Yeşil Sol Parti’den deprem raporu: Halk kendi kaderine terk edilmiş durumda

Yeşil Sol Parti’den deprem raporu: Halk kendi kaderine terk edilmiş durumda
Maraş merkezli depremin yedinci ayına ilişkin raporu açıklayan Yeşil Sol Parti Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, insanların hala yakınlarının naaşlarını beklediğini söyledi. Beştaş, “Depremzedeler çadır ve konteynırda yaşamak zorundalar” dedi.

Artı Gerçek - Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Maraş merkezli 6 Şubat'ta yaşanan depremlerin yedinci ayına ilişkin raporu, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla açıkladı.

Beştaş, “Her konuda çıkarını önceleyen bir iktidar deprem gibi bir afeti felakete dönüştürmekle kalmıyor, talan politikalarına tarım arazilerine sığınan depremzedelerin topraklarını elinden almak için kamulaştırma arazilerini ve zeytinliklerin almak istiyorlar” ifadelerini kullandı.

Beştaş, iklim krizinin yol açtığı felaketlerin can almaya devam ettiğini, İstanbul ve Kırklareli’nde yaşanan sel felaketlerinde beş yurttaşın öldüğünü belirterek, ölen yurttaşların ailelerine baş sağlığı diledi. Yanlış kent politikalarından kaynaklı Türkiye’nin felaketler ülkesi haline geldiğini ifade eden Beştaş, “Yanlış kent politikaları ile yağışlar birleşince devamında doğal afetler felaketlere dönüşüyor” dedi.

‘HALA DEPREMZEDELER ÇADIR VE KONTEYNIRDA YAŞAMAK ZORUNDALAR’

Düzenlediği basın toplantısının asıl konusunun deprem ile depremzedeler olduğunu söyleyen Beştaş, depremzedelerin yaşadığı en büyük sorunun unutulma hissi olduğunu belirtti.

Beştaş, “Çözülmeyen sorunlar var ve bunları biz biliyoruz. Bütün Türkiye’ye 84 milyona bunları hatırlatmak için bu basın açıklamasını yapıyoruz. 6 Şubat depremlerini hep birlikte yaşadık, üzerinden yedi ay geçti ve hala depremzedeler çadır ve konteynırda yaşamak zorundalar. Başta su olmak üzere birçok temel ihtiyaçlarını hala maalesef gideremiyorlar” diye belirtti.

‘DEPREMİN ETKİSİ KADINLAR AÇISINDAN DAHA YIKICI’

Depremin birçok etkisinin olduğunu ancak kadınlar açısından daha yıkıcı olduğuna dikkat çeken Beştaş, devamla şunları söyledi:

“Büyük ölçüde kadınlar bu yükü omuzlamak zorunda kalıyor. Çocukların, hastaların, yaşlıların bakımı ile birlikte ve maddi imkanlarının sınırlılığı birleşince çaresizlik en yüksek noktaya yükseliyor.

Kadınların gündelik yaşamı ciddi bir şekilde zorlanıyor. Yine engellilerin durumu büyük bir zorluk içinde devam ediyor. Depremden önce deprem bölgelerinde 1 milyon engellinin olduğunu biliyoruz. Depremle birlikte engelli sayısı arttı, engellilerin erişebilirlik sorunu çokça arttı.

‘KİŞİSEL ÇABALARLA MEZARLAR VE KAYIP YAKINLARINI BULMAYA ÇALIŞIYORLAR’

Kayıp kişi sayısı tartışılıyor hala kayıplar var. Aradan yedi ay geçti; hala anneler, babalar, kardeşler yeğenler yakınlarının ölüp ölmediğini soruyor. Öldükleri konusunda kesin bir kanaatleri var ama naaşlarını bulma konusunda zor bir mücadele yürütüyorlar. Yedi ayı aşkın sürenin sonucunda bekleyiş devam ediyor. Kişisel çabalarla mezarlar ve kayıp yakınlarını bulmaya çalışıyorlar.

Diğer bir önemli sorun; kimyasal maddeler ve zararlı organizmalara ile asbest tozunun salınımı. Asbest, kalp ve solunum sorunları başta olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına neden oluyor. Yıkımlar nedeniyle temiz havaya ulaşmak çok zor.

