Ekrem İmamoğlu'ndan Soylu taklidi: Pısırık pısırık cevaplar gönderiyor

Ekrem İmamoğlu, eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, İBB’ye dönük ‘terör’ ithamına tepki gösterdi. Soylu'nun taklidini yapan İmamoğlu, "Hatırlıyorsunuz değil mi? Kürsüleri devirecekti, mikrofonlar sallanıyordu bize anlatırken, sayı veriyordu" dedi.

Ekrem İmamoğlu'ndan Soylu taklidi: Pısırık pısırık cevaplar gönderiyor

Artı Gerçek - İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, AKP’nin İETT’ye bağlı özel bir halk otobüsünün sahibiyle anlaşıp otobüsü bozuk gibi gösterdiği ‘kumpas’ ile ilgili tepkisini dile getirdi.

İmamoğlu, “İETT’yle ilgili araç arızalı kumpası nasıl onları çukura soktu? O çukurdan çıkamayacaklar. Bunu bir çekim sahası haline getiriyor ama sizin bir hesabınız var ise Yaradan’ın da bir hesabı var. Patladınız, pat diye patladınız. Zaten sizin işiniz bu kadar. Pat. Bu kadar alçaldınız. Aile terbiyem gereği, sadece Allah sizi ıslah etsin. Allah sizin bu kötü emellerinizden bu milleti korusun. Sizi Allah’a havale ediyorum” dedi.

SÜLEYMAN SOYLU TAKLİDİ

İmamoğlu, eski İçişleri Bakanı ve AKP İstanbul Milletvekili Süleyman Soylu'nun, İBB'ye dönük 'terör' ithamına tepki gösterdi.

İmamoğlu, Soylu'nun İBB çalışanlarını hedef gösterdiği açıklamasını anımsatarak taklidini yaptı ve "Hatırlıyorsunuz değil mi? Kürsüleri devirecekti, mikrofonlar sallanıyordu bize anlatırken, sayı veriyordu... Kul hakkı yediniz kardeşim kul hakkı... Kul hakkı yediniz şimdi köşenizden pısırık pısırık cevaplar gönderiyorsunuz" dedi.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Üsküdar’da bugün yapılan İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) Bekardere Islahı ve Çengelköy Çevre Projesi Temel Atma Töreni’ne katıldı.

Taşkınlara ve boğaza atık su girişine son veren yaklaşık 800 milyon liralık projenin temel atma törenine CHP Genel Başkan Yardımcısı Suat Özçağdaş, İBB Genel Sekreteri Can Akın Çağlar, İSKİ Genel Müdürü Dr. Şafak Başa, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, Kadıköy Belediye Başkanı Şerdil Dara Odabaşı ile CHP Üsküdar Belediye Başkan adayı Sinem Dedetaş da katıldı.

İmamoğlu, törende yaptığı konuşmada, tonlarca zehirin denizlere döküldüğü bir dönemi devraldıklarına dikkat çekerek şunları söyledi:

'SEÇİMİ KAZANALIM ANLAYIŞI İSTANBUL’A BİR ŞEY KAZANDIRMAZ'

Bu İstanbul Boğazı’nda, Marmara Denizi ve hatta Haliç’te yaşadığımız bir gerçek. ‘İstanbul Boğazı’na bu kadar zehir dökülüyor ve yapalım desek’ vatandaş, ‘Feryat figan elimizden ne geliyorsa yapın’ diye sert bir tavırla bize yol gösterir ve böyle bir soruna seyirci kalamazsınız diye de parmağını gösterir. Bu atık su meselesi gerçekten İstanbul’un göbeğinde göz bebeği olan mecralarda bu kadar yıllar boyu ihmal edilmiş olması büyük bir özensizlik.

Yani bir nevi zehir aslında. 21’inci yüzyılda boğaza verilen atık suların varlığını yaşamak duymak ve eğer geri dönüp ‘Biz 25 yılımızla övünüyoruz’ dediğinizde, bu yüz karasını gördüğünüzde hiçbir şeyle övünemez hale gelirsiniz. Bu kadar net. Bu bağlamda biz bu işi önemsedik. ‘Her şeyi ben bilirim’ der ve öyle bir süreç yönetimi ortaya koyarsanız iş başarma şansınız yok. Eğer nereden rant elde edebiliriz ya da neyi yapar ve gösteririm de bana oy gelir diyerek seçim, seçmen, oy kazanmak her yol mübahtır, yeter ki seçimi kazanalım anlayışıyla hareket ederseniz o yönetim İstanbul’a bir şey kazandırmaz.

