İlhan Uzgel: AB, Türkiye konusunda yükünü ABD'yle paylaşmak istiyor

Uzgel, AB ve ABD'nin yaptırım kararlarıyla Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki bazı faaliyetlerinin bu şekilde önünü kesmeye çalıştıklarını belirtti.

ARTI GERÇEK- AB Liderler Zirvesi'nde Türkiye'ye uygulanacak yaptırımların Mart ayına ertelenmesi üzerine, ABD'nin yeni başkanı Joe Biden'ın göreve başlanmasının beklendiği yorumları yapıldı. Bu durumu Artı TV yayınına canlı bağlanarak değerlendiren akademisyen İlhan Uzgel, "AB bunun yükünü biraz ABD'ye paylaştırmak istiyor, yani hem tek başına bunu uygulamak istemiyor hem de Türkiye'ye karşı elindeki kozu daha fazla güçlendirmek istiyor," yorumunu yaptı.

'TÜRKİYE'NİN DOĞU AKDENİZ'DEKİ FAALİYETLERİNİN ÖNÜNÜ KESMEYE ÇALIŞIYORLAR'

Sunucu Ebru Gezik'in "AB ve ABD, Türkiye'ye karşı ortak bir politika mı geliştirecek?" sorusunu yanıtlayarak konuşmasına başlayan Uzgel, "Biraz öyle olacak, özellikle bu talep AB'den geliyor, öyle görülüyor. Tarihte ilk defa, özellikle yaptırım konusunda açıkça ilan ederek, deklare ederek AB, biz yaptırım konusunda ABD'yle koordinasyona gideceğiz, iş birliği yapacağız, dedi. Bu daha önce hiç görülmemişti. Eğer olduysa bile böyle açıkça dile getirilmemişti, bir sonuç bildirgesinde kayda geçirilmemişti. Dolayısıyla da yeni bir olguyla karşı karşıyayız. AB bunun yükünü biraz ABD'ye paylaştırmak istiyor, yani hem tek başına bunu uygulamak istemiyor hem de Türkiye'ye karşı elindeki kozu daha fazla güçlendirmek istiyor. Özellikle Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki bazı faaliyetlerinin bu şekilde önünü kesmeye çalışıyorlar. Ama her durumda bu tabii ki Türkiye'nin dış politikasında çok vahim bir tabloya işaret ediyor," dedi.

'ABD'NİN YAPTIRIMI SÜRPRİZ DEĞİL'

"Peki, Türkiye-ABD ilişkileri neden yaptırımlar noktasına geldi?" sorusuna ise Uzgfel'in yanıtı şöyle oldu:

"Birkaç nedeni var, hemen kestirmeden söyleyeyim. Bir tanesi, Türkiye Doğu Akdeniz'de ABD'nin müttefikleriyle işbirliği yapmadı; yani İsrail ve Mısır'la sorunlu ilkişkiler dönemine girdi. Bunu doğru bulmadılar, bu konuda telkinler geldi. Türkiye, hayır ben başka bir yoldan gideceğim, dedi. Katar'la işbirliği yapıp Libya'ya gideceğim, dedi. Mavi Vatan doktrinini ilan etti ve bunu uygulmaya koydu. İkincisi çok daha somut, ABD'nin ilan ettiği bir politika var. S-400 füzelerini aldı. Yani ABD bu konuda Türkiye'yi uyarmıştı. Rusya'dan böyle stratejik, hassas bir savunma sistemi alma, demişti. Türkiye, hayır ben alacağım, dedi. Muhtemelen Rusya karşısında da eli zayıf Suriye nedeniyle, o yüzden de bunun getireceği sonuçlara katlanırım, ben egemen bir ülkeyim, istediğim silah sistemini alırım, dedi. ABD de, aldıysan ben de yaptırım uygularım, dedi. Bunda sürrpriz bir şey yok. Süreç kamuoyunun önünde, adım adım açık bir şekilde işledi. Dolayısıyla sen madem Rusya'yla bu kadar yakın olmak istiyorsun, ben de yaptırım uyguluyorum, dedi."

'TRUMP TÜRKİYE'YE DAİR YAPTIRIM KARARINI VETO ETMİYOR'

Trump son açıklamalarına da değinen Uzgel, "Trump, Türkiye'ye yaptırımı erteleyeceğim, demedi. Türkiye ile ilgili yaptırım kararı savunma bütçesinin içine konuldu. Dolayısıyla da Trump Türkiye'ye dair yaptırım kararını veto etmiyor, savunma bütçesini veto ediyor. Yani o tekil bir girişim değil. Yani Türkiye'ye özel durumu seçip onu veto edemez. Ya hepsini onaylayacak ya da veto edecek. Ben veto ediyorum, diyor ama Türkiye yüzünden değil. Büyük bir olasılıkla veto eder, senatoya gider, 3'te 2 çoğunlşukla yine geçer ve bu sefer imzasına, onayına gerek kalmaz. Dolayısıyla da Türkiye'ye uygulanan yaptırım veto edilmeyecek," şeklinde konuştu.

Uzgel son olarak "Trump'ın, 'yaptırımların kazananı Çin olur' sözlerini de şöyle yorumladı:

"Trump'ın abartılı söylemlerinden bir tanesi. İçinde hoşlanmadığı unsurlar var. Bazı ABD askeri tesislerinin isimleri için iç savaşta köleliği savunan generallerin isimlerini dğeiştirmek istiyorlar, Meksika'daki duvarın maliyetiyle ilgili konular.Yani ABD iç politikasına dair şeyler bunlar ve bunların bir anlamı yok. Trump muteber biri değil, göreve geldiğinde de değildi, görev sırasında da değildi, giderken hiç değil. Dolayısıyla da bu sözünün bir anlamı yok."