İmralı Heyeti üyesi Erol: Öcalan Kürtlerin hukuka dahil edilmesini istiyor

Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı'na konuşan İmralı Heyeti üyesi avukat Özgür Faik Erol, Kürtlerin 'norm dışı' bırakıldığını, Abdullah Öcalan’ın Kürtlerin hukuka dahil edilmesini istediğini belirtti.

İmralı Heyeti üyesi Erol: Öcalan Kürtlerin hukuka dahil edilmesini istiyor

Artı Gerçek- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), İstanbul'da düzenlediği 'Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı' sürüyor.

Açılış konuşmaları ve mesajlar ardından ilk oturuma geçildi. DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar’ın moderatörlüğünü yaptığı 1’inci oturumda, DEM Parti İmralı Heyeti Üyesi Avukat Özgür Faik Erol, 'Kürt Sorununun Çözümünde ve Toplumsal Barışın İnşasında Abdullah Öcalan'ın Rolü ve Umut Hakkı' başlığında sunum gerçekleştirdi. 'Barışın Toplumsallaştırılması Üzerine' Barcelona Özerk Üniversitesi akademisyeni E. Prof. Louis Lemkow, 'Bir Arada Yaşam ama nasıl?' başlında ise siyasetçi Prof. Cihangir İslam sunum yaptı.Doç. Dr. Arzu Yılmaz, Türkiye’nin barış sürecinin bölgesel etkilerini değerlendirdi. Nobel Barış Ödüllü Yemenli gazeteci Tawakkol Karman ise “barış süreçlerinde kadın katılımı” konulu bir video mesaj gönderdi.

LEMKOW: EŞİTLİK İSTEYENLER DAHA ÇOK MÜCADELE EDECEKTİR

'Barışı toplumsallaştırmanın' inşasında yer alan aktörleri anlatacağını ifade eden E. Prof. Louis Lemkow, süreçlerin toplumsallaşmasının zor olduğunu ifade ederek, bunun nedeninin toplumdaki farklı düşünceler olduğunu söyledi. Lemkow, "Rant, sömürü hegemonyası altında bulunuyoruz. Bu barışı mümkün kılan şeyler değil. Ancak eşitlik isteyenler daha çok mücadele edecektir. Ben 2 bin 500 yıl geriye gideceğim. Barış nelerden geldiğine bakacağız. Lysistrata tiyatrosundan bahsetmek istiyorum. Sparta ve Atina arasında bir savaş vardı. Bu tiyatro oyunu o dönemden. Bu tiyatro gerçekleştireceği bağlam kadınların nerede tutulduğu konuşuluyor. Gerici erkekler bulunuyordu. Ancak biliyoruz ki kadınlar olmadığı bir yerde barıştan söz edilemez. Guernica tablosu burada karşınızda, Guernica bombalanmıştı. Burada sivil nüfus hedeflendi, bu açık bir hak ihlali. Binlerce insan katledildi. Bu da savaşın korkunçluğuna karşı bir sanat eseri. Bir de Picasso’nun La Ronde tablosu var, burada el ele insanlar görüyorsunuz. Barışın göstergesidir” dedi.

'HAFIZA BARIŞA GİDEN YOLDA ANA UNSURLARDANDIR'

Hafızanın sadece barış araştırmalarında yapılan bir şey olmadığını aktaran Lemkow, “Bu aynı zamanda yaratıcı sanatlarda da yaptığımız bir şey. Hang Kang’ın ‘ayrılmayız, ayrılmıyoruz’ isimli kitabını görüyorsunuz. Hafıza holokostu en korkunç şekliyle görmemiz gerekiyor. Bugün holokost Gazze’de yapılanlara bir gerekçe yapılıyor. Benim çoğu akrabam katledildi. Dolayısıyla hafıza barışa giden yolda ana unsurlardandır. İsrail’in Gazze’de yaptıklarına karşı, ‘kimseye, hiçbir yerde soykırım yapılamaz’ sloganıdır. Vietnam savaşında ben bir protestocuydum. ‘Tek dediğimiz barışa bir ses verin’ şarkısı çok önemliydi. Barış ve dayanışma hareketleri bulunuyor. Geleceği düşünmek çok önemli. Yaratıcılık ve sanat tüm farklılıklarıyla her biri çok hayati. Barışa bir şans verin” diyerek, Nelson Mandela, Abdullah Öcalan’ın fotoğraflarını katılımcılara gösterdi.

