Özel: Bunların işi sadece senin oyunla, Kürtlüğüne bile saygısı yok
Özgür Özel partisinin grup toplantısında AKP'ye oy veren Kürtlere seslendi: Bunların işi sadece senin oyunla, Kürtlüğüne bile saygısı yok. "Kürt olarak yönetime gelecekse engel olunmalı, suçtur Oyu bana verirsen seçmensin, ona verirsen teröristsin" diyor. Görün bunları, gömün bunları.

Artı Gerçek - Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) bu haftaki grup toplantısı, İstanbul Beşiktaş'ta yaptı. Kent uzlaşısının, CHP tarafından 'Türkiye İttifakı' olarak adlandırıldığını belirten ve arkasında duran Özel, AKP'ye oy veren Kürtlere de "Bunların işi sadece senin oyunla, Kürtlüğüne bile saygısı yok. "Kürt olarak yönetime gelecekse engel olunmalı, suçtur Oyu bana verirsen seçmensin, ona verirsen teröristsin" diyor. Görün bunları" diye seslendi.
19 Mart'ta Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasıyla başlayan 'darbe sürecine' direnmeye devam edeceklerini belirten Özgür Özel, "7 gündür Türkiye kumpasa karşı meydanlarda itiraz ediyor. Bir darbeye karşı direnme hakkımızı kullanıyoruz. Türkiye'ye karşı ihanet içinde olan bir avuç insan var karşımızda. Arkalarında devletin tamamı yok, millet yok, halk yok. Devlet bir avuç muhteristen ibaret değil." diye konuştu.
Özgür Özel'in konuşmasının öne çıkan başlıkları şöyle:
"Değerli milletvekillerim, kıymetli grubumuz, bugüne kadar hep biz Ankara'daydık. İl başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, belediye başkanlarımız, İstanbul'un seçilmişleri konuğumuz oluyorlardı grup toplantılarında. Bizleri dinliyorlardı. Ancak bugün, öyle tarihi bir sürecin içindeyiz ki bugünün doğrusu, bugünün icap ettirdiği, hep biz Ankara'da konuştuk. Onlar geldiler, Ankara'dan konuştuk. Şimdi bugün biz tam kadro İstanbul'dayız. Biraz Ankara dinlesin bakalım."
"Bugün 19 Mart başarısız darbe girişimine karşı direnişimizin tam 7. günündeyiz. 7 gündür Türkiye kumpasa karşı meydanlarda, sokaklarda itiraz ediyor. Milyonlar tepkisini gösteriyor. Meydanlarda toplanıyoruz ama miting yapmıyoruz. Bir darbeye karşı direniyoruz ve direnme hakkımızı kullanıyoruz. Karşımızda kendi siyasi çıkarları için Türkiye'nin geleceğine ihanet eden, Türkiye'ye karşı ihanet içinde olan bir avuç insan var, bir avuç."
'ARKALARINDA MİLLET YOK DEVLET DE YOK'
"Çünkü arkalarında halk yok, millet yok, kalabalıklar yok. Arkalarında devletin tamamı da yok. Devlet dediğiniz, onu yönetmek için milletten yetki isteyen, milletin yetkisiyle başa gelen bir avuç muhteristen ibaret değildir. Bu devletin kodları, gelenekleri, bu devletin 100 yıllık hatta çok daha gerilere dayanan ve içinde vicdan olan, akıl olan, bu ülkenin geleceğini düşünen bu devletin kodları vardır."
"Emin olun bugün devleti yöneten bir avuç güya iktidarın yanında, bu devlet memurlarıyla, yöneticileriyle ve bu ülke her zaman iyi olsun diye düşünen çok sayıda bileşeniyle birlikte bu yaşananların tamamının nasıl bir zarar verdiğini de görüyor. Devleti de karşısına almış, milleti kaybetmiş bir iktidarla karşı karşıyayız."
KENT UZLAŞISI AÇIKLAMASI
"Bir diğer meselemiz, bir diğer meselemiz terör suçlaması. Diyorlar ki: "Cumhuriyet Halk Partisi DEM Partisi'yle Kent Uzlaşısı yaptı." Önce şunu söyleyelim; Kent uzlaşısı bizim değil, DEM Partisi'nin bir tanımlamasıdır. Reddettiğim için değil, doğrusunu herkes bilsin diye söylüyorum. Biz ittifak yapmak için bütün partilere gittik, baktık. Hatta sonra şöyle dedik: "Partilerle siyasi ittifak yapamadık ama milletimizle sandıkta ittifak yapacağız." Bu süreçte DEM Partisi de kendi adaylarını belirlerken şöyle bir yaklaşımda bulundu: "Seçimleri kazanacağımız yerlerde aday çıkaracağız. Seçimi kaybedeceğimiz, kazanamayacağımızı düşündüğümüz yerlerde kente karşı suç işlemeyecek, dürüst çalışacak, Kürtlerin de hak ve menfaatlerini gözetecek, insanca hizmet verecek, onların yoğun yaşadığı mahallelere kimliklerinden dolayı ayrımcılık yapmayacak adayları destekleriz ama buna uygun görmediğimiz adayları desteklemez, hatta istemediğimize kaybettirecek reflekslerde bulunuruz." Cumhuriyet Halk Partisi'nin bazı adaylarının olduğu yerlerde aday göstermeyerek desteklediler. Bazı yerlerde ise kendi değerlendirmeleriyle kaybettirmeye çalıştılar."
