Erdoğan’a ABD’de Gülen sürprizi

Erdoğan ABD'ye ayak bastığı gün Washington Post'ta yayınlanan yazısında Gülen demokrasi havarisi görünümündeydi. Oysa ikisi de Türkiye'nin bugünkü durumunun ortak sorumlularıdır.

Erdoğan’a ABD’de Gülen sürprizi

KORAY DÜZGÖREN

Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzun bir zamandır üzerinde çeşitli spekülasyonlar yapılan Trumpla görüşmesine saatler kala hiç hoşuna gitmeyen bir sürprizle karşılaştı.
ABD’nin en prestijli gazetelerinden Washington Post’ta Erdoğan’ın ‘1 numaralı düşmanım’ dediği Fetullah Gülen’in bir yazısı yayınlandı.
Zamanlaması özel olarak ayarlanmış bu yazı, adeta Erdoğan’a meydan okumak anlamını taşıyor.
Erdoğan’ın aylardır beklediği, büyük önem verdiği ve haftalardır üzerinde tartışılan bu görüşmenin hemen öncesinde FETÖ terör örgütünün başı olmakla suçladığı eski ortağının bu hamlesi, Türkiye’ye ilişkin tartışmalara da yeni bir boyut getiriyor.

‘Artık tanıyamadığım Türkiye’ başlıklı yazısında Fetullah Gülen, adeta demokrasi havarisi görünümünde Türkiye’nin otoriterleştiğinden söz ederek Erdoğan’ı suçluyor, Türkiye’nin sorunlarını kendine dert edinen bir ‘akil adam’ havasında tavsiyelerde bulunuyor.

Yazının girişinde Fettullah Gülen kendisini vaiz, İslam bilgini ve cemaat savunucusu olarak tanıtıyor.
Gülen’i hiç duymamış ve AKP ile oluşturduğu fiili koalisyonla ülke yönetiminde on yıl kadar söz ve karar sahibi bir muktedir olduğunu bilmeyenler bir demokrasi mücahidi ile karşılaştıklarını zannedebilir.
Zaten o da, ABD elitlerine hitap eden böyle bir gazetede yazarak bu kesimleri etkilemeye ve Erdoğan’ın değil kendisinin açıklamalarına itibar etmelerini
sağlamaya çalışıyor.
‘Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığını’ ve ‘Batı’ ile NATO’nun demokrasi yanlılarına yardım etmesi gerektiğini’ söyleyerek de kendisinin ne kadar Batı ve hatta NATO yanlısı olduğunu göstermek istiyor.

AKP ve Erdoğan’ın on yıllık icraatlarına ortak olan hatta büyük ölçüde hakim olduğu yargı gücünü kullanarak ülkede adeta bir yargı terörü estirerek binlerce masumun zindanlara doldurulmasının sorumluluğunu taşıyan Gülen şunları söyleyebiliyor:
"Bir zamanlar demokrasisini ve ılımlı bir laiklik türünü güçlendirme yolunda umut vaat eden bir ülke olarak bildiğim Türkiye, gücü elinde toplamak ve muhalefeti bastırmak için elinden geleni yapan bir cumhurbaşkanının hükmüne girdi."

Gülen Washington Post’taki yazısında 15 temmuz darbe girişimini kınayarak ‘akil adam’ tespitlerine devam ediyor:
"15 Temmuz’dan bu yana, Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sistematik olarak masum insanlara zulmediyor; Kürt, Alevi, laik, solcu, gazeteci, akademisyen veya Hizmet üyesi 300 binden fazla Türkiye vatandaşı tutuklandı, gözaltına alındı, kovuldu ya da hayatları mahvoldu."

Fetullah Gülen 17-25 Aralık yolsuzluk dosyalarının açıklanmasına kadar işbirliği içinde olduğu AKP iktidarıyla hiçbir ilgisi yokmuş gibi kaleme aldığı yazısında, Türkiye’deki meselenin artık uluslararası bir mesele olarak ele alınması gerektiğini söylüyor ve Türkiye’nin Ortadoğu’da güvenlik açısından bir kabusa dönüşebileceği uyarısında bulunuyor. Sivil toplumun, gazetecilerin, akademisyenlerin ve Kürtlerin gördüğü zülümden söz ediyor.
O sivil toplumun, gazetecilerin, akademisyenlerin ve özellikle Kürtlerin Gülenci polis, savcı ve yargıçlar eliyle maruz kaldığı baskıları, zülmü görmemiş, yaşamamış olsak bu laflar bize de çok inandırıcı gelebilir.

Ancak şunu unutmamak gerekiyor:
Fetullah Gülen cemaati son 15 yıldır Türkiye’de egemen olan AKP iktidarının güçlenmesinden ve son dört yıl hariç uygulamalarından sorumludur. AKP ile birlikte Türkiye’yi yönetmişler ve bügün Gülen’in şikayet ettiği despotik rejimin birlikte temellerini atmışlardır.
Gülen’in bu demokratik tınılar çağrıştıran ılımlı sözlerinin bir anlam ifade edebilmesi için geçmiş uygulamalar için en azından bir özeleştiri yapılması ve o meşum işbirliği ile ilgili ayrıntıların ortaya dökülerek hesap verilmesi gerekiyor.

Erdoğan da Gülen de Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu yakıcı sorunların ortak sorumlularıdır.
Şimdi Erdoğan bütün kötülüklerin anası olarak Gülen’i suçlarken Gülen de Erdoğan’ı despotlukla, zülüm uygulamakla suçluyor.
Erdoğan ABD’den Gülen’in iadesini istiyor, Gülen ise Batı hatta NATO’dan Erdoğan yönetimine karşı tedbir almalarını öneriyor.

ABD, Batı, NATO bu duruma ne der? Kime inanır, kimi destekler? Bu, onların çıkarlarını ilgilendirir bizi de pek bağlamaz.

Ama bizler, demokrasi, barış ve insan haklarının geçerli olduğu bir hukuk düzeninden yana olanlar ise, ülkenin geleceğine ipotek koyan bu iki karanlık ve despotik gücün de karşısındayız ve hesap vermeleri gerektiğine inanıyoruz.

....................................................................................................................
Washington Post: ABD’nin saygın gazetelerinin başında geliyor.
Trajı 450 bin civarında ama trajının çok ötesinde bir saygınlığı var. Son başkanlık seçiminde Hillary Clinton’u, ondan önce de Barak Obama’yı desteklemişti.

erdoğan ABD Koray Düzgören Analiz gülen