HDK Sağlık Meclisi'nden salgınla baş etmeye dair öneriler

HDK Sağlık Meclisi'nden salgınla baş etmeye dair öneriler
HDK Sağlık Meclisi, dünyayı tehdit eden Covid-19 salgınının devletin zoru ve yasaklama kararlarıyla değil, doğal bir toplumsallıkla aşılabileceğini belirtti.

Tüm dünya giderek yayılıp, ölümlere yol açamaya devam eden koronavirüsü (Kovid-19) salgını nedeniyle Türkiye’de açıklanan resmi rakamlara göre 277 kişi hayatını kaybederken, hükümet önlemlerin yetersizliğinde dolayı eleştiriliyor. Bu duruma ilişkin Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Sağlık Meclisi yazılı açıklama yaptı. Salgının nedenleri üzerinde durulan açıklamada, alınabilecek önlemler sıralandı.
 
Küreselleşen salgının kapitalizm ve ulus devletlerin politikaları çerçevesinde meydana geldiği üzerinden duran Sağlık Meclisi, ekolojik yaşamın önemi üzerinde durdu. Yaşanan salgının yansıtılmak istendiği gibi bir "doğal afet" olmadığı, aksine kapital süreç ve türevlerinin ürünü olduğu vurgulanan açıklamada, "Nasıl ki çarpık kent pratiklerimiz bizi olmasını engelleyemeyeceğimiz deprem, heyelan gibi durumlara karşı daha savunmasız hale getiriyorsa, salgın hastalıklar için de aynı durum geçerlidir. Yani bugün için salgın tıbbi olmanın ötesinde siyasal, toplumsal ve ekolojik bir sorundur.  Ancak devletli uygarlığın kurumları siyasal, toplumsal ve ekolojik olan bu sorunu aşırı tıbbileştirip topluma baskıcı bir disiplin anlayışı dayatıyor. Krizin kaynağını perdelemeye çalışıyor. Halbuki salgın, kendi kaynağını bize açıkça gösteriyor, günbegün çürüyen devletli uygarlık ve onun güncel hali olan kapitalizm" denildi.
 
SERMAYENİN KAPASİTESİNİ AŞAR
 
Salgının sonuçları ile başa çıkmak ve gelecekte yaşanabilecek yeni salgınları kontrol etmenin sermayenin bireysel ve kollektif kapasitesini aştığı da ifade edildi. Bu tehdidin ancak  ezilenlerin ve yoksulların geçmişten bugüne yeni bir yaşam ve dünya için mücadele edenlerin kollektif aklı ve yaratıcı organizasyonu ile başarılabileceğinin altı çizildi.
 
HDK Sağlık Meclisi, salgınla baş etmenin yollarını şu şekilde sıraladı:
 
"* Ekolojik düşünmek ve ekolojik bir toplum inşası ile mümkündür. Her eylemimiz buna denk gelmelidir. Kullandığımız temizlik malzemesinden yiyeceğimize, kullanacağımız sudan enerjiye ve teknolojiye kadar her "şeyin" ekolojik süzgeçten geçmesi gerekiyor. Ancak egemen kapitalizm ve ulus-devletler halen toplum ekonomisi yerine kendi dar karlarını büyüten ve ekolojiye zarar veren, kalkınma ve gelişmeye dayalı ekonomi anlayışlarını korumak için önlemler almaya çalışıyor.
 
ÖRGÜTSÜZLÜK HALİ 
 
* Doğru bir toplumsallıkla bu süreç aşılır. En geniş toplumsal örgütlenme ağı, herkesin kendisini ifade edebilmesi ve bunların ortaklığı ile oluşacak demokrasi ile bu sorunla baş edilir. En geniş anlamda her yerde (mahallede, sokakta, evde, işyerinde, hastanede) öz yönetimlerimizi oluşturarak, öz disiplinimizi geliştirerek, ötekileştirmeden, ayrımcılık yaratmadan bir arada yürüyerek başarabiliriz. Ancak devlet korkutarak, baskılayarak, kaba disiplin ve yasaklamalarla krizini çözmeye çalışıyor. Şimdiye kadar toplumsal örgütlenmeler engellenerek örgütsüz bir toplum yaratıldı. Şimdi, toplum bu örgütsüzlük ile çözüm gücü haline gelemiyor. Yetkililerin ve şarlatanların iki dudağı arasına bakıyor. İşte doğru bir toplumsallık dediğimiz, baş aşağı döndürülmüş toplumu ayakları üzerine dikmektir.
 