CİHANGİR İSLAM: KÜRT-TÜRK İTTİFAKI, BARIŞÇIL BİR REJİM İNŞA EDİLMELİ

KHK’li olduğunu belirten Prof. Dr. Cihangir İslam, "Kürt sorununda Türkiye’ye ve bölgeye baktığımda benim için Saray Bosna neyse Kobanê de öyledir. Akrabalık açısından benim için bir farklılık yoktur. O yüzden resmi eğitim formunun önümüze koyduğu dış Türkler düşüncesinde peki dış Kürtler ve Araplar ne olacak? Ben bir Boşnak’ım. Bir bütünlüklü bakış lazım bize. Cumhuriyet 102’nci yılını idrak ettik. Ben 100’üncü yılda bir kitap beklerdim. O günün şartları içinde zorunlu olarak bir ulus devlet inşa ettik. Peki, bunun sonucu nedir?3’üncü dünya savaşının getirildiği bu dönemde tarihsel olan Kürt-Türk ittifakının, barışçıl bir rejim inşa edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim toplumumuzun temel değerlerinin çatışmaya değil de bir arada yaşamaya yöneliktir. Bence böyle. Ama tarihsel olarak baktığımda da batı demokrasisinin gelişimi iyi bir noktaya taşındı. Ama kendi tarihime baktığımda özellikle Medine Sözleşmesine kadar götürebiliyorum. Medine Sözleşmesi bir arada yaşamak konusunda önemli bir değerdir. O yüzden bir arada yaşaman yeni bir durum değil, insan fıtratına uygun olan yaşama biçimidir. Ulus devlet bizim için ciddi bir muhasebesinin yapılmasının gerektiğini düşünüyorum. Sadece Kürtler, Türkler için değil, tüm bölge için bir arada yaşamayı formüle eden bir rejim üzerinde kafa yormamız ve bunu yaparken de batı demokrasisine yaslanmadan yapılmalı. Batı demokrasisi sadece Avrupa’yı geliştirmek için yapılmıştır. Ama bizim projemiz bütün insanlığa çözüm olacak bir çözüm olmasını temenni ediyorum” diye konuştu.

EROL: ÖCALAN, ŞİDDET YERİNE SİYASİ VE HUKUKİ ÇÖZÜMÜN KURUCUSUDUR

İmralı Heyeti Üyesi Özgür Faik Erol ise 'Umut Hakkı'nın önemli olduğunu belirterek, çok ağır süreçlerden geçildiği ve tecritle birlikte baskılarında arttığını belirtti. Tecride karşı mücadele eden herkese teşekkür eden Erol, "Tecride karşı mücadele yürütülürken, başka tartışmalar da yürütülüyordu. Kürt meselesi, barışa 'evet' deyip İmralı’ya gitmeye gerek var mı, tartışmaları oluyor. Biz tecrit döneminde Kürt meselesinde diyalogun kapılarının kapatılması olduğunu söyledik. Geçtiğimiz 10 yıllık süreç bunu doğrulamadı mı? Siyasi ve hukuki olarak tartışmak için tecridin kalkması gerekiyordu. Sayın Öcalan Kürt demokratizisayonun lideridir. Aynı zamanda şiddet yerine siyasi ve hukuk çözümünün kurucusudur. Dolayısıyla Ortadoğu genelinde Kürtlerin liderinin onunla bir dinamizm var. Bu bağı çok önemlidir" dedi.

