'Önder'in savunmasının kabul edilmesi, Davutoğlu ve Ala'nın tanık olma ihtimalini bertaraf etmek içindi'

'Önder'in savunmasının kabul edilmesi, Davutoğlu ve Ala'nın tanık olma ihtimalini bertaraf etmek içindi'
'Demek ki Demirtaş kışkırtıcılık yapmıyor, hükümetle eş güdüm halinde çatışmaların çözümü için çaba gösteriyordu. Hükümet gece yarısı mesai yaparak Öcalan'ın mesajını Önder’e ulaştırdı.'

ARTI GERÇEK- Artı TV'de yayınlanan Söz Sırası Programında Kobane operasyonu kapsamında 17 siyasetçinin tutuklanmasını değerlendiren HDP Onursal Başkanı ve eski Milletvekili Ertuğrul Kürkçü "Türkiye yargısı artık bir elinde terazi diğer elinde kılıç, gözleri bağlı tanrıçası Justitia tarafından değil, ikiyüzlü tanrı Janus tarafından temsil edilmeyi hak ediyor" ifadelerini kullandı.

Kobane soruşturması kapsamında gözaltına alınan eski Ankara Milletvekili ve İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder’in mahkemedeki savunmasına dikkatleri çeken Kürkçü, yargının Önder’i serbest bırakılmasında bir 'itiraf' olduğunu ifade etti.

Önder’in savunmasını kabul ederek serbest bırakan mahkemenin çaresizce bir itirafta bulunduğunu belirten Kürkçü, mahkemenin böylece Ahmet Davutoğlu, Yalçın Akdoğan, Efkan Ala ve Muhammet Dervişoğlu’nun tanıklığa çağrılma ihtimalini de bertaraf etmek istediğini kaydetti.

Mahkemenin kabul ettiği Önder’in savunmasında; HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın kışkırtıcılık yapmadığı, aksine hükümetle eş güdüm halinde çatışmaların çözülmesi için çaba gösterdiğini, PKK lideri Abdullah Öcalan çatışmaların sona erdirilmesi için HDP’nin arabuluculuğu konusunda hükümete mesaj gönderdiğini ve hükümetin de Öcalan’ın bu mesajını gece yarısı Sırrı Süreyya Önder’e ulaştırdığının da kabul edilmiş olduğunu belirten Kürkçü, böylece Kobane olayları konusunda çözüm için çaba gösteren HDP’ye yöneltilen suçlamaların da bir komplodan ibaret olduğunun ortaya çıktığını söyledi.

Kürkçü’nün Söz Sırası Programı’ndaki değerlendirmesi şöyle:

‘ÖNDER’İN MAHKEME SAVUNMASI TARİHİ BELGE NİTELİĞİNDE’

"Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem milletvekilleri, Merkez Yürütme Kurulu üyeleri ve Kürt siyasi hareketinin önde gelen şahsiyetlerinden oluşan 17 kişi geçtiğimiz hafta önce bir gece yarısı baskınıyla gözaltına alındılar, ardından çıkarıldıkları mahkemede göstermelik bir duruşmanın sonrasında tutuklanarak cezaevine gönderildiler. Kendilerine yöneltilen suçlama; 6-8 Ekim 2014 günlerinde Kobane’de IŞİD saldırısı karşısında patlak veren büyük ve yaygın halk protestoları için çağrıda bulunmak. Bu protestoları sevk ve idare etmekti. Yandaş medyada bu yöndeki suçlama ve karalamalar devam ediyor.

Mahkeme gözaltına alınanlardan 3’ünü tutuklamak için yeterli neden bulamadı. Gülfer Akkaya ile önceki dönem İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ı serbest bıraktı.

Sırrı Süreyya Önder o günlerde İstanbul Milletvekilliği’nin yanı sıra Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiriydi ve İmralı Heyeti’nde de yer alıyordu.

Önder’in savcılık ve mahkeme savunmaları HDP’ye yönelik bu operasyonun kelimenin gerçek anlamıyla bir tertipten ibaret olduğunu, soruşturma ve yargılamanın hiçbir gerçek kanıta dayanmadığını, gerçeklerin iddiaların tam karşıtı olduğunu kayda geçiriyor ve bu savunmalar şimdiden tarihi bir belge değeri kazanıyor."

