HDP: Bu apaçık bir intikam operasyonudur
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Türkiye genelinde HDP'ye dönük 'Kobane' operasyonlarına ilişkin, "Bu apaçık bir intikam operasyonudur" dedi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) El Genel Başkanı Mithat Sancar, '6-8 Ekim olayları' gerekçe gösterilerek 7 ilde 82 kişinin gözaltına alındığı operasyona ilişkin basın açıklaması düzenledi. HDP Genel Merkezi'nde yapılan açıklamada Sancar, operasyonun 'bir intikam' operasyonu olduğunu vurgulayarak, "Daha önce '6-8 Ekim olayları' için defalarca önerge verdik. Önergelerin tamamı iktidar oylarıyla reddedildi" dedi.
"Yargı uzun süredir olduğu gibi burada da iktidarın sopası olarak kullanılmaktadır" diyen Sancar, "Yargı, Bahçeli’nin her söylediğini talimat olarak uygulayan, serbest bırakılmak istediği kişiyi serbest bırakan, iktidarın tutuklanması gerektiğini belirttiği kişileri, ertesi gün rehin alan bir yargıdır. Buna evrensel anlamda yargı demek elbette mümkün değildir. Ortada iktidar sopası işlemi gören bir aygıt vardır" ifadelerini kullandı.
'BU BİR İNTİKAM OPERASYONUDUR'
Sancar'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Bu operasyonlar "6-8 Ekim olayları" bahane edilerek yürütülmüştür. Hatırlatalım ki 6-8 Ekim olaylarının sorumlusu partimiz değildir. 6 yıldır uğraşmalarına rağmen bu olaylarda partimizin sorumluluğunu ortaya koyacak hiçbir delil gösterememişlerdir. Partimizi bu olaylardan sorumlu gösterecek hiçbir makul, inandırıcı gerekçe ortaya koyamamışlardır.
'6-8 EKİM'İN SORUMLUSU İKTİDARDIR'
6-8 Ekim eylemlerinin sorumlusu asla partimiz değildir. Tam tersine sorumlu olan, o dönem uyguladıkları politikalarla IŞİD’in saldırılarını müjdeler gibi duyuran ve sokakta saldırıların yaygınlaşmasına tepki gösterenlere yönelik şiddetin yaygınlaşmasına zemin hazırlayan siyasi otoritedir. O dönem hem Kobani’de yaşananlara karşı izlediği tutumları hem de IŞİD saldırılarına gösterilen tepkilere yöneltilen saldırıları, 6-8 Ekim olaylarından iktidarın sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
7 Haziran seçimlerinin hezimetini unutamayanlar, o seçimde iktidarı kaybedenler bunun sorumlusu olarak gördükleri partimize karşı her türlü karalama kampanyasıyla ta o zaman sistematik bir saldırı başlatmıştır. Biz bu saldırıların da içinde yer aldığı politikaları darbe planı olarak adlandırmıştık ve darbe planının çeşitli uygulamalarla kademe kademe hayata geçirileceğini de belirtmiştik. Nitekim bizim söylediğimiz gibi oldu; iktidar önce 7 Haziran seçimlerini geçersiz kıldı sonra kaos ortamı ve katliam pratiklerinin yaşandığı bir zamanda seçimlerin yenilenmesi sürecini başlattı. Ardından dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla büyük bir siyasi soykırım operasyonu gerçekleştirildi. O dönemki eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yükdekdağ dahil olmak üzere çok sayıda milletvekili arkadaşımız gözaltına alındı.