'SÜREÇLER DOĞRU TEMELDE ELE ALINSAYDI 30 YILDIR ÇATIŞMALAR OLMAZDI'

Erol, "Özal, Erbakan, Erdoğan’la süreçler geliştirildi. Eğer doğru temelde ele alınsaydı bugün 30 yıldır çatışmalar olmazdı. Bugünkü dönemi de temelinde tek taraflı ve kendi öz iradesine dayalı olarak geliştirdi. Bundan 1 yıl önce bugün bulunduğumuz şartlarda değildik. Suriye'de iktidar değişiyordu ve kriz vardı. Ülkede de çok sınırlı haklar vardı. 3 görüşmeden sonra çağrısını hazırladı. Devam eden süreçte örgütün kongresini yaparak yanıt vermesi, silah bırakma, geri çekilme oldu. Şimdi hem fiilin hem zihnen şiddetten arınma bir duruma getirdi. Genel olarak demokrasi dışı her türlü müdahaleye karşı olma haline geldi. Bununla birlikte meselenin Kürtler boyutu var” ifadelerini kullandı.

'KÜRTLER ÜZERİNDEN YASA DIŞI BİR ALAN İLAN EDİLDİ'

1925’ten sonra Kürtlerin 'norm dışına' çıkarıldığını söyleyen Erol, “Sayın Öcalan bugün Kürtlerin hukuka dahil edilmesini istiyor. 1925’ten sonra Kürt dediğiniz zaman doğrudan isyanla karşılaşılıyordu. Bu devam ede gelen zamanda Kürtler sürekli tehdit gibi görüldü. Kürtlere yasal hukuk tanınırsa ekmeğimiz, suyumuzu bölüşeceğiz gibi algılanıyor, böyle bir şey yok. Kürtler üzerinden yasadışı bir alan ilan edildi. Kayyım oradan atandıysa ikinci kayyım buraya atandı. Meselenin Kürtlerle ilgisi yok. Bu ülkede Kürtler yasa dışı bırakılarak, bunun üzerinden yasa dışılık yapıldı. Meclis Komisyonu kuruldu. Annemizin, Kürtçe konuşmasına izin verilmedi. Ona izin vermeyen Meclis Başkanı, Diyarbakır'da Kürtçe konuştu. Peki, neden izin verilmedi çünkü yasal değil, Kürtler yasal değil. Sayın Öcalan'da bunu bu örnek üzerinden anlattı. Siz Kürtleri yasal olarak tanımazsanız diğer haklarını konuşamayız. Bu gerçekliğin hakkını teslim etmeliyiz. Kürtler yasadışılık alanında tutulduğu için bir mülki amir peş peşe toplantı gösteri hakkını yasaklayabiliyor. Çünkü o gücü var. Dolayısıyla kendimizi bu diyalektikten çıkarmalıyız” dedi.

'ÖCALAN BASINLA, AYDINLARLA, YAKINLARIYLA GÖRÜŞMELİ'

Umut hakkında değinen Erol, "Umut hakkı bununla bağlantılıdır. Siyasi, hukuki olarak burada ama kendisi gelmesin. Sayın Öcalan’ın siyasetinden, fikrinden feyz alalım ama burada olmasın istiyorlar. Ama en dokunulmaz olan neyse onun hukuka dahil edilmesi lazım ve bütün Kürt halkı ardından bunun peşinden hukuka dahil edilmesi gerekiyor. İçinde bulunduğumuz fırsatlar çok. Geçiş sürecinde yapılacak düzenlemeler Umut hakkına gerek kalmadan çok sayıda sorunu çözebilir. Mandela ile Güney Afrika’yla görüşmeler başladığında hükümet istihbarat başkanını cezaevine gönderiyor. İstihbarat başkanı, cezaevi müdürüne, 'Görüşmelerimiz eşit koşullarda olmalı' diyor. Cezaevi müdürü, Mandela’yı alıp evine götürüyor. Eğer bu iradeyi değerlendirme kararlılığı devam ediyorsa en başta mevcut şartların özgür çalışma koşullarının sağlanması gerekir. Basınla, aydınlarla, yakınlarıyla görüşmelidir. Onun kazandığı görünürlük, Kürt sorunun çözümündeki iradeyi sağlayacaktır. Bizim onun özgürlüğünü her zaman beklediğimiz bir şeydir" ifadelerini kullandı. (Mezopotamya Ajansı)

Uluslararası Barış ve Demokratik Toplum Konferansı barış PKK Lideri Abdullah Öcalan kürtler Hukuk