Ha gayret Bahçeli, muhalefetin umudu sendedir!..
MHP lideri, Erdoğan’ın bölüp parçalamaya çalıştığı Millet İttifakı’nı giderek daha da güçlendirirken, partisini de baraj altı seviyeye indirdi.
Koray DÜZGÖREN
Bu yazıda Devlet Bahçeli’nin, partisi MHP’nin ya da ülkücü hareketin ayrıntılı eleştirisini yapacak değilim. Neyin ne olduğunu hepimiz biliyoruz.
Levent Gültekin ve çok sayıda gazeteci arkadaşımızın başına gelenleri yakından izledik, üzüldük, tepkiliyiz. Korkmasak da endişeliyiz.
Ama yine de ne yalan söyleyeyim ben, Bahçeli’nin bugünlerde yarattığı havayı sevdiğimi saklamayacağım!
Gezi günleri gibi...
Polisin sıktığı biber gazına karşı atılan sloganlar kulaklarımda çınlıyor.
"Sık bakalım, sık bakalım, biber gazı sık bakalım."
Biber gazı coşku yaratır mı?
Yarattı, hepimiz tanığız.
Benzer havayı soluyoruz bugünlerde.
Bir şeyler oluyor muhalefete.
Muhalifliklerinin farkına varmaya başladılar.
Söylemesi çok kolay olmasa da bunu sanırım en çok Bahçeli’ye borçluyuz!
Kürsüden verdikçe coşkuyu, muhalifleri titretiyor ve kendine getiriyor adeta.
MHP liderleri değişse de değişmeyen sloganları, "titre ve kendine dön"ün anlamını nihayet bütün Türkiye olarak idrak etmeye başladık!
En çok da eski partidaşı Meral Akşener’de görüyoruz bu etkiyi.
Bana kalırsa tarihçiler, Meral Akşener’in çarşamba günü Meclis grubunda yaptığı konuşma ve Bahçeli’nin bu konuşmaya verdiği cevapları içinde bulunduğumuz siyasi sürecin dönüm noktası sayacaklar.
BOĞAZİÇİ EYLEMLERİ, GARE FİYASKOSU VE HDP NEFRETİ
Aslında Boğaziçi eylemleri ile başladı Bahçeli efekti...
Üniversite gençlerini "haşaratlar, zehirli yılanlar, vandallar" diyerek hedef gösteren Bahçeli’ye karşı bütün muhalefet, öğrencilere sahip çıktı. Namı diğer ‘asena’ Meral Akşener bile öğrencilere, "haklı eyleminiz" diyerek destek verdi.
İtiraf etmek zorundayız, Bahçeli’nin küfre varan bu nefret sözleri ülkedeki muhalif kesimler için bayağı yararlı bir etki yarattı!
Muhtemelen iktidarın diğer ortağından, "ileri gittin" ayarı alıp şefkat mesajları ile sevgi pıtırcığı rolüne soyundu Bahçeli, ama geç kalmıştı.
Aslına bakacak olursak, şimdiye kadar Bahçeli’nin Kürt siyasi hareketini, HDP’yi, hatta doğrudan Kürtleri hedef alan saldırılarına karşı kimse sesini çıkarmamıştı.
Bahçeli HDP’yi terörle, PKK’yle arasına mesafe koymamakla suçlaması yetmezmiş gibi işi sonunda HDP’nin kapatılması ve bütün milletvekillerinin de Meclis’ten kovulması taleplerine kadar getirdi. HDP’ye oy veren 6 milyon seçmeni de suçlu ilan etmesi, bardağı taşıran damla oldu.
Oysa amaç belliydi. Milliyetçi gelenekten gelen Meral Akşener ne de olsa Bahçeli'nin dava arkadaşıydı. Her ne kadar kendisine karşı genel başkanlığa aday olma cüreti gösterip, bu hain girişimi Erdoğan sayesinde engellenince, gidip başka bir parti kursa da milliyetçi köklerine de aykırı düşecek değildi ya!
O güvenle Bahçeli verdi mehteri...
Ama -muhalifler açısından bakıldığında neyse ki demek gerekiyor- işin dozu iyice kaçmıştı.
Önce Kemal Kılıçdaroğlu sesini yükseltti. "Bu, toplumsal barışımızın dibine dinamit koymak demektir" yorumu yaptı.
Sonra da diğer muhalif liderlerle birlikte Akşener de Kılıçdaroğlu’nu izledi ve benzer sözler sarf etti.
GARE FİYASKOSUNDA İKTİDARA YÖNELTİLEN SORULAR
Hatta Akşener, Gare fiyaskosu sonrasında (Pardon, Bahçeli rehinelerin öldürüldüğü bu operasyona kahramanlık destanı diyor) HDP ve CHP gibi iktidarı açıklama yapmaya davet etmesin mi?