"Kent uzlaşısının olduğu yerlerde -DEM Partisi'nin tanımlamasıyla- onların adayı olmayan yerde, onların seçmenlerinin Cumhuriyet Halk Partisi'ne oy verdiğini bilmeyen de yok, bundan utanan da yok. Bunun ne utanılacak ne saklanılacak bir tarafı var. Ama bu tanımlama bizim değil çünkü bizim tanımlamamız Türkiye İttifakı, İstanbul İttifakı, Şişli İttifakı. Yani sadece Kürtlerin değil, hep söylüyoruz ya Kürt demokratların, muhafazakar demokratların, milliyetçi demokratların, sosyal demokratların bir araya gelmesiyle biz İstanbul İttifakı'nı; bir araya gelmesiyle biz Türkiye İttifakı'nı oluşturmuşuz. İstanbul'da resmi yazım var, ilçe başkanlarına yollamışım. "Soruşturma dosyalarına mutlaka konmalı, mutlaka mahkemelere gösterilmeli." Resmi yazımız var. Biz siyasi ittifaklar yapamadık, yukarıda anlaşamadık çünkü 14-28 Mayıs'ın depresyonu, oradan buraya gelen, artık bir ittifak haline tarafların soğukluğu var. Ama biz sandıkta ittifak yapacağız. Bunu yapmak için listelere konmak üzere genel merkez düzeyinde AK Parti, MHP, İyi Parti ve DEM Partisi'nde geçmişte siyaset yapmış ya da camialarında iyi bilinen, dürüst, temiz, oy getirebilecek, bugün AK Parti'yle MHP'yle bağı kalmamış, DEM Partisi ise partiyle bağı olmayan çünkü Cumhuriyet Halk Partisi'ne gelip aday olabilecek ama kanaat önderi pozisyonundaki isimler listelerinize dahil edilebilir. Buna itiraz etmeyin çünkü bu isimler üzerinden Cumhuriyet Halk Partisi merkezi bir anlayışla Türkiye'de 47 yıl sonra birinci parti olmayı, çok sayıda belediye kazanmayı ve haramilerin saltanatını yıkmayı amaçlamaktadır."
'BUNLARIN İŞİ SADECE SENİN OYUNLA, KÜRTLÜĞÜNE BİLE SAYGISI YOK'
"Batıdaki Kürtlerin yönetimi temsil edilebilmeleri için belediye meclis üyeliklerine yazılabilmeleri terörse ben terörist olayım, demokrasi bunun adı demokrasi. Ey bugüne kadar ama muhafazakar olduğun için, ama biz siz esesimiz duyuramadık diye, ama başka sebeplerden, Kürt olup da bu AK Parti'ye oy veren temiz yürekli abim, ablam; bak bunların işi sadece senin oyunla, Kürtlüğüne bile saygısı yok. "Kürt olarak yönetime gelecekse engel olunmalı, suçtur" bu diyor. "Oyu bana verirsen seçmensin, ona verirsen teröristsin" diyor. Görün bunları, gömün bunları."
"Darbe girişimini meşrulaştırmaya çalışan darbe bildirisine inanılmasın. İmamoğlu milyonluk villada gözaltına alınmadı. İBB'nin tapulu malı olduğu bilinen, AKP döneminde yandaş bir vakfa peşkeş çekilen yer, o yandaş vakıftan alındı, belediyeye başkanlık konutu olarak kazandırıldı. Bir sonraki belediye başkanına da devir teslimle iade edilmek üzere, devir teslim yapılmak üzere kullanılıyor. Milyonluk villa milletin malı. Bunlar yandaş, yandaş vakfa peşkeş çekmişlerdi. Medya Kültür AŞ şirketlerinden usulsüz ihaleler yapıldı. Medya AŞ'nin daimi çalışanı haline gelmiş yüzlerce müfettiş bir kör kuruş bulamamış. 2019 öncesi yapılan, bulunan 37 yolsuzluk dosyasının önemli bir kısmı orada bulunmuş. Bunlar Soylu tarafından el konulmuş, tek bir işlem yapılmamış ama şimdi utanmadan sıkılmadan Medya AŞ'ye kara çalıyorlar. "Terör örgütüne yardım edildi. Örgüt mensupları işe alındı." diyor. "İBB'de 700 terörist var." demişti Süleyman Soylu. "Açıklamazsan namertsin, ilan etmezsen, suç duyurusunda bulunmazsan namertsin." demişti Ekrem İmamoğlu.
