HDP'den Lice Katliamı davasının düşürülmesine tepki: Kürtlere karşı suçların aklanmasıdır
Artı Gerçek - Lice Katliamı davasının sanık askerin ölmesi üzerine kapatılmasına ilişkin açıklama yapan HDP, yargılama sürecine dikkat çekti. "Yargılama, olayı ve failleri tespit etmekten ziyade katillerin korunması amacına hizmet etmiş, mahkeme sanıkları mağdur, mağdurları sanık olarak gören bir pratik izlemiştir" denilen açıklamada, 'cezasızlık politikası' vurgusu yapıldı.
Açıklamada, "Bu sözde yargılamalar ve ardı ardına ortaya çıkan hukuk felaketleri de gösteriyor ki, 90’lı yılların karanlığı hiç bitmedi; sadece konsept değiştirdi. 1990’lı yıllardaki, etnik ve politik soykırım ürünü ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşilmedikçe ve katliamların failleri etkili bir yargılama ile cezalandırılmadıkça demokratik barışçıl bir düzenin kurulması mümkün olmayacaktır" ifadelerine yer verildi.
'KÜRTLERE KARŞI SUÇLARIN AKLANMASIDIR'
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993'te meydana gelen ve aralarında Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın’ın da bulunduğu 14 sivil ve bir askerin öldürülmesine ilişkin açılan dava 30 yıl sonra cezasızlıkla sonuçlandı. Lice Katliamı davası, sanık askerin ölmesi üzerine düşürüldü. Kararın mayıs ayı başında alındığı fakat kamuoyuyla yeni paylaşıldığı öğrenildi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Lice Katliamı davasının düşürülmesine ilişkin bir açıklama yaptı. HDP Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüleri Nuray Özdoğan ve Serhat Eren'in yaptığı “Lice Katliam Davası’nın düşürülmesi Kürtlere karşı suçların aklanmasıdır” başlıklı açıklamada, dava sürecine değinildi.
'YARGILAMA, KATİLLERİN KORUNMASI AMACINA HİZMET ETTİ'
HDP'den yapılan açıklama şöyle:
"Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğg. Bahtiyar Aydın’ın öldürülmesini bahane eden devlet güçleri 22 Ekim 1993 tarihinde tarafından Lice ilçesinde yaşayanlara yönelik tek taraflı bir askeri saldırı başlatmıştır. Bir gün boyunca ateş altına alınan Lice' de aralarında 2 yaşında bir çocuğun da bulunduğu 16 yurttaş katledilmiş, 35 tanesi yaralanmış, 402 ev 242 işyeri yakılarak yağmalanmıştır. Yaklaşık 20 yıldır tozlu raflara bırakılan dosya, Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca raflardan indirilerek, bir kısım deliller toplanmış, bir kısım tanıklar dinlenmiştir.
Lice katliamı mağdurları ve vekilleri tarafından toplanılması talep edilen deliller toplanmamış, insanlığa karşı suç işleyen sanıkların tutuklanması talebi kabul edilmemiş, yargılama sürüncemede bırakılmıştır. Yargılama, olayı ve failleri tespit etmekten ziyade katillerin korunması amacına hizmet etmiş, mahkeme sanıkları mağdur, mağdurları sanık olarak gören bir pratik izlemiştir. Katliama karar veren komutanları, askeri ve siyasi failleri, katliama doğrudan katılan diğer failleri görmeyen yargı makamları, tek sanık üzerinden davayı sürdürmekte ısrar etmişlerdir.
'CEZASIZLIK POLİTİKASI BAŞKA BİR BOYUT KAZANDI'
Dosyada, olay yeri, arama ve el koyma tutanakları, bilirkişi raporları ve dönemin kaymakamı başta olmak üzere diğer kamu görevlilerinin müdahale gerektirecek herhangi bir çatışma olmadığına ilişkin beyanları ile mahkeme tarafından dinlenen yüzlerce Liceli yurttaşın insanları öldürüp yaralayan, ev ve işyerlerini yakıp yıkan, yağmalayan kişilerin asker ve polis olduğuna ilişkin tüm beyanlarına rağmen, mahkeme sanığı aklamış ve beraat kararı vermiştir. Temyiz mahkemesinin bozması sonrasında sanık Eşref Hatipoğlu’nun ölmesi üzerine mahkeme davanın düşürülmesine karar vermiştir. Devletin fail olduğu suçların yargılamalarında, beraat ve zamanaşımı kararları ile uygulanan cezasızlık politikası, davaların düşürülmesi ile başka bir boyut kazanmıştır."
'90’LI YILLAR KARANLIĞI BİTMEDİ, KONSEPT DEĞİŞTİRDİ'
"İktidarlar değişse bile değişmeyen cezasızlık politikasındaki ısrar, Türkiye’nin demokratikleşmesi ve hukukun üstünlüğünün sağlanması önündeki en büyük engeldir" denilen açıklamada, evrensel hukuk normları içinde hareket ederek faillerin cezalandırılmasının "lütuf değil zorunluluk" olduğuna vurgu yapıldı.
Açıklamada, devamla şu ifadeler yer verildi: "Bu sözde yargılamalar ve ardı ardına ortaya çıkan hukuk felaketleri de gösteriyor ki, 90’lı yılların karanlığı hiç bitmedi; sadece konsept değiştirdi. 1990’lı yıllardaki, etnik ve politik soykırım ürünü ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşilmedikçe ve katliamların failleri etkili bir yargılama ile cezalandırılmadıkça demokratik barışçıl bir düzenin kurulması mümkün olmayacaktır. İlgili makamlara bir kez daha sesleniyoruz: İnsanlığa karşı suç niteliğinde olan Lice katliamının tüm failleri üzerindeki siyasi koruma kalkanının kaldırılıp sanıkların yargılanması zorunludur. Yüzleşilmeyen ve cezasız bırakılan her katliam, korunan ve/veya ödüllendirilen her bir fail ülkeyi ayrı bir karanlığa sürüklemektedir.” (MA)
Ağır hasta tutuklu Mehmet Emin Özkan'a 'hayatı tehlikede' raporu