'MARMARA DENİZİ’Nİ KORUMA ÇALIŞMALARIMIZ DEVAM EDİYOR'

Bakınız, biz bu az önce gösterdiğimiz o görüntüleri öyle montajla falan da yapmadık. Onların hepsi gerçek. Onlar ne dediyse, nasıl istiyorlarsa yayın yapan televizyonların çekimleri, bizim çekimlerimiz de değil. Denize dökülen, denizi kanlı gösteren veya o atık suyun dereye aktığını yaşatan görüntüler bize ait değil. Yeter ki isteyin, yeter ki sorunu tespit edin ve çözümü için yola çıkın. 31 noktada da Boğaz’ı, Haliç’i, Marmara Denizi’ni koruma çalışmalarımız devam ediyor.

Yağmur suyu hatlarıyla atık su hatlarını ayırıyoruz. Bu önemli bir çevreci adımdır. Yağmur suyu hatlarının doğal bir biçimde denize ya da barajlarımıza akıtılmasını sağlamak, çevreyi korumanın önemli adımlarından birisidir. Bu aynı zamanda atık su arıtma tesislerimizin yükünü de hafifleten bir durumdur. Milyonlarca metreküp atığı oraya yollayıp ekstra bir enerji tüketimi, ekstra bir emek, ekstra bir tesis kapasitesi üreteceğinize o suyun doğal su kaynaklarınıza erişmesini sağlıyorsunuz.

'MİLLETİMİZİN PARASINI DOĞRU SORUNLARA ÇÖZÜM BULMAYA AYIRDIK'

Yine su baskınları meselesi önemli bir konu. Az önce genel başkan yardımcımızla esprileştik. Üsküdar’ın sahilinin denizle birleştiği görüntüyü görünce dedim ki, ‘Kızmadınız bize değil mi Üsküdar’ı Venedik olmaktan kurtardık’ diye. Şimdi o görüntü, yakışmayan bir görüntüydü. ‘Kenarından biz başlattık, biz projelendirdik’ bırakın o işi. Bu iş, yeni bir iş değil ki. Yıllardır var olan bir sorun. Eğer bunu ilk işimiz deyip, buna sarılıp ilçe belediye başkanından büyükşehir belediye başkanına, genel müdüründen diğer birimlerine kadar ‘Yapalım, bu bize yakışmıyor’ denseydi, önceliğiniz olsaydı çoktan bitirirdiniz.

Biz geldik, bitirdik. 1-2 senede, bu kadar basit. İstanbul genelinde kronikleşen bu tarz su baskınlarının olduğu yerler, tam çözüm bulduğumuz yerlerin tam sayısı tam 130 nokta. Milyarlarca lira harcadık. Milletimizin parasını doğru sorunlara çözüm bulmaya ayırdık ve onu çözdük. Yine 46 noktada daha çalışmalarımız sürüyor. Esenyurt’ta derenin yolunu değiştirdiler imar verebilmek için. ‘Dereyi şuralardan dolaştıralım, öyle gitsin’ dediler. Burayı da imarlı alan haline getirdiler. Ne oldu, o evleri su bastı, o evlerde insanlar öldü.

'MİLLETİMİZE AİT KAMU BANKALARINDAN BİZE SIFIR LİRA VERDİLER'

Şimdi biz tekrar dereyi yerine getirmek için orada istimlaklar yaptık. 100 milyonlarca, milyarlarca lira yatırım yaptık dereyi tekrar akıtabilmek için. Bu suçtur, şehre ihanettir. Bunların hepsi gerçek, montaj değil, kumpas değil, uydurma asla değil. Hayatında hiç kıyısından bile geçmediğim sıfatlar ve uygulamalar bunlar. Allah bunları yapanlardan milletimizi korusun. Kumpastan, montajdan, yalandan, dolandan, talandan korusun. Bir farkımız daha var. Hükümet, bankalara kendileri talimat veriyor. ‘Yok, bankalara talimat vermeyiz’, vallahi veriyorlar. Niye veriyorlar?