Saldırılar çeşitli aşamalarda, farklı bahanelerle devam ettirildi ama HDP diz çökmedi, HDP mücadeleden vazgeçmedi, tam tersine kararlılığını yükseltti, cesaretli mücadelesini daha da güçlendirdi. Bu kararlı mücadele iktidarın en büyük korkusudur. Çünkü iktidar da biliyor ki kendisine kaybettirecek esas aktör HDP’dir. HDP’nin güçlü halk desteği ve kararlı mücadelesidir. Esasen iktidar HDP’den korkmakta haksız değildir. Çünkü bir seçimde daha kendilerine yenilgiyi yine HDP tattırmıştır. Her yenilgi bu iktidarın korkusunu derinleştirmekte, telaşını artırmaktadır. Kaybettikçe saldırıyorlar, saldırdıkça daha fazla kaybediyorlar. 31 Mart yerel seçimlerinde uyguladığımız seçim stratejisi bu iktidara nasıl kaybettireceğimizi bir kez daha gösterdi. 23 Haziran’da tekrarlanan İstanbul seçimlerinde de yine aynı politikalarla bu iktidara korkusunda haklı olduğunu gösterdik. O nedenle HDP’yi etkisizleştirmeye, mümkünse bitirmeye azmetmiş görünüyorlar ama bu çaba nafiledir. Arkamızda halkımızın desteği, yüreğimizde inancımız ve mücadelemizde haklılığımız devam ettikçe HDP’yi hiçbir güç alt edemeyecektir, etkisizleştiremeyecektir, yok edemeyecektir. Bunu bilmelerine rağmen saldırılarını sürdürmeleri aczin ifadesidir. Bildikleri başka bir yol yok, siyaseten bu partiyi, bu partinin arkasındaki halk gücünü yok edemiyorlar. Yok edemedikleri için de iktidarın elindeki bütün baskı ve zor aygıtlarını devreye sokuyorlar. Şaşkınlıkla bunların fayda etmediğini görüyorlar iktidar sahipleri ama görünen o ki siyaseten bir çıkar yol bulamıyorlar o nedenle nafile olduğunu bilmelerine rağmen bu tür operasyonları sürdürüyorlar.
'İKTİDARIN KİN VE NEFRETİ İNTİKAM OPERASYONLARINA TEMEL OLUŞTURMAKTADIR'
Bugün gözaltına alınan arkadaşlarımız daha önce aynı gerekçelerle göz altına alınmışlardı. Bunların bazıları tutuklanmış ancak daha sonra hepsi serbest bırakılmıştı. Bütün o gözaltı operasyonları da referandum gibi, seçim gibi iktidarın kaybetme korkusunun yükseldiği zamanlara denk gelmişti. O dönemlerde bu bahanelerle operasyonlar yaparak partimizin seçim sonuçlarını etkilemesini engellemeye çalışmışlardır. Bunda başarılı olamadılar, olamayacaklar. Geçici olarak kazandıklarını sandıkları anlardan kısa süre sonra yine HDP’nin kararlı politikaları sonucu kaybetmişlerdir. Yerel seçimler, tekrar ediyorum, bunun en açık örneğidir. Bu iktidar bu kayıpların acısını içinden çıkaramamakta, bu acıları kine nefrete dönüşmekte, kin ve nefretleri de intikam operasyonlarına temel oluşturmaktadır.
'BARIŞ ÇAĞRIMIZA İKTİDARIN YANITIDIR'
Biliyorsunuz partimiz 3 aylık bir Demokratik Mücadele Programı uygulamıştır. Ondan önce de bir Siyasi Tutum Belgesi açıklamıştır. 3 aylık Demokratik Mücadele Programı’nın finalinde 31 Ağustos’ta Barışa Çağrı Deklarasyonunu açıkladık. Barışı Türkiye halklarının ortak mücadelesiyle inşa etme inancımızı ve kararlılığımızı o deklarasyonla bir kez daha dile getirdik. Barışın yolu savaş politikalarına karşı kararlı mücadeleden geçer. Barışın yolu faşist uygulamalara karşı geniş bir mücadele blokunun oluşturulmasıyla açılır. O nedenle barış mücadelesi bizim için aynı zamanda ve özellikle savaş politikalarına karşı bir mücadeledir, aynı zamanda ve özellikle faşizme karşı mücadeledir. O nedenle barış hedefimiz ile anti faşist blok çağrılarımızı da güçlendirmeyi esas alan açıklamalarımızı da geçen MYK toplantımızdan sonra yapmıştık. Bu operasyonlar bizim Barışa Çağrı Deklarasyonumuza ve anti faşist blok çalışmalarımıza bu iktidarın yanıtını oluşturmaktadır.
Biz anti faşist cephe dedikçe faşizmin yürütücüleri telaşa kapılıyor; biz barış dedikçe savaş ortakları paniğe kapılıyor. Çünkü bu iktidarı ayakta tutan temel politika savaş politikasıdır. O nedenle bu politikayı sarsacak her türlü güçlü çıkış, her türlü sistemli mücadele iktidarı paniğe sürüklemekte, savaş ve faşist saldırı politikalarında ısrara yöneltmektedir. Tekrar söyleyeyim, HDP yılmadı yılmayacak. Biz inanıyoruz ki bu çağrılarımız Türkiye’de demokrasi ve barış isteyen, faşizme ve savaşa karşı çıkan bütün çevrelerde ve bütün bireylerde karşılık bulacak.
