Sırrı Süreyya Önder açıkladı: Kobanê Davası'nda savcının yakalama talebi reddedildi

Yeşil Sol'un İstanbul 1. Bölge birinci sıra adayı Sırrı Süreyya Önder, Kobanê davasında hakkında istenen yakalama kararının reddedildiğini açıkladı. "Yine de bavulunu hazır tuttuğunu" söyleyen Önder, "Beraat etmek kendi elimizde" diyerek oy çağrısı yaptı.

Remzi BUDANCİR


Artı Gerçek - Yeşil Sol Parti'nin İstanbul 1. Bölge'de birinci sıradan milletvekili adayı gösterdiği Sırrı Süreyya Önder, bayramın birinci gününde, Maraş merkezli 6 Şubat depremlerinden ağır etkilenen memleketi Adıyaman’ın Kahta ilçesindeydi. Yeşil Sol Parti Kahta İlçe binasında ilçe yönetimi ile bir araya gelen Sırrı Süreyya Önder’in gündeminde deprem, depremin ardından iktidarın yetersizliği ve 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimler vardı. Önder konuşmasında, Kobanê Davası'nda savcının hakkında istediği yakalama kararının mahkeme tarafından reddedildiğini de ilk kez açıkladı.

'YAĞMACI DÜZEN DEPREMLE ORTAYA ÇIKTI'

Konuşmasına depremde canlarını yitirenleri anarak başlayan Önder, halkın depremde ağır bedeller verdiğini söyledi. İktidarın, hükümetin deprem karşısında yetersiz kaldığına işaret eden Önder, yağmacı talancı düzenin, sistemin bütün çarpıklığıyla depremde teşhir olduğunu söyledi. Çatışmalı süreçlerde yaşanan can kayıplarının 2-3 katı fazlasının depremde bir gecede kaybedildiğini hatırlatan Önder, “Bu meseledeki tutumları hayatın her alanına aktarılabilir. İnsan canına, haysiyetine, onuruna, gençlerin geleceğine böyle bakıyorlar. Halkların kendi demokratik ulusal kimliklerini yaşayabilmeleri, kendileri olarak yaşayabilme hakkına böyle bakıyorlar. Kürtlüğü, Kürdü kategorik olarak karşısına almış, onu çağrıştıran, onu temsil eden ne varsa böyle bakıyorlar. Hepsinde düşmanca, yok sayan, imha, inkâr ve boşvermişlik siyaseti. Hangi alanda buna bir itiraz gelişirse, orada devletin bütün şiddet enstrümanları devlere giriyor” dedi.

'26 BİN İNSANIMIZ CEZAEVİ İLE TANIŞTIRILDI'

Önder’in gündeminde HDP’ye yönelik baskılar ve 14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimler de vardı. Halk olarak çok zorlu bir dönemden geçtiklerini ve geçmeye devam ettiklerini hatırlatan Önder, seçilmiş bütün siyasetçilerin neredeyse tümünün cezaevi gördüğünü söyledi. Bunun sadece milletvekilleri ile sınırlı kalmadığını hatırlatan Önder, “İl ilçe yöneticilerimiz, kurumlarımızda çalışan insanlarımız, onların aileleri, en son 26 bin civarında insanımız bir şekilde cezaevine alındı ve cezaeviyle tanıştırıldı. Bu bir siyasi imha operasyonuydu. Ama Kürt halkı ve onun dostları da büyük, ağır bir bedel ödediler ama bu dayatmaya boyun da eğmediler. Yani teslim olmadılar. Teslim olmayıp geldik bu güne” ifadelerini kullandı.

'AKP KENDİ KÜRDÜNE BİLE İTİMAT ETMEDİ, TEMSİLİYET VERMEDİ'

Gelinen aşamada önlerinde bir sandık olduğunu ve değişen birkaç durum olduğunu hatırlatan Önder, 14 Mayıs seçimlerine değindi. Önder, AKP’nin daha önce Kürt illerinde bir kitle desteği bulabildiğine işaret ederek, "Diğer partilerin daha fazla inkarcı olması, AKP’nin de birkaç hamlesi ona bu şansı veriyordu. Fakat, Kürtlüğü bir bütün olarak karşısına aldı. Eskiden diyordu ya, bak bu da Kürt, şu da Kürt, bizde de Kürt var. Şimdi artık kendi Kürdüne de itibar etmeyince, onlara bir temsiliyet vermeyince kendi seçmen tabanında önemli bir çözülme yaşandı” diye konuştu.

'MUHALEFETİ KÜRTLER ÜZERİNDE BÖLÜYORDU'

İktidarın daima Kürdü düşmanlaştırarak muhalefeti kendi etrafında kenetleyebildiğini hatırlatan Önder, konuşmasını şu sözlerle sürdürdü:

“Kürde terörist diyordu. Kürde düşman diyordu ve muhalefeti kırk bin parçaya bölüp aradan kendisini yürütebiliyordu. Bu gün bu değişti. İlk defa, türlü, çeşitli sıkıntıları olsa da muhalefet bir araya geldi. Seçime kadar bir arada da duracak gibi gözüküyor. Bu yapı sağlam durunca kendi içlerinde çatlamalar başladı. Çünkü son tahlilde bu iktidar bir çarpma, çırpma, yağma, talan ittifakıydı. Bu ittifak orta yerinden çatladı.

