'Erdoğanizm, seferberlik havasıyla gücünü tahkim eden bir siyaset tarzı'
Tanıl Bora, 16 yıllık AKP iktidarını, 'seçimlerle sınanan, sürekli seferberlik havasıyla gücünü tahkim eden bir siyaset tarzı olarak tanımladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sık sık dile getirdiği "16 yıl boyunca kültürde iktidar olamadık" sözleri kültüre yatırım bir yana düşmanca bakışın da bir itirafı gibiydi.
Peki 16 yıl sonra, AKP’nin kültür dünyasıyla imtihanı nasıl bir noktada?
'Milliyetçiliğin Kara Baharı', 'Medeniyet Kaybı' ve 'Türkiye'nin Linç Rejimi' gibi önemli kitaplara imza atan Birikim Dergisi yazarlarından Tanıl Bora, Yeni Yaşam Gazetesi’nden Dilhan Yılmaz ve Ender Öndeş'e AKP’nin kültür dünyasıyla imtihanının nasıl bir noktada olduğunu ve Erdoğan'ın "16 yıl boyunca kültürde iktidar olamadık" sözlerinin mealini anlattı.
AKP'NİN KÜLTÜRLE İMTİHANI HANGİ NOKTADA?
Bu çıkışın, bir yandan rehavete karşı bir ikaz işlevi gördüğünü söyleyen Bora, bir anlamda da 'Durmak yok, yola devam' anonsuna benzediğini belirtti:
"Bununla beraber, siyasi hasımlara karşı bilenmeyi sağlayan bir biley kayışı işlevi görüyor. Vesayetçi güçlerin hâlâ, hâlâ, hâlâ alt edilememiş olduğu iddiasını taze tutmayı sağlıyor. Batıcı-Kemalist-sol çevreler, kültür alanında hâlâ iktidarı ellerinde tutuyorlar buna göre. Ellerinden bırakmadıkları kültür "organları" vasıtasıyla, millete yabancı, yoz bir kültürü zerk etmeye devam ediyorlar. Bu tablo, milletle beraber onun öz kültürünü temsil eden siyasi iradeye hâlâ vesayetçi güçlerce ket vurulduğu motifini işlemeye yarıyor.
'DAVANIN FİKRİ ÇİLESİNİ ÇEKENLER İHMAL EDİLDİ' TARTIŞMALARI
Bir yanıyla da, iktidar şemsiyesi altındaki bir itiş kakışa işaret ediyor bence bu konu etrafındaki tartışma. Daha basit yanıyla, değişik muhitlerin "pastadan" pay kapma mücadelesini yansıtıyor, zira kültür alanında da ihaleler var, postlar var biliyorsunuz. Daha derinindeyse, İslamcı gelenekten gelenlerin dışlanma rahatsızlığını görebiliyoruz bu tartışmada. AKP’ye sonradan ve ikbal kaygısıyla katılmış, ideolojik bir omurgası olmayan, fikrî bir derdi olmayan unsurların oportünizmine dönük tepkiler de bu tartışma vesilesiyle dışavuruluyor. Kısmen de, Erdoğan’a mahçup bir sitem hüviyetinde; iktidar uğruna bu "kültürsüzlere" prim verip, davanın fikrî çilesini çekenleri ihmal ettiğini ima ederek."
'HEGEMONYA' İLE 'İKTİDAR' KAVRAMLARININ AYRIMLARI
Erdoğan’ın sözlerinden sonra, 'Kültürel hegemonya' ve 'Kültürde iktidar' kavramlarının birbirine karıştırılarak kullanıldığı sorusunun üzerine tanımları okurun kolayca anlayabileceği bir dille netleştiren Tanıl Bora, Gramsci kökenli 'hegemonya' kavramı ile 'iktidar' kavramının ayrımlarını anlattı:
"Bence de önemli bir ayrım bu. İktidar, salt güce ya da esas olarak güce dayanabilir. Güçle, siyasi gücü, devlet "imkânlarını", fiziki gücü, zaptiyeyi, maliyeyi kastediyorum. Hegemonya ise zihinlere nüfuz eden, gündeliğe hâkim olan, adeta görünmezleşmiş bir iktidar ilişkisidir. Hasımlarını bile gayrı ihtiyari kendi diliyle konuşturan, laçkalaşmış tabirle "gündemi belirleyen", bir tür ebedilik hissi içinde hayata karışarak akıp giden bir iktidar ilişkisi.
'PROBLEM O, KÖTÜ OLAN O'
Kültür alanını bir iktidar mücadelesi alanı olarak görmek, iyi kötüden öte, normal bir şey! Çünkü zaten öyledir! Her siyasal akım, kültürel alana damgasını vurmak ister. Siyasal mücadele, aynı zamanda bir kültürel mücadeledir; imgeler, anlamlar üzerinde, hayat tarzı üzerinde bir mücadele… Sorun, kültür alanını mücadele alanı olmaktan öte dediğiniz gibi bir fetih alanı olarak görmek… Kültüre zecri tedbirlerle, -maliyeyi ve ekonomiyi baskıcı bir denetim aracı olarak kullanmak da buna dâhildir-, hâkim olmaya çalışmak… Bu konuda yazarken hep kullandığım tabirle "polis marifetiyle" kültürel iktidar tesisine çalışmak… Problem o, "kötü" olan, o."
SEFERBERLİK HAVASIYLA GÜCÜNÜ TAHKİM EDEN BİR SİYASET TARZI
'Muhafazakarlık' ile 'ihaleciliği' bir araya getiren, çalmakla çalışmayı eşleştiren bugünkü karışımın bir kültürel yaratıcılık beklenemeyeceğini belirten Bora, "Bunca insanı, çevreyi, işi, eseri 'hain' ilan ederek tasfiye etmeye güç yetmez tabii. Ama çok zulme yol açtığı kesin, çok tahribat yarattığı kesin. Sokak egemenliğinde de fayda görülüyordur ama asıl mühimsenen, sandık egemenliğidir, 'oy çokluğudur'. 'Erdoğanizm', seçim kazanmakla, seçim ve referandum kazanmakla işliyor. Günümüz siyaset biliminde benzer rejimleri ele alırken türetilen 'rekabetçi otoriteryanizm' kavramı var; seçimlerle sınanan bir sürekli meydan okumayla, seçimlerle ve referandumlarla sağlanan sürekli bir kampanya ve seferberlik havasıyla gücünü tahkim eden bir siyaset tarzı bu."
(Haber Merkezi)