Hasan Cemal: Kürt sorununun çözümü için bir masa lazım

Yeşil Sol Parti adayı Hasan Cemal çözüm sürecini anlatırken, Erdoğan için, "Kürt sorunu nedir bilmiyordu" dedi. Cemal: Bir defa Kürt sorunun çözümü için bir masa lazım. Bu masanın etrafında konunun bir numaralı muhatabı ya da sorumlusu, liderleri oturur.

Hasan Cemal: Kürt sorununun çözümü için bir masa lazım

Artı Gerçek - Yeşil Sol Parti'nin 14 Mayıs seçimlerinde İstanbul adayları arasında yer alan gazeteci Hasan Cemal, Kürt sorunun çözümü ve çözümsüzlüğü üzerine değerlendirmelerde bulundu.

“Kürt sorunu çözüm rayına oturmadan Türkiye’de ne demokrasi olur ne özgürlük olur ne hukuk olur ne adalet olur” diyen Cemal'in Mezopotamya Ajansı'ndan Özgür Paksoy'un bazı sorularına verdiği yanıtlar şöyle:

Kürt sorunu yüz yıllık bir sorun, bugüne neden çözümsüzlükle geldi?

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren bir devlet şekli var, üniter devlet, uluslaşma… Bu süreçte Kürt kimliği, Kürt dili inkar edildi, yok sayıldı. Bu Kürt sorununun temelini oluşturdu. Fakat zaman içinde bu çözümsüzlük bir yerde Türkiye’de dağın da yolunu açtı. Yaşanmaya başlayan acılar yeniden bu sorunu düşündürmeye başladı insanları, iktidarları, siyasetçileri. Evelce yazılamayanlar yazılmaya başladı. Bir zamanlar Kürt kelimesini telaffuz edemezdik, Kürt sorunu diyemezdik, bunların hepsi yasak konusuydu. Fakat sonuç olarak bunlar aşılmaya başlandı. Ve nihayet Kürt sorununun çözümü dediğimiz olgu sahneye çıktı. En çok da Erdoğan’ın 2000’li yılların başından itibaren çok sahneye çıktı. Erdoğan’ın Kürt sorununu askerin gölgesinden kurtarmaya başlaması, “Kürt sorunu vardır, devletin de hataları vardır” diyerek 2005’teki Diyarbakır konuşması var, bu çok önemli.

Oslo’ya görüşmelere Kandil’in karşısında, PKK’nin temsilcileri karşısında kendi siyasi temsilcisini de göndermesi Türkiye’de bir başbakanın yaptığı ilk siyasi tavırdır. Hakan Fidan, bugünkü MİT Müsteşarını göndermişti. Bunların hepsi olumlu gelişmelerdi. Sonra işte siyasi süreç başladı. Sonra sonunu getirmedi Erdoğan, masaya tekmesini attı. Hepsi gitti ve Kürtler nezdinde Erdoğan inandırıcılığını ve güvenirliğini kaybetti. Kürt sorununu yeniden savaş yoluna soktu.

Bugün gelinen noktadan bakınca, o dönemleri samimi buluyor musunuz?

O dönem samimi miydi? Hayır samimi değildir, gizli gündemi vardır, takiye yapıyordur, diyemiyorum. O zamanki siyasi konjonktür onu öyle düşünmeye sevk etti. Ama donanımlı değildi bu konuda. Kürt sorunu nedir bilmiyordu. Kürt sorununu yüreğinde hissetmiyordu, Kürt sorunu nasıl çözülür bu konuda bir şey bilmiyordu. Kürt sorununun çözümünü sadece bir affa ve dağdan inmeye bağlamıştı. Bu da hiçbir şekilde yeterli değildi. İnkar siyaseti bir yerde Erdoğan’la da devam etti.

Siz bu memlekette sorunu kendine dert eden isimlerden birisiniz, Beka’ya, Kandil’e gittiniz, muhataplarıyla birebir görüştünüz. 2013 ile 2015 yılları arasında tarihi bir döneme tanıklık ettik, neden çözülmedi?

O sorunu tamamen kendi siyasi çıkarları açısından bir araç haline getirdi. Bu sorunu çözer gibi yapıp, oy alacağını düşündü. Oysa oy kaybetmeye başladığını görünce de vazgeçti. Her şeyi oy hesabına bağladı. Yaz bir kenara, Erdoğan’dan kurtulmadan bu çözüm yolu açılmaz. İki; seçim kazanma için Erdoğan, “Gelin bugün yeniden çözüm sürecine başlıyoruz” dese de hiçbir şekilde inandırıcı olamaz.

Çözüm için ne yapılmalı?

Şunu bir kenara özellikle yazın, Kürt sorununun çözümü bir uzlaşma sayesinde olabilir. Kürt sorununun çözümü diyalogların örülmesiyle, uzlaşmayla, yumuşamayla çözülür. Başka çaresi yoktur. Herkese kendi taleplerini dayatarak Kürt sorununu çözemezsiniz. Bir defa Kürt sorunun çözümü için bir masa lazım. Bu masanın etrafında konunun bir numaralı muhatabı ya da sorumlusu, liderleri oturur. Kürt liderler dahil, siyasi liderler oturur o masada konuşur. Bir de yol haritası olur önlerinde. Uzmanlar da hazırladıkları yol haritasını verirler, ondan sonra da yol haritasına bakarak, en kolayından en zoruna doğru zamana yayarak bu çözüm faaliyetine başlanır. Bu ancak uzlaşma ruhu yakalanarak olur. Kavgayla, dövüşle olmaz. Bugüne kadar kavgayla dövüşle bu iş olmadı. Tam tersine iş gitti çıkmaza saplandı.

SÖYLEŞİNİN TAMAMI