‘EFKAN ALA İLE GÖRÜŞÜLDÜKTEN SONRA İMRALI İLE GÖRÜŞÜLMEYE GİDİLDİ’

"Mahkeme bu komplo çerçevesinde önüne çıkartılan Sırrı Süreyya Önder’i tutuklamak için hiçbir sebep bulamıyor çünkü Meclis İç Tüzüğü ve Anayasa’nın 94. maddesi, Önder’in TBMM İdare Amiri ve Başkanlık Divanı üyesi sıfatlarıyla partinin yönetici organlarında görev yapmasını yasaklıyor.

Önder’in 6-8 Ekim 2014 günlerinde istese de MYK üyesi olamayacağı böylelikle ortaya çıkıyor. O günlerde HDP’yi yönetmekte olduğu iddiası da boşa düşüyor. Ancak asıl önemli olan Önder’in savunmasının siyasi gerçekleri dillendirdiği bölümleri. Önder, olaylardan yaklaşık 1 hafta öncesinde Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammet Dervişoğlu ve İçişleri Bakanı Efkan Ala ile Adalet Bakanlığı’nda Çözüm Süreci Koordinatörü olarak görev alan bir baş müşavir ile görüştüklerini, ardından İmralı’ya giderek Abdullah Öcalan ile bu konuda görüş alışverişinde bulunduklarını aktarıyor. İmralı da kendilerine yerel şiddet olaylarının sona erdirilmesi ve provokasyonlara alet olunmaması yönünde çağrılar yapmaları istenmiş. Önder, bu çağrıların gereğini yerine getirdiklerini aktarıyor."

‘BALUKEN VE ÖNDER, OLAYLARA DOĞRU BİR BİÇİMDE MÜDAHALE EDİLMESİ İÇİN İÇİŞLERİ BAKANIYLA MAKAMINDA GÖRÜŞTÜ’

"Önder olaylar sürerken 7-8 Ekim 2014 günlerinde diğer İmralı heyeti üyelerinden İdris Baluken ile birlikte İçişleri Bakanını makamında ziyaret ettiklerini anlatıyor. İçişleri Bakanına yerellerde meydana gelen olayları aktararak bilgilendirmişler ve kolluk güçlerinin doğru biçimde müdahale etmesinin sağlanmasını istemişler. Ala da ilgili illerin valilerini arayarak provokasyon temelli gelişmeler hakkında tedbir alınması için valileri uyarmış."

‘DEMİRTAŞ, OLAYLARA İLİŞKİN DEVLET YETKİLİLERİYLE KOORDİNASYON İÇİNDE OLUNMASINI İSTEDİ

"Aynı gün Selahattin Demirtaş HDP Eş Genel Başkanı olarak Önder’e İmralı Heyeti’nin devlet yetkilileriyle mutlak bir koordinasyon içerisinde olmasını istediğini ve olaylara ilişkin olarak İmralı tarafından bir açıklama yapılmasının söz konusu olduğunu anlatmış.

Önder "Bu bilgiyi Efkan Ala ile paylaştım" diyor ve ekliyor:

"Efkan Ala ‘Bu konu beni aşar’ diyince biz de o dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile Yalçın Akdoğan hazirunluğunda görüştük.

Ahmet Davutoğlu ‘Biz bölgeye insani yardım dahil, gerekli müdahaleleri yapacağız’ dedi. Bu söylem kısa süreliğine etkili oldu ancak herhangi bir müdahale yapılmadı." Önder böyle anlatıyor.

‘ADALET BAKANLIĞI BAŞ MÜŞAVİRİ GECE YARISI ÖNDER’İ ARAYIP ÖCALAN’IN MESAJINI İLETTİ’

Olaylar sürerken Adalet Bakanlığı Baş Müşaviri 9 Ekim gecesi Önder’i yatağından kaldırıyor, gerisini Önder şöyle anlatıyor:

"Bana gece yarısı yarım A4 kağıda Abdullah Öcalan tarafından el yazısıyla yazılmış, yaşanan şiddet olaylarının en kısa sürede bitirilmesine dair bir not iletildi. Ben de bu notu hiç gecikmeksizin o esnada Selahattin Demirtaş’a Whatsapp üzerinden gönderdim. Daha sonra kendisi buna ilişkin bir basın açıklaması yaparak, bu hususu kamuoyuyla paylaştı."

