Faik Öztrak'tan MYK toplantısına dair ilk açıklama: Kongreler sürecinin başlatılmasına karar verdik

CHP'nin yeni MYK'siyle gerçekleştirilen ilk toplantısına ilişkin "Parti Meclisi toplantımızda yapılan değerlendirmeler ışığında, kongreler sürecinin bugün başlatılmasına karar verdik" dedi.

Faik Öztrak'tan MYK toplantısına dair ilk açıklama: Kongreler sürecinin başlatılmasına karar verdik

Artı Gerçek - Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun tüm Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin istifasını kabul etmesi sonrası dün belli olan yeni A Takımı, bugün ilk kez bir araya geldi. MYK toplantısı sonrası CHP Sözcüsü Faik Öztrak açıklamalarda bulundu.

Öztrak, MYK toplantısından kongreler sürecinin başlatılması kararının çıktığını söyledi. Öztrak ayrıca, CHP tüzüğünün bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair bir komisyon kurulacağını açıkladı.

'SARAYIN KİRLİ DİLİ EKONOMİYİ ALT ÜST ETTİ'

Öztrak'ın konuşması şöyle:

"Toplantımızın gündeminde, yaşanan seçim sürecinin değerlendirilmesi, partimizin olağan kongreler sürecinin başlatılması, ülke gündemine dair değerlendirmeler ve yaklaşan yerel yönetim seçimlerine yapılacak hazırlıklar vardı.

Parti Meclisi toplantımızda yapılan değerlendirmeler ışığında, kongreler sürecinin bugün başlatılmasına ve mevzuattaki asgari süreler dikkate alınarak hızla tamamlanmasına karar verdik. Ayrıca tüzüğümüzün bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dönük örgütümüzün taleplerini dikkate alacak bir komisyonun kurulmasına da karar verdik.

Saray’ın kirli dili ve siyaseti sadece milleti bölmedi. Ekonomimizi de alt üst etti. 14 Mayıs seçimlerinden bu yana Türk Lirası dolar karşısında yüzde 9 değer kaybetti. Döviz kurlarını ve ekonomik gidişatı iyi göstermek için kazanın dibini kazıya kazıya sonunda deldiler.

'ERDOĞAN HAKARET ETTİĞİ ŞİMŞEK'İ PARA BULSUN DİYE GÖREVE GETİRDİ'

Merkez Bankası’nın önceki seçimlerde 128 milyar dolarını bu seçimlerde de bunun çok daha fazlasını, Merkez Bankası’nın arka kapısından kuralsız ve denetimsiz şekilde buharlaştırdılar. Merkez Bankası’nın döviz kasasını boşalttılar.

Şimdi Erdoğan, geçmişte olmadık hakaretler ettikleri, Halk Bankası’nı dolandırmakla suçladığı isimlerden birini Sayın Mehmet Şimşek’i dışarıdan para bulsun diye yeniden göreve getirdi. O dönem Erdoğan’ın suçlamalarının muhataplarından biri olan yeni Hazine ve Maliye Bakanı göreve başlarken, “Türkiye’nin rasyonel bir zemine dönmekten başka bir seçeneği kalmadığını” söyledi. Yani parayı bulmasının şartının, sarayın uyguladığı “akıl dışı” politikalardan vazgeçmesi olduğunu ifade etti.

Yeni Bakan bu sözlerle Saray’ın “Faiz sebep, enflasyon netice” şeklinde özetlenebilecek safsatasının ve ucube Türkiye Modelinin, “Akıl dışı”, “Aklın kurallarına dayanmayan”, “Ölçüsüz ve hesapsız” olduğunu ilan etti. “Epistemolojik kopuştan kopacaklarını” söylemiş oldu.

Şimdi Erdoğan’a sormak gerek; milleti hayat pahalılığı ile işsizlik arasında ezen, milletin 418 milyar dolarını yandaşlarına peşkeş çeken, Merkez Bankasının döviz kasasına 80 milyar dolar açık verdiren, akıl dışı safsataların, irrasyonel politikaların sahibi olarak millete ne diyeceksiniz?

ÖZTRAK'TAN BAKAN ŞİMŞEK'E SORULAR

Sayın Bakana da sorulması gereken soru şu; bu rezaletin hesabı kimden sorulacak?

Sayın Bakan, Erdoğan’ın sizinle ilgili Halk Bankası’nda yolsuzluk iddialarını sineye çekecek misiniz? 2018 ve 2019 seçimlerinde 128 milyar doların Merkez Bankası’nın arka kapısından kimlere satıldığını, yine bu son seçimde, bir o kadar rezervin daha kimlere satıldığını araştırıp kamuoyuna açıklayacak mısınız?