Bu operasyon sadece HDP’ye karşı yapılmış bir saldırı olarak görülmemelidir. Bu operasyon HDP’nin şahsında demokratik siyasete ve anti faşist mücadele kararlılığına karşı bir hamledir. O halde savaşa ve faşizme karşı kararlı mücadeleden yana olan herkesin de bu hamleye gerekli cevabı açık ve cesurca olmalıdır.
İktidar HDP’yi susturarak muhalefeti sindirmek ve topluma korku yaymak istiyor. HDP susmuyor, susmayacak. Toplumsal ve siyasal muhalefetin de sinmeyeceğinden eminiz. Hep birlikte topluma yayılmak istenen korku havasını kıracağımıza da inanıyoruz. O nedenle bu vesileyle anti faşist blok çağrımızı yineliyoruz: Bu iktidardan ve bu gidişattan bu zihniyetten bu politikalarından rahatsız olan herkes gücünü birleştirmelidir. Mücadeleyi büyütmenin yolu yan yana gelmek, ortak ilkelerde birlikte mücadele etmektir. Eğer HDP susarsa iktidar rahatlayacaktır ama HDP'nin susmayacağını iktidar biliyor. Biz bir kez daha Türkiye toplumuna bu gerçeği duyuruyoruz. Bu duyuru aynı zamanda savaşa, sömürüye, talana ve kan politikalarına karşı olan herkese bir çağrıdır. Mücadele şimdi daha da yükseğe çıkarılmalıdır. Bunun tam zamanıdır. Geç kalırsak yine kazanacağız ama bedeli daha ağır olacaktır. Biz biliyoruz; savaşa karşı mücadelede kazanacağız, faşizme karşı mücadelede kazanacağız, talana karşı mücadelede kazanacağız. Emekçilere, yoksullara saldırılara karşı mücadelede kazanacağız. Ama eğer bir araya gelmekte geç kalırsak kazanacağımız gerçeği değişmeyecek, toplum olarak ödeyeceğimiz bedeller artacak. Çağrımızın aciliyeti de burada yatmaktadır. Bu toplumun daha fazla bedel ödememesini sağlamak hepimizin görevidir ve hepimizin elindedir. Eğer mücadeleyi birlikte büyütürsek eminim kısa sürede bu faşizan saldırıları durduracağız.
'ADALET BAKANLIĞI'NA DEFALARCA SORDUK'
Adalet Bakanlığı’na defalarca sorduk, Kobani eylemleri ile ilgili açılmış kaç soruşturma var? Kobani eylemlerinin aydınlatılması için defalarca Meclis’te araştırma önergesi verdik. Fakat bu önergelerin tamamı iktidar partilerinin oylarıyla reddedildi. Çünkü eğer hakikati ortaya çıkaracak adil ve tarafsız bir araştırma ve soruşturma yürütülürse iktidar, elindeki bu kirli propaganda imkanını kaybedecektir.
'İKTİDAR HAKİKATİN ORTAYA ÇIKARILMASINI İSTEMİYOR'
O nedenle o dönemin karanlıkta kalmasını istiyor, asıl suçluların ve sorumluların ortaya çıkarılmasını istemiyor bu iktidar. Bunun yerine partimize sistemli bir yalan kampanyası yöneltiyor, partimize karşı psikolojik savaş harekatı yürütüyor. Adalet Bakanlığına defalarca sorduk, Kobani eylemleri ile ilgili açılmış kaç soruşturma var? Bu soruşturmalardan kaçı davaya dönüşmüştür, bu davalarda ne gibi sonuçlar ortaya çıkmıştır, açılmış davaların durumu nedir? Bunların hepsini sorduk, bugüne kadar tatmin edici tek bir cevap alamadık. Gördüğünüz ve bildiğiniz gibi iktidar Kobani eylemlerinin hakikatinin ortaya çıkarılmasını istemiyor.
Tekrar ediyoruz, hakikat er geç ortaya çıkacak ve gerçek sorumlular mutlaka adil bir yargı önünde hesap verecektir. Siyasi iktidar o dönem uyguladığı politikaların hesabını mutlaka ama mutlaka hem halka karşı hem de adil bir yargı sisteminde adalete karşı verecektir.
