'Perinçekçilerin gözü FETÖ’den boşalan yerde'
AKP milletvekili Şamil Tayyar gündemdeki konularla ilgili yeni iddialarda bulundu.
HABER MERKEZİ - Geçtiğimiz hafta Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar hakkındaki sözleriyle 15 Temmuz darbe girişimi ilişkilerini gündeme getiren AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, bu kez istifası istenen AKP'li belediye başkanları ve siyasetçiler hakkında yeni iddialarda bulundu.
Habertürk gazetesinden Kübra Par'a konuşan Tayyar, Balıkesir ve Bursa belediye başkanlarının FETÖ’yle yeterince mücadele etmediğinin belgelerle sabit olduğunu iddia etti.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in istifa krizine ilişkin konuşan Tayyar, "Melih Başkan sevdiğim, değer verdiğim ve başarılı bulduğum bir siyasetçidir. Ama patronum Recep Tayyip Erdoğan’dır" dedi.
AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Habertürk’ten Kübra Par’ın sorularını yanıtlarken dile getirdiği iddiaların bazıları şöyle:
'BAZI BELEDİYELER FETÖ İLE MÜCADELEDE HASSAS DAVRANMADI'
"Bursa ve Balıkesir gibi bazı belediyelerin FETÖ ile mücadelede gerekli hassasiyeti göstermediğini biliyoruz. Ama Ankara’da durum öyle değil. Melih Başkan, hem Gezi olaylarında hem de 15 Temmuz’da ciddi bir mücadele verdi. Ancak uzun süre görevde kalmış olmasını Sayın Cumhurbaşkanı’mızın ifade ettiği "metal yorgunluğu" kapsamında değerlendirebiliriz.
Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Erol Kaya, bununla ilgili ciddi bir hazırlık yaptı. O rapor kapsamında bu değerlendirmenin yapıldığını düşünüyorum.
'PATRONUM RECEP TAYYİP ERDOĞAN'
Eğer meseleye arkeolojik kazı yaparak bakacaksak, en son konuşması gereken kişinin Bülent Arınç olması gerekir.
Geçmişte Türkçe Olimpiyatları’nda görüntüsü vardı. Şu konuşmayı yaptı" gibi konuşmaya kalkarsak bunun altından hiç kimse kalkamaz. Melih Başkan sevdiğim, değer verdiğim ve başarılı bulduğum bir siyasetçidir. Ama patronum Recep Tayyip Erdoğan’dır.
'KADİR TOPBAŞ'IN GÖREVE DEVAM ETMESİ PARTİ AÇISINDAN PROBLEMDİ'
Kadir Topbaş’la ilgili çok fazla iddia vardı. Bu iddialardan birisi FETÖ ile mücadeleyi iyi yapmadığı yönündeydi. Ayrıca damadı etrafında dönen tartışmalar bu konudaki kamuoyu algısını daha da güçlendirdi. Dolayısıyla, Kadir Topbaş’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olarak göreve devam etmesi parti açısından da bir problemdi. İstifası doğru bir yol oldu. Zaten toplum da buna hazırdı. Bir yerde onun istifa ihtimalini satın almıştı. İstifa edince de kimseye sürpriz olmadı.
‘GENELKURMAY BAŞKANI’YLA İLGİLİ ŞÜPHE VAR’
Genelkurmay Başkanı’yla ilgili şu ana kadar kamuoyuna yansıtılan iki görüntü var: Birisi fotoğraf, diğeri de canlı görüntü. İlk fotoğrafa baktığımızda, Genelkurmay Karargâhı’nın basamaklarından inerken arkadan çekilmiş olduğunu görüyoruz. O fotoğrafta elinin kolunun bağlanmadığını, elinde kepiyle rahat bir şekilde yürüdüğünü görüyoruz. İkinci görüntü ise dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Yaşar Güler Paşa ile ilgili. Güler’in koridorda derdest edilmiş görüntüsü ve bir de uzakta başka birinin silüeti var. Bütün televizyon kanallarında başlık, "Hulusi Akar ile Yaşar Güler’in derdest edildiği görüntüler ortaya çıktı" şeklindeydi. Dikkatlice baktığımda oradan birinin geçtiğini, o kişi geçerken de o anda nöbette olan askerin ona selam verdiğini gördüm. Yani öyle rehin alınmış gibi bir hava yok. Diğer paşalarla ilgili her türlü görüntü net bir şekilde kamuoyuna yansıtılırken, Genelkurmay Başkanı’yla ilgili görüntüleri de verelim ki insanların zihinlerinde soru işareti kalmasın diyorum.
