĞİL, MERMİYE PARA AYIRAN BÜTÇE’
Böylesi bir elin hazırladığı 2021 bütçesinden ne hayır gelir ki? Bu bütçe halkın, yoksulların, işçinin, emekçinin, kadınların, gençlerin değil, AKP-MHP’nin bütçesidir. Saray’ın bütçesidir. Yandaşların bütçesidir. Halkın sofrasına değil, mermiye silaha para ayrılan bir bütçedir.
‘BORÇ YÜKÜNÜ 82 MİLYONA ÖDETECEKLER’
Bütçe gelirinin yüzde 50’sinden fazlasını KDV ve ÖTV oluşturmaktadır. Bu şu anlama gelmektedir: İktidar, yarattığı bütün borç yükünü 82 milyona ödetecektir. Bunlar tefecidir! İktidarlarını ayakta tutabilmek için Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de kışkırttıkları savaş politikalarının ekonomik bedelini yine halka ödetiyorlar, ödetecekler.
Cihatçı çetelerin maaşlarını yine yoksul halka ödetecekler. Geçim derdindeki milyonların payına ise yine yoksulluk, yine işsizlik, yine sefalet düşüyor. Halkı kendi kaderiyle baş başa bırakan bir iktidar var. Tıpkı pandemide olduğu gibi.
‘HALKI EKONOMİK KRİZİN YANI NDA BİR DE SAĞLIK KRİZİYLE KARŞI KARŞIYA BIRAKTILAR’
Hasta-vaka ayrımı gibi kelime oyunlarıyla gerçek rakamları başından beri sakladılar. Bugün de aynı yöntemi uyguluyorlar. Salgın krizini başından beri gizlediler. Bugün yine aynı şeyi yapıyorlar ekonomi, turizm etkilenmesin diye. Şimdi kontrol altına alamadıkları pandemi ile karşı karşıyayız. Halkı ekonomik yoksulluğun yanında bir de büyük bir sağlık kriziyle karşı karşıya bıraktılar.
İstanbul’daki durumun vahametine bakın. Salgın korkutucu seviyelere ulaştı. Bakanın hayat kurtaran çözüm önerisi ne? "İstanbullular mecbur olmadıkça dışarı çıkmasın." İnsanlar işsiz ve aç mı kalsın Sayın Bakan? Sorumluluğunuzu neden insanların üzerine atıyorsunuz. İktidar ve devlet olarak siz ne işe yarıyorsunuz? Herkes kendi başının çaresine bakacaksa siz niye varsınız?
Sadece İstanbulluların neredeyse yüzde 40’ı iş kaybı yaşadı. Hanelerin yüzde 75’inin gelirleri bu dönemde azaldı. Bakın, sadece Osmangazi Köprüsünün 2 günlük geçiş garanti parası ile 25 bin haneye 2 bin lira destek verilebilirdi. 5 yandaş şirkete aktardıkları para, bu salgın sürecinde bütün ülkeye yeter ve artardı.
‘SAĞLIK ÇALIŞANLARININ TALEPLERİ KARŞILANMALI’
Bunları yapmadılar. Çünkü insanlar bu iktidarın umurunda değil. Sağlık emekçileri de öyle. Pandeminin başından bu yana sağlık emekçileri çok ezildi. Şu an tükenmiş durumdalar. Her gün tükendik, diye feryat ediyorlar. Seslerini iktidara duyuramıyorlar. İstifa etmeleri yasak, izne ayrılmaları yasak! Evlerine dahi gidemeyen, çocuklarını aylardır göremeyen sağlık çalışanlarının dertlerini görmezseniz, kafanızı kuma gömerseniz, o dert büyür hepimizi yakar…
Şimdi derhal hekimlerin ve sağlık çalışanlarının çalışma, izin, ücret, test, ekipman gibi, onlar için ekmek kadar su kadar acil ihtiyaçlarını karşılamalı yani seslerini duymalısınız. Yoksa hepimizin yaşam hakkı tehlikede.
‘HEP BİRLİKTE İTİRAZIMIZI BÜYÜTELİM’
Her gün umutsuzluk üreten, insanları çaresizliğe iten bu iktidarın zulüm politikalarıyla yaşamak, tüm bunlara katlanmak zorunda değiliz. Bu ekonomik enkazın altında daha fazla ezilmek zorunda değiliz. İşçi, emekçi, emekli, çiftçi, esnaf, dar gelirli, işsiz, EYT’li, KHK’li, hep birlikte itirazımızı büyütürsek, sesimizi yükseltirsek bu iktidardan kurtuluruz.
FRANSA VE AVUSTURYA’DAKİ SALDIRILAR
Fransa’da yaşanan vahşi saldırılar ve cinayetlerden dolayı derin üzüntü içerisindeyiz. Bu saldırıyı en güçlü bir biçimde lanetliyoruz. Fransa halkına bir kez daha başsağlığı ve sabır diliyorum. Dün akşam Viyana’da da benzer bir saldırı oldu. Saldırıda yaşamlarını yitirenler için Viyana halkına başsağlığı, yaralı 8 kişiye de acil şifalar diliyorum.