‘DEMOGRAFİK YAPISININ DEĞİŞTİRİLMESİNE YÖNELİK ŞÜPHELER VAR’

Ekolojik yıkım da depremle birlikte arttı. Dikmece örneğinde gördüğümüz gibi; iktidar depremden bile nemalanıyor. Her konuda çıkarını önceleyen bir iktidar deprem gibi bir afeti felakete dönüştürmekle kalmıyor, talan politikalarına tarım arazilerine sığınan depremzedelerin topraklarını elinden almak için kamulaştırma arazilerini ve zeytinliklerin almak istiyorlar. Bölgede hazine arazisi olmasına rağmen ısrarla Dikmece’deki Alevi halkının zeytinlikleri talan edilerek kamulaştırılmaya çalışılıyor. Bunun altında demografik yapısının değiştirilmesine yönelik şüpheler var. Ciddi kaygılar var.

‘TEK BİR ALEVİ KÖYÜNDE YAPILAŞMA SÖZ KONUSU DEĞİL’

Diğer bir mesele iktidarın kimliği haline gelen ayrımcılıktır. İktidar bu kimliğinden taviz vermiyor. Deprem üssü Maraş’ın Pazarcık ilçesinde depremden etkilenen 10 köyde köy evleri ve konutları yapılıyor. Neymiş; bu köylerin özelliği hepsi AKP ve MHP’ye oy veren köyler… Diğer köylerde böyle konut yapılmıyor. Bunlarda ayrımcılığın göstergesi. Bizzat yerinde tespit ettiğimiz bir durum. Maraş Pazarcık’ta köylerin yarısından fazlasını Aleviler oluşturuyor ama tek bir alevi köyünde bu yapılaşma söz konusu değil.

‘DAVA AÇILMIYOR VE SORUŞTURMA DERİNLEŞTİRİLMİYOR’

Bir diğer sorun da yargı sorunu. Savcılar sürekli değişiyor. Bir tane örnek vereceğiz. Biliyorsunuz Ebrar Sitesi’ni yapan bin 400 kişinin ölümüne neden olan T.T. Türkiye’nin yakından bildiği bir fail. Bu örnekte bile soruşturma savcısı defalarca değiştirildi. Bu T.T.’nin Hacı Ömer Apartmanı soruşturması kapsamında tutuklandığını biliyoruz.

Bu soruşturmada savcı olmadığı için tekrar başa dönülmüş bu dosya hala savcısız ve hala savcı atanamadı. Ebrar Sitesi tartışılıyor ama orada bin 400 kişinin ölümüne neden olan fail savcı olmadığı için dava açılmıyor ve soruşturma derinleştirilmiyor.

‘DEPREM KONUTLARI NASIL YAPILIYOR İHALELER KİME VERİLİYOR?’

Yine deprem konutları yapılıyor sıkça açılışlar yapılıyor. Özellikle, Erdoğan bu açılışları yapıyor ve bunun propagandasını yandaş medya sıkça yapıyor. Bu deprem konutları nasıl yapılıyor ihaleler kime veriliyor? Bu konuyu kamuoyunun bilme hakkı var. Yapım işleri ihaleleri -hiç şaşırmadık- yandaş şirketlere veriliyor.

2 Ağustos’ta ihaleye çıkan Hatay Kırıkhan’dan 614 konut yapma işi AKP Elazığ İl Yönetim Kurulu Üyesi Mustafa Tetik’in sahip olduğu teftiş yapı tarafından alınıyor. Yine biliyorsunuz ünlü bir saray müteahhitti var.

Rönesans Holdinge bağlı depremle yıkılan kentlere 6 bin 500 afet konutunun yapılması için pazarlıkla gerçekleştirilen ihaleleri üstlendi. 13,1 milyarlık TL’lik sözleşmeye imza atan şirket 16,1 milyar TL’lik İstanbul Sancaktepe Şehir Hastanesinin yapımını da üstleniyor. İşte serbest rekabet dedikleri bu olsa gerek, kendi istediklerini veriyorlar. Bir yandan şehir hastanesini yapıyor öte yandan gidip deprem konutlarını alıyor.