Yoksa kendinizden önceki dönemde yaşanan hukuksuzlukların üstünü örten bir Bakan olarak tarihe geçmeyi mi tercih edeceksiniz? Tüm bunların yanında, bizim de Saray ve şürekasına, milletimiz adına şunu sormak hakkımız: “Madem sonunda bizim dediğimize gelecektiniz, bu kadar haltı neden yediniz?” Sonunun böyle olacağını bile bile, milleti hayat pahalılığı ile işsizlik arasında neden ezdiniz?

'ZAM YAĞMURU BAŞLADI'

Seçimin ardından sigarasından elektronik eşyasına zam yağmuru başladı. Ekmek üreticileri de Haziran’da zam istiyor. Bir ekmeğin 10 liraya kadar çıkabileceği daha şimdiden konuşuluyor.

Son bir yılda, dana eti yüzde 137, ucuz olduğu iddia edilen kuzu eti yüzde 111, sofralarımızın vazgeçilmezi kuru fasulye yüzde 93, kuru soğan yüzde 92, beyaz peynir yüzde 92, nohut yüzde 83 zam gördü.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle dünyada gıda fiyatları tarihi zirvesine çıkmıştı. O günden bu yana dünyada gıda fiyatları yüzde 22 düştü. Türkiye’de ise yüzde 75 arttı.

Ülkemizde gıda fiyatları, 2020’nin Ağustos ayından bu yana 33 aydır kesintisiz artıyor. Ve bunu “Dünyada da böyle” diyerek izah etmek mümkün değil. Bunun tek sebebi Hükümetin beceriksizliği.

Dün açıklanan makyajlı TÜİK rakamlarına göre Mayıs’ta aylık tüketici enflasyonu yüzde 0,04 oldu. Seçim döneminde, doğal gazın milletimize bedava verilmesi, Mayıs ayında enflasyonu 3 puan civarında düşürdü. Ama bu Haziran ayında sürmeyecek. Gaz fiyatları eski seviyesine çıkacak.

'ENFLASYON YENİDEN ARTACAK'

O zaman enflasyon yeniden artacak. Nitekim TÜİK’in makyajlı Mayıs enflasyonu “Sıfır” fiyatlı doğal gazla düşerken, enflasyonun önümüzdeki dönem eğilimini gösteren çekirdek enflasyon verileri hızla artmaya devam ediyor.

Önümüzdeki ay, diğer tüm mal ve hizmetlerin fiyatı sabit kalsa bile, sadece evlerde kullanılan doğal gazın fiyatı eski seviyesine döneceği için, enflasyon 3 puana yakın yükselecek.

Tabii seçim nedeniyle azdırılan iç talep ve Türk Lirasındaki değer kaybı da dikkate alındığında Haziran enflasyonu, geçtiğimiz yılın rekorlar kıran Haziran enflasyonuyla yarışacağa benziyor.

TÜİK’in makyajlı verileri ne derse desin, bugüne kadar izlenen yeni Hazine ve Maliye Bakanına göre “irrasyonel”, TDK’ya göre “akıl dışı” politikaların sebep olduğu enflasyon ve hayat pahalılığı, ekonomideki en önemli sorun olmaya devam edecek. Tabi, Sarayın emeklilerimize, memurlarımıza, asgari ücretlilere seçim öncesi verdiği taahhütler var. Ayrıca seçimden sonra, hükümetin başının “milletimizi enflasyona ezdirmeme” sözü var. Biz bunların takipçisi olacağız.

'HÜKÜMET EKONOMİYİ DOMUZ BAĞIYLA BAĞLADI'

Seçilmek için domuz bağcılarla ittifak kuran hükümet, bugüne kadar yaptıklarıyla, ekonomiyi de domuz bağıyla bağladı. Ekonomimiz boğulmak üzere. Artık bu işi ciddi faturalar ödemeden temizlemek maalesef mümkün değil.

Yeni ekonomi yönetimi, ilk Merkez Bankası toplantısında vereceği faiz kararıyla sınanacak. Yeni yönetim neyi ne kadar yapabilecek, yerel yönetim seçimleri öncesinde, Saray neye, ne kadar sabredecek, ne kadarına razı olacak, bunu hep birlikte göreceğiz. Ama şunu biliyoruz; katranı kaynatmakla da şeker olmuyor.