* Kaynakların toplumun ihtiyacına göre eşit paylaşımını esas almamız gerekir. Eşitlik olmadan salgın ile baş edilemez. Kaynaklar yeterlidir. Fakat herkesin ihtiyacını karşılayacak ekonomik örgütlenmeler oluşturmamız gerekir. Aksi halde temiz su kullanımı ve dengeli beslenme önerileri yoksullar için karşılıksız kalır. "Evde kal" demek kolaydır. Zor ama sahici olan, herkesin temel geçim kaynaklarını temin edebilir hale gelmesini siyasetimizin öncelikli hedefi haline getirmektir. Zira devlet yoksullar için çok dar bir ekonomik paket açıkladı. Paketin büyük çoğunluğu sermayeye ayrıldı. Bunun karşısında üretici kooperatiflerimizle ağlarımızı güçlendirmeyi görev bilmeliyiz.
 
DEMOKRATİK BİR DÜZEN VAR EDİLMELİ
 
* Ulusal sınırları lağvedelim. Ekolojik bir yaşamda sınırlar olmaz. Çünkü virüs sınırları tanımıyor. Ve bize hatırlatıyor, bu evren içinde hep birlikte varız. İnsanlık da bunun bir parçası olarak demokratik bir düzen içinde var olmalıdır. Ancak devletler, sınırları için toplumları kırımdan geçiriyorlar, milyonları göçe zorluyorlar, baskıcı rejimlerine itaat etmeleri için toplumun her kesimine şiddet uyguluyorlar. Teklik adına tüm farklılıkları yok ediyorlar. Toplumun bağışıklık sistemini bozuyorlar. Halen yürüttükleri siyasal ve askeri operasyonlarla, göçmen politikaları ile bizlere zarar veriyorlar.
 
DEMOKRATİK YAŞAMIN İNŞASI 
 
* Devletin eril aklına sosyal mesafe koyalım. İktidar, kadınların bedenini, emeğini, kimliğini yok saymaya devam ediyor. Savaşlar, göçler, esnek çalışma, güvencesizlik, işsizlik, ekonomik kriz virüsten önce tüm dünyaya bulaşmış ve kadınları öldürüyordu. Evde kal sözü bu ortamda kadınlar için daha fazla şiddet, daha fazla sömürü, daha fazla ölüm ifade ediyor. Toplumsal ilişkilerin kılcal damarı olan evden başlayarak demokratik bir yaşamı inşa edelim.
 
* Fiziki teması sınırlamamız gerekir. Bunu devletin zoru ve yasaklama kararları ile değil, kendi öz örgütlerimizle ve öz denetim/disiplinimizle yapmak gerekir. Sokağımızı farklı bir formda yeniden canlandırmak, yeni sokaklarımız olan apartman ve sitelerimizde, teknolojinin de imkanlarıyla fiziki teması azaltıp yeni bir toplumsallığın üretimine çabalayarak dayanışmamızı büyütelim.
 
* SES ve TTB’nin ilgili açıklamalarını esas almaya çalışalım. Bilgi kirliliğine kapılmamak gerekir. Salgın ile baş etmek bu kadar karmaşıklıkla değil, basit davranış ve tutum değişikliklerimizle mümkündür.
 
* Kriz dönemleri politik aklın yitimi, eski ezberlere savrulma gibi tehlikeleri beraberinde getirir. Bu sebeple, iktidarın salgına karşı ürettiği politikalarla yaratmak istediği yeni denetim toplumu anlayışına karşı sürekli olarak ideolojik bir duruş, politik bir tutum ve eyleyiş içinde olalım. Yeni yaşamın inşası için "biriktirerek" yol yürümeye devam edelim." (MA)

Öne Çıkanlar