SOYLU'YA: OLMAZ OLSUN SENİN GİBİ SİYASETÇİ
"Soylu, 700'ünün ismini verdi. Bunlardan 40 kişi, 41'i hakkında soruşturma açıldı, yargılandı. Tamamı beraat etti. Hiçbir tanesi ceza almadı. Sonra Soylu'ya bunu sordular. 700 tane terörist var demiştin, 41'i yargılanmış, hepsi beraat etmiş diye. Şöyle söyledi, utanmaz adam: "Siyasi olarak yapmak zorundaydım. Ben bunu söylerken siyaset yaptım. Olmaz olsun senin gibi siyasetçi de, böyle siyasetin de Allah cezasını versin. Ve ve ortalığı ayağa kaldırdılar. Göreceksiniz, kanıtlar çıkacak. Ne bir kanıt, ne bir delil, ne ortaya konulabilmiş somut bir iddia. Elinde ne var? Meşe, Çınar, Ladin, İlke. Ne bunlar? Gizli tanıkların, yalancı tanıkların isimleri. Meşe'nin dediğine göre, Çınar'ın dediğine göre, Ladin'in dediğine göre. Bunlara bir somut bir şey var mı? Ben öyle olduğunu duymuştum."
"Bundan yıllar önce Tayyip Erdoğan Taksim Parkı'nda, Taksim'de Gezi Parkı'nda Taksim'in tek kalmış yeşilliklerini kesip onu Topçu Kışlası yapmak için 31 Mart Vakası üzerinden Topçu Kışlası inşa etmek için niyetlendiğinde, güzelim Atatürk Kültür Merkezi'ni yıkıp yerine AVM yaptırmak istediğinde, o gün savunulması gereken yer Taksim'di. Hep birlikte gittik. Gezi Parkı'na girdik. Ağacı savunduk. Başımızdaki arkadaşlar halen daha bedel ödüyorlar sadece sözcü oldukları için. Bu sabah kendisini de ziyaret ettim. Tayfun Kahraman. Ve o parktan barış içinde girdik, barış içinde çıktık. Son zamanlarda çıkmak istemeyenlerle olan bir iki görüntü üzerinden bir sürü manipülasyon da yaptılar ama Tayfun ağaçların kesilmemesinin sözünü alarak, Topçu Kışlası yapılmamasının sözünü alarak, mahkemenin beklenmesinin olumsuz çıksa bile ki çıkmadı, referandum yapılmasının garantisini alarak, AKM'nin yıkılıp AVM yapılmamasının, yıkılsa bile yine Atatürk Kültür Merkezi diye kültüre, sanata yönelik bir bina yapılmasının sözünü alarak ve bu dediklerinin hepsini şu ana kadar başararak o süreci sürdürdü. Ama maalesef şimdi hepimiz adına Silivri Cezaevi'nde yatıyor. Benim adıma yatıyor, sizin adınıza ise yatıyor. Tayfun da öyle yatıyor, Can da öyle yatıyor, Osman Kavala da öyle yatıyor, Mine Özerden de öyle yatıyor. Ve bütün arkadaşlarımız bizim yerimize orada yatıyorlar. Bugünün gerekliliği, biraz önce anlattığım bütün kronolojiyle maalesef ve maalesef Tayyip Erdoğan kazanamadığı İstanbul'u, "İstanbul'u kaybeden Türkiye'yi kaybeder" inancıyla, "İstanbul'u kazanan Türkiye'yi de kazanacak" inancıyla İstanbul'un iradesine darbe yapmaya kalktı. Kayyum atamaya kalktı."
'SARAÇHANE'Yİ BIRAKAMAYIZ'
"Hesaba katamadığı şey sokaktaki milyonlar, Türkiye'deki on milyonlardı. Onların sahiplenmesiydi. Hesaplayamadığı şey geldiler, seçtiler, tarihe geçtiler dediğimiz 15 milyonun yüreği ve imkanı olsa, haberi olsa sandığa koşacak daha on milyonların artık bu süreçten yaşananlardan bıkmışlığı, bu sürece olan inancıydı. Şimdi gün o iradeye sahip çıkma günü olduğu için biz Saraçhane'deyiz. Ben o yüzden ilk andan itibaren Saraçhane'de arkada bir küçük dinlenme odasında, bir çekyatın üzerinde burayı kayyıma değil de İstanbul'un bir seçilmişine, Belediye Başkanı Ekrem Bey gelene kadar ona vekalet edecek bir başkan vekiline verene kadar ben o odadayım, yüzbinlerde o meydanlarda. Bu yüzden bu yüzden değerli arkadaşlar, bu yüzden biz Saraçhane'yi bırakamayız. Kim diyorsa ki Taksim'e gidelim, o Taksim'e bir gün mutlaka hep birlikte gidelim de hep birlikte gidelim de."
Ayrıntılar Geliyor..