'YOLCUDUR ABBAS, BAĞLASAN DURMAZ'

Memleketin atılacak, satılacak fazlaca bir yeri kalmadı. Ekonomi dibe vurdu, insanlar evlerinde bir öğün yemek kaynatma hesabı yapmaya başladılar. Genç, orta yaş işsizliği çok vahim noktalara geldi. Paranın hiçbir alım kudreti kalmadı. Çiftçinin, besicinin geleceğe dönük hiçbir umudu kalmadı. Dolayısıyla bütün bu sebepler bir araya geldi. Üzerine bu deprem oldu. Hırsızlığa, çalmaya çırpmaya gelince çok becerikli. Ama insanların canını kurtarmaya gelince ne kadar beceriksiz ve yetersiz oldukları çıktı ortaya. Yapılmış gibi gözüken organizasyonların, harcanmış gibi gözüken paraların hiç birinin yapılmadığı ortaya çıktı. Artık yolcudur Abbas, bağlasan durmaz noktasına geldiler.

'HDP ANAHTAR PARTİ KONUMUNDA OLACAK'

Gelişmeler gösteriyor ki, HDP burada bir anahtar parti konumunda olacak. Ne Millet İttifakı, ne de Cumhur İttifakı, bu gidecek ama parlamento çoğunluğunda ikisi de bariz bir çoğunluk bir birine üstünlük sağlayamayacak. Dolayısıyla HDP bu noktada bir anahtar parti konumuna geliyor. Bir takım yerlerde istismar ediliyor benim bunu söylemem. Ben diyorum ki biz bunu, anahtar olma vasfımızı sistem partileri gibi bir pazarlık, bir şantaj, kendimize bir şey alma konusu yapmayacağız. Biz bunu memlekete demokrasinin gelmesi, özgürlüğün gelmesi, eşitliğin gelmesi için pazarlıksız bir destek olarak sunacağız. Ama kim ki bunların dışında bir şeye yeltenirse, bizim bu gücümüz sistemi kilitleyecek kudrette ve nitelikte olmuş olacaktır.”

'KILIÇDAROĞLU’NUN ALEVİ ÇIKIŞI ÇOK KIYMETLİ'

Konuşmanın ardından Önder Artı Gerçek ve Artı TV’nin sorularını yanıtladı. İlk soru CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Alevi çıkışı ile ilgiliydi. İktidarın kimlik ve inançlar üzerinden sürekli kendini var etmeye çalıştığını hatırlatan Önder, “Kimlikler ve inançlar meselesi daima sistemin aslında Kürt meselesini baskılamak için kullandığı bir politika haline dönüşmüştü. Bunu yıkıp atmanın en kestirme yolu Kürdüm ve en az senin kadar eşit haklara sahibim. Aleviyim, en az senin kadar eşit haklara sahibim demekten geçiyor önce. Bir yerinden başlamak gerekiyordu. O anlamda çok kıymetli bulunuyorum” dedi.

'TUTUKLAMA TALEBİ REDDEDİLDİ'

Bir diğer soru, Kobanê davasında savcının Önder dahil birçok siyasetçi hakkında tutuklama kararı verilmesini istemesi hakkındaydı. Savcının tutuklama yönündeki talebini mahkemenin reddettiği bilgisini paylaşan Önder, "Mahkeme o talepleri reddetti. Dolayısıyla hakkımızda yakalama talebi yok. O talep kalktı. Hem vallahi, hem billahi ben valizi kapının ağzına koymuştum daha yukarı çıkarmadım. Dedim yine de dursun, bu sistemin ne yapacağı belli olmaz. O orada duruyor” sözleri ile her an her şeyin değişebileceğine işaret etti.

'ERDOĞAN’IN DİYARBAKIR MİTİNGİNE DENK GETİRDİLER'

HDP’li siyasetçiler hakkında yürütülen davaların, verilen yargı kararlarının siyasi iktidar ve seçimlerle yakın alakalı olduğunu belirten Önder, "Niye alakalı? Öyle bir hızlandırdılar ki, bu mütalaanın açıklanması ve bu tutuklama talebinin yapılmasını Cumhurbaşkanının Diyarbakır mitingiyle aynı güne getirdiler. Hukukun bütün usul, esas her şeyi yok sayarak yaptılar bunu. Hatırlayalım. Geçmişte KCK davaları vardı. Bir paradigma değişti ve o davalar yıllarca uzadı sürdü. Bir gün sonra karar verilecekken daha bu gün kararı verilmiş değil. Onun için yargı ve siyaset ilişkisi bu ülkede daima böyledir. Bundan beraat etmek kendi elimizdedir. Çünkü biz suçlu insanlar değiliz, sadece siyaseten gücümüzü bunu geriletecek bir noktaya taşımamızla alakalıdır” dedi.

'BİZİ ANMADAN YAPAMIYOR'

Önder son olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Diyarbakır’da yaptığı konuşmada HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve HDP’yi hedef alması ile ilgili soruya şu yanıtı verdi: “Tüm siyasi hayatını toplayın. Kimin hakkında ne demiş bir dökümünü yapın. En çok laf, hakaret eş başkanlarımız hakkında, bizim hakkımızda kullanmış. Bu rakibinin kim olduğu ve korkusunun ne kadar büyük olduğunu gösteren en önemli karinedir. Böyle düşünüyorum. Ülkede bu kadar siyasal yapı var, bizi anmadan yapamıyor. Bir tek bizden çekiniyor, bizden korkuyor.”

Öne Çıkanlar