Yerel seçimlerden bu yana muhalifler belki de ilk kez, HDP’yi dışlamadan bir araya gelmeyi başardılar.
Şimdi bu başarıda Bahçeli’nin rolünü inkâr etmek nankörlük olmaz mı?
Sadece bu da değil Bahçeli’nin katkıları.
Örneğin, Akşener’in partisi İYİP’in oy oranı, son kamuoyu yoklamalarına göre ayrıldığı partisinin iki katına kadar yükselmiş görünüyor.
Bahçeli, bu araştırmaların birer sahtekârlık faaliyeti olduğunu ileri sürüyor ama bir yandan da belli ki endişelenmiş, Akşener’i affetmeye hazır, "yuvaya davet" ediyor, "Partine geri dön" diye çağrılar yapıyor.
Nafile…
Bu kez iyice bilenmiş Millet İttifakına yönelik iktidar oyununa karşı Akşener.
Bu nazik(!) davetleri dikkate bile almıyor, Millet İttifakı’yla girdiği yoldan dönmeyeceğini söylüyor.
Akşener, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması operasyonunda da iktidarı ters köşeye yatırmış gibi görünüyor. Beklenenin aksine, iktidara peşin destek beyan etmedi.
"Bakalım, fezlekeleri inceleyelim, öyle gözü kapalı oy vermeyiz" demekle yetindi. Bütünüyle karşı çıkmasa da iktidara tam biat etmeyecek gibi görünüyor. Hatta böyle bile olsa iktidarın istediği şey gerçekleşemeyecek besbelli...
Son olarak partisinin Meclis grubunda yaptığı zehir zemberek bir konuşmayla iktidara, daha doğrusu kendisine yönelik çirkin bir tezvirat kampanyasının sorumlusu olarak suçladığı Bahçeli ve bunu engellemeyen Erdoğan’a veryansın etmez mi?
Akşener, konuşmasında Bahçeli’nin kendisine karşı sürdürdüğü ‘Fosforlu Cevriye’ kampanyasına ateş püskürdü. Erdoğan’ı da bu kampanyaya destek vermekle suçladı ve sert bir şekilde eleştirdi.
"Bu yoldan dönersem, namussuzum, namerdim" diyerek de adeta iktidar koalisyonuna savaş ilan etti.
BAHÇELİ’NİN HER KONUŞMASI MUHALEFETE YARIYOR
Akşener bu çıkışıyla, günün birinde iktidara destek vereceği ya da yuvaya döneceği beklentisinde olanları hayal kırıklığına uğrattı.
Milliyetçi cephede bir dönüm noktası olarak değerlendirilmesi gereken Akşener’in bu konuşmasına cevap, Bahçeli’nin twitter hesabından geldi.
Irkçılıkta, cinsiyetçilikte sınır tanımayan küfür dolu bu cevap, bana kalırsa kopuşun resmiyet kazanmasını sağlamış oldu.
Yine de bir hatırlatma yapmadan geçmeyelim.
Burası Türkiye ve burada siyaset kirlidir, seviyesizce yapılır. Siyasi ahlak diye bir kavram bu iklime, bu coğrafyaya uğramamıştır ve yakın bir gelecekte de uğraması beklenmemektedir. Bu ülke siyasetinde her türlü çark etme, her türlü döneklik ve ihanet mübahtır.
Bu çekinceyi de buraya bırakıp devam edelim.
Ben meseleye muhalefet açısından bakıyorum.
Çok iyi gidiyor Bahçeli.(!) Neredeyse her konuşmasıyla partisinin oy kaybetmesini sağlıyor. Kamuoyu yoklamalarında MHP barajı geçemeyen partiler arasında sayılıyor.
Bir yandan da Erdoğan’ın var gücüyle bölüp parçalamaya çalıştığı Millet İttifakı ya da Muhalefet Cephesi’ni giderek daha da güçlendiriyor.
Meral Akşener hakkında yürüttüğü Fosforlu Cevriye kampanyası da İYİP, dolayısıyla yine Millet İttifakı’nın oylarını artırıyor.
Yaşar Kemal’in "Zulmün artsın ki tez zeval bulasın" sözlerini ettiği ruh haliyle, neredeyse içimden -sözüm meclisten dışarı- Bahçeli’yi destekleyesim geliyor!
"Devam et Bahçeli." Erdoğan’ı da teşvik et, o da bu yolda devam etsin.
Sayelerinde bir bakmışız, bu beceriksiz ve Kürt düşmanlığından, hamasi saplantılarından kurtulamayan muhalefet sonunda bir araya gelmiş! Üzerindeki ölü toprağını silkelemiş, uyuşukluğu, ilkesizliği de bir tarafa bırakarak gerçek bir muhalefet cephesine dönüşmüş!
Hemen "olmaz" demeyin. Bahçeli’nin ve ortağının son performanslarına bakarsak ben çok umutluyum!