Yakın zamanda “laf dinlemediği için” görevden alınan Merkez Bankası Başkanları, rasyonel politikalar uygulamaya çalıştığı için görevden affını istemek zorunda kalan Hazine ve Maliye Bakanları düşünüldüğünde, önümüzdeki dönem, maalesef umut vadetmiyor.

'CAN ATALAY'I, MİLLETİN İRADESİNİ DERHAL SERBEST BIRAKIN'

Tabi sadece ekonomide değil, seçimin ardından siyasette, hukuk devletinde ve içtimai hayatta yaşananlar da önümüzdeki dönemin çok kolay olmayacağını gösteriyor.

Türkiye İşçi Partisi’nin seçilmiş milletvekili Can Atalay hala tahliye edilmedi. Seçilmiş bir milletvekili bugün hukuksuzca, hakkında kesin karar olmadan hapiste tutuluyor. Genel Başkanımızın da belirttiği gibi bu, sadece Can Atalay’ı değil, ona oy veren tüm insanları tutuklamak anlamına gelir. Ve buradan Saray’ı da, Sarayın hâkimlerini de uyarıyoruz: Bu topluma daha fazla zarar vermeyin, adaletteki erozyonu durdurun. Milletin vekil seçtiği Can Atalay’ı, milletin iradesini derhal serbest bırakın!

YENİ KABİNE TEPKİSİ

Yeni kurulan Hükümet Erdoğan’ın ve partisinin, bugüne kadar anlattıkları vesayetten ve darbelerden kurtulma hikayelerine, hiç uymuyor. “Askeri vesayet” diye bar bar bağıran, askeri bürokrasi üzerinden, kendine mağduriyet hikayeleri devşiren Saray, şimdi tam bir vesayet düzeni görüntüsü veren, uygulamaları hayata geçiriyor.

Darbeyi eniştesinden öğrenen Erdoğan, “Sır küpüm” dediği dönemin Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanını
Dışişleri Bakanı atıyor. Yetmiyor, Milli Savunma Bakanlığına da ikinci defa bir Genel Kurmay Başkanını atıyor. Genel Kurmay Başkanlarının sivil hükümetlerde, Milli Savunma Bakanı olmasını usul haline getiriyor.

Bu nasıl bir sivilleşme anlamak mümkün değil. Bu yapılanlar, orduyu ve İstihbarat Teşkilatı’nı siyasetin bir unsuru haline getiriyor. Kurumların milliliğine gölge düşürüyor.

Bu yeni dönemde Erdoğan’ın seçilmesinden en mutlu olanlar listesinin birinci sırasında üç beş maaşlı Saray şürekası faiz lobileri ve dolar baronları yer alıyorsa, ikinci sırayı da şüphesiz, Erdoğan’ın seçim boyunca taşlayarak üzerlerinden oy devşirdiği, yurt dışındaki ortakları alıyor.

İSVEÇ'İN NATO ÜYELİĞİNE DAİR: SEÇİMDEN ÖNCEKİ RACONLAR UNUTULDU

Türkiye’deki seçimin ardından Saray’ın geri kabul anlaşması imzaladığı ülkeler çok mutlu. Hükümetin Türkiye’yi Avrupa’ya geçmek isteyen sığınmacıları bünyesinde tutan, bir sığınmacı üssüne çevirmeye,
gençlerinin işlerini sığınmacılara, kaçaklara peşkeş çekmeye devam edeceğini görüp, derin bir oh çektiler.

Macaristan’ın popülist lideri, “Erdoğan'ın zaferi için sadece tezahürat etmedim, çok ve çok dua ettim. Erdoğan kazanmasa, bu Avrupa’ya bir anda iki ila üç milyon mültecinin akın etmesi anlamına gelirdi” diye açıklama bile yaptı. Bu Erdoğan’ın milletimize değil kimlere çalıştığının açık itirafı…

Yine Seçimin ardından NATO da İsveç’in üyeliği için harekete geçti. Seçimde önce söylenen laflar, kesilen raconlar unutuldu, Erdoğan seçimden sonra, “Terörle mücadele, istenen isimlerin iadesi” falan demeden İsveç’in üyeliği için NATO Genel Genel Sekreteri ile yeniden masaya oturdu.

Seçim için yapılan “Küffara karşı ümmetin lideri” makyajları, seçimden sonra Erdoğan’ın yüzünden çok çabuk aktı.Sarayın iplerini tutanlar, belli ki hemen örtülü desteklerinin diyetini istemeye başladı. Biz boşuna demiyoruz “Bu Hükümet el iyisidir” diye.

Yabancıların istediği ne varsa bir bir hayata geçerken, ülkemizin geleceği giderek karanlığa gömülüyor. Sarayın vakıflar üzerinden inşa ettiği yapılar giderek devletleşiyor.