‘UMUTSUZLUK BÜYÜYOR’

Türk Tabipleri Birliği'nin geçen ay açıkladığı bir deprem raporu var. Bu rapora göre duygusal yıkım ve travmalar zamanla unutulma hissiyle artmaya devam ediyormuş. Depremin üzerinden aylar geçmesine rağmen; sorunların giderilmesi için bir çaba olmadığı gibi mevcut çalışmalardan da geri çekilme hali var. Bu duygusal bir çöküşe neden oluyor. Unutulma hissini gideren ve umudu büyüten çalışmalara ihtiyaç var. Hepimizin bunun içinde olması gerekiyor. Güçlü dayanışma, depremin ilk günlerinde iyiydi, bu da maalesef azalmış durumda. Depremzedeler her geçen gün unutulmaktan yakınıyorlar, umutsuzluk da büyüyor. Sorunlar devam ediyor, halk kendi kaderine terk edilmiş durumda.

‘OLASI DEPREMİN TEHLİKELERİNİ BAĞIRA BAĞIRA ANLATIYORLAR’

17 Ağustos ve hala yaraları sarılmayan 6 Şubat depremlerinin sonuçları hala yaşanıyor. Yakın zamanda İstanbul’da olası bir deprem üzerine her gün yazılar çıkıyor. Naci Görür ve birçok bilim adamı açıklamalar yapıyor. Olası depremin tehlikelerini bağıra bağıra anlatıyorlar. Bunu duyan var mı? Emin değilim. İktidar bu konuda adım atmıyor. Bir soru işareti olarak ortada duruyor. Bu deprembilimcilerin tavsiyelerine uyulması hepimizin beklediği bir şey. Bunun için bizim de çaba göstermemiz gerekiyor.

‘BİR AN ÖNCE DEPREM KOMİSYONU KURULMALI’

Bir an önce deprem komisyonu kurulup hemen çalışmalarına başlaması gerekiyor. Biz her ne kadar tatil yapmasak da şu an Meclis tatilde. Sürekli sahada halkla birlikteyiz, sorunları çözmeye çalışıyoruz.

Deprem gerçeğini hatırlama, olası İstanbul depremi ve mevcut deprem bölgesinin unutulan sorunları gündemiyle acil olarak Meclis’in toplanması gerekiyor. Bu çağrımız sadece muhalefete değil, iktidar milletvekillerinedir. Çünkü deprem gerçeği hepimizin sorunudur. Siyasete malzeme edilemeyecek bir meseledir. Çağrımız hem iktidar hem muhalefet partilerinedir.

Deprem, yaz kış tatil dinlemiyor, insan yaşamı kentlerin yıkılması tatil dinlemiyor.

65 İMZA İLE BAŞVURUMUZ BEKLİYOR

Yeşil Sol Parti 57 milletvekili olarak imzalarımızı hazırladık. Başvuru dilekçemiz hazır. Maalesef sayımız yetmiyor. Biliyorsunuz meclis başkanlığına verilmesi için 120 gerekiyor. Bileşenimiz DBP’nin iki milletvekilinin de imzası hazır. Öncelikle Emek ve Özgürlük İttifakı bileşeni arkadaşlarımıza Türkiye İşçi Partisi dört vekilinin imzası hazır. Yine EMEP’in iki vekilin imzası hazır. Şu anda 65 imza ile başvurumuz bekliyor. Biz Meclis’te bulunan bütün partilerin vekillerine Meclisin olağanüstü deprem gündemiyle olağanüstü toplanması için çağrı yapıyoruz. İmza vermeleri halinde bunlar tamamlanır tamamlanmaz Meclis Başkanlığına bu başvuru dilekçemizi vereceğiz, gerekirse o gün bir araştırma komisyonu da kurarak; toplumun beklediği bu adımı hep birlikte atabiliriz.

Depremi beklemeyelim, tüm ülke vatandaşları olarak hepimiz bir depremzede olmaya adayız. Hepimiz bir depremzede olarak yaşama uyanabiliriz ya da yaşamımızı yitirebiliriz. Bu nedenle bu meselede bu acil çağrımıza bütün partilerin yanıt vermesini bekliyoruz.”(MA)

Öne Çıkanlar