Biz Kobani eylemleriyle ilgili adalet mücadelesinin de öncüsüyüz, orada hayatını kaybedenlerin kimler olduğuna dair defalarca listeler yayınladık. Yine basın toplantısından sonra o döneme ilişkin ayrıntılı bir belgeyi, raporu sizlerle paylaşacağız. Katledilenlerin çok büyük çoğunluğu partimizin üyesi veya taraftarı. O olaylarda hayatını kaybeden herkes partimizin üyesi ya da taraftarı olsun ya da olmasın herkes bizim canımızdır, herkesin orada hayatını kaybetmesinden dolayı derin üzüntü duyduğumuzu defalarca söyledik. O nedenle sorumluların peşini bırakmayacağımızı belirttik. Her bir can bizim için son derece değerli, her bir can kaybının acısı bizim için büyüktür.
Amacımız bu ülkede şiddetin, savaşın ve bundan beslenen faşist iktidarın ve zihniyetin son bulacağı bir demokrasi dönüşümü yaratmak. Barış ve demokrasi bu partinin varlık sebebidir. Bizim bu hedeflere ulaşacak gücümüz var, bu hedeflere ulaşmak için kararlılığımız var, inancımız var, halk desteğimiz var. HDP’nin, HDP’nin arkasında duran halkın tümünü susturmadıkça HDP’yi susturmanın mümkün olmadığını bir kez daha anladılar. Sayısız operasyona maruz kalan; sayısız saldırı, katliam ve katliam girişimine maruz kalan partimiz bu operasyonlardan asla korkmamaktadır. Bu tür saldırılar karşısında asla geri adım atmamaktadır.
Bütün halkımıza, bize oy veren vermeyen bütün halkımıza, bize sempati gösteren göstermeyen ama faşizmden ve savaş politikalarından, soygun ve talan rejiminden rahatsız olan herkese şunu bir kez daha teminat olarak söylüyoruz: HDP var oldukça faşizm başarıya ulaşamayacaktır. HDP mücadelesini sürdürdükçe bu ülkeye demokrasi ve barış mutlaka gelecektir. Çok da uzak bir gelecekte değil ilk seçimlerde yine HDP bu iktidara son verecektir. Bu iktidarın kaybetmesini yine HDP sağlayacaktır. Bunu en iyi bilen iktidardır, bunu en iyi bilen iktidarın sopası olarak bu operasyonları yürütenlerdir.
'MUHATABIMIZ SAVCI DEĞİL, SİYASİ İKTİDAR'
Bu operasyonun emrinin altında imzası bulunan savcı ile ilgili de aslında kurmak istemem ama bir iki cümleye ihtiyaç vardır. Bizim muhatabımız savcı değildir; iktidardır, siyasi iktidardır. Ancak bu operasyona imza atan ve operasyonu başlatan savcı başta olmak üzere şunu bilsinler ki işledikleri suçların üstünü bize saldırarak örtemezler. Günahlarının ve ayıplarının üstünü HDP’ye operasyon çekerek örtemezler. Özel hayatla ilgili herhangi bir değerlendirme yapmak istemem ama yaşananlar özel hayatı çok aşmaktadır. Biz nikah sonrası soluğu Saray’da alan savcının bu operasyonu hangi kaygılarla başlattığını ve yürüttüğünü biliyoruz. Hangi talimatlar çerçevesinde hareket ettiğini de biliyoruz. Şöyle bir geçmişe dönüp bakanlar göreceklerdir ki bir zamanlar "astığım astık, kestiğim kestik" diyen savcılar, kumpas davaları ile iktidarlara hizmet eden hakimler ve savcılar çok zaman geçmeden kendi kullandıkları yöntemlerin kurbanı olmuşlardır. Hukuku bu kadar açık bir şekilde çiğneyen, adaleti bu kadar pervasızca katleden her kim olursa olsun bu ülkede yakında kurulacak adil yargı sisteminin önünde mutlaka hesap verecektir.
HDP’nin mücadelesi adalet davasının da teminatıdır. Herkes şöyle kısa bir nefes alıp geçmişe bir göz atsın, son 5-6 yılda hadi 10 yılda yaşananlara şöyle bir baksın, kimlerin adalet çarkını imha etmek üzere harekete geçtikleri sonra imha etmek istedikleri adaletin aynı çarklar işletilerek kendilerine bir bedel olarak döndüğünü görsün. Daha açık söyleyeyim; kim ki yargıyı böyle kullanır adaleti böyle imha etmeye kalkarsa bu düzen değişmedikçe aynı yöntemlerle kendilerine karşı da operasyonlar yapılacaktır.