'GÖZÜMÜZ BU BAKANIN ÜSTÜNDE OLACAK'

Erdoğan'ın oğlunun yönetiminde olduğu bir vakfa İstanbul’da 237 devlet okulunun yaz boyunca dini eğitimler düzenlemesi için tahsis edildiği iddia ediliyor. Bu çerçevede, yeni atanan Milli Eğitim Bakanının geçmişte, karma eğitime karşı ve Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı açıklamalarını da unutmuş değiliz. Gözümüz, bu bakanın uygulamalarının üstünde olacak.

Ülkenin neresinden tutsanız, elinize Saraya ailesinin kontrolündeki vakıflar geliyor. Devlette erozyon, yanına yaklaşan her şeyi bir bataklık gibi çamurun içine çekiyor.

Bir yanda ekonomik sıkıntılar, bir yanda özgürlük alanının daralması, bir yanda ardı arkası kesilmeyen rezaletler gençlerimizin umutlarını yok ediyor. Bu ülkenin gençleri, artık geleceklerini vatanlarından başka yerlerde kurmaya çalışıyor. En son uluslararası bir vakfın yaptığı araştırmaya göre 18-25 yaş arasındaki her 100 gencimizden 84’ü ekonomik gerekçelerle tüketimini sınırladığını söylüyor. Her 100 gencimizden 63’ü bir imkân olursa başka ülkede yaşamak istediğini ifade ediyor. Doğduğu topraklarda değil başka ülkede yaşamayı isteyen her 100 gencimizden 48’i yaşam koşullarını yükseltmek için, 20’si daha fazla özgürlük isteğiyle bu tercihte bulunduğunu söylüyor.

'SARAYIN DENETLENMESİ ADINA ÖNEMLİ BİR KAZANIM'

Hiç unutmayalım bu ülkede her iki seçmenden biri, muhalefeti, yani bizi destekledi. Bu desteği Erdoğan’ın girişimlerine rağmen bir arada tutmak bizim boynumuzun borcudur. Bu, Saray’ın denetlenmesi ve dengelenmesi, hükümetin sorumsuzluklarının, millet adına kontrolü açısından önemli bir kazanımdır.

14-28 Mayıs seçimlerinde muhalefetin birleşen gücü, bir çığ gibi artarak algı yönetmekten başka bir şey bilmeyen milleti yokluğa ve açlığa mahkûm eden bu Hükümeti bugün değilse yarın sandık yoluyla evine gönderecektir.

Zaman şimdi ayağa kalkıp, üstümüzü silkeleyip, eksiklerimizi giderip bundan 9 ay sonraki seçimler için uğraşa atılma zamanıdır. Zaman, ülkenin aydınlık geleceğine inanların safları sıklaştırması zamanıdır. Unutmayın, gecenin en karanlık anı, aynı zamanda sabaha en yakın olduğumuz andır. Benim söyleyeceklerim bu kadar."

'BU PARTİDE KİMSE AKLINA ESTİĞİ GİBİ KARAR ALAMAZ'

Öztrak, açıklama sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

“Başarısız geçen seçimin ardından Kılıçdaroğlu istifa edecek mi? İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu arasında koltuk savaşı mı var?” sorusuna Öztrak şöyle yanıt verdi:

“CHP bir çadır partisi değildir. Dünyada eşine az rastlanır bir maziye sahiptir. Bu partide kimse aklına estiği gibi karar alamaz, partinin kurullarında karar alınır. Genel başkanımızı il ve ilçe belediye başkanlarıyla hasılı tüm seçilmişlerimizle sorunlar meseleler hakkında istiarelerde bulunur, bu istişarelerden farklı sonuçlar çıkarmamak lazım."

'ÖZELEŞTİRİ SÜRECİ DEVAM EDİYOR'

“Başarısız geçen seçimin ardından CHP yönetimi olarak özeleştiriniz nedir?” sorusuna ise Öztrak şu yanıtı verdi:

“Özeleştiri ve buna dair tespitler süreci devam ediyor. Bu konuda karar aldık ve arkadaşlarımız çalışıyor. Bunu önümüzdeki süreçte daha detaylı açıklama imkânı bulacağız diye düşünüyorum. Asgari sürelerden ne anladığımıza geldiğimizde, tüzük değil mevzuat dedim. En hızlı şekilde kongreler sürecini tamamlayacağız. Bu ekim ortası olur, bakalım. Bu hızla yürütülecek. Ama yolda yürütülürken bakalım.” (HABER MERKEZİ)