Çünkü 5 yıla yakındır yönetimde olacağız. Üç ayımızı çaldılar. Onun için 5 yıla yakın diyeceğim. O 5 yıla yakın olduğumuz yönetimde, kamu bankalarının başındaki insanlar, yakındaki, yakınlarındaki eşine, dostuna, akrabaya -benim her yerde kulağım var, duyuyorum- ‘Ne yapalım, talimat geldi. 1 lira bile kredi veremeyiz’ diyerek o koltuklarda oturdular. Oturmaya devam ediyor. Bunlar kamu bankaları, sizin benim paramız. Milletimize ait kamu bankalarından bize sıfır lira verdiler.

'KANAL İSTANBUL’U SAVUNAN ADAYLARDAN KELİMESİ BİLE ÇIKMIYOR'

Bizden önce bütün bu imkanlar onlara ait iken, bu şehir adına milyarlarca lirayı kullanırken bunları yapmadılar. Gerçekten adalet, merhamet, iyilik gibi duygularının körelmiş olduğunun göstergeleridir. Kendilerinden başka kimseyi düşünmemekle ilgili bir kötülüktür ve bunlar bir avuç insan, öyle gözünüzde falan da büyütmeyin. Bütün bu sorunları çözmek yerine peki, başka neyi önemsediler? ‘İstanbul’un bağrını delerek kanal açacağız.’ Bangır bangır bağırıyorlar. Biri bağırıyor, diye diğerleri de bağırıyor. Diğer bağıranlar inanmıyor. Gene bağırıyor Kanal İstanbul diye.

Acı, vahim, trajik bir durum. İstanbul’a ihanetin nirvanası. Size o ihaneti yaptırmayacağız. 1,5 yıldır ağızlarına Kanal İstanbul’u almıyorlar. Genel seçim geçti, unuttular. Yerel seçim geldi, bangır bangır Kanal İstanbul’u savunan kişiler, aday olanlar da var, ağızlarından kelimesi bile çıkmıyor. Niye, ‘Günü geldi mi söyleriz.’‘Burada da milletimizi aldatalım.’ Bu millet aldanmayacak. Çünkü bu milletin doğru pusulaya ihtiyacı vardı. Biz onları temsilen doğru pusula olmaya devam edeceğiz. Kararlı bir şekilde devam edeceğiz.

'İETT KUMPASI ONLARI ÇUKURA SOKTU'

İETT’yle ilgili araç arızalı kumpası nasıl onları çukura soktu? O çukurdan çıkamayacaklar. Aramaya kalksak onları, çukurları gezmeye kalksak 5 yıl da yetmez bize. Kavacık Alman Üniversitesi hattında çalışması gereken Özel Halk Otobüsü, İETT’ye araç arızalı bilgisi veriliyor ve bu İETT aracı ta Eyüpsultan’da bulunuyor. 15 bin lira resmi ödeme yapıyorlar araca reklam filmi çekmek için. Niçin? Ekrem İmamoğlu’nu küçük düşürecekler aklı sıra. Sahte bir reklam filmi çekecekler. Görüntüleri gördünüz, konuşmaları duydunuz. Yapan belli, parti ismiyle bunu yapıyorlar.

Oyuncu kadrosu, çekim kadrosu, yani bakıyorum, ben anlamam film çektirmekten. Filmle benim işim yok. Benim hayatım gerçeklerle. Benim bu konuda uzman arkadaşlarım ‘Dört dörtlük hazırlık’ diyorlar. Arkada otobüs itecek adamlar hazırlanmış. Hafiften dumanlar çıkıyor. Çekim ekibi aynı zamanda resmi izinli. İstanbul genelinde çok yetkili bir izin. Valilikten alınmış bu izin ve çok geniş yetki verilmiş. Bu kadar geniş kapsamlı izinleri almak önemlidir. Adres belli olunca biraz boyunlar kıldan ince oluyor." (ANKA)