Viyana saldırısının da IŞİD bağlantılı olduğuna dair bilgiler gelmeye devam ediyor. Fransa ve Viyana’daki bu cinayetlerin IŞİD karanlığının birer türevi olarak yaşandığını görmemiz gerekir. Bu vahşi cinayetler IŞİD’in bütün dünya halkları için büyük bir tehdit olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Biz bunları ve arkasındaki güçleri iyi tanıyoruz. Çünkü IŞİD çetelerinden en çok Kürt halkı çekti, HDP olarak biz çektik. Ağır bedeller ödedik. Şengal’de Ezidiler soykırımdan geçirildi. IŞİD Kobanî’de, Suruç’ta, Ankara’da, Antep’te, Diyarbakır’da vahşi katliamlar yaptı. Bu karanlığı Kobanî’de durduran yine Kürt halkı ve birlikte yaşadığı halkların mücadelesi oldu. Kobanî halkının 133 gün süren mücadelesi dünyaya umut oldu, yüzyılı kurtardı. 1 Kasım Dünya Kobanî ile Dayanışma Günü dolayısıyla, Kobanî ve Rojava halklarını buradan selamlıyorum.
Fransa’daki vahşi cinayetler bu zihniyetin hala kendini var etmeye çalıştığını göstermektedir. İlginçtir, AKP-MHP iktidarının partimize karşı kurduğu Kobanî kumpası IŞİD’e moral vermiş olsa gerek, son günlerde IŞİD yine boy göstermeye başladı. Bunlar, Fransa’da peş peşe yaptıkları saldırı ve cinayetlerle, Serêkaniyedeki bayraklı gösterilerle yeniden güç toplamaya çalışıyor.
‘AKP İKTİDARI, IŞİD İLE MÜCADELE EDENLERLE MÜCADELE EDİYOR’
İktidarın tam da bu süreçte eş zamanlı olarak Kuzey ve Doğu Suriye halklarını yeniden hedef alması oldukça dikkat çekicidir. IŞİD’in hedefini biliyoruz; halkları ve inançları, ortak yaşamı ortadan kaldırmaktır. İktidarın Kuzey ve Doğu Suriye’yi hedef almasının nedenini de gayet iyi biliyoruz; her inanç ve kimlikten halkların ortak yaşam ve demokratik gelecek için birlikte inşa ettiği sistemi ortadan kaldırmaktır. İçeride HDP’nin hedef alınmasının bir nedeni de budur. Ortak, eşit, özgür ve demokratik bir yaşamın inşasını engellemektir. Açık söylüyorum: Bu iktidarın IŞİD’le mücadelesi yoktur. IŞİD’le mücadele edenlerle mücadele ediyor AKP iktidarı. Durum bu kadar nettir.
Kuzey ve Doğu Suriye halkını terörist ilan eden zihniyete şunu hatırlatmak isterim: Saray’dan, öyle çok uzağa, Kuzey ve Doğu Suriye’ye bakmanıza gerek yok. Başınızı şöyle Sarayınızın 5 km doğusuna, Gar Meydanına doğru çevirdiğinizde, 10 Ekim’e baktığınızda asıl teröristlerin kim olduğunu çok net görürsünüz. Siz görmek istemeseniz de biz bu gerçeği her defasında size göstermeye ve hakikati yüzünüze haykırmaya devam edeceğiz.
ULUSLAR ARASI TOPLUMA DİYALOG VE BARIŞ ÇAĞRISI
Fransa saldırısı üzerinden İslamofobiyi asıl besleyenler, "İslam karşıtlığı büyüse de bunu iç siyasette fırsat olarak kullansak" diye ellerini ovuşturanlardır. Dinler arası çatışmadan beslenen politikalar karşısında uluslararası toplumu duyarlı olmaya, barış çizgisinde kalmaya çağırıyoruz. Halklar arası diyalog ve barışı, dinler, inançlar arası eşitliği, barışı savunmaya; halkları, dinleri karşı karşıya getirmeye çalışan politikaların karşısında olmaya devam edeceğiz. Elbette bu karanlık günler bitecek. Aydınlık yarınlarda mutlaka buluşacağız. Umutsuz ve karamsar olmayalım. Cesaretle, kararlılıkla, mücadeleyle hep birlikte güzel günlere doğru yol alalım.
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan:
— Artı TV (@ArtiTV_) November 3, 2020
????????Siz 18 yıldır hep aldınız, hep çaldınız, hep yediniz halka hiçbir şey vermediniz.
AKP'ye oy veren seçmenlere diyorum ki şu Recep kardeşinize verdiğiniz yetkiyi geri alın ki ülke bir gün yüzü görsün, ülke rahat bir nefes alsın. pic.twitter.com/0FmwjTHCBW