Biz barışı ve demokrasiyi sağladığımızda adil bir yargı sistemi kuracağız. Hiç kimseye intikam operasyonumuz olmaz, olamaz ama kurulacak adil yargı önünde bütün sorumluların hesap vermesi için de sonuna kadar mücadele ederiz. Arkadaşlarımızın suçsuzluğunun en fazla bilincinde olan iktidar sahipleridir. O dönemde neler yaşandığını en iyi bilenler iktidarın ortaklarıdır. Ama o dönem iktidarın parçası olup bugün itiraz yükseltenler de o dönemi aydınlatmalıdır. O dönemlerin aydınlatılması ve bu dönemin sorumlularının hesap vermesi herkesin tarihi ve vicdani sorumluluğudur. Kimsenin moralini bozmasına gerek yok umutsuzluk bizim kitabımızda yazmaz. Mücadele ve kararlılık, inanç ve haklılık varlık temelimizdir. Yolumuz açıktır, bu ülkeye barışı demokrasiyi ve adaleti bizler getireceğiz. Biz buna inanıyoruz, bütün halklarımız da buna inansın. Hepinize bu duygularla selam ve sevgilerimizi yolluyoruz."
'DAVUTOĞLU NE YAPMALI?' SORUSUNA YANIT
Açıklamanın ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Sancar, "Yıllarımı akademide hukuk hocası olarak geçirdim. Ben de bu davanın seyrini hukuken açıklayabilecek bir durumda değilim gerçekten" dedi.
Sancar, "6-8 Ekim eylemleri ile ilgili daha önce davalar açılmıştı, Ayhan Bilgen gözaltına alınmıştı. Bu yeni bir soruşturma mı, aynı soruşturma mı? Yeni ise Başsavcının Saray’daki fotoğrafıyla bir ilgisi var mı? Muhalefete de çağrınız var, Gelecek Partisi Genel Başkanını işaret ettiniz, Davutoğlu ne yapmalı?" sorusuna şöyle yanıt verdi:
Biliyorsunuz ben yıllarımı akademide hukuk hocası olarak geçirdim. Ben de bu davanın seyrini hukuken açıklayabilecek bir durumda değilim gerçekten. Çünkü hukukla açıklanabilecek bir durumla karşı karşıya değiliz. Evet daha önce Ayhan Bilgen de başka arkadaşlarımız bu davalarda bu olaylar gerekçe gösterilerek yargılandılar. AYM kararları var. Bunlarla ilgili ayrıntılı bir dökümü arkadaşlarımız basınla paylaşacak.
Yani daha önce açılmış davalar var, bunlar beraatle sonuçlanan davalar. Yine açılmış bazı soruşturmaların takipsizlikle sonuçlandığını biliyoruz. Aradan 6 yıl geçti. Bu 6 yıl içinde yargı eliyle yapılabilecek neredeyse her şey yapıldı fakat bu kadar güdümlü bir yargıyla bile bir sonuç alamadılar.
Her seçim döneminde özellikle 2018 seçimlerinden önce Cumhurbaşkanı partimize yönelik kampanyasının odağına 6-8 Ekim olaylarını almıştır. Çok açık suçlamalarda bulunmuştur. Neredeyse her konuşmasında bu ağır ithamları dile getirmiştir. Buna rağmen yargı eliyle herhangi bir sonuca varacak bir süreç başlatılmamıştır. O yüzden sorunuz haklı; niye şimdi? Niye şimdi sorusunun cevabını verdiğimi sanıyorum. İntikam operasyonu için ellerinde başka malzeme kalmayınca müflis tacirler gibi eski defterleri karıştırıyorlar.
'KORKAKÇA BİR OPERASYONDUR'
Özellikle bu operasyon iktidarın aczini açıkça gösteriyor. Çünkü HDP'ye karşı kullanabilecekleri neredeyse bütün bahaneleri, bütün çarpıtmaları, karalamaları tükettiler. Şimdi çoktan kapanmış eski defterleri açarak sonuç alacaklarını sanıyorlar. Bu, iktidarın korkusunun büyüklüğünü göstermektedir. Bu operasyon iktidarın korkusunu göstermektedir, korkakça bir operasyondur.
Açıklamalarımda demokrasi güçlerine çağrı var. Hiç kimseyi şahıs olarak işaret etmiyorum. Söylediklerinden herkes üzerine düşeni mutlaka alacaktır, almalıdır.