'KOMUTA KADEMESİ BİR DURUM MU GÖZETLEDİ?'
Kafamda soru işaretleri var ve bunlara cevap arıyorum. Genelkurmay Başkanı’nın bu darbeyi yapanlarla birlikte hareket ettiğini ve bunun başında olduğunu düşünmüyorum.
Genelkurmay Başkanı’nın ilk aşamada ya Başbakan’ı ya da Cumhurbaşkanı’nı araması gerekirdi ama aramadı. Sabah 08.30’a kadar bir irtibatı yok. Kubilay Selçuk, Mehmet Dişli, Akın Öztürk’ün ifadelerine baktığımızda, "Eli kolu bağlı değildi ve odasında çay içiyordu" dediklerini görüyoruz. "Televizyon izledik" diyorlar. Saat 04.00’ten itibaren durumun biraz daha karıştığını görüyoruz. 04.00, Sayın Cumhurbaşkanı’mızın İstanbul’a inip halkın karşısına çıktığı saat. İster istemez sorulara cevap bulamayınca, "Komuta kademesi 04.00’e kadar bir durumu mu gözetledi?" diye merak ediyor insan...
'PERİNÇEKÇİLERİN GÖZÜ FETÖ'NÜN YERİNDE'
Güç kaynaklarını kaybedenler, kendilerine güç devşirmek için AK Parti’yi ve Cumhurbaşkanı’mızın ismini kullanıyor olabilirler. Doğu Perinçek kurnaz bir adam. Devlet içinde FETÖ’den boşalan yere Perinçek tayfası yerleşmek istiyor. Türkiye, "FETÖ’nün alternatifi ETÖ" gibi bir açmazla karşı karşıya. Ergenekon Terör Örgütü’nü kastederek söylüyorum. Perinçek, bir süredir FETÖ mücadelesi adı altında milliyetçi ve muhafazakâr kadroların tasfiyesiyle kendi yandaşlarının devlet içerisinde hızlı bir şekilde konumlandığını görüyor. Bunu bir yerde kuluçka dönemi olarak adlandırıyor ve iyice olgunlaşıncaya kadar AK Parti’ye çok fazla laf söylemeyerek kamuoyunu yatıştırma gayreti içinde hareket ediyor. Ben bunun çok stratejik bir hamle olduğunu düşünüyorum. Daha sonraki süreçte bu yapı AK Parti’yi tasfiye etmek için harekete geçecek.
AK Parti’nin kadrolaşma politikasının çok beceriksizce olduğunu düşünüyorum. Diğer taraf oldukça profesyonel ve bunun da çoğunu yine bizim üzerimizden yapıyor. Sonuçta buna karar veren AK Parti yöneticileri.
"ŞABAN DİŞLİ İSTİFA ETMEDİ, İSTİFASI İSTENDİ"
Göreve getirilmesi hataydı. Ama zararın neresinden dönülse kârdır. AK Parti içerisinde kendisine çok fazla tepki vardı. Bu tepkiyi gösterenlerden birisi de benim. Hukukta suçların bireyselliği esastır. Şaban Dişli suçlu olmayabilir ama kamuda binlerce kişi yakınları sebebiyle yerlerinden olurken genel başkan danışmanı olması sıkıntıydı. İstifası çok doğru bir karar ama benim bildiğim kadarıyla kendisi istifa etmedi, istifası istendi. İstifayı Cumhurbaşkanı istemiştir, onun dışında bir irade yok."