Önder’in bu savunması işte bu şekilde 6-8 Ekim günlerinde HDP ile devlet kurumları arasındaki ilişkilerin tablosunu, zaman, mekan, olay ve kişileri yerli yerine koyarak inkar edilemez bir gerçekçilikle resmediyor."

‘KOVUŞTURMANIN GÖVDESİNDE KOCAMAN BİR GEDİK AÇILDI’

"Mahkeme Önder’in, zamanının başbakanı, devlet bakanı, içişleri bakanı, kamu güvenliği müsteşarı ve adalet bakanlığı baş müşaviri tanıklığında 6-9 Ekim tarihleri arasında geçen olayları tam bir tutarlılıkla dile getiren bu savunmasını reddedemezdi. Ancak mahkeme bu savunmayı kabul etmekle çaresizce şunu yapmış oldu; bir komplodan ibaret olan tüm kovuşturmanın gövdesinde de kocaman bir gedik açtı."

‘DEMİRTAŞ KIŞKIRTICILIK YAPMAMIŞ, HÜKÜMETLE EŞ GÜDÜM HALİNDE ÇATIŞMALARIN DURMASI İÇİN ÇABA GÖSTERMİŞ’

"Demek ki HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş kışkırtıcılık yapmıyor, hükümetle eş güdüm halinde çatışmaların çözülmesi için çaba gösteriyordu. Demek ki PKK lideri Abdullah Öcalan çatışmaların sona erdirilmesi için HDP’nin arabuluculuğu konusunda hükümete mesaj gönderiyor. Hükümet gece yarısı mesai yaparak mesajı Önder’e ulaştırıyor."

 ‘AKP, HDP’NİN KOBANE OLAYLARIYLA İLGİLİ 3 ÖNERGESİNİ BOŞUNA REDDETMEDİ’

"Demek ki büyük çoğunluğu HDP taraftarı, seçmeni ya da çalışanı olan onlarca yurttaşımızın hayatını kaybettiği çatışmaları HDP’nin başlattığı ya da sürdürdüğü iddiası uydurmaydı, tersi doğruydu.

Böylece AKP’nin HDP’nin 6-8 Ekim 2014 olaylarına ilişkin bir Meclis Araştırma Önergesi’ni 3 kez reddetmesi boşuna değildi."

‘DAVUTOĞLU, AKDOĞAN VE ALA’NIN TANIKLIĞA ÇAĞRILMASI İHTİMALİ BERTARAF EDİLDİ’

Mahkeme Önder’in bu savunmasını kabul ederken hukuken doğru olanı yaptı tabi, ayrıca böylelikle siyaseten Davutoğlu, Akdoğan, Ala ve Dervişoğlu’nun tanıklığa çağrılma ihtimalini de bertaraf edeceğini varsaymış olabilir. Ama böylece Kobane protestoları sırasında ortaya çıkan çatışmaları HDP’ye yükleyen adli sürecin de bir tertipten ibaret olduğunu, bir komplodan başka bir şey olmadığını zımnen kabul ve ilan etmiş oldu."
‘TÜRKİYE YARGISI ARTIK JUSTİTİA TARAFINDAN DEĞİL DE JANUS TARAFINDAN TEMSİL EDİLMEYİ HAK EDİYOR’

"Ancak yargı bağımsızlığı buraya kadar. Mahkeme diğer savunmaları reddederken de HDP’nin çökertilmesine yönelik olarak siyasi komploya ortak olmaktan geri duramadı. Hukuka uygun davranırken siyasi gerçeklerin ortaya saçılmasına, siyasi komploya alet olurken de hukukun ayaklar altına alınmasına ortak oldu.  Onun için Türkiye yargısı Roma mitolojisinin bir elinde terazi diğer elinde kılıç, gözleri bağlı Tanrıçası Justitia tarafından değil, iki yüzlü Tanrı Janus tarafından temsil edilmeyi hak ediyor."

İlgili Haberler
Öne Çıkanlar